28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Resepsiyon çelişkileri

Resepsiyonlarda, önemli kişiler tarafından, etraflarını saran medya mensuplarına söylenen sözler, kayıtları olmadığı için, çoğu zaman muğlak kalır, çelişkili de olur, nalıncı keseri gibi istenilen tarafa yontulur. Cumhurbaşkanımızın, Çankaya’da Cumhuriyetin 81. Yıldönümü münasebetiyle verdiği resepsiyonda Genelkurmay Başkanımızın ve Kara Kuvvetleri Komutanın söyledikleri de böyle oldu.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ve Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Cumhuriyetin Yıldönümü mesajları özellikle Devletin ve milletin “TÜRK kimliğine” içerden ve dışardan vaki saldırılar karşısında söyledikleri gönüllerimize su serpmişti. Resepsiyonda Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın PKK ve İmralı'da, APO’ya tanınan imtiyazlar karşısındaki haklı isyanı da, “Kuzey Irak ta.. Irak’ın geleceğinde Türkiye var mı?” şeklindeki cevabı, kendi içinde bulunan sözleri,Kürtçülüğün AB şemsiyesi altında gemi azıya aldığı şu sırada, çok yerinde oldu. İnşallah ABD anlar!

APO KONUSU
“Ancak iki hususa mim koyalım; Önce,ben, şu sırada , APO konusunda haklı çıkmış olmanın ıstırabını çekiyorum.Hakkında Türk yargısının en yüksek mercii tarafından da tasdik edilen İdam Kararının zamanın Hükümeti tarafından askıya alınmış olmasını, anında ve hep kınadım; APO’n un , neticede başımıza bela olacağını ve hatta Avrupalıların himayesi altında Mandela gibi karşımıza dikileceğini de yazdım.

APO, bu yüzden ve kendisine,“alçak katil” dediğim için aleyhimde dava açtı ve Bakırköy Cumhuriyet Savcısı da 1990 yılında bana “sanık Altemur Kılıç , şikayetçi Abdullah Öcalan “ diye celp gönderdi.- Sonra Basın Kanununda değişiklik yapıldı ve “bunu bır daha yapmamam şartıyla , dava tecil edildi... Ama ben APO'ya alçak katıl ve hain demeye devam ediyorum. Belki APO yeniden aleyhimde dava açar… AİHM ‘de de!!

Ama en vatansever arkadaşlarımız bile – o zaman ,maalesef idam edilmemesini olumlu karşıladılar. Kimse, ABD onu bize teslim ederken idam edilmemesini, eğer şart koşmuşsa, bunu ne maksatla yaptığını,İmralı’daki “ tarihi” Yargılamanın göstermelik mi olduğunu sorgulamadı… Ve işte geldik bu günlere; azınlıklara haklar, Güneydoğuya kültürel ve idari özerklik derken , APO’n un ,Kürtçülerin formülüne; “Türk- Kürt Cumhuriyeti veya Federasyonu çözümüne…

İlerleme Raporundaki “tavsiyelerin” altında ve sonunda bunlar var: Başbakanlık damgalı Baskın Raporunda da bunlar var: Ve İktidar APO'ya, İmralı’daki rahat hayatı ve PKK'yı yönetmek ve çözüm önerileri getirmek imkanını acaba neden sağlıyor? Tabı Zana’ ve şeriklerinin serbest bırakılmasında olduğu gibi, Müzakere tarihçiği alabilmek için….

Avrupalılara ters düşmemek için.? Hem benım bildiğim, İmralı’nın yönetimi askerlerde; bu konuda Hükümete söz geçiremiyorlar mı, yoksa bu da Genelkurmay Başkanımızın sözünü ettiği “uyum” gereği mi?

AVRUPA BİRLİĞİ
Ama asıl çelişki Avrupa Birliği Konusunda ; resepsiyonda Özkök ve Büyükanıt Paşalar, Ordunun AB Üyeliğine “toplumsal bır talep olduğu için, karşı değil, taraftar olduğunu vurgulamışlar. Ancak bir şeyi açıklığa kavuşturmak gerek; “AB’ne taraftarız” amentüsü ,bir kısım medyanın şartlandırmasıyla adeta, Allah kelamı gibi karşı çıkılmayacak hatta tartışılamayacak bir şey oldu. Avrupa Birliğine tam üyelik Türkiye’nin doğal ve tarihi hakkı! Ancak ya şu bağlamda AB’ ne üye olmanın hatta bır müzakere tarihi alabilmenim koşulları? Bu süreçte onurumuz korunacak mı… Yoksa AB ne girelim derken Avrupa tümüyle içimize mi girecek?

Sevgili Komutanlarımız; önce İlerleme Raporunda Türküye Cumhuriyeti’nin yapısını kökünden değiştirecek tavsiyeleri, 17 Aralık'tan sonra tarih verilince “ya bunları kabul edersiniz, ya da edersiniz“ diye on yıl boyunca bize dayatacak ve 2025'te, posamız çıkarılınca , referandumlarla Türkiye’yi ye üye yapmayacakları , besbelli. Komutanlarımız bu şartlarda AB’ne taraftar mıdırlar?

Ve Büyükanıt Paşamızın 17 Aralıktan sonra Kurum ve kesimlerinin yapmalarını istedikleri nelerdir? Daha fazla tavizler verilmesi mi?.
Bunlar arasında, hiç kuşkusuz,MGK’nın sivilleştirilip , törpülenmesinden sonra, TSK’nin Hollanda Ordusu mertebesine ve AB’nin lejyon eri haline getirilmesi var. Bunu da açıkça ifade ediyorlar.

Kısacası, ben, TC’nin “ülkesi ve milletiyle bütünlüğüne,dilinin Türkçe olmasına, milli ,Üniter ve laik devlet olmasına inanmış ,kendisini adamış ve bu Cumhuriyeti bütünüyle, korumak ve kollamakla görevli TSK'nin, bu koşullarda, bugünkü AB’ne taraftar olabileceğine inanmak istemiyorum.. Zira Cumhuriyet Bayramı mesajlarında konulan tavırla bu “taraftarlık” arasında bariz bir çelişki var.

Genel Kurmay Başkanımız Resepsiyonda “ Bana çok haksız eleştiriler yapıldı…Ama Devletin uyum içinde olması lazım…Hata yapılmaması gerekir.. Ben Hükümete bağlı bır organım…Erdoğan ve AKP başka.. Hükümet başka İnsanlar ve Hükümetler geçici.. Kalıcı olan devlettir… Devletin organlarının uyum içinde çalışmaları esastır!”

Nazarı olarak, ideal olarak çok doğru sözler… Liberaller,medyamızdaki bazıları, şimdi bu sözlerinden dolayı Özkök Paşa’ya övgüler yağdıracaklar. İktidar da bu “uyum” dan çok hoşnut! Ama ya gerçekte, bugün yaşanan koşullarda?

Her şeyden önce bu ifadelerin mantıki neticesi Genelkurmayın, AB‘nin ve İktidarın istedikleri gibi, Milli Savunma Bakanlığına bağlanması olacaktır. Genelkurmay Başkanımız buna da razı olacak mı?

Daha önce, Cumhuriyet mesajında Özkök Paşanın söyledikleri, İki Komutanımızın, resepsiyonda söyledikleri, , Hükümetle ve AB ile, uyum ifade ediyor mu? Özür dilerim ama Sayın Genelkurmay Başkanımız çelişkiye düşüyor. Askerlikte en büyük hata, yığınakta, sözle de olsa, yapılan hatalardır.!

Yayın Tarihi : 13 Mart 2006 Pazartesi 14:20:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?