19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Sakalım Yok ki!

TBMM ‘de Muhafız Taburunun,Meclis Kampusu içindeki Lokantasında, sakallı bır milletvekiline, Ordunun bu konudaki kural ve hassasiyeti sebebiyle yemek servisi yapılmamış. Bu konularda ,türban konusunda, hassasiyeti malum TBMM Başkanı Bülent Arınç, Basın toplantısında bir soruya iğneli bır cevap vermiş; “ Yiğit ve gayretli(herhalde gayretkeş demek istiyor) basınımıza görev düşüyor – bu konuda düşündüklerini,açıkça birinci sayfadan yazsınlar.Böyle bir şeyin TBMM kampusu içinde olup olamayacağı konusunda kamuoyuna yol göstersinler!” diyor…


Cumhurbaşkanının uğurlamaya giderken, türbanlı eşini Havaalanına götürüp, böylelikle ya bir emsal yaratmak, ya da meydan okumak isteyen ve Meclisi türbanlılara açan, Sayın Başkanın “yolunun” ne olduğu , çoktan malum… Ben, “yiğit miyim ,yoksa gayretkeş mi, bilmem ama, bu konuda düşündüklerimi, işte yazıyorum .Arınç’ın Hava Alanı olayı benim TÜRKİYE gametsindeki köşemde ayrılmama sebep olmuştu. Ama mücadeleme, Internet’te devam ediyorum ve sonuna kadar da devam edeceğim.


SAKAL MESELESİ


“Sakalım yok ki” dedim, ama benim sakalım var; Paris’te BM’de görevli iken bırakmıştım bu sakalı; ne Mason ne de yobaz sakalı! Gençlik hevesiyle kendime yakıştırdığım için sakal koyuvermiştim- zamanla alameti farikam, kişiliğimin parçası oldu…Devlet hizmetine dönünce bütün baskılara rağmen saksalımı, ilke meselesi olduğu için ,k kesmedim- hatta 12 Eylül döneminde Büyük Elçi tayin edilmeme engel olarak gösterildiği halde…Rahmetli Babam da hoşlanmazdı sakaldan..Rahmetli İsmet Paşa da Başbakanlık döneminde ben gene Basın –Yayın Genel Müdürü iken, hep sakalıma takılır “Kes şu sakalı” derdi. Bu yazıyı yazarken karşı duvarımda, gözü, o sırada geçirdiği ameliyattan dolayı bandajlı olan Paşanın yanında, Başbakan Nihat Erim olduğu halde , bana ters ters bakarak sakalımı kesmemi ihtar eden bir fotoğrafı var!


Sakalım yüzünden birkaç defa askeri binaların ve Orduevlerinin kapısından geri çevrildim.. Askerler benim şahsıma karşı olmadıkları halde!... Herhalde gene de içeri sokulmam. Ama bundan dolayı da gocunmam. Benimki ilke meselesi ise , TSK!nin kural ve ilkeleri benimkimden daha büyük! .Bunlara uymak gerek. Istınsa yapılırsa yol olur. Ve bunu yapmak isteyeler var. TBMM Muhafız taburu lokantasına gidip yemek isteyenler de muhtemelen bunu yapmak Ordunun ilkelerini sınamak istiyorlar . Evet benimki ilke meselesi ama, TSK’nin ki daha önemli ilke ve kural ! Sakalım yüzünden Ordumun binalarına giremiyorsan üzülürüm ama boynum ve sakalım , kıldan ince! Eğer sem ve bu yaşımda bana ihtiyaç olur da inşallah Üsteğmen rütbemle Orduda göreve çağrılırsam “ülkem ve TSK uğruna sakalım feda olsun” der sakalımı da seve sever keserim. .


Burada küçük parantez açayım; sakal konusunda Ordunun kurallarını destekleyen “liberal” meslektaşlarımız sonunda işi TBMM yi Ordu birliğinin muhafaza etmesine ve kampusta bır tabur bulunmasına takılıyorlar…Aynı kişiler Cumhuriyet Bayramı ve Otuz Ağustos törenlerinin "demmilitarize" edilmesinden –askerden arındırılmasından yanadırlar…

 
TÜRBAN MESELESİ


“Türban “ konusu devletin toplumun başında bele…Aynı liberaller de Cumhurbaşkanını,Çankaya’daki resepsiyona türbanlı eşleri davet etmemesini kınıyorlar. ,Sezar haklı olarak kendi döneminde sıkı duruyor; taviz verse yol olacak. Ne var ki, AKP’lilerin gönüllerinde, gelecek dönemde Arınç veya Erdoğan’ın Meclisteki çoğunlukları tarafından, Cumhurbaşkanı seçilmeleri hiç de uzak ihtimal değil. İşte o zaman türbanlılar ve çarşaflılar Çankaya’ya üşüşürler, ve bundan Atatürk’ün ruhu muazzep olur..


Hatırlatmakta yarar var; hanımların geleneksel başörtüsü son zamanlar kadar mesele olmamış,mesele yapılmamıştı. Atatürk de erkeklerin kıyafetlerinde kararlı olduğu halde “Bu meseleyi kadınlarımız kendileri hallederler” demişti ve nitekim ,bu sorun , “türbana” dönüşmeden zamanla, çözülecekti. Ne Atatürk döneminde ne sonra “başörtüsü” mesele olmadı…Ta ki ortaya “türban” çıkana kadar. .


Bu konuyu ortaya çıkaran , müzmin hale getirenler Erbakan ve yandaşları idi ve bunların arasında Erdoğan ve Arınç da vardı… Kadınların başlarını öretmeleri, aslında , batıl imanca ve erkeler kadının ense ve saçını görürlerse tahrik olacakları gibi süfli bır düşünceye dayanması bir tarafa ,geleneksel olmayan bır şekilde acayip şekilde takılan “türbanı”, laikliğe karşı bır meydan okuma sembolü yaptılar ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen genç kızlarımızın okumalarına engel olmak pahasına direniyorlar. “Türban” bazıları için bir ilke meselesi ise, Cumhuriyetçi ve Atatürkçüler için daha önemli bir ilke meselesi …Bakamım sonunda hangi “irade” galip çıkacak.!


Bır umudum var; AB “türban konusunda dayatma ve AB için koşul koyarsa,bugünkü İktidar,Gül Arınç AB üyelik hatta bir Müzakere tarihi alabilmek için birçok şeylerini, çözecekleri gibi, türbanı da çözerler! Hem merak ediyorum. Avrupa ya gittiklerinde eşlerinin o çağdaş ortamlarda eşlerinin acayip türbanlarının sırıttığını ve yadırganmasından rahatsız olmuyorlar mı?


AMERİKAN SEÇİMLERİ


ABD Başkanlık Seçimlerinde George W.Bush az bir farkla galip. Dört yıl daha Beyaz Saray’da kalacak. Ne değişecek? Fazla bir şey değil. Ben Bush’un bu ”zaferden” sonra ,daha da şahin olmasını beklerim: Herhalde Amerika’yı ve Ordusunu Irak’ta saplandığı Bataklıktan çıkaracak vizyonu yok. Teröre karşı mücadelesin halkın desteğine mahzar olduğuna inanarak yeni hedefler arayacak..Namlusunun ucunda,belki İran var

 
Türkiye açısından umutlanmaya gerek yok! Kerry seçilse idi de umutlanmaya mahal yoktu. Onlardan hayır beklemek abes! Alın birini vurun ötekine! … Ama “ne olduğunu bildiğimiz şeytan ,tanımadığımız şeytan’dan evladır…


Bush da ,Kerry de, “ bize hayırları dokunmayacak kiliselerin papazları”!

Yayın Tarihi : 5 Kasım 2004 Cuma 20:59:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?