20
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Samimi İhanet Ve Samimi Riyakârlık


19 Mayıs Günü söylenenler, yazılanlar, gazete manşetleri, doğrusu, beni pek şaşırtmadı ancak bunların “umumi vaziyeti” de bugün Türkiye'nin içinde bulunduğu “ahval ve şeraiti” ortaya koydu!

Bir tarafta Atatürk’e ve Samsun’dan başlayan “yoluna” bağlılık ve hasret; öteki tarafta da, bu “yola” ihanet! Bunlar da ikiye ayrılıyor: “içtenlikle, açıkça ihanet edenler, yani kendi ölçülerinde samimi olan ve ihanetlerini gizlemeye gerek görmeyenler. Bir de, Atatürk’e ve “yoluna”, içlerinden karşı oldukları halde, özellikle, Cumhuriyet- 19 Mayıs günleri, durum ve konum icabı; “Büyük Önder, senin yolundayız – yolunda, devam edeceğiz” vb. diye, mangalda kül bırakmayan “riyakârlar”… Ülke yönetiminde olanlar ve Medya’daki yalakaları!

AB ATATÜRKÇÜLĞÜN TERSİ

Bazı gazeteler manşetlerinde “ Atatürk’ün Yolundayız” derken, içeriklerinde –köşelerinde, O yolun tam tersi yazılar, yorumlar… Atatürk’ü kaybetmek, onların pek umurlarında değil: “Ya AB bizi dışlarsa” diye korkuyorlar! Mesela bugün bir başlık; ”AKP’nin kapatılmasını, AB’ne anlatamayız!” Asıl, Atatürk’ün egemenlik ve bağımsızlık ilkelerini, o komiserlere anlatabilsek!

Mustafa Kemal’in kendi ifadesiyle, “hiçbir bağımsız milletin, yabancıların plan ve projeleriyle “kalkınamayacağını”, defalarca, söylemiş olmasına rağmen, bugünkü medya’da, bu ilkenin tam tersi olan, “Avrupalıların “plan ve projelerine – kriterlerine göre, AB’nin, “nurlu “ fakat “çıkmaz sürecinde yürümek” methiyesi yapılıyor, açıkça, “Mademki girdik bu yola Avrupalılar, Amerikalılar, tabii karışacaklar içişlerimize!” deniyor!

O gazeteler, kanallar 19 Mayıs’ta ,“ Atatürk’ü andık Bayramını coşkuyla kutladık” manşetleriyle, amblemleriyle, doluydu. Bazılarımız hakikaten o gün Atatürk’ü ve “Büyük Yürüyüşünü hasretle, andık, ama acaba ötekilerin “coşkusu” nedendi? Yoksa “coşkunun” anlamı mı değişti? Bir klişeden ibaret mi kaldı!

SAMİMİ HAİNLER

Bu zoraki, gayri samimi, tutarsızlık, hatta riyakârlık örneklerine karşı, bir de, Atatürk’e, yoluna, samimiyetle, karşı olan, 19 Mayıs’a ve Atatürk’e içtenlikle ihanet eden fakat riyakârlık yapmayan yazarlar da var! Bu gazeteler 19 Mayıs’ı, manşet yapmadılar, bayraklar göstermediler. Yazarları, bu konuda, önemle, anlamlı olarak, hiçbir şey yazmadılar… Örnek “ gazete, Mütareke döneminde malûm Ali Kemal’in “ Peyamı Sabah”ının (Sabah Haberlerinin), post - modern tıpkıbasımı’ “Peyam-ı TARAF –yahut sadece TARAF! ”

Bu “varak parenin”, değirmenin suyunun nereden geldi belli değil… Arkasında, Soros, Gülen ve AB, belki de, ABD mi var? Belki, hepsi bir arada; kuyrukları atık su kanalında birbirlerine değer!

Kürtçülere, AB’ne, Amerika’ya fanatik “Taraf”lar olan, Orduya aynı hırsla, şiddetle “aleyhtar ” olan bu gazetede, “19 Mayıs’ın” adı bile geçmedi.

Her fırsata Orduya karşı çıkmakta, PKK'nın çıkarlarını kollamakta aslan kesilen Ahmet Altan 19 Mayısta kasten yazı yazmamış! Etyen Mahçupyan, Yasemin Çongar ve taifesi, riyakârlık edip, 19 Mayıs’ı “coşkuyla” anmadılar; manidar olarak sustular! “İhanetleri,” samimi idi!

Zaten ne yazabilirlerdi ki? Henüz ülkenin üzerine tamamen ,“ölü toprağı dökülmedi” Ne kadar cesur ve samimi olsalar da, Mustafa Kemal’in, Vahdettin’in adamı olduğunu “19 Mayısın” hamaset olduğunu, Bandırma vapurunun, Samsun’dan Sivas’a yürüyüşün boş bir “efsane” olduğunu, düşünseler bile bunları yazmaya, şu sırada, bir yerleri sıkmazdı” Ama bekleyin onlar ve yandaşları gelecek 19 Mayıslara bu konuda ve Atatürk hakkında neler yazacaklar!

MİLLİYETÇİ KÖRLÜK

Engin Ardıç ve Taha Akyol bunların işaretlerini şimdiden veriyorlar – bu ayrı yazı konusu! Önceki gün RADİKAL gazetesinin 19 Mayıs 2008 tarihli sayısında, Yıldırım Türker diye bir adam “milliyetçilik” hakkında ne yazmış ; “Milliyetçiliğin bizatihi ağır bir görme bozukluğu olduğunu bilirdik”.diyor ve “ her fırsatta bayrağını kaptığı gibi sokaklara dökülen coşkulu kalabalıklardan” şikâyetçi!

Mustafa Kemal Atatürk’ün en öncelikli ve değişmeyen değer “milliyetçilik” idi, Öyleyse, bu sözde “Türk”lere, göre, Mustafa Kemal de “ görme özürlü”…Yaptıklarını, ileriyi göremeden yapmış! O’nun, “milliyetçilik vizyonu” ve hareketinin ruhunda, "milliyetçilik ruhu” olmasaydı Türkiye’yi onun gibi liboşlar AB ve ABD mi kurtaracaktı? Bundan sonra da, Türkiye'yi, AB’den ABD’den ve destekledikleri, Kürtçülerden kim kurtaracak?

Yayın Tarihi : 21 Mayıs 2008 Çarşamba 00:04:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
efe can IP: 87.79.248.xxx Tarih : 23.05.2008 23:17:50

ben burda iki seye deyinmek istiyorum.adanlar (avrupalilar) isimize karismiyorlar biz karistiriyoruz.ben türk gazetelerini okuyorum ki onlarda okuyor.adamlar ne olur gel ic isimize karis der gibi yazi yaziyor.adamlarda bazi konularda konusuyor normal.bunlarin isine gelen herseyi ve kerkezi kullanirlar.normal herkez yapar.bir verirler on alirlar.buda normal


Abdurrahman Bilal IP: 88.231.39.xxx Tarih : 21.05.2008 18:43:01

1881 de dogan ATATÜRK 1921 yılına gelindiginde kaç yaşındaydı 40 yaşındaydı, peki bu yaşa kadar ömrünü ne yaparak geçirdi memleketini düşman saldırılarına karşı korumak için o cepheden bu cepheye 7 düvele karşı bütün imkansızlıklara ragmen savaşarak mücadele ederek geçirdi. şahsen o mücadelenin 1 ayında bende bulunsaydım bana bu şeref ömür boyu yeterdi;yani bir insan ömrünün en güzel yıllarını bu millet için hiç bir karşılık beklemeden harcayacak ondan sonrada belki ömrünün 1 yılını bu millet için harcamayanlar bu kişiyi düşman bilecekler, ayıp çok ayıp. ATATÜRK'ün Cumhuriyet kurulurken ve sonraki aşamalarda yaptıgı hizmetler inkar edilemez, hataları olmuşmudur? mutlaka olmuştur iş yapanlar hata yapar hiçbir iş yapmayanlar hiç hata yapmazlar, yaptıgı iyi şeyler okadar çok ki böyle bir insanı bu memleketi seviyorum diyen bir insanın sevmemesi takdir etmemesi enazından ahde vefasızlıktır.