19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Şartlı tutuklama!


Yargıda bir “Şartlı tahliye” vardır; şimdi de, Avrupa Birliği “Sürüngenliğinde” , Türkiye’nin müzakere tarihi alması hususunda bir “şartlı tutuklama” dönemi başlayacak!

Son zamanlarda Avrupa’nın bazı liderleri- başta Alman Şansölyesi Herr Gerhard Schroeder - arkamızı sıvazladılar ve “müzakere tarihi” verileceği hususunda umutları pompaladılar.Hükümet erkanı ve medyadaki Brüksel sevdalıları- Karen Fogg “çocukları” da ,” Bu iş artık bitmiştir , Türkiye Avrupa trenine binmiştir –Avrupa’nın nurlu ufuklarına doğru tam istim ilerliyoruz!” yaygaralarını başlattılar.

Hatta, “artık TC Devletinin ve laik rejiminin, bundan böyle askere değil AB’ne emanet olduğunu “ yazdılar...

Ancak, , gerçekler acıdır, yanlış hesaplar ve aldatmacılar şimdi Brüksel’den, Avrupa Başkentlerinden dönmekte! .

İlk olarak, Herr Schroeder ,Financial Times- Deutchland gazetesine verdiği demeçte “müzakerelerin uzun sürebileceğini ve kararın şartlı bir ‘evet’ olacağını, söyledi...

Yani, açıkçası,şimdiye kadar AB afyonuyla “uyutulan” fakat “unutulamayan” Türkiye , şimdi “şartlı olarak” tutuklanıyor. Bunu tevil etmeye imkan yok.

BELLİ İDİ!

Zaten müzakere tarihi konusunun ikircikli olduğunu ve Avrupa liderlerinin çoğunun, kendileri açısından, çok geçerli sebeplerle, Türkiye’nin n üyeliğini kesin olarak istemedikleri, ve fakat başka yönlere e gitmeyelim diye,oltalarının ucunda - –arkasından zincirli kapı arkasında bekletmek istedikleri malum idi..

.Bunu çok yazdık!


AB taraftarlarına hep sorduğum bir sorunun cevabını asla alamadım. ; “Aralık sonunda – hatta Başbakanın ve Dışişleri Bakanının, AB cazgırlarının , Birand’ın, söyledikleri gibi ,hatta Mart veya Temmuz 2005 için müzakere tarihi verseler bile, bu , üyeliğimizin garantisi mi ,yoksa on,on beş yıl sürecek yeni bir sürüngenliğin başlangıcı mı olacak? AB’nin bulunmaz nimetlerinden , dolaşım hakkından, parasal getirilerinden hemen yararlanacak mıyız? - Ve en önemlisi , en erken 2020 de tam üyeliğe kabul edilecek miyiz? “ Ne gezer ; aksine , on, on beş yıl zarfında , başka hiçbir aday ülkeye uygulanmayan çetin bir imtihandan geçirileceğiz ve sonunda da ,yeni  dayatmalarla- uyum yasaları ve uygulamalarla , TC Devleti Atatürk’ün kurduğu üniter- milli devlet olmaktan çıkarılacak ve o zaman da –o da belki- AB üyesi olabileceğiz! 

 Ama 2020 de, Türkiye ne hale gelecek,Avrupa AB ve dünya nasıl olacak? . Ve soruyorum Türk Devletinin kaderini,Türk milletinin varoluşunu , böyle sonuçları meçhul bir “sürüngenliğe “ Avrupalıların şaibeli ellerine emanet etmek ne kadar doğrudur ve ne kadar onurludur? Mehmet Ali Birana isterse – sıkıyorsa- MANŞET programında, bu soruların cevabın teke tek bana veya “gıyaben” versin


Schroeder’in sözleri , ünlü Verhaugen in yeni sözleriyle denk düştü; AB’nin gündeminde, Türkiye’den istenilen yeni uyumlar –uyum yasaları ver; Güneydoğu için siyasal ve kültürel haklar ve özellikle “ askerin siyasetteki etkinliğinim azaltılması...Tabii , arkasından da Ege, APO’nun salıverilmesi vb. ....


Bütün bunlar karşısında- Avrupalıların asıl maksatlarının , Türkiye’yi ı bütün sağlam kurumlarından arındırıp , güçsüz hale getirmek olduğunu anlamamız için, bir de davul mu çalmaları gerekiyor? Ama bekleyin ,AB yalakaları ve İktidar, yarından tezi yok “şartlı tutuklama” kararına da bir kulp takarlar ve tevil ederler! Yüzleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi duvarı gibidir..

AB’nin Aralıkta vereceği kararın , aslında iktidarın kaderini de belirlemesi gerekir. Avrupa’da kapı kapı dolaşıp “üyelik” bile değil , bir müzakere “ tarihçiği” almak için yalvaran bir iktidar,şimdi başka demokratik ülkede olsaydı ,tepe taklak giderdi! Ama AB olmasa ABD var!

1919-2004

Ben, hep bugünkü “Umumi Vaziyeti” Mustafa Kemal’in Büyük Nutuk’un girişinde anlattığı , 1919’dakı “umumi vaziyete” benzetmişimdir. Ama artık görüyorum ki, arada büyük fark var. Bugün ordularımız dağıtılmamış ve kalelerimiz ,henüz ,işgal edilmemiş.. Aksine ,çaptan düşürülmek istense bile ,Ordumuz dimdik ayakta..

Fakat – 1919’daki gafil ,teslimiyetçi, işbirlikçi Mütareke Basınına kıyasla, bugünkü bir kısım medya düpedüz ihanet içinde ve milleti kandırmaktan da öte, iğfal etmekte. Bugünkü iktidar ise, 1919’dakı gibi,kendi amaçlarını yabancıların amaçlarıyla tevhit etmiş durumda.

IKI FİLİM

“Bir Millet Uyanıyor” , o zamanki koşullar karşısında,Türk milletinin uyanışını canlandıran ,1930 başlarında çevrilen klasik bir Türk filminin adı idi. Bakalım , yeni Türk filminin senaryosunu kimler yazacak? . Ben bu filmin adının da “BİR MILLET NİHAYET UYANIYOR” olmasını ümit ediyorum. Öyle olmazsa- bu filmin adı “DERİN ve SON UYKU” olur!

Yayın Tarihi : 19 Temmuz 2004 Pazartesi 11:10:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?