19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

'Şartsız Şurtsuz Evet'in Anlamı

On sekiz yaşlarında lise mezunu bir genç – son yazımı okumuş, bana “Düyun-u Umumiye nedir-Kapitülasyonlar nedir?” diye sordu. Lise tarih kitaplarında bunları okudular, biliyorlar, sanıyordum...

Okudularsa da anlaşılan pek etkilenmemişler.


Duyun-u Umumiye, Osmanlı’nın son döneminde, Devleti borçlandıran Avrupalılar borçlarını tahsil etmek için “Osmanlı Borçları” –“Düyun-u Umumiye” adında kocaman bir teşkilat kurmuşlar ve Devletin bütün gelirlerine el koymuşlardı. Bu teşkilatın Osmanlı Devletinin merkezi olan Bab-ı Ali’nin üzerine fiilen çöreklenmiş koskocaman bir binası vardı (şimdi İstanbul Lisesi) , ve devleti fiilen oradan kontrol ve idare ediyorlardı..


Kapitülasyonlar da, Osmanlının en güçlü döneminde ,yabancıklara lütfen verilen bazı imtiyazlar ve bu arada yabancı tebaalıların Türk Mahkemelerinde dağıl de özel Kapitülasyon Mahkemelerinde yargılanmaları ve kendi posta hanelerini kullanmaları vardı. İstanbul’daki Kapitülasyon Mahkemesi Tünel başında. sonra Evlendirme Dairesi olan bina idi. Yabancı devletler Osmanlının inkıraz döneminde , Kapitülasyonları da devlete karşı baskı aracı olarak kullandılar.


Bizler çocukluğumuzda ve gençliğimizde bu acı olayları yakınlarımızdan dinleyerek, tarih kitaplarında okuyarak büyüdük, İsmet Paşa’nın, Lozan’da, “milli egemenlikte” ısrar edip Düyunu Umumiye Kapitülasyon belasından kurtulmak ısrarına karşı, “Bize muhtaç olacaksınız, kapımızda dileneceksiniz” diyen İngiliz Lord Curzon’a elinin tersiyle verdiği cevabı,Mustafa Kemal’in, daha Sıvaş Kongresinde, kurtuluşu Amerikan Mandası altına girmekte arayanlara nasıl karşı çıktığını adeta yaşadık,övündük.. Mustafa Kemal , İsmet Paşa, Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi çizmelerinde savaş meydanlarının tozları, ,göğüslerinde İstiklal Madalyası taşıyan devlet adamlarımız vardı.


Ve bizim kuşağımız içim “Egemenlik Kayıtsız Şartsız milletindir” ilkesi TBMM Başkanlık Kürsüsünün üzerinde dekoratif bir süsten ibaret değildi. Ya şimdi? Balkı şimdi ,gençlerimiz Düyun-u Umumiye’yi ve Kapitülasyonları bilmemekte ve IMF,, AB, ve AIHM’ YE ve Avrupalılar ve yabancılar konusunda hassas olmamakta, “Tarihe takılıp kalmamakta” mazurlar.  Veya , şimdi iktidarda olup devletimizin milletimizin mukadderatı hususunda karar mevkiinde olanlar? , “tüccar terzi”, ve ek işi kola bayiliği olan bir Başbakanımız var. Onun en iyi bildiği iş, hamaset değil ticaret! Bunun içinde de ,kolaylıkla Fransa’ya Evet’çik almak için uçak silah nükleer santral vb. kontratlarını ,rüşvet olarak verebiliyor. Kimin kesesinden ve komisyonları nereye – önemli değil. Mukabilinde alınacak olan nedir? Schroeder –çevir kazı yanmasın- tevil etmiş ve “şartlı evet” demedim demiş. Olabilir. Başbakanımız da şimdi -celallenip “şartlı şurtlu Evet olmaz.

Filanca tarihte müzakerelere kesin Evet deyin” buyuruyor. Ama acaba ben mi anlayamıyorum, “Şartsız-şurtsuz” EVET de deseler, , l Nisan 2005’te veya 1 Temmuz 2005’te müzakerelere başlasa, aslında ne değişecek ki? Asıl “Şartlar- şurtlar” o 10- 15 yıl sürecek olan yeni “sürüngenlikte dayatılacak. .

Kriterlerde olmayan yeni şartlar ve engellemelerle, Ermenilere arazi ve tazminat, APO’ya özgürlük , Güney Doğu’ya kültürel özerklik diye başımızda boza pişirecekler, ve Türk Ordusunu bütün gelenek ve kurallarından arındırarak TC’ni korumak-kollamak görevini yapamaz bir Hollanda Ordusu haline getirecekler...yeni Verhaugenlerın demeçleri üzerine , borsalar inecek ve çıkacak...

TC üniter-milli devletinin yıkılması için ,Bütün bu işkencelere değer mi?


Schroeder ve diğerleri- yeni müzakere sürecinin, sonunda üyelik garantisi olmadan çok uzun süreceğini söylüyorlar. Başbakanımız da müzakere tarihi verilirse tam üyeliğin garanti olmadığını söylüyor. Ama bunlar ve bütün bu sürüngenliğin, işkencelerin ,”değip değmeyeceği” Başbakan Erdoğan’ın n, AKP İktidarının meselesi ve tasası değil.

Bakın Melih Aşık ne güzel saptamış; “Çek bir tarih yeter “ diyor,Erdoğan AB üyelerine “”Siz bir tarih verin, bizi başarılı gösterin –vatandaşı oyalamamızı sağlayın,gerisini boş verin üyelik için 10 yıl da bekleriz,15 yıl da 20 yıl da...Hiç vermezseniz de canınız sağ olsun. !” Ben ilave edayım “o zaman kadar kim öle kim kala!”

Yayın Tarihi : 24 Temmuz 2004 Cumartesi 20:39:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?