25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Savarona ve Suikast

Atatürk’ün en son “istiratgâhından” önceki son “istirahatgâhı” SAVARONA yatının işletmesi, şimdiki “işletmecisi” Kahraman Sadıkoğlu tarafından başkasına, muhtemelen yabancılara devredilecekmiş... Hatırlatalım; Sadıkoğlu, işletmeye talip olarak, yatı yabancılara satılmaktan veya hurdaya çıkarılmaktan kurtarmıştı. Şimdi, aynı noktaya dönüldü; ya satış ya jilet!

Buna ilk tepki Çanakkale’de, bir okulun öğrencilerinden geldi: “Savaronayı” kurtarmak için para topluyorlar! Çocukların Atatürk konusunda duyarlılıkları, bazılarından daha fazla! Ben de Atatürk yaşarken, güvertesindeki salıncakta sallandığım o geminin akıbetinden endişe ediyorum! Önce sormak isterim: Atatürk’le özdeşleşmiş “Savarona”, aslında kimin malı ve nasıl kimler tarafından “işletmeye” veriliyor?

Resmi bir kaynağa göre “Savarona” hazine malıdır ve “meri mevzuat çerçevesinde” mülkiyet devri, rehin, intifa hakkı devri vs. şeklindeki tasarrufa dönük muameleler, intifa hakkını haiz şirket tarafından da yapılamaz! Öyleyse şimdi Sadıkoğlu, işletme hakkını nasıl -hele yabancılara- devredebilir?
Savarona milletin malı, Atatürk yadigârı. Acaba bunu korumakla mükellef olanlar, şimdiye kadar bu gemiyi bir müze yapmayı, neden düşünmediler? Ama “yıkın heykellerini, kaldırın resimlerini” diyenler hiç düşünürler mi? Bakın İngiltere’de, Lord Nelson’un Amiral gemisi, ahşap “The Victory” iki yüz yıldır, Portsmouth’da müze olarak muhafaza edilmiş!

KORUMA

Cumhurbaşkanı Gül’ü ve Başbakan Erdoğan’ı, daha iyi korumak için ek tedbirler alınıyor. Anlaşılan şimdiki önlemler ve “çelik yelek” yetmiyor. Düşman ve kışkırtıcı çok! Bu kapsamda, Amerika’dan, Obama’nın korunmasında kullanılan tipten 10 adet, en pahalı araç satın alınacak. Bu bağlamda, kimse bu tedbirlere itiraz edemez ve TC Başkanı ve Başbakanının suikasta maruz kalmasını arzu edemez hatta bu devletin başlarına, yumruk veya yumurta atılmasına da tahammül edemez.

Türk tarihinde çok siyasi suikastlar yapıldı. Mustafa Kemal’e de suikast girişimi oldu. Ama Atatürk, bunlara rağmen bu kadar sıkı korunmadı, “Beni Milletim korur” dedi ve aşırı tedbirler alınmasını istemedi. Halkının arasına korkusuzca girerdi! Yanında, belki “Taharri Memuru” denilen, bir iki koruma bulunur, bazen da bulunmazdı. Bir defasında bundan haberdar olmayan İstanbul Polis Müdürü Salih Kılıç’a kinayede bulunmuş! Atatürk, açık otoyla dolaşır, arkasından bir veya iki, motosikletli polis takip ederdi! İngiltere Kralı 8. Edward geldiği zaman da, İstanbul’da açık bir arabayla dolaştılar. Atatürk, Florya’da halkın arasında denize girerken ben de diğer çocukların arasındaydım. Koruma var mıydı, bilmiyorum, ama gerektiğinde O’nu, muhakkak canlarıyla korumaya hazır yakın arkadaşları vardı!

Park Otel’in Ermeni şef garsonu, Karabet efendi bana sonra anlatmıştı: Atatürk, bir gece orada yemek yerken elektrikler söner. Birkaç dakika sonra ışıklar yanınca, manzara şudur; “Mutat zevat” -en yakın arkadaşları- Babam, Cevat Abbas, Salih Bozok ve Hasan Cavit beyler, ellerinde tabancaları, Ata’nın üzerinde etten-kemikten siper oluşturmuşlar! Bugün, mazallah böyle bir durum olsa acaba ne olur?

Ve bugünlere denk düşeceği için söylemeliyim; Karabet efendi “Ben de hemen yanlarına koştum” demişti. Kısacası; Atatürk’ü suikastlardan, Allah, milletinin sevgisi ve arkadaşları korudular. Ama ne çare ki sonunda, kimse ölümden koruyamadı!

Son söz: Cumhurbaşkanını, Başbakanı korumak için muhakkak paradan kaçınmamalı, kaça mal olursa olsun, en pahalı araçlar satın alınmalı. Ancak, buna kadir olan devlet acaba kurucusu Atatürk’ün yadigârını, son “istirahatgâhını” sonunda jilet olmaktan kurtarır ve gelecek kuşaklara müze olarak bırakamaz mı?

BİR SORU 

Somali ve Nijerya korsanları 21. Yüzyılda pervasızca gemilere, bu arada Türk gemilerine de saldırıyor ve soyuyor. “Devleti Muazzama”; AB, ABD ve NATO, acaba neden bunlarla başa çıkamıyor ve bu belayı kökünden çözemiyor?***

Yayın Tarihi : 29 Mart 2010 Pazartesi 11:24:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?