25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Şiar’ın Arkasından…

Seksen yıllık can dostum Şiar Yalçın’ı Ankara’da, Allahın rahmetine tevdi ettik. Meğer arkasından fazlasıyla hak ettiği gibi, “Güzel Türkçe” tutkusundan, Briç ustalığına kadar, ne kadar çok hayran bırakmış… Çok mütevazi idi, sağlığında, kendisini reklam etmeyi keskinlikle sevmezdi, ama eğer hakkında yazılanları “oradan” görüyorsa, ölümünden sonra da olsa, kıymetinin bilinmiş olmasından memnun olurdu… Şimdi elim, telefona gidip, onu arayıp sağlığını sormaya veya “ansiklopedik” kafasından bilgi almaya gidiyor fakat, ben artık, bu konuda kişisel duygu sömürüsü yapmamaya, acımı bağrımda saklamaya karar vermiştim… Ancak, Atatürk’e ve Atatürkçülüğe bağlılığı şüpheli ve her fırsatta bunları, kıyısından köşesinden hırpalamaya yeltenen Taha Akyol, bu vesileyle de, gene bir yerinden Mustafa Kemal’e dokundurmuş…

Ben bu iddiaya cevap vermezlik edemezdim… Akyol, bir “hikâye” anlatıyor: “İzmir suikastinden sonra Maliye Vekili Cavit Bey, Selanikli ve dünyanın sarraflarıyla, mali çevreleriyle ilişkileri sıkı. Bunlar ve Türkiye’deki yakınları bir kampanyaya girişmişler: Cavit Bey idam edilemez, zira Cavit Bey eğer idam edilirse bütün garp alemi, farmasonlar, bankacılar Türkiye’nin aleyhinde cephe alırlar! Propaganda Mustafa Kemal’e kadar aksettirilmiş, Gazi düşünmüş ve şöyle demiş: “Bir asın bakalım, ne olacak...

Akyol’a katılıyorum; Cavit Bey eğer yaşasaydı eminim on yıl sonra Cumhuriyet’in maliye bakanı olurdu, iyi de olurdu. İdamı benim de gönlümde bir yaradır. Atatürk’ü biraz olsun tanıyanlar O’nun, hele bir ölünün arkasından, böyle konuşmayacağını bilir!

Şiar, herhalde Atatürk hakkındaki bu dedikodudan haberdardı ama itibar etmemişti! İdam hükmünü veren Babamı affetmedi ama Atatürkçü idi ve göğsünde hep Atatürk rozetini taşırdı. Tavsiye ederim: birkaç gün önce CUMHURİYET gazetesinde yayınlanan bu konudaki yazısını okuyun… Fırsat bulursam bu yazıyı ben de yayınlayacağım.

Ne yazık ki, veya ne anlamlı ki, Şiar ve ben Cavit Bey’in idamı konusunu hiç konuşmadık. İkimiz de biliyorduk ki bu olay bir siyasi tasfiye hareketi idi; her devrimin kaderinde böyle “tasfiyeler” vardır. Babama “Cavit Bey’in neden haksız yere idam edildiğini sorduğumda da “Cavit Bey değerli bir adamdı ama suikast komplosundan haberdardı, toplantılar onun evinde yapılmış” demişti... Hele bugünkü “Ergenekon” iddiaları düşünülürse, bu iddiaların ne derece doğru olduğunu sorgulamak gerekir. “Haberdar” olmak idam gerekçesi olur mu? Ama dedim ya, maksat siyasi tasfiye! Bunları yazdığım için kendi babama ihanet etmiyorum. O ve diğer İstiklal Mahkemeleri hakimleri, Mustafa Kemal’in adamları ve devrimin savaşçıları olarak Cumhuriyeti korumak için görevlerini yapmışlardı. Allah hepsinin taksiratlarını affetsin!

GÜZEL HABERLER

Bugün, binlerce Atatürkçü İzmir’den başlayarak, Anıtkabire gelecek ve Atatürk’ün son istirahatgahını, dev bir Türk bayrağı ve milyonlarca çiçekle donatacaklar.
Ve Yüksek Komuta Heyeti Güllerin Çankaya’sındaki resepsiyona katılmıyorlar! Hepsini candan kutlarım.

Ve son bir not: Dünkü Taraf’a ve mâlum diğer gazetelere baktım; Cumhuriyetin yıldönümünü görmezden gelmişler!***

Yayın Tarihi : 30 Ekim 2010 Cumartesi 00:42:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. IP: 78.170.28.xxx Tarih : 31.10.2010 17:01:51

Rahmetli Cavit Bey oğlu merhum Şiar Yalçın Bey, kendisini tam anlamıyla Türkiye Cumhuriyetine bağlamış bir kişi idi. Ruhu şad olsun !

Not: Rahmetli Cavit Bey de, Cumhuriyete bel bağlayanlardandı; lâkin, Atatürk karşıtı arkadaşlarının etkisinde kaldı ve oyunlara getirildi.


K. Mükremin BARUT IP: 85.104.209.xxx Tarih : 31.10.2010 23:28:44

VİCDAN VARSA AZAP VERİR: İstiklal Mahkemeleri incelemeye değer bir konudur. Demokrasi gelişip özgürlükler arttıkça, yüzlerce doktora tezi çıkacak kadar zengin bir alandır. Zengin ve bir o kadar acımasız bir dünyadır. Keyfiyet hakimdir. Bir seferinde on yıla mahkum olan üç kişi, haklarının beraat olduğu gerekçesile buna itiraz etmişler, mahkemelerinin yeniden görülmesini istemişlerdir. Bu durum  mahkeme heyetini çok kızdırmış ve çala kalem yapılan yeni görüşmelerde,  idamlarına karar verilmiş ve hemen infaz edilmişlerdir.

Bu mahkemeler yüzlerce Şiar Yalçın'ı haksız yere yetim, yüzlerce anne babayı da evlatsız bırakmışlardır. Avukatı, temyizi olmayan, idam kararları meclis onayı gerektirmediği için hemen uygulanan bu mahkemeler o gün devrim yasaları geçerliydi, öyle olması gerekiyordu tezine dayanarak haklı gösterilemez.

Bir korku imparatorluğu içinde tüm halk sindirilmiştir. Bir İslam alimi olan İskilipli Atıf hoca, şapka devriminden bir sene önce yazdığı; “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı bir makalesi yüzünden asılmıştır. Dudaklarında kelimeyi şehadet ve dualarla hakkın rahmetine erişmiştir. 

Şiar Yalçın'ın babası rahmetli Cavit bey'in İzmir Suikasti girişimiyle zerre kadar alakası yoktur. Kaldi ki diğer sanıklar için de bir teşebbüs olduğu iddia edilmekte, Sarı Edip Efe ve Naciye hanım gibi iki devlet ajanı tasfiye edilecekleri adım adım izlemektedirler. Ama bu mahkeme Sarı Edip Efeyi de bildiklerini ifşa etmesin diye göz göre göre ipe göndermiştir. Maliye Nazırı Cavit bey İttıhat Terakicidir ve çok güçlüdür. Onun şahsında İttihat Terakiciler tasviye edilmek istenmiş ve tümü sindirilmiştir.

"Babamın arkadaşları" isimli kitabında Samet Ağaoğlu, Ali Çetinkaya'nın son günlerini şöyle anlatır:
"Hastalığının şuurunu tamamen kaybettirerek yaşadığı son günlerinde sık sık ve titremeler içinde Nazırın ismini sayıkladığı ve 'geliyor, geliyor' diye haykırdığı anlatılmaktadır. Bir gün de bu korkular, bu vehimler, bu hayaller arasında gözlerini dünyaya kapadı."