25
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Siper Savaşları!

Yüksek eğitimde kızların başörtüsü takmaları YÖK Başkanının “hükmü karakuşisi” ile fiilen, “oldu-bitti”; bazı üniversitelerde hemen uygulamaya konuldu. Bundan sonra, gene “oldu-bittiye”, fiilen orta öğretimde, sonra da, ilköğretimde ve kamusal alana yayılacak… Yani, Umum Müdür, memur, avukat, yargıç, doktor vb hanımlar, başörtüsü ve son moda “türban” takacaklar… Bu “değişimdir – önlenemez” diyorlar, “Yani “geriye” değişim, “irtica”! Var mı başka izahı?

Başkan Erdoğan da bu “değişimi” savunmaktan da öte bayraktarlığını yapıyor… Bu yeni durum, AKP’nin iktidara geleli beri, uygulamaya koyduğu “karşı devrim” projesinin önemli bir aşaması! Cumhurbaşkanı Gül başında olduğu Cumhuriyet ve ilkelerini koruyacakken, hem de Atatürk’ün kutsal “Çankaya’sından”, “değişime” tepeden vuruş -karşı devrim- yaptı. Türkiye Cumhuriyetinin 87. yıldönümü resepsiyonuna türbanlıları davet etti.

Erdoğan “Cumhura ait bütün alanları, herhalde Orduevlerini, askeri mekânları, Cumhura açacağız” , diye, kılık kıyafet devrimin en güçlü koruyucusu TSK' ne, adeta, meydan okuyor… Şimdi Türbanlılar, Orduevlerine, diğer mekânlara, resepsiyonlara gidecekler mi? Aynı mantıkla, neden olmasın?

KAMUSAL ALAN

Erdoğan “7 yıl önce kamusal alan yok muydu” diye sormuştu ama o zamana kadar -AKP, iktidar olana kadar- başörtüsü, Türban, siyasi simge, ayyuka çıkmamıştı ve sorun çözüm yoluna girmişti… Ben hatırlamıyorum ama başörtülü hanımlar daha önce, Çankaya’ya -belki- girmişlerdi ama bugünkü Türbanlı olarak, değil ve devrimlere, meydan okumak için değil!

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP iktidara gelince olacakları, yaklaşan tehlikeyi bildiği için, Çankaya’da "kamusal alan" uygulanmasını başlatmıştı. Ne kadar haklı olduğunu şimdi görüyoruz!

"Başörtüsü" konusunun, kişisel özgürlük-kişisel tercih meselesi olmadığını rejim meselesi olduğunu çok yazdım ve CHP Gurup Başkan Yardımcısı Muharrem İnce'nin, resepsiyona gitmemek, kararını çok doğru ve tam yerinde buluyorum! CHP, eğer Atatürk’ün kurduğu CHP kalacaksa, araziye uymayacak, "Karşı devrime" katılmamaksa, Gül’ün “türbanlı” davetine kesinlikle icabet etmemelidir, bunun orta yolu yoktur!

BOYKOT

Atatürkçülüğünden şüphe etmediğim, eski dostum, Güngör Mengi, bu konuda herhalde, eşi Ruhat Mengi’den farklı düşülüyor olmalı: “ Cumhuriyeti kuran partinin Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunu boykot etmesi haklı görülemez, böyle bir eylemin, bahanesi olmaz.” Diye yazmış…

“Bahane” değil, ilke sevgili Güngör; Cumhuriyetin bütün kaleleri işgal edilirken-düşürülürken, Atatürkçü, CHP’lilerin tavrı “boykot” değil, AKP’nin "karşı devrimine" karşı onurlu ve zorunlu bir direniştir. Resepsiyona davet, boykot edilmeyecek de, “yarrabi şükür" diye öbür yanağını mı çevrilecekti? Sivil direniş yerine, muhakkak dağa çıkmak mı gerekecek?

Eger Kılıçdaroğlu bu sorunu “hülle yaparak” çözmek isterse vay, CHP'nin haline!...

Resepsiyon konusunda Komutanların kararını henüz, bilmiyoruz. Onlar da şu sırada mesele çıkarmamak için, Kılıçdaroğlu’na uyarlar da, direnç göstermezler hülle yaparlarsa, vay, TC’nin haline!...

Türkiye Cumhuriyeti düşmanı, şer ittifakının gemi azıya aldı… Siperler düşürülmekte,

Atatürk, Asıl “kale” Türk Ordusu: YAŞ’da bu kalemizin duvarında büyük bir gedik açılmıştı… Şimdi, türlü şekillerde devam ediyor. Eğer bu kale de yıkılırsa, Atatürk Cumhuriyetini yıkmak çok kolay olacak…

Komutanların, Çankaya resepsiyonuna katılıp, katılmayacakları bu bakımdan önemli. Komutanlar katılırlar veya orta yol uygularlarsa, bu Cumhuriyetin ilkelerinden, Ordunun da taviz vermesi olarak algılanacak ve saldırı devam edecek… Bu önemli siperde direnmezse, iş başları açık cesur kadınlara kalacak. Onlar sırtlarında cephane taşıdılar, şimdi muhakkak direnecek ve savaşacaklar!***

 

Yayın Tarihi : 18 Ekim 2010 Pazartesi 00:11:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?