İç ve dış politikada, diplomaside, seçimlerde fesat-tezvirat, her ülkede konunun doğası gereği! Oldum olası, rakiplerin kapıları dinlenir, mektupları açılır, devlet yazışmaları, Elçilerin kripto raporlarının şifreleri çalınır ve espiyonlar casuslar kullanılır... Ortaçağlarda Avrupa saraylarında “kapı dinleyenlere” ağır cezalar verilirmiş ve çeşitli tedbirler alınırmış... Osmanlı sarayları entrikalarında, odaların dinlenmesini engellemek için, içerilerinin dinlenmesi mümkün olmayan, ortalarında, gürül gürül sular akan özel “sağır” odalar varmış! Devletler, ülkeler arasında, casusluk, yazışmaları, telgrafları izlemek bir dereceye kadar olağan, mubah. “Dinleme başkalarının kapısını, dinlerler senin de kapını” eski söz ama bugün iki taraflı silah!..
George Orwell de yazdığı “l984” romanında “dinleme-gözleme” olayının, çağımızdaki post modern boyutunu öngörmüş ve “Büyük Birader Seni Gözlüyor” diye, mevhum bir ülkede her ortamın devlet tarafından “müşahede altında” tutulacağını yazmıştı. Şimdi, yıl 2011; ve bu alanda öncülük Türkiye’de... Bütün ortamlar telefonlar, internet yazışmaları “derin devlet” hatta devlet kurumları ve savcılar tarafından “yasal” olarak dinleniyor. Bu, suçları, suçluları ortaya çıkarmak için mahkemelerde delil olarak kullanmak için faydalı olamıyor... Ama sıkı sınırlar içinde bizde ölçü bir hayli kaçtı; Türkiye şimdi Orwell’in 1984 için öngördüğü “Korku İmparatorluğuna” dönüştü. Eee “Devlet” gözler, dinler de hele bu alanda gelişmiş teknikler ve teknoloji varken, başkaları, siyasete ve ticarete fesat karıştırmak ve hatta özel hayatlarda şantaj için bu imkânlardan yararlanmazlar mı?
1970’li yıllardaki köşe yazılarımda, bilgisayarların dünya çapında birbirlerine bağlanmasıyla, evrensel bir iletişim ağı kurulacağını yazmışım. Ve naçizane “interneti” öngörmüşüm. Yazının başlığı “İnsan yaptı. İnsanı aştı” ... Gerçekten de “insan yapısı” internet ve de videokaset insanı aştı ve şimdi türlü tezvirat ve fesatlara araç oldu! Doğrusu ben bunu tahmin etmemiştim...
1982’de Güneş gazetesindeki köşemde “Video Karşısında Canavar gibi” başlıklı yazımda, Video kasetlerin, uygarlığa hizmet edeceğini ve bunlara karşı gelmenin yanlış olacağını yazmışım. Bu düşüncemde hâlâ haklıyım. “Matbaaya” da karşı çıkılmıştı ama ne var ki “matbaanın” kitap ve gazetelerin fesat ve tezvirata alet olabildiği, doğru da bu araçları yasaklamak da hem doğru değil, hem de mümkün değil.
“Röntgencilik”, başkalarının yatak odalarını gözlemek eski edepsizlik. “Röntgenciler” bunu yaparken, ağaçtan düşerlerdi... “Modern röntgenciler de er veya geç, bulundukları yerlerden düşerler. ” Kapıları” dinletenlerin de kapıları dinlenir, yatak odaları gözetlenir. Bu dönemde, bu teknolojiler varken, kimsenin, dokunulmazlığı yok! Yasal olarak başlayan da sonunda, fesada dönüşebiliyor... Balta dönüp sapı, sap da dönüp, baltayı taşa vuruyor!
Pekiyi; son kaset şantajlarının faili, failleri kimler?
Dinleme araçları böcekleri, MOBESE kameraları, artık harcı âlem adeta işportada satılıyor. Saklanacak yer yok! Ama daha ileri imkân ve teknolojiler, kimlerde? İnsanın aklına hemen “Atlantik ötesi” geliyor. Ve soru; bu fesatlardan kim, kimler yararlanıyor?
Deniz Baykal’a, kaset şantajı kimlerin komplosuydu? Bu şantaj kimin işine yaradı?
Ve şimdi “şantaj” MHP üzerinde teksif edildi? Neden? Analizi uzun sürecek...
Kısaca söyleyelim: MHP’den, milliyetçilerden korkuyorlar. MHP ve milliyetçiler, Kürtçülerin amaçlarına, “Yeni Anayasa” projelerine karşı çıkacak başlıca, hatta tek engel. Bunun için de bütün alçaklar gibi belden aşağıya vuruyorlar. Ama bu hesapları yapanlar, MHP’siz bir Meclis’ten çıkacak, yeni “Anayasanın” ne kadar batıl olacağını düşünmezler mi? ***
Sevgili Alptemur hocam Kasetleri iktidar cikarmiyor,Kasetleri cikaranlar Fetullahin Türkiyedeki Müritleri,Ve Memleketin güvenliginden sorumlu Polis Teskilatina sizan Fetullahcilarin isidir,Dügmeye Okyanusun ötesinde basildi,Sen bu konuda yazamazsin Kapasiteni asar kendini yorma,Yoranlar var,Yarin birgün yazacaklar var,Imamin ordusunu yazdigi gibi santajci Sahte Müslümanlarida ipe düzerler, Bilirsin bu Konu dokunani yakar.....
Bugünkü teknolojinin olmadığı zamanlarda, Hitler ve Mussolini gibi faşist liderler de, entrikalarla ve şantajlarla iktidara gelmişler idi. Bugünün teknolojisinden yararlanarak faşist bir düzen oluşturma çabasındaki zamanımızın faşist yönetimini, Türk milletinin -teknolojinin de çok ötesindeki- iradesi ve sağduyusu yok edecektir.