Gözleri, borsa, faiz ve rant tablolarından başka bir şey görmeyenler, akılları AB Sürecinden ve ABD ilişkilerini kollamaktan öteye varmayanlar, şu bağlamda tarihimizdeki bazı menkıbelerin ve de bazı acı olayların, anılmasını, ya anlayamıyorlar , ya da hamaset ve Türke Türk Propagandası diye küçümsüyorlar!. Herhalde, bunlardan ,bugün ve ilerisi için dersler çıkarmıyorlar! Ama onların dışında ,şu sırada ve özellikle gençler arasında şerefli mazimize , Mustafa Kemal Atatürke sarılmak ve Türke yapılan haksızlıkları, cinayetleri anmak vc bunlardan ibret almak yolunda bir artan eğilim görüyor ve mutlu oluyorum; bu millet uyanıyor, bir süredir gevşemiş olan milli reflekslerimiz diriliyor gibi geliyor, bana !
Biz kendimizi herkesten daha iyi biliriz ; geç kızarız, aşırı hoşgörü sahibiyizdir, ama bır defa kızınca da,pir kızarız! Son yıllarda hoşgörümüz eski düşmanlarımızla barış isteğimiz, bazan aşırı boyutlara vardı; mesela 1953 yılında İstanbulun Fethi yıldönümünü, zamanın iktidarının ,Yunanlıları ,Rumları Rencide etmemek düşüncesiyle fazla kutlamamıştık
Yeni dost ve müttefiklerimizi kırmamak için de, bazı eski olayları tarih kitaplarından bile çıkardık
Tarihi filmlerde eski düşmanların adlarıyla belirtilmesi bile , aynı gerekçeyle, ,resmen, sansür edildi
Ama, bu, tek taraflı bır hoşgörü ve nezaketti; diğerleri aynı jestlerle mukabele etmediler. Aksine
ON ALTI MART
İngilizler , 1918 de, Mütarekeden sonra fiilen işgal ettikleri İstanbulu 16 Mart 1920de, Mütareke hükümlerine rağmen, resmen işgal ettiler ve askeri birlikleri, askeri tesisleri bastılar, bu arada da Şehzadebaşındaki bir karakolda a uyumakta olan bir manga askerlerimizi sinsice ve haince şehit ettiler. Bizim gençliğimizde okuduğumuz tarih kitaplarında bu olar fotoğraflarıyla bize anlatılırdı ve Mütarekenin bütün boyutlarıyla birlikte,bizi çok etkilemişti. Her yıl o şehitleri anardık. Ama sonra , 47 yıl boyunca, şehitler ,anılmaz oldular olay tarih kitaplarından çıkarıldı. Kim ne derse desin, bunun da sebebi de aşırı ve tek taraflı hoşgörü ve dostluk dürtüleriydi eski düşmanlar, güya, artık dost olmuşlardı! Bu iyi de , dostluk aynı ölçüde karşılık görürse
.Hem, tarihimizdeki gibi acı ve kalleşçe olayları, külliyen, hatırlamaz, anmaz olursak, yeni tehdit ve tehlikelere karşı milli reflekslerimiz gevşemez mi?
Hem bakın , Gündüz Aktan. bunu ne güzel ifade etdiyor;; Biz geçmişte Türklere yapılan zulümlerin ağıtını yeterince yakmadığımız için bugün kimse bizim de mazlum olduğumuza inanmıyor .
ERTUGRUL ÖZKÖK NE DEMEK İSTİYOR ?
Buna karşılık HÜRRİYET gazetesi Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolonun . 47 yıl sonra Şehitleri anmasına değinen, mutadı veçhile , le, muz gibi, ne niyetine alırsanız öyle, ne şiş yansın ne kebap, bir yazı yazmış ve anladığım kadar Tolon Paşanın bu hareketini yadırgamış
Niçin? diye soruyor. Doğrusu ben de onun bu yadırgamasını ve habere Balans ayarı, Karakol Mesajı gibi başlıklar koymak istemelerini çok yadırgadım
Ve, şu sırada,eğer bu mesajın kime ,kimlere verilmesi gerektiğini anlamamış olmasını da, kendi dediği gibi, tarihimizdeki acıları,ailesi suyun öteki tarafından geldiği için ,çok iyi anlaması gerektiği için de , çok yadırgadım. Arife tarif, bazı şeylerin resmini çizmek mi gerekir?
Orgeneral Tolonun mesajını , O anlamadıysa, Türk halkının büyük çoğunluğu muhakkak anlamış ve Paşaya hayır duası etmiştir
Özkök arada, acaba karargahın yani Genelkurmay Başkanlığının bu anmadan eski deyimiyle ihtifalden, haberi olmuş mudur diye bir imada bulunuyor.Yani Genelkurmay Başkanımızın ,şu sırada bu hareketi tasvip etmeyeceğini mi ima etmek istiyor?
TARIHTEN DERS
Şu sırada Çanakkale Zaferinin yıldönümüne- bu yıl, milletçe büyük ilgi, yakın tarihimizde , yabancıların haince ve sinsice hareketlerini hatırlamak Ermeniler ve destekçileri soykırımı iddialarıyla üzerimize gelirken, hamasetten öte bir anlam taşıyor. Çanakkale olayı, Ermeni Konusu hep bir yerde , Avrupalıların Türk korkusunu ve Türkten kurtulmak ve ya Türkleri ehlileştirmek veya bir yere iliştirmek çabalarının tarihi köklerine dayanıyor. Bunları hoşgörü, dostluk diye görmezlikten gelirsek ve kendi ayak seslerimizden korkarsak, milletimizi devletimizin sonunu hazırlamış oluruz. Bizim milli ölçütlerimizin AB kriterleriyle le uyuşmadığı gittikçe anlaşılırken geleneksel reflekslerimize sarılmamız ve tarihten dersler almamız zorunludur!