Siyaset konusunda tahmin ve teşhislerimde, yorumlarımda, çok yanıldığım olmuştur, ama bazen de haklı çıkmışımdır! Mesela, Recep Tayyip Erdoğan hakkında!
Dört yıl önce yazdığım bir yazıdan dolay Başbakan beni dava etti.
Sonunda, hukukun cilvesi; tazminata mahkûm edildim! Ama ben haklıydım ve şimdi, daha da haklıyım. Erdoğan, “korkusuz kaptan”, müsademe rotasında ilerlemekte! Bu “rotada” devam ederse, bu onun kişisel, siyasi sonu olur, ama Türkiye “gemisi” de çok hasar görür... Bu “gemi”, son 7 yılda batmadıysa, bu da geminin “omurgasının” sağlam olması sayesinde! Fakat bu “omurga” daha ne kadar dayanacak; İçeriden ve dışarıdan, “kırmaya” çalışıyorlar elbirliğiyle! Fakat ne gam; gemi batarsa yeni “gemi” tezgâhlanmakta! İçeride “ustaların” el emekleri, dışarıdan yabancı “uzman mühendislerin” tasarımlarıyla!
TEK ADAM RÜYASI
Erdoğan, açıkça “tek adam” olmak ister. Konuşmalarında, hep “benim ülkem, benim milletim, benim halkım” nakaratını tekrarlar... Bu, aslında, “bizim, hepimizin” ülkesi olan “Türkiye’yi” kendi öz malı sanmasının işaretleri!
Ne var ki, Erdoğan, şimdi bıçak sırında “fay hattı” altında, -hatta AKP altında- iktidar altında, çatırdamakta… Bunu o da hissediyor ki, gittikçe daha öfkeleniyor, “Öfke bal gibi tatlıdır” ama sonunda kendi kabına zarar vereceğe benzer!
Cumhurbaşkanı Gül, “1041 rakımlı” tepeden ülkedeki “ahval ve şeraiti, umumi vaziyeti”, tozpembe görmüştü... Acaba o Çankaya’nın ebedi sahibi Mustafa Kemal, şöyle bir başkaldırsa ne derdi?
Yabancı objektif bir gözlemci ülkenin bu haline baksa, filmini, röntgenini, çekse, geleceğin, Erdoğan için pek de hayırlı olmayacağı teşhisini koyar... Ve tedavi çareleri önerirdi. Mesela, erken seçim gibi... Ondan önce teskin edici ilaçlar gibi.
Ama artık, hocaların okuması da pek fayda etmeyecek; baksanıza, Erdoğan’ın en büyük icraatı, “Kürt açılımı”, açılmadan, kapandı! Teröre son vereceği yerde, terörü kent sokaklarına taşıdı ve bu sokaklardan, maazallah, bir iç savaşın ayak sesleri geliyor ama Başbakan rotada kararlı, “açılıma tam yol ileri” diyor...
Fakat teslim edelim “açılımda” bir başarı oldu. TEKEL işçilerinin, itfaiyecilerin, eczacıların vb. direniş eylemlerinde Türkler, Kürtler ve diğer etnik kökenliler, omuz omuza halay çekiyorlar!
“Kaptan” aslında güç durumda. Bu şartlarda, yani işler bu kadar kötüye giderken ve AKP’nin puanları, artık gizlenemeyecek kadar düşerken, erken seçimleri, yapıp yapmak hususunda bir karar vermesi gerekiyor... “Erken seçim vatana ihanet” olur diyor ama fazla geciktirirse, kendi iktidarına “ihanet” olabilir! Rotasında, “geriye dönüşü” olmayan noktada seçimler hemen yapılırsa mı yoksa zamanına bırakılırsa mı, daha iyi olur. Memleket için çok iyi olur da, ya Erdoğan için? AKP içinde de, çözülme emareleri başladı. Bu çorap söküğünü durdurmanın zamanı geçebilir!
DIŞ
Tabii, bu durumda Erdoğan’ı rahatsız eden –edecek koşullar ve olaylar da var. Bu konjonktürde, Erdoğan’ın kontrolü dışında, Türkiye üzerinde ve üzerinden gelişmeler olurken Erdoğan’ın vereceği –vermek zorunda olduğu kararlar, “kaptanı” güç duruma sokabilir… En büyük müttefiki ABD, Obama mülakatına rağmen Erdoğan’dan, pek hoşnut değil… AB de öyle... Erdoğan’ın son olarak AB’ne serzenişi de bu yüzden! “Üyeliği geciktirip, beni müşkül durumda bırakmayın” diyor!
VE ÇUKUR
Bir bakıma, Başbakanın kaderini tayin edecek önemli konu “Kirazlıdere-Çukurambar” olayı. Her ne kadar inkâr edilirse edilsin, İktidarla Ordu arasında -haydi “gerginlik” diyelim- Polisle Asker -haydi “düşman kardeşler” diyelim- çatışma görüntüleri var... Haydi, buna da “mesleki rekabet” diyelim! Ama... Başbakan bu durumların sorumluluğundan kurtulamaz! Bu işler Onun bilgisi olmadan bu kadar gelişemezdi... Ve Başbakan, “Benim Ordum” da dese, TSK’yı içtenlikle benimsediği iddia edilemez!
Son söz: Erdoğan, “Tek adam” olmak için harcadığı enerjiyi, Türkiye’yi gerçekten, “Tek bayrak, tek dil ile tek vatan” yapmak için sarfetse. Ama ne gezer... Onun en büyük başarısı “Kürtçe eğitim, Kürtçe TV” ise, Türkiye nasıl tek olacak?***