“Kışlanın önündeki bu duman ve kin sesleri, acep nedendir?”
Sürek avı devam ediyor. “Şikâr” - avlanacak olan- Türk Ordusu.
Malum zevatın adlarını sanlarını, maalesef açıkça veremiyorum, arif olanlar anlayacaklardır. Şu sırada önde gelen dertleri, düşmanları TSK! Ordumuzu, Ergenekon-Darbe davaları ve başka planlarla bertaraf etmek isterler... “Çete-Darbe-Balyoz” davaları, YAŞ’da ordunun iç hizmetine vurulan darbe, bu komplonun ayakları... Sırada TSK’yı bitirmek için, başka plan projeler var...
Ankara büromuzun haberine göre Hükûmet, Bakanlar Kurulu’nun ilk toplantısında kararlaşacak, bir paket hazırlıyormuş. En önemli madde, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmaları. Diğer önemli madde; YAŞ’ın yapısının değiştirilmesi; askeri kanattan YAŞ’a katılım, kuvvet komutanlarıyla sınırlandırılacak. YAŞ kararıyla ihraç edilenlerin geri dönüşleri mümkün kılınacak! Kısacası TSK’nın yapısı alt üst edilecek!
Şu sırada yüksek rütbeli komutanlarımız, ağır cezalar istemiyle Silivri’de yargılanıyorlar... Tam bu sırada Kürtçü Bölücülerin, “Demokratik Özerklik” kapsamında, Kürtçeyi de Türkiye’de “İkinci Dil” yapmak talepleri, “İki Dilli Hayat” sloganıyla harekete geçirildi...
TBMM’de Kürtçe açığa vurulan “serhildan” -başkaldırı- ültimatomuna, ancak TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin tepki gösterdi. Suç duyurusunun sonucu beklenmekte! Ancak her konuda, herkese hiddet ve öfke saçan Erdoğan’dan ise tık yok, “tıs” yok... Mâlum, yakında seçimler var... Fincancı katırlarını ürkütmemek lazım!
Fakat Türkiye Cumhuriyetini bütün öğeleriyle korumak görevi olan Genelkurmay hemen haklı tepkisini gösterdi...
Vay sen misin bunu yapan. Başta AKP sözcüsü Hüseyin Çelik ve medyadaki yanaşmalar, koro halinde, “Ordu bu işe ne karışır, kolunu kanadını kırmıştık, artık haddini bilsin” diyorlar... Asli görevi, “TC Üniter Ulus Devletini, Türk milletinin birliğini korumak” olan Sayın Cumhurbaşkanı, “herkes diline dikkat etsin” buyurmuşlar. Acem kılıcı gibi. Yani “Herkes” deyince TSK ile bölücüleri aynı potaya koyuyor.
Bu, açık Kürt başkaldırısı karşısında iktidar sessiz ve etkisiz kalınca, Cumhuriyeti kim koruyacak? Geçmişte bunun örneklerini, acı sonuçlarını yaşamıştık.. Ben burada, Mustafa Kemal’in Bursa Nutku’nu hatırlatmakla iktifa edeceğim!
Ve şu sırada, Türkiye’ye, Türk milletine, Türklere, Ermeniler saldırıyor, PKK terörü kentlerde devam ediyor. Kürtçüler “sivil Başkaldırı” ilan ettiler. AB ve tavrı, ABD’nin plan ve projeleri, emel ve niyetleri malum. Sözde aydınların ve medyadaki yanaşmaların ordu düşmanlıkları bes belli; güçlü orduya en fazla muhtaç olduğumuz bağlamda, “vur abalıya”; orduyu devre dışı bırak...
Tesadüf mü? “Tesadüf” olmadığı, TSK’ya karşı sistematik bir plan uygulandığı, yanaşmaların yazılarından belli. Orduya alerji duyanların kıdemli duayeni Mehmet Ali Birand, çok yıllar önce Türk Ordusunun geleneksel ruhunu “Emret Komutanım” adlı kitabıyla eleştirmişti... Birand, “Balyoz” davası konusundaki son yazısında, önce bu davanın sonunda boş çıkması ihtimaline karşı gardını alıyor; “Sonunda belki de, savcıların hata ettikleri, sanık askerlerin darbe komplosu içinde olmadıkları, sadece yetkilerini aştıkları, dönemin havasına kapılıp, bir tatbikatı gereksiz şekilde hedefinden saptırdıkları anlaşılacak ve kimse ceza almayacaktır. İddianameyi okudukça, benim kafamda da soru işaretleri doğdu. Savcıların, biraz zorlayarak suç dağıttıkları izlenimi edindim” diyor. Galiba hidayete ermiş. Ama hemen arkasından şöyle yazıyor: “Balyoz Davası, Türk siyasi hayatı açısından son derece önemli bir gelişmedir... Ancak önemli olan, sanık komutanların suçlu olup olmadıkları değil. Bu davanın açılması ve emekli veya muvazzaf olsun komutanların hesap vermeye çağırılmalarıdır. Bu dava, Türk siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıdır... Bırakın TSK’dan hesap sormayı, bunu aklından geçirenlerin dahi anında terslendikleri bir dönem kapanıyor. İşte Balyoz Davası, bu açılardan bir simgedir... İleride siyasi tarih yazılırken, bu davadan bir kilometre taşı olarak söz edilecektir.”
Gördünüz mü aydın riyakârlığını!
Birand yanılıyor: İleride objektif tarihçiler TSK’ya vurulan darbeleri, “fetret” ve “inkıraz” devirlerinin ağır taşları olarak niteleyeceklerdir Tabii bu kâbustan uyanmaz yahut çıldırmazsak... ***
Tarih tekerrür eder, Batı emperyalistleri içteki işbirlikçileri ile, bu eylemlerine de devam eder !
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN GÜNEŞİ İLE, TÜRKİYE ÇOK YAKIN BİR ZAMANDA, KARARAN BULUTLARDAN SIYRILACAKTIR !