26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Türbülans

Türkiye, çoktandır “türbülansta”; “kaptan pilot”, uçağa hâkim olamıyor, iniş takımlarını açamıyor, açsa bile, ineceği alanı bilse de “muhalif” rüzgârlar var! Önümüzdeki günlerde burgaç artacak gibi! Kemerleri bağlayalım!

Alegoriyi bırakalım, Türkiye’nin şu bağlamada, böyle yalpalamasının sebeplerine bakalım… Bir taraftan “sınır ötesi harekât”, teskere, Mecliste… Hemen aynı zamanda, TBMM’de terör konusunda, kapalı oturum yapılacak Erdoğan, hükümetinin bu konudaki tasavvurlarını “açılımlarını” anlatacak. Merak ediyorum; TBMM’de DTP milletvekilleri varken oturum ne kadar kapalı olacak? Başbakan, açık konuşabilecek mi? Ve DTP Milletvekili Yıldız’dan, ”Özerk Kürdistan da Türkiye ikinci dil olacak” sözlerinin hesabını soracak mı? –ve bu sırada-, “eylemsizlik” açılımı sürdürülürken, sadece Güneydoğuda değil İstanbul’da, PKK yandaşlarının “Biji APO” diyerek otomobilleri, binaları kundaklamaları konusunda, polislerin, tazyikli su ve biber gazı kullanmaları dışında, ne düşündüğünü- ne gibi önlemeler alacağını söyleyecek mi? Yoksa seçim “sath-ı mailinde”, “ayılara dayı” demeyi mi yeğleyecek? Oy meselesi!

Terörü bitirmek için af, genel af ve hatta APO’nun affı gündemde; bu konuda Suriye’de Esat’la görüş birliği varmış: “Yanlış yapan herkes için bir geri dönüş kapısı açmamız lazım. Affetme konusunda kapı her zaman açık kalmalıdır. Bir sefere mahsus insanları affedip sonra kapıları kapatmamak lazım.”! Erdoğan bu düşünceleri daha da açacak mı; “Genel af” müjdesi verecek mi?

Bu, insancıl bir görüş hepimiz gerçek Barışı özledik silahların susmasını istememek manyaklık! Ama ne pahasına?... Türkiye gerçeklerinde; binlerce insanımızın katilleri, şimdi silahlarını sözde bıraksalar da, APO Barış havarisi olsa da, bunun hesabı, katillerin cinayetleri, yanlarına kâr kalacak. Bunun hesabı, Şehitlere ve yakınlarına nasıl verilecek?

Başka yalpalamalar mı? AKP’nin, Yargıyı da egemenliği altına almak girişimi, Referandum’dan sonra gerçek oluyor. Belli ki, adaletin tarafsız işlemesini kontrol eden bu Kurul şimdi, AKP yandaşlarıyla doldurulacak, “Adalet” Erdoğan’ın “mülkünün” temeli olacak! HSYK’nın şimdiki üyelerinin, tek istisnayla, İstifa etmeleri bu anlayışa karşı, çok anlamlı bir “sivil” direniş… Erdoğan “şov” diyor ama asıl gösteri adamı her alanda kendisi, ülkenin asıl sorunlarını yalpalarken, milleti, cambaza baktırıyor-asıl şovu yapıyor!

Ve bedelli askerlik konusu… Erdoğan, “Bedelli Askerliği”, oy malzemesi, yemi olarak, oltasının ucunda tutuyor. Bir AKP’li milletvekili “her an çıkabilir” demişti, ama anlaşılıyor ki, Genelkurmayın “tek tip” projesinde, Bedelli askerlik yok: TSK’de, isteyenin belli bir bedel ödeyerek 1 ay veya daha kısa askerlik yapmasını öngören, bir çalışma ve düşünce yok. Ama Erdoğan, “korkusuz kaptan pilot” türbülansta, Genelkurmayın karşı rüzgârından -şimdilik- kurtulmak için konuyu savsaklıyor… Postal, şimdilik, pahallı geldi ama yeri daha sağlamlaşıp, uçağını müsait bir alana ildirildikten sonra, bunun da yolu açılacak!

“Türbülans”, her alanda bulaşıcı: Eğer hükümetin başı en hayati konularda böyle davranırsa, ışığı gören karafatmalar, özellikle,”Askerlik” hususunda! Kovuklarından çıkıyorlar- Mâlümelerden, Neşe Düzel; Hacettepe Üniversitesinde Doçent Doktor Suavi Aydın’a çanak bir soru sormuş:”Zorunlu askerliğin kalkması için ciddi bir talep var toplumdan… Siyasi iktidar da buna pek soğuk bakmıyor… Ama ordu, zorunlu askerlik için neden diretiyor?”

Doçentin cevapları, ibrete şayan ve tartışılmaya değer… Özetle: “Ordu, Zorunlu askerliğin devamından yana, çünkü bu tür orduların başka türlü var olmaları mümkün değil. Ulus-devlet modelindeki ordu, böyle bir ordu modelidir. Bu ordu modeli üç amaca hizmet ediyor. Birincisi, ordu, her şeyden önce bir doktrinasyon merkezidir. Orduya aldığınız kişiler, sosyal sınıfı, etnik kökeni, dini ne olursa olsun asker olduklarında eşitleniyor ve onlara tek bir doktrin aktarılıyor; Türk milliyetçiliği ideolojisi öğretiliyor.”

Gördünüz mü büyük günahı?… Bu adam, acaba askerlik yaptı mı, yaptıysa nasıl yaptı ve ister istemez sorarım: kökenleri nedir? Üniversitelerde, böylesine hocalar varken, onlara emanet gençlerimiz nasıl olacak? Gene soruyorum: nerden peydahlandı, bu “2. Cumhuriyet” oğlanları?

Şimdi türbülansta olan uçak eğer Erdoğan’ın şahsi “mülkü” olsaydı ve çakılsaydı, problem olmazdı -kurtulurduk- ama “uçak” Türkiye ve ehliyetsiz bir kaptanın yönetiminde! ***

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2010 Çarşamba 00:23:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Su Cemre IP: 85.102.109.xxx Tarih : 13.10.2010 23:19:18

12 Eylül Paşaları,değerli bilim adamlarının hizmetinde yarar görmeyerek işine son vermiş,halkı üfürükçülere,tükürükçülere emanet etmişti.Sonuç bugünleri hazırlamakmış,gördük.