18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Türk Ordusunun Gizemi

Her Ağustos ayında , Orduma olan bağlığım hususunda, iman tazelerken, bir taraftan da, yüreğim “cız” eder!.

Nasıl izah edeyim ki, TSK’ni sevmek, klasik ve evrensel anlamıyla , “militarizm” veya “jakobenizm” değildir ve sadece bana has bir duygu da değildir! 

Türk Ordusu gelenekleri ve Türk toplumu için, nasıl “nevi kendisine özgü “ bir kurum ise, bizlerin de bu kuruma bağlılığımız , hemen, kolayca, etiketlenecek bir duygu değildir. Benim bu duygularımda , tabii , asker bir aileden gelmiş olmamın – asker kökenli babam ve asker kökenli amcam tarafından yetiştirişmiş olmamın , büyük etkisi vardır. Ama, aileleri asker kökenli olmayan nice yaşıtımı bilirim , onların da ,hele asker ocağının karavanasını yemiş olanların, o ocağın havasını teneffüs etmiş olanların da , TSK’ne ,adeta genetik bağlılıkları vardır.


ASKERLİK HATIRALARI

Askerlik kolay bir meslek değil; muvazzaf profesyonel askerlerin dışında askerlik görevini yapanlar da, bu mesleğin güçlüklerini muhakkak çekerler. Ama normal olanların, en güzel hatıraları da ,sonunda, askerlik hatıraları, dostluklarının en sağlamı da, askerlikte kurulan dostluklardır. .


Ben Askerlik görevimi, Kore’de, Türk Tugayında yaptım ve bu görevin hatıraları, oradaki subay ve erlerimizin kahramanlıklarını bizzat gördüğüm, yaşadığım için Ordu sevgime başka bir boyut kazandırdı. Komutanım, İstihkam Takım Komutanı sevgili Ahmet Ölçer’i – on dört yerinden yaralandığı halde, çavuşunu sırtında geriye taşıyan, bu yiğit komutanımı, unutmam mümkün mü? O sadece kahramanlardan biri!

 
Ben, 27 Mayıs darbesinden sonra, o zamanki görevimden dolayı tutuklandım . Tutuklanırken ve sonra Yassıada’da – aynı üniformayı taşımış olanların boy hedefi oldum. Fiziki acılar bir tarafa – manevi acısı yeterdi! Ama Orduma olan bağlılığımı, asla kaybetmedim ve kin beslemedim .Tahliye edildikten sonra, başlarında alay sancağı, yürüyen bir askeri birliği görünce hüngür hüngür ağlayacaktım. Bu da benim ateşle imtihanımdı!

 
VE GERÇEK NEDENLER


Bunlar Ordu sevgimin,TSK’nin , manevi gücünün bir yönü. Gerçeklere gelince ; tarihimiz ve geleneklerimiz gereği bir “Ordu Milletiz”. Bu günlük hayatımızdaki tezahürleriyle, içimize işlemiştir. Politikada çareler- politikacıklar - tükenince Ordunun , Cumhuriyetin son sigortası olduğuna inanırım. Halkımız da kritik zamanlarda, Genelkurmayın “aslanlı kapıya” bakar ve oradan görev ve tavır bekler. Ordu anayasa ve kuralları gereği, dışardan ve içerden gelecek tehlikelere karşı “hudutları” bekler.!

Tanrı ,milletimizi TSK’nden ve TSK’ni de, bu görevlerini yapmak gücünden mahrum etmesin diye dua ederim ve açıkça söylüyorum Ordumuzun bu gücünün,  AB hayalleri uğruna erozyona uğratılmasına karşıyım. Sırası gelmişken söyleyim iyeyim, yetkileri AB uğruna zaten eritilmiş MGK’nın, başına ne kadar değerli olursa olsun Sivil bir Genel Sekreterin getirilmesine de karşıyım!.


Orduya karşı olan bazı yazarlar , bu olayı ,”sevinçle” karşılıyorlar .Bunlardan biri şöyle diyor; “Asker olarak doğmuş bir milleti sivilleştirmek …demokrasinin , toplumsal bir kültüre dönüşmesiyle mümkün Dünyanın bir çok ülkesinde , askerlerin sivil ve demokrat , Türkiye’de ise, birçok sivillerin militer ve baskıcı olduklarını çok gördük….Asıl sorun, giyilen elbisede dağıl ,beyinlerde hakim olan zihniyette!”

 
Bu sözlerde, en doğru olan son cümle; Sivil elbiseli politikacılarda bugün hakım olan zihniyet nedir? Dünyanın birçok ülkesinde ,askerler sivil ve demokratmış…

Ama , bizim askerlerimizin,komutanlarımızın , Hollanda ,Belçika veya İtalyan Ordularındaki, hatta Amerikan m ordusundaki gibi olmalarını ister miyiz? Tarihimizin Türk Ordusuyla, bize bahşettiği bir ayrıcalığı ve üstünlüğü demokrasi ve Kopenhag kriterleri uğruna feda etmemiz mi lazım? TSK’ni , devre dışı bırakınca ,Laik Cumhuriyeti , AB mi ve medya yalakaları mı koruyacak? Gerçekçi olalım!.


YÜREĞİM CIZ EDİYOR


AĞUSTOS ayında “ Yüreğim cız eder” demiştim. Bu “cız” birçok subay ve komutanların emekli olmalarından dolayıdır. Çoğu yaş haddine geldikleri için, görev süreleri dolduğu, bazıları da kadrosuzluktan (ehliyetsizliklerinden değil) emekli olurlar. Bu, üniformalarını çıkarmak, onlar için de çok acıdır. Ben de, yedek subay üniformamı çıkardığımda ,sivil hayata ve asıl işime döneceğim için, seviniyordum , ama gene çok üzüldüm. Sonra , yıllık askerlik yoklaması için Askerlik Şubeme gittiğimde “bundan sonra gelmenize gerek yok” dendiğinde de içim burkuldu!

Siz , hayatlarını askerlik mesleğine vermiş ve vatana hizmet etmiş olanların, mesela Orgeneral Aytaç Yalman ,Orgeneral Şener Eruygur Paşaların ve diğer emekli olanların neler hissettiklerini düşünün! Yüreğim işte onlar için “cız” ediyor. Bir üst rütbeye terfi ettirilmediği için, Ordudan istifa eden Korgeneral Karabay Paşa için de….

O- bütün Orduya yürekten bağlı olanlar gibi ,YAŞ kararını tevekkülle kabul ediyor,hizmetin,kuralların gereği sayıyor, ve kimseye kırgın ve küskün olmadığını söylüyor. Acaba terfi ettirilmemesinde “çuval olayı” mı etkili olmuştur? Oysa, ben de eminim ki, Kuzey Irak’ta,Süleymaniye’de Amerikalıların yaptıkları bu ,“rezillik” karşısında ,Karabay Paşa’nın emir vermek şansı da yoktu ve görevlerini “olaydan önce ve sonra” kahramanca yapan 11 Özel Kuvvetler mensubunun da başka seçenekleri yoktu!


Ancak, TSK’nin , her zaman, her hususta,gözetilmesi gereken bir tarafı da, kırılan kolların yen içinde kalmasıdır. Türk Ordusunun ,başka ülkelerin Ordularında olmayan bir ayrıcalığı, üstünlüğü “Gizemi” vardır:. Ordunun,YAŞ’ın da sırları vardır ve hep olacaktır. Bunların dedikodular ve rivayetler olarak, ortalığa dökülmesi ve bir takım medyanın ağızlarına sakız edilmesi ve YAŞ kararlarının da dışardan müdahalelere uğratılması , Ordunun tılsımını bozar.!


Emekli olan komutanlara yeni hayatlarında başarılar diliyorum. Onların ülkeye karşı görevleri, üniformalarını çıkarmalarıyla sona ermiyor. Pijamalarını giyip köşeye oturmaya hakları yoktur- gene Türk ordusunu kuralları ve geleneklerine göre ve yüksek yetenekleriyle vatana hizmet etmeye devam edeceklerdir. .


Kara Kuvvetlerinin başına gelen Orgeneral Yaşar Büyükanıt Paşa’ya ,. Birinci Ordu gibi önemli bir ordunun başına geçen, Ege Ordusu eski Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon Paşa’ya ve yeni görevlere gelen Komutan ve subaylara başarılar diliyorum. Allah Türkiye’yi Ordusundan mahrum etmesin! Bu duygularla, 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz’un arifesinde Otuz Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum…

Yayın Tarihi : 23 Ağustos 2004 Pazartesi 15:00:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?