19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Türkiye Kürtleri Ne İstiyor?

Zaman gazetesinde yazan Profesör Dr. İhsan Dursun. Dağı soruyor; bu hengâmede, unutulan –belki de unutturulmak istenen- bir şey var; bu sorunun asıl odağı, merkezi, olan “Türkiye Kürtleri Ne istiyorlar?”, ve şimdi onlar adına kim konuşuyor? PKK mı? Demokratik Toplum Partisi mi? Marjinal bazı Kürt aydın ve kuruluşları mı? Profesör Dağı haklı; Türkiye Kürtlerinin, sesleri duyulamayan, seslerini duyuramayan veya duyurmaktan çekinen bir çoğunluğunun, ne istedikleri, şu sırada belli değil…

Profesör Dağı’ya göre, “ Kürt halkı” , siyasi rüştünü ispat edemediği için, şimdi “ PKK’nın peşinden, toplu intihara sürüklenmekte… Meydan PKK“ya ve PKK üzerinden siyasal bir karyert kapmaya çalışan oportünistlere, Marksist-Leninist bir örgüte, PKK’ya, APO’ya, bırakılmamalı, bağımsız bir siyasal hareket ve sivil toplum, Kürt Halkının, Türkiye Kürtlerinin sözcülüğünü üstlenebilmelidir!”

Bugün varılan noktada ve şartlarda, “Kürt Sorununun” çözülmesi, için iyi niyetli, idealist bir istek!. Ama paradoks da şu ki, “bugün varılan noktada ve şartlarda” –reel politikada, bunun gerçekleşmesi, bence, imkânsız değilse bile çok güç!

Profesörün PKK konusundaki gözlemleri de büyük ölçüde –veya kısmen - doğru. Siyasi ve toplumsal olay ve olgularda, kesin hüküm vermek mümkün değil ama PKK, AB sürecinden ve bu süreçtekı olumlu gelişmelerin, Güneydoğu’da, kendi varoluş sebeplerini tehdit ettiği için, rahatsız olabilir…

Ancak unutmamalı ki, bu süreç büyük ölçüde onlara yaramıştır. Terförle mücadele yasasında yapılan değişiklikler, Kürtçe eğitim ve yayın konusundaki “uyum” yasaları aynı zamanda TC Üniter Devletinin güvenliğine ve temellerini de ciddi zararlar vermiş, hatta bölgenin özerkliğinin ve hatta bağımsız Kürdistan’ın da zeminini hazırlamıştır.

Kürtçülük, AB “sayesinde”, yoğunlaştı, Sonra, bölgede PKK etkinliğinin azaldığı da kesin olarak söylenemez –aksine PKK siyasallaşmıştır. PKK ile DTP arasında ve bölge halkı arasındaki bağların ne kadar kuvvetli olduğu Diyarbakır-Batman-vb olaylarında görülüyor ve daha da görülecek…

Gerçek şu ki, Profesörün dileği gerçekleşene, ”Kürt halkı” rüştünü ispat edip, gerçek sözcü ve temsilcilerini bulana ve kendi öz iradesini gösterene kadar –dış etkilerle kuzey Irakta Bağımsız Kürdistan’ın gerçekleşmesiyle, Kürt Halkının umutları da, Türkiye’nin Türklüğün bölünmez, sadık bir parçası olmak yerine, giderek, o yöne çevrilecek!

Hem, iyi niyetli hocanın da, bugün artık rahatça kullandığı “Kürt Halkı” sözcüğü de bu gelişmelerin ürünü değil mi?

Sayın Başbakan son olaylar konusunda, bazı “enstrümanların” yani, tahrik unsur ve gerekçelerinin-kendi deyimleriyle “nemalarının”, PKK ve yandaşlarının ellerinden alınmış olduğu savı da, bence gerçeklere uymuyor- Diyarbakır Valisi, Sayın Ala’nın “O Hal”in artık çözüm olamayacağı iddiası gibi! Göreceğiz!

“SORUN”UN GEÇMİŞİ

Önce bu “sorunun” geçmişine kısaca bakalım, 1960 sonlarında ülkemizde kaynatılan cadı kazanından önce, “Türkiye Halkları” diye, sonra da, APO ve PKK’nın çıkarılmasıyla, araya nifak sokulana kadar, “Türkiye Kürtleri ne isterlerdi?”… Büyük çoğunluğu, hem fertler olarak, hem de toplum olarak, kökenleri belli olsa da, Türk milletinin parçası olmakla mutlu olarak her alanda yükselmek isterlerdi ve engel olunmadan devlette ve her alanda yükselirlerdi de! Bu asimilasyon değil gönüllü entegrasyondu!…

Ancak bu Bu ülkede, öteden beri birçok sorunlar gibi “Kürt Meselesi” vardı. Bu meseleyi, hatta Ermenilerle Türkleri ya çatıştırarak ya da birleştirerek, Türkiye'yi parçalamak Türkü güçsüz kılmak için oynanan “Büyük Oyun” gereği yabancılar ajanlar ve misyonerler hep tahrik ettiler… Ta Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar… İngiliz ajanı Noel Londra’ya 1919 da yazdığı raporda “Kürtlerde milli hislerin milliyetçiliğin zayıf olduğunu ama “biraz iteleyerek” bu hisleri uyandıracaklarını yazıyordu. 1925 ve 1937 arasındaki Şey Sait, Ağrı ve Dersim ayaklanmalarında bu”itelemelerin" parmağı vardı.

1957 yılında yazdığım ve 1959’da Washington’da yayınlanan “TURKEY ANDD THE WORLD” kitabımda “Türkiye için potansiyel tehlikelerden birinin” Komünistler tarafından desteklenen Kürt milliyetçiliğinin canlanması olacağını ”kısaca” belirtmişim: Bugün bu milliyetçiliğe ve ayrımcılığa destek verenler artık Sovyetler Birliği değil, Avrupalılar ve Amerikalılar.!

Asıl temeldeki hata her nasıl olmuş veya oluşturulmuşsa, bugün iyi niyetli profesörün de söylediği gibi ayrı bur Kürt Halkının mevcudiyetinin tanınmış olması. Türkiye'nin TC mayası Mustafa Kemal'in o sihirli “Ne Mutlu Türküm diyene inancının” Türkiye Halkları” demekle başlayarak bozuldu. Sayın Profesöre sormak isterdim; kendileri, hiç şüphem yok, iyi niyetle, “Türkiye Kürtleri ne istiyorlar” diye sorarken, bunun mantıki neticesi olarak, “Türkiye Lazları veya Çerkezleri veya Boşnakları vb, ne istiyorlar” diye de soracak mısınız?

Sayın Profesör’den başka sorularım da var: AB’nin ve Avrupalıların Güney Doğudaki "uyum" dayamalarının, hep halisane niyetlerle, bizim güzel gözlerimiz için yapıldığına inanıyor musunuz? PKK terörünü zımnen destekledikleri yalan mıdır? Kürtlere umutlar verdikleri yalan mıdır? Nihayet bu geç saatte Türkiye Kürtlerinin, aralarında gerçekten bu vatana ve Cumhuriyet’e kendilerini "Türk" sayarak, bağlı olanlar bulunsalar bile, birçoklarının, bağımsızlık vb. umutları, hudutların içinde ve dışında, yeşerirken özgürce hareket edebileceklerine inanmıyor musunuz?

Ben, dış tahrikler ve umutlarla sayıları gittikçe azalsa ve azaltılsa da, hala Türkiye’ye bağlı, Türk olmakla mutlu ve Türk Kimliği ile bu ülkede yaşamak ve yükselmek isteyen Kürtlerin çoğunlukta olduğuna inanmak isterim. Çünkü onların bu imkân ve mutlulukları başka örtenlerde bulamayacaklarından emimim. Asıl, onların seslerini duyurmaları ve Onlara, bu sesi kuvvetle çıkarmak olanaklarını vermek gerek.

Yok, bazıları bu vatan parasını da beraberinde alıp götürmek istiyorlarsa o zaman bu radikal isteğe verilecek radikal bir yanıt vardır: “Bunun bedelini ödeyemezler. O zaman istedikleri yerin dibine kadar yolları vardır.”

Ben Türk milliyetçisi olarak her şeyden önce bu çok güç kazanılmış ve muhafaza edilmiş ülkenin üzerinde yaşayan tüm sanlarla (“halklar” demiyorum) birliğinin koruması için ant içenlerdenim. Problem “Türkiye Kürtleri – veya başka alt vb kimlikler - isterler?” problemi değildir… Son tahlilde, soru şudur, “tüm Türkler ne istiyor? Asıl millet olarak, yazar ve hocalar olarak, bu sorunun net cevabını vermeliyiz!”!

Yayın Tarihi : 3 Nisan 2006 Pazartesi 17:19:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?