18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Umudumuz Kılıçdar, Kötü Adam Baykal!

“Umudumuz Kılıçdaroğlu...” Akılları başlarında bildiğim arkadaşlar, yeni CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’dan umutlular. Onun “Kürt açılımının” bu sorunu çözeceğine inanıyorlar. Bir zamanlar, umut “Ecevit” idi, şimdi ülkede, köşe ve kanallarda “Kılıçdaroğlu” havası yoğun!

Ve günah keçisi Deniz Baykal... Aslında görünüşe göre, Kılıçdaroğlu’nun ve Baykal’ın, son zamanlardaki söylemleri arasında pek fark yok, ancak, ikisinin rotaları ve amaçları farklı!

Kısacası, Baykal CHP’yi Atatürk’ün rotasında ve kuruluş felsefesinde tutmak istiyor... Kılıçdaroğlu’nun rotası ve amaçları çok başka; günün modasına uygun!

Günün modası, bence sakat mantığı şöyle; bu bağlamda estirilen yeni havalarda, Kılıçdaroğlu’nun söylem ve hareketleriyle, CHP gelecek seçimlerde AKP’yi yenebilir, sonra da Kürt sorununu çözebilirmiş. Çünkü Güneydoğu halkının kalbini kazanıyor ve Kürtlere umut veriyormuş! Diyarbakır’da kendisine karşı gösterilen “büyük ilgi ve sevgi” bunun işaretiymiş... Gene şu sırada Bölücüler, PKK, DTP de, sorunun silahla çözülemeyeceğini anlamışlarmış... Ve “barışçı çözüm” için en müsait zemin ve zaman buymuş... Öyle ya, “gönüller bir olunca, savaş alanı seyran olur!” Gönüllerin, aslında “bir” olmadıkları mâlum ama “seyran” kimin seyranı, bayramı olacak?

Zaman ve zemin, kimin ve niçin şimdi en müsait? Tabii bölücüler için... Türkiye’yi, silah ve terörle bir yere getirdiler, ancak, bundan daha ileri gidemeyeceklerini de anladılar. Şimdi amaçlarına başka yollardan varmak için, Türklerin direncini kırıp, pes ettirmeye çalışıyorlar... Şimdi bu operasyonda Kılıçdaroğlu’nu, “yeni” CHP’sini kullanacaklar!

“Savaşma konuş” kulağa ne kadar hoş geliyor... “Mani” Baykal zail olunca, partiye avdet edecek eski “tüfekler” bölücülerle ittifak yapmaya teşne zevatla CHP’nin yeni Başkanı Kılıçdaroğlu “kullanılmaya” müsait görünüyor... Demirtaş’ın “seçim ittifakı” yapmak istemesinin sebebi de, Kemal Beyin son hareketlerinden umutlanması... Ahmet Türk de umutlu, Kemal Bey'i teşci ediyor. Demiş ki: “CHP’liler (yani Kılıçdaroğlu takımı) böyle bir partinin asla iktidar olamayacağını gördüler. CHP kendi kabuğuna çekilmez ve değişimden korkmazsa çok güçlü bir parti olur.” Yani, demek istiyor ki, böylesine bir parti de Kürt sorununu çözer!

Nasıl çözer?

Tabii, şu sırada hızla sürdürülen “Savaşma Konuş” kampanyası yöntemiyle, PKK ve bölücülerle mücadeleyi bırakarak, teslim olma pazarlıklarıyla...

Kılıçdaroğlu henüz açıkça ifade etmese bile son mesajlarına ve hareketlerine bakılırsa bu yönteme pek karşı değil! Ama “statükocu” Baykal ve ekibi buna engel ve pişmiş aşa su katıyorlar. Bazı eski dostlarımız bakın ne yazıyorlar: “Baykal ise gittiği düğünleri miting alanı, kendi partisini de ” rakip parti “ sanarak atışlarını sürdürüyor. Bugüne kadar hep muhalefette kalma nedenlerinin başında Genel Merkez binasına çekilip sadece bazı şehirlerde ve varoşları bile dışlayarak varlık göstermesi, katı politikalarıyla büyük kesimleri kaybetmesi gelmiyormuş gibi devamlı Kılıçdaroğlu’nun daha geniş kitleleri benimseyen ve rakip partilerin koz olarak kullandığı konuları ortadan kaldırmaya yönelik politikalarını ” adeta bir başka partinin genel başkanı havasında “ eleştirip duruyor.”

Evet aynen öyle: Baykal, CHP’yi yolundan, Atatürk'ün Partisi olmaktan çıkarmak isteyenlere karşı onurlu bir mücadele veriyor, görevini yapıyor! Önce, partinin birliği uğruna, bağrına taş basarak Kılıçdaroğlu’na omuz verdi, ama artık konuşmak zorunda! Diyor ki: “CHP’yi değiştirerek, dönüştürerek, bozarak ne CHP’ye iyilik yapmak mümkündür ne de Türkiye’ye iyilik yapmak mümkündür.” Kılıçdaroğlu ise, “Partide korku imparatorluğuna son verdik, şimdi sıra Türkiye’de” diyor. CHP’nin ekseni Kemalizm’den, Neo-Kemalizm’e kaydırılmakta... Atatürkçülüğün, Kemalizmin müzmin düşmanları hiç bu zata, 2. Cumhuriyet yolunda omuz vermezler mi?

Özetle; gerçek “Kemalizme” karşı, hiç de kutsal olmayan bir “ittifak” var şimdi... Senaryoda umut “Kemal”, kötü adam “Deniz Baykal”! Artık iyice aşikar oldu, PKK ’ya teslim olmak, pazarlık yapmak yanlıları, ağızlarındaki baklayı çıkarıyorlar; barışçı çözümün yolu DTP’nin fiilen ilan ettiği “Demokratik Özerklik...” Yani Türkiye önce içinden özerk, -otonom- bölgelere bölünecek; “Kürt özerk bölgesi”, “Laz özerk bölgesi”, “Çerkez özerk bölgesi” vb. Bu etnik guruplar Türkiye’nin her yanına yayılmış... Mesela her yörede binlerce Kürt kökenli vatandaş yaşıyor, çalışıyor... Bu ayrışım nasıl yapılacak? Yani, post-modern “Sevr projesi”, Türkiye üzerinde asırlardır oynanan “Büyük Oyunun” son perdesi ve sonunda “Büyük Kürdistan!..” Neden olmasın, sayın Kılıçdaroğlu,yolunun bu gerçekle kesiştiğini görmüyorsa ne demeli! Onu önce Allah’a, sonra da, Mustafa Kemal’e havale ediyorum! ***

Yayın Tarihi : 23 Kasım 2010 Salı 11:57:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Dr. S. IP: 78.160.198.xxx Tarih : 27.11.2010 01:16:41

Bugün Türkiye'nin - ne yazık ki - çektiği en büyük sıkıntı, "bir lider arayışında" olmasıdır.