4
Mayıs
2025
Pazar
ANASAYFA

Üslubu Beyan...


Başbakan Recep Tayyip Erdogan, kendisine “Pervasız Kabadayı” dediğim için “Yeniçağ” gazetesi ve benim hakkımda dava açmıştı. Ankara 2.Hukuk Mahkemesi tazminat hükmü verdi, ama Yargıtay bu kararı bozdu! Yüce Yargıya karşı son patlamalarının bir sebebi de, Yüksek Mahkemenin, açtığı bu davalara karşı çıkması olsa gerek! Yargı kendi lehinde davranırsa “iyi”, aleyhinde karar verirse, Anayasa, Yargıtay, Danıştay Yargıçları İktidarsın uygulamalarına karşı çıkar ve görevleri gereği uyarılarda bulunurlarsa “kötü”! Erdoğan, sinirli ve yakışıksız sözlerle, Yüksek Yargıçlara, adeta “Siz kim oluyorsunuz da , “Yasama ve Yürütme” erklerinin yerine kendinizi koyuyorsunuz? “kuvvetlerin ayrılığı” ilkesini ileri sürüyor…

Ben Siyasal Bilgiler okuldum; Montesqieu’nin düşüncelerini biraz bilirim ama gene de, bu konuda fikir yürütmekte tereddüt ederim. Ama bildiğim; bütün demokrasilerde – erkler bir olsun ayrı olsun asıl ilke; “Hukukun üstünlüğü”dür ve son merci de Yüksek Yargıdır! Ama işte, “İmam Hatip” mezunu Erdoğan Başbakanlık koltuğunda; – herhalde, önce dediği gibi, “ulemaya” danışmış, danışmanlarından bilgi almış olacak ki, böyle fetva verebiliyor.“ Erklerin “ayrılığı” imiş!

Aslında, şimdi bütün “erkler”- güçler- kurumlar, onun ve iktidarının elinde toplanıyor! “Yasama- yürütme tamam; bir Yüksek yargı ve TSK kaldı! Çankaya “erkinde” Abdullah Gül olunca ve Sezer’in veto ettiklerini süratle tayin ettikçe, “Yürütmeye” ve bütün kurumlara, YÖK’e de hakim oldukça, Cumhuriyetin tüm kaleleri düşecek!

GÜÇ
İngiliz Siyaset Bilimcisi Lord Acton; “güç ifsat eder- mutlak güç mutlaka ifsat eder” demiş. Erdogan da “güçlendikçe “ kendisine karşı çıkanlara kızıyor. Ve kızdıkça da büsbütün pervasızca konuşuyor. “Kızmak” herkesin hakkıdır ama kızmanın da herhalde, özellikle bir devlet adamınım “kızmasının” da bir üslubu olmak gerekir! Ama “üslubu beyan-ayniyle Erdoğan”

TÜRBAN
Başbakan ,”Türban yasağını kaldırmak” atılımını , “sınır ötesinden”, İspanya’dan yaptı. “Türban siyasi simgedir ve yasaklanamaz " dedi. Ve baklayı ağzından çıkardı, yıllardır savundukları,”türban'ın bir inanç meselesi ” olduğu tezinizin, tam aksini söyledi. Dinimizin “Türban” yoluyla siyasete alet edilmekte olduğunu kendisi itiraf etti.

“Artık TC’ ne ,” laik” Cumhuriyete karşı yürütülen tertibin "faili" meçhul değil, besbelli! Bazı şeyler öylesine kanıksandı ki kimse, bu türban işinin ne zaman neden ve nasıl ortaya çıktığını ne soruyor ne de cevap alabiliyor… Evet, “fail” belli ama yakalanınca Yargıda buna karşı çıkınca “Merkez Bankası konusunda olduğu gibi Erdogan “ben yaptım oldu – zihniyetiyle, Profesörler ve yalaka olmayan yazarlara “siz kim oluyorsunuz?” diye, meydan okuyor.

Erdoğan “%47 tevazuundan” söz etmiş! Nerede o “tevazu”? Ben de buna karşı ”%53” gücüne ne oldu?; merak ediyorum!

NEDEN?
Başbakan bu açılımları atılımları, pervasız atakları Neden şu sırada yapıyor? Fikret Bila cevap veriyor: ” Cumhurbaşkanın değişmesi. Yerel seçimlerin yaklaşması! YÖK Başkanı'nın değişmesi,- MHP'nin katkısı’! Bu katkıyla AKP, 367'nin de çok üzerinde bir oyla anayasa değişikliğini gerçekleştirebilir.

TSK?
Bir ihtimal daha var; Erdoğan şöyle düşünüyor olabilir; “ Sınır ötesi operasyon yetkisi vererek TSK’nin eline, tabir caizse, “çelik çomak verdik - yanımıza aldık. Ordu operasyonla meşgulken, istediğimizi yaparız ve sonra da, …Cumhuriyetin son “sigortasını” da “sivil Anayasa” ile gevşetiriz!”

Ancak, ben, aslında, Genelkurmayın, şu sıradaki suskunluğunun arkasında, bir tepki dalgasının oluştuğunu hissediyorum-umarım, bu dalga, sonunda Atatürk Cumhuriyetini yok etmeye çalışanların , “%47’lik tevazuunu” , “demokrasi tramvayına" rağmen, yutar!

DARBE
Milliyetçilik" düşmanları, sözde “ darbeciler” yakalandı” diye bayram ediyorlar. Mesela, sicilli Ordu düşmanı Taraf’ın manşeti; “Kızılelma Hoşaf oldu”! ” …Tahkikat devam ederken bu konuda yazmak doğru olmaz : “Kızılelma”- “milliyetçilik”, hoşaf mı oldu, yoksa bu iddialar “çarşaf” mı olacak ?- göreceğiz! Ama böyledir: bazen taşları bağlanır köpekler salıverilir’

Yakalananların suçu “Darbe Ortamı" yaratmakmış ”…Yaratmaya ne gerek var? …

Yayın Tarihi : 23 Ocak 2008 Çarşamba 15:05:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 85.107.229.xxx Tarih : 24.01.2008 12:45:23

Sayın Kılıç;ordumuzun devredışı bırakılabileceğine ya da uyutulabileceğine inanmıyorum.Elbet onlar da olayları büyük bir hassasiyetle takip ediyorlar.Atatürk 'ün bir Bursa Söylevi var,onu çok severim şahsen.Bir bakıma kendi yaptığının gerektiğinde yapılmasını adeta emreder vaziyettedir. Ama ne olursa olsun dünyanın gelmiş geçmiş en büyük en insancıl liderinin kurduğu sistemin hem dışarıdan,ne yazık ki hem içeriden yaklaşık 60 yıldır tahrip edilmeye çelışılmasını görmek üzüntü veriyor.Saygılar....


V. Yilmaz IP: 91.65.234.xxx Tarih : 24.01.2008 05:58:20

Sayin degerli Atatürküm,ün kendi elinle yetistirdigi degerli Yazar,Altemur Bey, bu Yöneticiye ne dersen de yüzünde astar yokki utansin.Oysa biraz damarlarindaki karisan o Türk kanina azicik hürmeti olsaydi dedigin gibi Pervazsiz kabadayi rölüne soyunmazdi. Altemur abiy inanki gözümüz hic bir seyi görmüyor, ama hep bekletiliyoruz böyle, Size soruyorum siz Atamin konustuklarini bizzat kendi agizinda dinledigin icin,bu bizim muhalefetteki bizi savunan beceriksiz Politikacilarinada biraz deyini ver ki belki seni anlardirlar. Abiy görünüyor is kötüye varacak. Saygilarimla.