2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Van mı, “Wan” mı?

Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e direktif veriyor, Askerliğini asteğmen, kantin subayı olarak yapan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e emrediyor; merhum Mustafa Muğlalı Paşa’nın, Van’ın Özalp ilçesindeki kışladan adı kaldırılacak!

Kaderin cilvesi – demokrasinin gereği; Ordunun gücü, sözde “vesayeti” yok ve artık AKP iktidarda ve bütün güçler, elinde… Yasalara, “yazılı” kurallara göre, Başbakan Genelkurmay Başkanının sicil amiri ve ona emir vermek durumu ve konumunda… Türk Ordusunda “üste itaat” esastır… Komutanın emri yanlış da olsa, “Emret Komutanım” diyerek, emri muhakkak yerine getirilir… Özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve hele savaşta, emre itaatsizlik söz konusu olamaz. “Emir demiri keser”! Eğer, bu tılsım bozulur, emirler, tartışmaya ve itirazlara açılırsa, bunun sonu gelmez!

Kırım savaşında Balaklava’da, İngiliz “Hafif Süvari Tugayı”, Başkomutanın, Rus bataryalarına hücum emrinin yanlış olduğunu bilerek göz göre göre, dört nala muhakkak ölüme koşmuştu... Şair Tennyson’un bu olay hakkındaki unutulmaz mısraları: “Bizim görevimiz, nedenini sormak değil, emri yerine getirmek; ölmektir.” Şimdi bu mısraları neden hatırladım? Koşaner Paşa, kurallara göre emrin nedenini sormadan bu emri ifa edecek... Ama neler pahasına?!! Yasalarda yazılı olmayan şeyler var!

Askerlik hayatı şan ve şereflerle dolu, örnek Türk Paşası, Komutanı merhum Muğlalı Paşa’nın suçu ne idi? Kırklı yıllarda, Güneydoğu’da durum gene karışıktı. Bölge karışmış ve Kürtçülük hareketleri yabancıların tahrikleriyle başlamıştı. 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı tayin edilen Orgeneral Mustafa Muğlalı işi sıkı tuttu. Canilere karşı amansız bir mücadele başlattı... Eşkıyayı durdurmak için “gerekirse vur” emri verdi... 1943 yılında Van’ın Özalp ilçesinin sınır bölgesinde İran’a kaçmaya çalışan bir grup, güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılır. Çatışma çıkar ve dur emrine uymayan Kürt eşkıyalardan 33 tanesi öldürülür ve bölgede huzur sağlanır. Paşa eşkıyalığın sonunun nerelere varacağını tahmin etmişti...

Ne var ki, 1946 seçimlerinden sonra Meclis’e giren Demokrat Parti gene bölge halkını kazanmak için Şeyh Sait’in torununu milletvekili yaptığı gibi, Meclis’te kurulan araştırma komisyonu kararıyla Orgeneral Mustafa Muğlalı ile Necdet Bilgez ve Bilal Bali isimli yedek subaylar yargılandı... Muğlalı Paşa, yargılama boyunca bir Türk komutanına yaraşır şekilde sorumluluğu üzerine alır ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamaz... “Bu subaylara emri ben verdim, onların suçu yoktur. Yaptıklarım suç ise tek suçlu benim” der. Yargıçlar, “Ya emrinizi yerine getirmeseydiler” diye sorunca yanıtı anlamlıdır: “O zaman şakileri kendim vururdum.”

Muhakeme sonunda, Mustafa Muğlalı Paşa “33 masum (!) insanı öldürmek suçundan” idam cezasına çarptırılır... Askerî Yargıtay bu kararı bozar ve yeniden yargılama başlar, ama Paşa bu durumu hazmedemez ve cezaevinde 70 yaşında kahrından ölür.

Şimdi Başbakanın şu sırada böyle bir emir vermesinin “nedeni” açıkça seçimlerden önce bölgede oy toplamak içindir. Koşaner Paşa’nın ikilemi ve açmazı, emri yerine getirmektir. Nedeni, neticesi ne olursa olsun “emre itaattir.”

TSK, kışlaya Onun adını vermekle, ölümünden sonra Onu akladı, onurunu iade etti. Şimdi “baş emir” bunu ve bir anlamda Türk Ordusunun onurunu kesecek. Kışlanın adı şimdi ne olacak? Kışla bölge halkını memnun etmek, oy toplamak için tamamıyla kaldırılabilir; yerine “Şeyh Sait” veya “Seyit Rıza” parkı yapılır. Oraya Tunceli’deki Seyit Rıza’nın anıtı gibi onun, Şeyh Sait’in heykelleri de dikilir... Açılışı da dokunaklı mısralarla Başbakan yapar! Ve Van’ın adı da Kürt alfabesine göre “Wan” olur! Demokrasi var!...

Mustafa Muğlalı Paşanın “günahları büyük”; 1934’te Menemen’de, yobaz güruhun ayaklanıp Asteğmen Kubilay’ın başını kesmelerinden sonra, başları Derviş Mehmed’i ve yobazları yargılayan ve idama mahkum eden, asan Harp Divanı’nın başkanıydı. Bu yobaz başı Derviş Mehmedi’nin, şimdi AKP’nin güçlü kişilerinden birinin hısmı olduğu rivayet olunur...

BİR BAŞKA EMİR

Başbakan Genelkurmay Başkanına bir talimat daha vermiş: “Türkiye’nin en yüksek kapasiteli elektronik istihbarat ve dinleme üssü olan ve ’Bayrak Garnizonu’ olarak da bilinen Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı sivil kontrole geçip Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) bağlanacak.”

Bu emrin de nedeni “mâlumdan” malum.

Başbakanın son emri ve bundan sonra gelecek diğer emirleri karşısında Orgeneral Koşaner’in çok güç durumda -açmaz ve ikilem içinde- bulunduğunu tahmin ediyorum. Disiplin ve yasa anlayışı, bu emre itaati gerektiriyor...

Allah, başta Koşaner Paşa’ya, TSK’NE ve bize sabırlar ihsan etsin.***

Yayın Tarihi : 9 Mart 2011 Çarşamba 00:20:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?