14
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Yeni Dalga, Büyük Gözaltı!


Önceki akşam TV Kanalları “Ümraniye (Ergenekon) Davası” yorum ve tartışmalarını ile doldu taştı! Uygar tartışmalarda, hiç olmazsa, ortak bir zemin olur ve tartışanlar, aynı frekansta olmasalar bile, aynı dilde konuşurlar! Artık ne ortak bir zemin, ne ortak bir dil kaldı - Türkiye’de “parazit” var!

Son yıllardaki “erozyonlarla”, “ortak zemin” zaten altımızdan kaymaya başlamıştı. “Ümraniye selleri” kalanı da silip, süpürmekte! Kinleri köpürmüş, gözleri dönmüş olanlarla “adaletten ve hukuktan” söz etmeye çalışanların uzlaşmalarına artık imkân yok. Bir tarafta, Hukuk ve Adaletin üstünlüğünden söz edenlere, son zamanlarda yapılanların, hukuka uymadığını – adilane olmadığını söylemeye çalışanlara , “ötekiler” “liboş demagojisiyle” cevap veriyorlar. ”Susurluk’a” “gladyo”ya, ve “gömülü cephaneliklere” yeni gelinler gibi sarılmışlar!

YARSAV Başkanı ve kendisi de Savcı, Sayın Faruk Eminağaoğlu, onlara “hukuku” hatırlatıyor, kös dinliyorlar! “Geçmişte, 12 Martta, 12 Eylül’de neler olmuştu” diyerek, bu davanın bir intikam davası olduğunu itiraf ediyorlar. Geçmişten söz edilecekse, 27 Mayıs’ta ve sonrasında da neler oldu? Cumhuriyet Yazarı Ali Sirmen “Bunlar benim de, yakın dostlarımın da başından geçti, ama bundan sonra yapılması gereken, geçmişte olanların tekrarlanmamasına çalışmaktır!” dedi. Oysa “ Ümraniye Davası” Türkiye’yi karanlıklardan kurtaracağına, intikam almayı körükleyecek ve kısır döngü sonsuza – daha dorusu TC’nin “sonuna “ kadar devam edecek!

Gözlerini, özellikle, Orduya karşı, intikam bürümüş olanlara, bu sonu gelmez dalgalarda devletin, ordusunun, en yüksel mertebelerinde bulunmuş saygın kişilere yapılan hoyratça muameleler hatırlatılınca; onlar, “itibarlı kişilerin, emekli generallerin vb. dokunulmazlıkları olamaz” diyesiler. Haklılar; hukuk yargı önünde herkese eşittir ve Başbakan dâhil – kimsenin ayrıcalığı, dokunulmazlığı olamaz-olmamalıdır!... Ne var ki, sadece onlara değil, bütün vatandaşlara “dokunmanın” bir yolu, yöntemi vardır! Hele, aksi sabit olana kadar masum ve saygın ve devletin yüksek mevkilerinde bulunmuş olanlara “dokunmanın” da, bir edebi olması gerekir!...

27 Mayıs'tan sonra da, Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlara, Bakanlara Genel Kurmay Başkanlarına, Kuvvet Komutanlarına hem de fazlaca “dokunulmuştu”. Ama sonra, O “dokunanlara” ne oldu? Milletimizin “aklı”, maalesef, biraz geç gelse de hafızası, hiç de zayıf değildir!

ONBİRİNCİ DALGA

Kerametinin nereden, kimlerden menkul olduğu malûm, Mahmut Övür adlı “sözde “ bir gazeteci, önce “Sabah” gazetesinin manşetinde, sonra da mâlum TARAF’IN, mâlum Neşe Düzel’ine şecaat arz eden Kıpti gibi, açıklamış;”11 CIA Dalga geliyor”…”Darbeci damar medya” da tasfiye olacak”… 90’ların ikinci yarısı ve 2000’lerde etkili olmuş önemli siyasileri, Emekli askerleri geçmişte Genelkurmay başkanı olmuş bir ismi de kapsayacak. Türkiye büyük sarsıntılar yaşamadan kendine gelemeyecek…., Ergenekon süreci dalga, dalga sürecek ve Türkiye’yi değiştirecek.” Över’e malûm mu oldu diyeceğim, ama o pek aptala benzemiyor- bu sırada bunları pervazsıca yazmasında, bir maksat var: “Büyük Gözaltı terörünü” sürdürmek ve insanları sindirmek!

VE BEN

Son günlerde, birilerinden mesajlar alıyorum. Mesela; ”Valizini topla, iki aya kalmaz seni de içeri alacaklar, Kovuşlar berbat ve soğuk” diye… Eğer, bu 11.Dalgada, gerçekten gene değerli Atatürkçüleri, cesur meslektaşlarımı da toplarlar da, beni dışarıda bırakırlarsa çok üzülürüm!...

Bu ilk içeri alınmam da olmaz- tecrübem var. Yassıada’da –Balmumcu Cezaevinde, toplam 9 ay yattım. Hapisliğin, hele en güç şartlarda mahpusluğun ne olduğunu bilirim. Yassıada’da yatarken, aylarca iddianame beklerken masum olduğumdan, sonunda aklanacağımdan emindim! Şimdi, 36 yaşımda endişem, küçük kızıma ne olacağı ve kendi geleceğimin nasıl olacağı, idi! Şimdi 85 yaşımda, kendi geleceğim hususunda korkum endişem yok! Eşimin sağlığından endişe ederim. Fakat asıl vatanımın, devletimin geleceğinden endişe ediyorum! Ve bu yaşımda sıcak yatağımda öleceğime, Atatürk’ün yolunda, Atatürkçülük davası uğruna, Cezaevinin soğuk koğuşunda, şehit olmayı şeref sayarım! ***

Yayın Tarihi : 15 Ocak 2009 Perşembe 00:31:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?