26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Zafere Doğru mu?

Bu gün 28 Ağustos 2010. Kurtuluş Savaşında “Büyük Taarruzun” 26 Ağustos 1922’de, Başkomutan Mustafa Kemal Paşanın, “Ordular: ilk hedefiniz Akdeniz-İleri” komutuyla, başlamış ve 30 Ağustos’ta, İzmir’in kurtarılmasıyla, zaferle, sonuçlamıştı… Bu zaferin öyküsünü, Dumlupınar’da, Başkomutanın yanı başında bulunan emir subayı, amcam Muzaffer Kılıç’tan dinlemiştim… Fotoğrafı duvarımda! 30 Ağustos günü, İzmir’de Vali Konağının gönderine, Yunan Bayrağını indirerek, yerine bayrağımızı çeken, General Fahrettin Altay’ın Süvari Tümeninin, öncüsü Yüzbaşı Şerafettin’de bana o anı ve duyduklarını anlatmıştı! …Şimdi, 88. yıldönümünde, “Büyük Zaferin” heyecanını, belgesel seyreder gibi değil, aynen, yaşıyorum!

ZAFERDEN SONRA

Otuz Ağustos Zaferinin arkasında, acıları ve şerefleriyle, koca bir tarih vardı… Önünde-geleceğinde de- ilelebet yaşayacağına inandığımız yeni Türkiye Cumhuriyeti! Özünde de, bu vatanı ve devleti güçlü kılacak “Türk Ordusu”!

Fakat acıdır: Bugün 30 Ağustos 2010’da, Cumhuriyetin geleceği ve Ordumuzun gücü hususunda endişeliyiz…1922’den 2010’a nasıl, nerden geldik- getirildik? Bu, Mustafa Kemal'in sözünü ettiği “gaflet-dalalet ve ihanetlerin” – “hile ve desiselerin” emellerini yabancıların amaçlarıyla birleştirenlerin acı, ibret öyküsü… Ve ülkede “ahval ve şerait” 1919’daki gibi, ama Mustafa Kemal nerede?

Biliyorum; Türk Ordusu, “muharebeleri kaybetse de, sonunda derlenir toparlanır, son “Savaşı” kaybetmez…

Fakat açık söylemeli, TSK, şu sırada, YAŞ muharebesinde yenik düştü… İç düzeni allak bullak edildi. Amaçları ve mahiyeti “mâlum” bir iktidar tarafından dize - hizaya getirildi. ”Siyasete karışmasın” derken, içine siyaset sokuldu!

Ve en vahimi, geleceğin Komuta kademesi konusunda endişeler var! Malum tarafların şimdi övdükleri ve umut besledikleri komutanlar bulunduğunun, akla gelmesi bile dehşet verici. Çünkü onlar birilerini övüyor ve umutlanıyorlarsa, hayra alamet değil! Ama ben hala, TSK’nin, “ruhunun” gelensel iç hizmet ilkelerinin, kolay kolay, değiştirilemeyeceğine inanıyorum. Bütün nifaklara, hile ve desiselere rağmen! … Devir-Teslim törenlerindeki konuşmalar bana umut veriyor!

İÇ TEHDİTLER

Dış tehditlere karşı savaşta, ordumuzun gücünden ve başarısından şüphe yok… Ama iç tehditlere karşı, psikolojik savaşta, Ordu aynı silahlara ve yöntemlere sahip değil… Hele şu sırada, eli kolu bağlandığı için durum, en azından meşkûk! Ordu, bu konuda seminer bile yapamayacak halde ise, varın gerisini siz düşünün!

MASKARALAR

Ve “maskaralar” -şimdi meydanı boş bulunca- ve son YAŞ kararları üzerine zafer çığlıkları atan hainler, TV programlarında, Ordu ve Komutanlarla açıkça, karşılıklı kıkır kıkır gülerek, alay ediyorlar… Yakın zamanlara kadar, Ordu ile alay etmek mukaddesatımızla alay etmekle eş anlamda idi…

Ve bir zamanlar, 30 Ağustoslarda, gazetelerin baş sayfaları Zaferle ilgili tablolarla donatılırdı. Bakalım, bu 30 Ağustos’ta manşetler, ne ve nasıl olacak?

Ve bakalım, 30 Ağustos Zafer Bayramı geçit resimlerinde, o eski ruh ve coşku olacak mı? Mâlum Samanyolu televizyonunda, provaların bile, halkı rahatsız ettiğinden yakınılıyor. Ordu düşmanı liboşlar, bu askeri “şovların” toptan kaldırılmasını istiyorlar! AB standartlarına uygun değilmiş!

MUSTAFA MUĞLALI KIŞLASI

Bundan sonra olacakların bir işareti, önceki gün, Radikal gazetesinde idi; Van’ın Özalp ilçesindeki, “Mustafa Muğlalı Kışlası”nın adı, “herkesin istemesine rağmen, değiştirilemiyormuş ve bu da bölge halkını rahatsız ediyormuş”! Hatırlatalım; Rahmetli Muğlalı Paşa bölücü eşkıyayı, ders olsun diye tenkil etmişti. Sonra da Menemen’deki irtica ayaklanması sonrasında, yobazları idama mahkûm eden Divanı Harp Mahkemesi’nin Başkanı idi... Bölücüler-gericiler onu hiç affederler mi? Sonra Demokrat Parti döneminde, bölge halkını hoşnut etmek, oylarını kazanmak için yargılandı, idama mahkûm edildi. Hüküm infaz edilmedi ama Paşa kahrından öldü! Kışlaya onun adının verilmesi, TSK’nin, kararlı duruşudur... Eğer bu kale de şimdi gene aynı oy hesaplarıyla teslim edilirse, ordu kalesinden bir taş daha kopar! ***
 

Yayın Tarihi : 28 Ağustos 2010 Cumartesi 00:07:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
K. Mükremin BARUT IP: 85.99.67.xxx Tarih : 29.08.2010 02:13:33

VAH MUĞLALI PAŞA VAH : TARİHTE NERESİNDEN TUTSANIZ DÖKÜLEN KİRLİ OLAYLAR MANZUMESİ.

"Yörede kaçakçılığın moda olduğu dönemlerde, Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel kaçakçılardan oluşan bir başka çete kurmuştur. (DEVLETİN İZNİYLE OLDUĞU SÖYLENİYOR) Maddi çıkar sağlamaktır, hatta bu amacı doğrultusunda kendisine yandaş ve ortaklar da bulmuştur. Özalp Jandarma Kumandanı yüzbaşı ve Hudut Tabur Kumandanı binbaşı kaymakamla birliktedir. Binlerce koyun ya da inekten oluşan aşiret reislerine ait hayvan sürülerini gasb ederler. 
Ankara ve  Van valiliği gemi azıya alan kaymakam Hilmi Tuncel'i uyarır ama o duymamazlıktan gelir. Zira hududun öte yakasında el konulan koyunların bir kısmı çeteyi oluşturan sivil köylülere bırakılmaktadır. Kalanı da kaymakamın tasarfuna.

Olayları tetikleyen gaspın İran tarafındaki Mehmedi Misto adındaki bir aşiret reisinin 2 bin koyununa el konulması olduğu söylenebilir. Türk dostu olarak tanınan, Rus işgali sırasında Türklerden yana tavır aldığı, hatta Kürt isyanları sırasında Ankara'ya istihbarat desteği verdiği bilinen bir aşirettir Mistolar.

1943 Temmuz'unda Mehmed Misto'nun adamlarını toplayıp Türk hududunu aşması ve birbuçuk kilometre içeri girip Özalp halkına ait 500'e yakın koyunu gasp etmesiyle tırmanır olay... Kaymakam ve etrafında kümelenen çete böyle bir baskının Türkiye tarafında yardımcılar bulunmadan gerçekleştirilemeyeceğini düşünerek harekete geçmeye karar verir, ancak askeri harekâta gerekçe olmak üzere Van Valiliği'ne, "Rus askerleri Özlap yakınlarına kadar geldi" diye şifreli bir telgraf çekerler. Aynı mealde bir rapor ordu kumandanlığına da iletilir.  FİLM BUNDAN SONRA KOPAR.(K.M.B)

 Baskının öcünü almak için kaymakam ve çevresinde kümelenen kadro ne yapacaklarını planlarken Rıfat adında bir arzuhalci, İranlıların işbirliği yaptığı kişilerin arandığını duyup fırsattan istifade arazi ihtilafı bulunan Milalengiz köylülerini ihbar eder. "Misto'ya adlarını vereceğim 40 kişi yardım etti" der. Kaymakam hemen bu isim listesini alır ve validen 'tutuklanmalarına izin' ister. Köylüler apar topar içeri alınır. Ancak sevk edildikleri Özalp Sulh Ceza Mahkemesi içlerinden sadece beş kişiyi, kaymakamı küçük düşürmemek için tutuklar.

İş Muğlalıya intikal edince, Paşa onları dinledikten sonra mahkemenin serbest bıraktığı 35 kişinin tekrar gözaltına alınması emrini verir. Biri kadın, biri 11 yaşında çocuk, ikisi askerden izinli gelmiş 33 kişi bulunur. İki kişi firar etmiştir.


Teferruatını anlatmak acı verir. 30 Temmuz 1943 günü gece yarısından sonra tutuklular jandarma tarafından cezaevinden alınıp hudut taburu komutanına teslim edilir. Komutan tutuklular arasında bulunan bir kadını kimseye sormadan serbest bırakır, kalan 32 kişiyi Çilli Gediği denilen hududa yakın bölgeye götürür. Hepsinin elleri bağlıdır. Bir işaret mangasının havaya ateş açmasından sonra iki manga da kafilenin üzerine ateş açar".  (Avni Özgürel)

İnsanın bu kirli ilişkiler kumkumasında öldürülen 32 Masum Kürdü " ..bölücü eşkıya.." diye tarif etmesi için vicdan ve merhametten uzak olması gerekir. Devletin mahlemesi, savcısı hakimi varken yargısız infaza alkış tutabilmek için ise, Devlet, kanun ve nizam tanımıyor olması gerekir. Yazarımız genlerinden gelen Kürd düşmanşığı aşikar ama;   ".. bunlar Kürtse her şeyi halediyorlar" mı? demek istiyor.

Mustafa Muğlalı paşa yakalanmış, mahkeme edilmiş, hüküm giymiş ve cezaevinde ölmüştür. Yazarımıza kalsa heykelini dikmemiz lazım. AMA ER YA DA GEÇ YARGISIZ İNFAZLAR CEHENNEMİ DOĞU ve GÜNEYDOĞU ANADOLUDAN bu tür isimler kaldırılacaktır. Türkiye'nin buna ve bu ülkede yaşayan halkların KARDEŞÇE bir arada yaşamaya ve huzura ihtiyacı vardır.

Seygılarımla.

K. Mükremin BARUT

NOT: Sayın Kent Haber yöneticileri. Birliğe ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, yazarın tahrik edici şu cümlelerine bakınız :  “herkesin istemesine rağmen, değiştirilemiyormuş ve bu da bölge halkını rahatsız ediyormuş! Hatırlatalım; Rahmetli Muğlalı Paşa bölücü eşkıyayı, ders olsun diye tenkil etmişti."  ORTADA BÖLÜCÜ EŞKİYA FALAN YOK. O TARİHTE OLMASI DA MÜMKÜN DEĞİL. ORTADA KİRLİ BİR PAYLAŞIMA ORTAK BİR KAYMAKAM VE ONUN İŞ BİRLİKÇİLERİ VAR. BUNU SAĞIR SULTANLAR BİLE DUYMUŞKEN, NASIL OLMUŞ DA YAZARIMIZ DUYMAMIŞ?. Ama bence her şeyi biliyor ve onun tarihi geçmişine güvenen okuyucu kitlesinin kafalarını karıştırmaya çalışıyor. HA KENDİ TARAFINI BİLMEM AMA ÖTEKİ TARAFTA, MUĞLALI'NIN AÇMIŞ OLDUĞU YARADAN DAHA DERİN UÇURUMLAR AÇIYOR.


EVET, ZAFERE DOĞRU !... (Dr. S.) IP: 88.231.70.xxx Tarih : 28.08.2010 19:23:59

Yorumum, Batı emperyalistleri ile bunlara yandaşlık yapan içteki hayınlara ve de bunların - hâlâ "evet" peşinde koşan - yandaşlarına hitabendir.

4 Ocak 1920: İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Kabinesine şu muhtırayı sunar: "Avrupa'nın aşağı-yukarı beş yüz yıldan beri beklediği ve bir daha da geri gelmeyecek olan bir fırsatı kaybettik. Uğurunda döğüştüğümüz ve Gelibolu'da fedakârlığa katlandığımız esas hedefin, tam elde edeceğimiz bir anda, bir tarafa itilmesinden dolayı üzülmekteyim. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bir milliyetçi parti, demir leblebi gibi olacaktır. İstanbul Türklerden alınmalıdır. Türkler, Avrupalılar için bir veba tohumu olan savaşların yaratıcılarıdır (!). Türklerin İstanbul'da bırakılması, millî akımı daha da güçlendirecektir." (Kaynak: "Vahideddin, Mustafa Kemal ve Millî Mücadele" Turgut Özakman. s: 328)

TÜRK ULUSUNUN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ SAĞLAYAMAYANLARIN, KENDİ PARTİSEL ÇIKARLARINA UĞRUNA ANADOLU'YU PARÇALAYANLARIN, BUNLARA YANDAŞLIK VE YATAKLIK YAPANLARIN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMLARINI KUTLAMIYORUM !


sami coşkun IP: 78.182.215.xxx Tarih : 28.08.2010 04:52:48

ALTEMUR KILIÇ: Sevgili ağabeyim seni çok seviyoruz. Sizin gibi insalar sayesinde umutlsrımızı kaybetmiyoruz. Size sağlık ve esenlik diliyorum Tanrıdan.


Gönül Aydemir IP: 88.235.191.xxx Tarih : 30.08.2010 06:44:48

Ezilen ulusların,uygar İslam dünyasının bayramı kutlu olsun.Değerli Büyüğüm, Bayramınızı kutlar ellerinizden öperim.


sıdıka IP: 85.100.253.xxx Tarih : 29.08.2010 15:54:50

yazınız çok güzel ve anlamlı.tebrik ediyorum.zaman ümitsizlik değil cesaret ve birlik zamanıdır.