19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Ziyaretler – Tepkiler

Geçen haftanın iki “anlamlı ve önemli” olayı: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve kuvvet komutanları önceki gün, Hasdal Cezaevi’ne giderek, orada tutuklu bulunan 31’i general ve amiral olmak üzere 100’ü aşkın subayı ziyaret ettiler.

Gene geçen hafta, binlerce tutuklu eşi, kızı, yakını ve onlara destek verenler, Ankara’da buluşarak, ANITKABİR’İ ziyaret ettiler. Kendi ifadeleriyle, “yargılamalar” değil “tutuklamaları” protesto ettiler, aslında, “yargılamaların” bu kadar uzamasını da protesto etseler yeriydi.

Şu sırda iki olayı biri birinden ayırmak, olayların, sadece “insani” ve “sosyal” boyutlarından söz etmek ve “siyasi-hukuki boyutlarını” görmezden gelmek, gerçekçi olmaz. Gerçek ve acı olan şu; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 300 civarındaki general ve amiralinin yüzde 10’u tutuklu. Bu sadece sosyal ve insani bir durum değil; hem hukuk hem siyaset, hem de Türkiye savunmasının sorunu. Kısacası, bu eşi görülmemiş durumda, TSK, darbe yemiş – zaafa uğratılmış ve “vatanın savunma gücü” kırılmıştır.

Son zamanlarda TSK’ne karşı yürütülmekte olan psikolojik ve sözde hukuki harekât, birleştirildiğinde, Mesela, halen tutuklu bulunan üç Komutanın terfileri hususunda, Yüksek Askeri İdare Mahkemesi, iktidarın aksine, terfilerin yapılması gerektiğine kesin karar verdikten sonra, “milli” savunma mı, yoksa iktidarın “çıkar ve eylemelerini savunan Bakanı” gibi hareket eden Vecdi Gönül, “Karar kesin ama biz terfileri yapmayacağız” diyor… Hukuk, adalet, bu meydan okumanın neresinde?… Bu açmazdan nasıl çıkılacak? Tabii, “vesayet” sendromu var- hukukun, adaletin dediği değil “siyasi otoritenin” dediği olacak… Bu subayların ve diğer tutukluların, gelecekleri kararmış, meslek hayatları kesilmiş ne gam! Sayın Gönül, gönül rahatlığıyla, gönül koyar mı?

Durum, öncelikle “insani ve sosyal” ama Hükûmetle Ordu arasında, en azından bir zıtlaşma olduğu inkâr edilemez.

Genelkurmay’ın Balyoz davasıyla ilgili olarak savcıların ve mahkemelerin verdiği kararlara uyulması konusunda özenli davrandığı da ortada! Ama sabır ve tahammülün de bir sınırı var… Genelkurmay Başkanı tutuklu yakınlarının feryatlarını işitmezlikten, görmezlikten gelebilir mi? TSK, gücüne vurulmakta olan darbeleri görmez mi? Kısacası, “Hasdal Ziyareti”, sosyal bir ziyaret değil bir tavır koymaktır – gecikmiş olsa bile! Kimse ordunun darbe yapmasını istemez ama vatanını, ordusunu seven hiç kimse, Orduya yapılan bu darbelere, komutanlara yapılan haksızlıklara bigâne kalamaz.

Acaba, şu "seçim sath-ı mailinde", halkımızın çoğunluğu “bigâne” mi?… Star TV’nin muhabiri Osman Serkan Eminönü meydanına çıksa ve sorsa, oradaki insanların çoğu, olup bitenler hakkında bilgi ve görüşe sahipler mi? Yoksa ilgili mi değiller.

Önceki akşam TV kanallarındaki, programlardan birinde, seçimler öncesinde, bu olaylara tepki göstermenin, orduya yakın görünmenin, oy sadıklarında, CHP’ne zarar vereceğini söyledi. Doğruysa, vay halimize! Türk Ordusu bir zamanlar halkın %90’nından fazlasının güvenine mazhar, ülkenin en güvenilir kurumuydu. Eger, şimdi durum hakikaten böyleyse, ne acı! Ve acıdır söylemesi bunda TSK’nin aşırı tahammülünün de rolü var.

Mustafa Kemal’in kurduğu “Kuvvayı Milliye” kökenden gelen bugünkü Kılıçdaroğlu CHP’sinde, böyle bir “eksen kayması” varsa, ne acı!

Ama daha acısı şu sırada “milliyetçi” ekseninden, kaymadığı muhakkak olan MHP’nin, iktidara karşı celadetle mücadele eden, Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ANITKABİR ve HASDAL ziyaretleri konusunda söyledikleri beni çok şaşırttı, üzdü! Bahçeli, "Silahlı Kuvvetler mensuplarından tutuklananların ailelerinin eylemvari bir davranışını tasvip etmiyorum. Herkes gibi onların da sabırla beklemesi gerekir. Yanlış eylemlerle yanlış propagandalara alet edilerek, bugünkü siyasi iktidarı yine halkın gözünde masum gösterme durumuna tekrar düşmemek lazım" demiş… Hasdal ziyareti konusunda da, “Genelkurmay Başkanı ve komutanlar, arkadaşlarını ziyaret ediyor, geçmiş olsun diliyor-buna saygı duymak lazım. Bundan da anlam çıkardığınız takdirde, Türkiye çok daha karmaşık bir hale bürünebilir” demiş. Bir bakıma “teenni” ve devlet adamı yaklaşımı! Bahçeli doğru da söylüyor: “Bunlar da Genelkurmayın bir dayanışması ve birlikte mücadele azmi olarak değerlendirmek gerekir.”

Ancak, AKP’nin seçimlerde en büyük rakibi ve korkusu, MHP ve milliyetçilik! Erdoğan son zamanlarda milliyetçiliğe de bürünmek istiyor.

Bakın, Bahçeli’nin bu sözlerinin, AKP’nin ne kadar işine yaradığı, yanaşma medyanın manşetlere çıkarmasından belli…

Rahmetli Türkeş sağ olsaydı, bu konuda böyle konuşmazdı. Acaba bu sözleri, Sayın Bahçeli ötedenberi her nedense MHP ile Ordu arasına mesafe koymak istemesine mi atfetmeli? Hem sormalı; bu hareketler, hakikaten iktidarı yine halkın gözünde masum gösterme durumuna mı düşürür… Yani halkımız ordusuna AKP ile aynı gözle mi bakıyor? Öyle ise, eyvah ki eyvah.***

Yayın Tarihi : 22 Şubat 2011 Salı 00:33:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?