26
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Zulmeti Beyza - Beyaz Karanlık

Sevgili okuyucularım. Bugün gene periyodik göz ameliyatına giriyorum; değerli Göz Hekimi Ayşe Şimşek, sol gözüme, gene müdahale edecek. “Maküla” dejenerasyonuna karşı görebilmem, okuyabilmem için... Şu sırada gözlerime çok ihtiyacım var!

Bugünden sonra, birkaç kaç gün, “sol” gözüm kapalı kalacak ve ülkemi, öyle dinleyeceğim...

SAĞ-SOL

Ben, övünmek gibi olmasın, düşünceler “spektrumunda” “sağdayım”... O halde “sol gözüne ne hacet” demeyin. Sol da sağ da şu sırada birlikte gerekli!

Benim gibi bir yazar için “yazmamak, yazamamak”, hele şu sırada ne büyük bir işkence! Bazı dostlar, “Türkiye’yi kurtarmak sana mı kaldı, hiç olmazsa biraz istirahat edersin” diyorlar, ama şu sırada kızacak, yazacak o kadar konu var ki...

Eşim “ Türkiye’yi  kurtarmak sana mı kaldı, hiç olmaza biraz istirahat edersin” diyor, ama o da, olayları izlerken benim kadar kızıyor ve eminim, gazeteleri okuyunca, TV kanallarını izledikçe, iktidara, Başbakana, bir takım yazarlara tepki gösterecek ve yazmam için öneriler yapacak…

YAZACAK ÇOK ŞEY VAR

Evet-Yazacak –kızacak o kadar çok şey var ki… Öncelikle, Onur Öymen’e uygulanan insafsız, orantısız linç... Bu konuda, şunu belirtmek isterdim: Bu saldırılar, hatta CHP’nin içinden yükselen “istifa et” talepleri, politikacılıkla, devlet adamlığı arasındaki farkı belirtti! Kısacası; Öymen’de hem diploması yeteneği var, hem de, devlet adamlığı etofu, kumaşı! Dersim örneğini vermekle, muhtemel siyasi neticelerini düşünmeden, “devlet adamı” gibi gerçekleri söyledi... Ama alelade politikacılar “avamfiriplik” (demagoji) yaparak ona saldırdılar. Kendi partisinin, bazı mensupları, Öymen konuşurken ve sonra, alkışlayarak, söylediklerini, tasvip ettiler, alkışladılar... Ama koparılan gürültü üzerine, oy ve politika hesaplarıyla, Ona “istifa et” demeye başladılar... Onlardan biri; “Öymen doğruları söyledi, ama şu sırada bu politik değildi. Öymen bunu ön görmeliydi” diyor!

Acaba bu hesaplarda parti içi rekabet hesapları var mı? Potansiyel bir rakipten kurtulmak, gibi! Politikacılar zamana, zemine göre, “mümkün olanları, oy getirecekleri, halkın hoşuna gidecekleri” yaparlar... “Devlet Adamları” ise, “mümkün olmayanları”, hatta kendi canları ve politik gelecekleri pahasına, yaparlar! Halka hoş görünmek veya halktan tepki almak gibi endişeleri yoktur.

Mustafa Kemal böyle bir devlet adamıydı: ve politika hesapları olmadan, devlet adamı ve asker olarak gerekenleri, her olayda, her alanda yaptı. Yapmasaydı ne olurdu... Güneydoğuda ne olurdu?

“Radikal yöntemleri”, rahat köşelerinden eleştirenlere sormalı: “İsyanlar, 1920’den 1938’e kadar dizi Kürt başkaldırıları, Devlete, Türkiye’nin birliğine karşı, kanlı” radikal “hareketler değil miydi? Yabancıların tahrik ettikleri, bu ayaklanmalar, o günün koşulları içinde, başka nasıl bastırılabilirdi? Bugünkü terör ayaklanması, nasıl bastırılacak. Ucu açık “açılımlarla” mı? Böyle düşünenler, “demokrasi ile” diyenler, asıl büyük “Ormanı” görmüyor, teferruatla uğraşıyorlar. Gerçi şeytanlar, şeytanlıklar, bu ayrıntılarda, ama büyük “Orman”, ortadan kaldırılmadan “sorunu” “açılımlarla” çözmek mümkün değil!

Bunları ifade eden Onur Öymen’i, Kurban Bayramında, Ankara’da, Ulus meydanında Abidenin önünde “açılıma kurban” etmek istiyorlar!

ATATÜRK ORDUSU

Evet, şu sırada yazılacak başka çok şey var... Mesela Apo’yu, sözde “rehabilite” etmenin ve sonra da, salıvermenin ilk adımları! TSK’ya, eş zamanda Atatürk’e karşı, gittikçe artan saldırılar. Kıbrıs, Ermeni “açılımları” Yunanistan “açılımı” ve AB’de gelinen, daha doğrusu, gelinemeyen, gelinemeyecek, “son nokta”.

Vaktim olsaydı, “Islak imza, Albay Çiçek” ve “muhbir subay olayını” yazacak ve Genelkurmay Başkanından rica edecektim: “Eğer, varsa, ortaya çıkarın bu muhbiri sadık” alçağı ve durdurun bu hayâsız akını!

BABAMA VAADİM

Rahmetli Babam Kılıç Ali, Kore Savaşına gönüllü olduğumu söyleyince, tabancasını bana vermiş ve demişti ki; “Al bu silahı, ama ancak gerekince kılıfından çıkar... Görevi yapmadan, kılıfına sokma!”

Şimdi O tabanca kasada, silahım, kalemim, bilgisayarım; rahmetli Babam huzur içinde yatsın. Bu “silahlarımı” yaşadıkça, elim tuttukça, bilincim kaldıkça, elimden bırakmayacağım...

SİS

Ve şu sırada, nedense, aklıma, dudaklarıma Tevfik Fikret’in Sis şiiri geliyor: Bugünün Türkçesiyle; “Sarmış gene ufuklarını inatçı bir sis. Bir Beyaz Karanlık ki gittikçe artmakta!” Gözlerim, gene, tam açılınca, ateşe devam etmek üzere!..***

 

Yayın Tarihi : 19 Kasım 2009 Perşembe 11:35:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Behçet Kemal Çağlar'ın bir şiirinden.. IP: 78.164.236.xxx Tarih : 20.11.2009 19:41:18

Minareler bayramda, kubbeler arifede,

Başlar birbirinden dik o dört taştan efede

Edirne'de bir sabah, üçüncü şerefede

Sinanın güzelliği döndürmüştü başımı.

Çankaya sofrasında, seçkinler gecesinde,

Göğü aydınlatacak ışık vardı sesinde;

Türkten çağdaş bir insan yaratmak hevesinde

Atanın güzelliği döndürmüştü başımı.


Gönül Aydemir IP: 78.183.202.xxx Tarih : 21.11.2009 22:04:52

Geçmiş olsun değerli büyüğüm.Size ve sizin gözlerinize,sözlerinize,yol göstericiliğinize çok gereksinimimiz var.İncinmeden(Lütfenin bizim köyde karşılığı)iyileşin,eşiniz bizi hoş görsün.