18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Zürih'te Hülle - Bakü'de Hüsran - Ankara'da Bayram

“Ermeni protokolleri” Zürih’te imzalandı... Ankara’da -yandaş medyada- işbirlikçi köşelerde bayram var!

“Sıfırcı” Ahmet Davutoğlu hoca, krizi çözdü diye günün “kahramanı”. Gül, Sarkisyan ile birlikte gelecek yılki Nobel ödülüne aday! Pamuk aldığına göre, ona da verirler!
Hatırlardadır; Avrupalılar 2004’de Türkiye’nin adaylığına onay verdikten sonra da Ankara’da bayram ilan edilmiş, davul zurnalar çalınmış, havai fişekler atılmıştı. Sonra ne oldu? Kocaman bir sıfır! Gerçekler hayallere ağır bastı!

Biz çabuk dolduruşa gelen bir milletiz... Hele böyle bir medya oldukça! O medya, şimdi Ahmet Davutoğlu’nun ve “Ermeni açılımının” meddahlığını yapıyor... Gaflet mi? Çıkarlarından mı?

SADECE PROSEDÜREL!

Kahraman “Sıfırcı” Davutoğlu Hoca, Zürih’te krizi engin diplomatik dehasıyla nasıl çözdüğünü anlatıyor. Ona göre “Gün, barış günüdür. Gün, cesaret günüdür. Gün, aklın günüdür.” Böyle olup olmadığını yoksa “Gün”ün basiretsizlik, gaflet ve ilerideki musibetlerin günü mü olacağını, hep birlikte göreceğiz.

Davutoğlu, “Kriz prosedürel idi”, yani usül-şekil sorunuydu diyor. Buna hakikaten inanıyorsa, bilgisinden, inanmıyor da durumu kurtarmak için söylüyorsa, akademik dürüstlüğünden şüphe ederim. Durum, kriz, hiç de öyle basit değildi. Sürecin bundan sonraki aşamalarında, bunun hiç de böyle olmadığını, Ermeni tarafının çıkaracağı, “Prosedürel” engellerin, asıl amaçlarına ulaşmak için ortaya çıkaracakları müzmin iddia ve talepler olduğunu, hep birlikte göreceğiz... Onlarda bu kan davası, bu emeller, bizde ise gaflet ve “sıfırcı” diplomasi dehaları oldukça, sınırlar açıldıktan sonra, toprak ve tazminat taleplerinin de kapıları muhakkak açılacaktır!

Deniyor ki, sınır zaten açıkmış, zaten ticaret yapılıyormuş; mesele, bir gerçeği tescil etmekten ibaretmiş! Fransa ve Almanya bunu yapmadılar mı, taleplerini, baltalarını gömmediler mi? Bu konuda da neden böyle olmasın mış? Ne var ki, başka ülkeleri ve gelişmeleri örnek almak, kökünden batıl. Fransızlar Fransızlara, Almanlar Almanlara benzer. Ama çok şükür biz hâlâ “Bize benzeriz”.Bu konuda Ermeniler de kendilerine benzerler. Keşke karşılıklı unutabilsek, ama Ermeniler hiç de unutacağa benzemezler! Bunun için de, “Kimse bizi kendilerine benzetmeye, uydurmaya çalışmasın!” diyorlar.

Davutoğlu, “Yapabilseydim konuşmamda bireysel değil, kolektife vurgu yapan ’adil hafıza’yı anlatacaktım” diyor. O “adil hafıza” daha doğrusu, hafıza özürlülüğü bizde var. Bu yüzden de her zaman çok kaybettik.

Barışa, Ermenilerle dostluğa ve normal ilişkilerin kurulmasına mı karşıyım? Pişmiş aşa su mu katıyorum, önümüze konan çorbaya limon mu sıkıyorum? Hayır, övünmek gibi olmasın, gerçekçiyim. Haklı olduğumu, süreç açıldıkça, benim ömrüm vefa etmese de, göreceksiniz.

YANILGILAR

Bu olayda iki vahim yanılgı var... “Azerbaycan’ın haklı endişelerini, sadece onların sorunu saymak, bize köstek olduklarını iddia etmek!” Medyada bunları açıkça yazanlar var. Davutoğlu da bu faktörü, basite indirgemek ve marjinalleştirmekle kendimizi ayağımızdan vuruyor.

VE DİASPORA

Ermeni diasporasının itirazlarını, iddialarını küçümsemek, tevil etmek de, diğer bir hata. Bunlar, sadece dışarıdaki Ermenilerin, Amerika’da ve bütün ülkelerde etkili olan Ermeni lobilerinin ve Ermenistan halkının çoğunun da, kolay değişmeyecek iddia ve talepleri!

Dünkü yazımda, diaspora organlarının iddialarındaki anahtar cümleleri yazmıştım: Özetle derler ki: “Yılların düşmanlıkları bu kadar acele çözülemez. Aradaki sınırların değiştirilmemesi şartı kabul edilemez.”. Türklere taviz vermek yanlıştır, çünkü Türklerin elleri mahkûm, Avrupa Birliğine “sınırları açmak taahhüdünde” bulunmuştu. Türkiye Karabağ konusundaki ısrarlarından vazgeçtiğini açık seçik ifade etmeden protokolü imzalamak hatadır... Ermenistan “soykırımı” iddialarından, asla vazgeçemez. Bu konuda yani bilimsel araştırmalar yapılması da boşunadır"... Ve sıkı durun: “Ermenistan Parlamentosu, protokolleri, ancak Türk Parlamentosu tasdik ettikten sonra, onaylamalı”. Yani, dün sözünü ettiğim “uçurumculuk” yöntemi. Türkiye’yi “uçurumun” kenarında, tavizlere, tazminat, arazi vb. taleplerini kabule zorlamak!

Bunlar, diasporanın hariçten gazel okuması mı? Kesinlikle hayır... Olacakların habercisi! Ermeniler, hiç hayalperest değiller, sadece bu oyunu çok daha iyi oynuyorlar!***

 

Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı 10:42:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?