30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Zurnadaki Zırt!

Silvan baskınından, 13 şehitten sonra sanılır ki, PKK, hiç olmazsa bir süre duracak... Apo ve adamları, BDP’liler dillerini tutacaklar... Yalancıktan da olsa “barış sözleri” söyleyecekler; hatta silahlı veya silahsız “eylemlerini” askıya alacaklar. Öyle olmadı: Bölücüler yalancıktan timsah gözyaşları döktükten sonra taarruza, daha da pervasızlıkla devam ediyorlar. Acaba neden cesaret alıyorlar?..

***

Cinayetlerinin suçunu içerdeki “5. ihanet ve gaflet kollarıyla” birlikte hükümete, daha doğrusu TSK’ye yüklediler. Bu menfur olayı “haklarının, haklılıklarının kanıtı” olarak kullanıyorlar ve bu yoldan Devleti teslim olmaya, taviz vermeye zorluyorlar!..

***

Bu vesileyle tekrar ortaya çıktı: AKP Hükümeti bu olayın gerçekleri hususunda, ihmal, hatta komplo olup olmadığı noktasında Genelkurmay’ın soruşturmasını en azından yeterli bulmuyor ve olayı kendi İçişleri Bakanlığı’na ve kendi savcılarına soruşturuyor... “Bu iktidar, kendi ordusuyla savaş halinde” derdik... Yeni kanıtı: İktidar PKK’ya inanmaya yatkın, lâkin Genelkurmay’a güvenmiyor!..

***

Bu hükümetin Ordusu PKK ile savaşırken Komutanlarını tutuklatması bir garabet, fakat öteden beri Genelkurmay’ın arkasından, kamuoyundan habersiz, İmralı’daki canavarla, Kandil’deki katillerle müzakere halinde olmasına ne demeli?!! Hele hele, “Demokratik özerklik”, yani “Büyük Kürdistan” fiilen ilan edildikten sonra!..

***

İçimizdeki yanaşma ve yalakalar, “beşinci kol” yazarlar, son olayı şöyle yalancıktan takbih ettikten ve PKK’yı “Sırası mıydı!..” diye sözde azarladıktan sonra “çözümün Apo ve PKK ile müzakere yoluyla” olduğunda ısrar ediyorlar.... “Barışa şans vermek” lâzımmış!..

Barış “namlunun ucunda” değil, “zeytin dalında” ... Daha doğrusu, Hasan Cemal’in “ceviz ağacıyla” basının meşesini barıştırmakmış!!! Aman ne de romantik!.. Gerçekte bu mümkün mü?..

***

Gerçeklere bakın... AKP’nin yeni meydan okumalarına, tehditlerine bakın... BDP’nin meydan okumalarına bakın... Bölücü hareketin KCK Yürütme Konseyi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK): “Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet yapılanmasında ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarın yarattığı döngünün artık aşılma, ulus-devletin demokratik dönüşüme uğrama ve böylece yeni bir anayasa temelinde demokratik yapılanma ve Kürt halkı için özgür ve demokratik yaşam statüsünü kazanma zamanı gelmiştir. Bunun için tek çıkış yolu, şimdiye kadar denenmeyen Türkiye’yi demokratikleştirecek ve Kürt sorununu çözecek Demokratik Ulus Çözümü’nü Demokratik Özerklik siyasi modeliyle acilen hayata geçirmektir.”

Bu manifesto ve “Büyük Kürdistan”ı; bizim malumlar Kürtlerin tabii hakları sayıyorsa, bu, bizler için sözün bittiği ve “zurnanın zırt” dediği yer olmalı!

***

Bir oyalama oyunu var: “İyi polis-Kötü polis” oyunu; şaşırtmaca için... Terör eylemlerini PKK içindeki ve sıkı durun... TSK içindeki şahinler-Ergenekoncular barışı önlemek için yapıyorlarmış!..

***

Ben Roman vatandaşlarımızı çok severim. Cıvıl cıvıl insanlar... Türkiye’nin güzel renklerindendirler... Onların haklarını savunur, onlara yapılan haksızlıkları kınarım. Onlar, vatani görevlerini sadakatle yapan insanlardır. Kadın erkek, kültürümüze katkıları olan sanatçılardır. Onları rencide etmek istemem... Ama beni bağışlasınlar... Onları tenzih ederek, Türkçemize yerleşmiş “Çingene çalar, Kürt oynar” deyimini şu sıra olanlara, söylenenlere denk düştüğü için kullanacağım. “Çingene” kelimesini siz, Romanlar değil, “Maskara çalgıcılar” diye okuyun. Kısacası, içimizdeki maskaralar çalıyorlar, yazıyorlar ve Kürtler de, daha doğrusu bölücü Kürtler “oynuyorlar”...

***

Bu maskara çalgıcılara, meydan okumalara karşı bir daha vursunlar diye öteki yanağımızı mı çevireceğiz?.. Teslim mi olacağız?.. Mümtaz Hocamın dediği gibi “Kuru gürültülere pabuç mu bırakacağız? Yoksa gerekeni, ’Kürt sorunu’nu çözmeyi değil, bunca ’Apo isyanı’nı gerektiği gibi süngünün ucuyla eşkıyanın inini vurarak bitirtebilecek miyiz?..” Bunu yapamazsak, darağacında, celladın ilmiğinden “kurtarılan” cani, şimdi o “iple” bizleri “asacak” ... Şimdi mesele bu: “Var olup olmamak” ... Ve “ipin ucu” kimin elinde?.. ***

Yayın Tarihi : 22 Temmuz 2011 Cuma 10:46:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?