26
Mayıs
2024
Pazar
MEDYA

ADIM ADIM SİSTEMATİK MEDYA OPERASYONU

Birkaç ay önce önce e-mail bombardımanları başladı. Yalçın Küçük'ün Apo'yla fotoğrafları belli ki servis edilmiş, birileri tarafından yayılıyordu. Sonunda yandaş medyadaki misyoner gazeteciler tarafından kullanıldı.

Fotoğraflar eski, Yalçın Küçük'ün kitaplarında yer alıyor. Dahası Prof. Küçük bu konuyla ilgili davaların çoğundan da beraat etmişti geçmişte. Dün, avukatı Talay Akat'ın da açıkladığı gibi: 'Bir kısmı afla, ertelemeyle düştü ama maalesef ilk kez ortaya çıkıyormuş gibi bir hava oluştu. Oraya bilimsel çalışma için gitti, hiçbir zaman da saklamadı.'

Yalçın Küçük toplam iki kere görüştü Abdullah Öcalan'la. Bunların bir kısmı geçmişin sol-liberal dergisi Sokak'ta yayımlanmıştı. Sonra da Yalçın Küçük hem röportajları hem de fotoğrafları kitaplaştırdı. Yasal olarak satılan, piyasada bulunan kitaplar. 'Ele geçirilmesine' ya da 'keşfedilmesine' gerek yok...

Yazık ki bunları görev edinen gazetecilerin cehaleti bunları 'şok belge' olarak değerlendirmeye elverişliydi.

Oysa yıllar öncesinden komplolar kurulmuş, tartışılmış, sonunda aklanmış ve konu çoktan kapanmıştı.

Ama geçen sene birileri bu konuyu deşti, yeniden gündeme getirdi. Demek ki maksatlıydı.

Aynı şey Doğu Perinçek için de geçerli. Geçmiş yıllardan kalma dosyalar ısıtılıp ısıtılıp yeniden önümüze kondu. Onun da Apo'yla fotoğrafları tekrar çıkartıldı.
Amaç iki ismi de PKK sempatizanı gibi göstermekti.

Ancak eski fotoğrafların yeterli olmadığı düşünülmüş olmalı ki devreye Fehmi Koru girdi birkaç ay önce. Artık bir hedef gösterme platformuna dönen köşesinde Yalçın Küçük'ün PKK'yla ilişkisini ele alıp bir de işin içine Mesut Yılmaz'ı kattı.

Elbette işin Mesut Yılmaz'lı kısmı da yeni değildi. Yılmaz, 1999'da Küçük'e dava açmış ve kazanmıştı. Bu konu da 10 sene önce kapanmıştı kısacası.
Bu da yetmedi, yandaş medyanın en kontrolsüz yayınlarını yapan tetikçisi atv Haber'de Yalçın Küçük'ün PKK'dan para aldığına dair haberler yapıldı. Bu kanalın haber bülteni en ağır yargısız infazları yapıp en ilgisiz insanları bile hedef gösteriyordu. Yalçın Küçük de hayatında ilk kez atv'ye dava açtı.

Bütün bu yayınların peşi sıra gelmesi bir tesadüf değil, artık bu kadarını anladık. Ortada sistematik bir yıpratma kampanyası olduğu çok belli. Zaten bu gibi yayınların hep aynı yerlerde ortaya çıkması fazlasıyla manidar.

Hep sabıkası olan, hep bir şekilde şaibeyle yaklaştığımız medya grupları...
Bu yayınların galiba gerçekten belli noktalarda etkili olduğu ortada. Önceden birileri servis ediyor, bu mecralar kullanılıyor, zemin oluşturuluyor, sonra hedef gösterilenlerle ilgili yargı devreye giriyor.

Doğrusu çok ilginç. Yandaş medyadaki kimi yayınlar bu ülkedeki hukuk sisteminin işleyişi açısından hakikaten kılavuz mu?

Eğer öyle değilse, sorgu esnasında Yalçın Küçük'e sorulan ve daha evvel telaffuz edilmemiş bir şey gösterilebilir mi?

İlk haberlerden okuduğumuz kadarıyla Yalçın Küçük'e hep bu gazetelerde yazılan, kendi kitaplarında yayınlanan konular sorulmuş. Yine Apo, yine PKK... Aynı konular. O da bıkmadan yanıt vermiş, zaten yanıt vermekten hiçbir zaman sıkılacağını düşünmem.

Bir de sorgu esnasında dört kere 'Türk müsün?' diye sorulması var.
Bu sorunun anlamı nedir, ne kastetmektedir?

Oray Eğin - Akşam
Yayın Tarihi : 14 Ocak 2009 Çarşamba 18:37:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?