29
Mayıs
2024
Çarşamba
MEDYA

Spor spikerliği boş konuşmak değildir

 
İşte futbolda erkek egemenliğine son veren bir kadın: Semahat Arslaner

Semahat Arslaner, erkek egemen futbol dünyasının içinde, kendi alanında tek kadın. O ne mi yapıyor? TRT radyolarında 1998 yılından bu yana futbol maçlarını anlatıyor. Adanalı olan Semahat Hanım’ın küçüklük hayali imiş spiker olmak ve bu hayalini de sonunda gerçekleştirmiş. Hem de 25-30 bin kişinin içinden sıyrılarak... Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisat bölümü mezunu, daha önce Kanal D, Eko TV, Hür Fm, Radyo Foreks, Radyo D’de spor editörlüğü ve programlar, Fanatik Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmış. Bu mesleği tercih ettiğinde kendisine neredeyse herkes tek bir soru soruyormuş: “Neden spor spikerliği?” Bu soruyu çok garipsediğini söylüyor Arslaner: “Neden doktorluk ya da neden avukatlık diye soranı hiç görmedim” diyor. Semahat Hanım, 10 yıllık evli. Eşi de kendisi gibi futbola gönül vermiş bir isim: Ahmet Arslaner. Daha önce Vanspor, Kocaelispor, Şekerspor, Zeytinburnuspor, Mersin İdman Yurdu ve Elazığspor’da top koşturan Ahmet Arslaner, şimdi ise sıkı bir şekilde teknik direktörlük eğitimi alıyor.

Maç spikerliği yapmaya nasıl başladınız?
Özel kanallarda spor muhabirliği ve spor programları yaptıktan sonra 1998 yılında TRT’nin açtığı sınavla, üç erkek arkadaşımla birlikte spor spikeri olarak göreve başladım. O tarihten bu yana aralıklı olarak maç anlatıyorum. İlk yıllarda dakika skor vererek başladığım anlatımlara hayati bir ameliyat ve doğum nedeniyle ara vermek zorunda kaldım. Şimdi aralıksız olarak maç anlatıyorum. Yedi yaşımda planlamıştım maç anlatmayı. Hafta sonları büyük zevkle dinlerdim radyodan maçları. Televizyonda spor haberlerini sunuyorum ama radyoda maç anlatmak çok özel benim için. Çünkü dinleyenlerin gözü kulağı oluyorsunuz. Kendi kurduğunuz cümlelerle dinleyicilere hitap ediyorsunuz, elinizdeki hazır metinlerle değil.

İnsanlar kadın bir spikerin maç anlatmasını kabullendi mi?
Beni gördüklerinde ya da dinlediklerinde futbolun “show business” olduğu ayrımına biraz daha fazla varıyorlar sanırım. Dünyanın en önemli endüstrilerinden biri olan futbolun para, hırs, şiddet ve holiganizmden sıyrılması gerektiğini düşünüyorum. Beni stadyumda gördüklerinde veya maç anlatırken dinlediklerinde, tebessümle karşılamaları onları gerginlikten uzaklaştırıyor. Kabullendiklerini ve takdir ettiklerini birebir görüyorum ve mutlu oluyorum.

Televizyonda da maç anlatıyor musunuz?
Bir keresinde bülten öncesine yetişmediği için stüdyodan özet görüntüleri canlı anlatmıştım. Radyoda yaptığınız anlatım televizyondakine oranla çok daha zordur. Televizyonda ayrıntılı anlatmanıza gerek kalmaz, hatta çok konuşmak itici olabilir. Ama radyoda topun oynandığı yeri, futbolcuların konumlarını, isimleri düzgün cümlelerle anlatmak, dinleyicinin zihninde görüntülemek zorundasınız.

Diğer spikerleri nasıl buluyorsunuz?
Açık söylemem gerekirse TRT spikerlerinin anlatımlarını çok beğeniyorum. Çalıştığım kurum olduğu için değil genel görüş de bu zaten. Düzeyli buluyorum. Rahat anlatıyor olmak, boş konuşmak demek değildir. Gereksiz konuşma, hata yapma ve dolayısıyla saygısızlığı da beraberinde getirir. Bazı özel kanallarda maçı sadece “izliyorum”.

Erkek spikerlerin çoğu maç anlatırken, aralara futbolcu ile ilgili bilgiler de ekliyor. Siz de böyle bilgiler veriyor musunuz dinleyicinize?
Eğer futbolcuyla ilgili bilgi verilecekse uygun bir zaman seçilmeli. Pozisyon heyecanlı bir şekilde devam ederken bırakın sevdiği yemeği, futbolla ilgili özellikleri bile anlatılmaz.

Bugüne kadar size gelen en garip ya da en komik eleştiri neydi?
Eleştiri değil de “neden spor spikerliği” ya da “neden spor” dediklerinde garipsiyorum. “Neden doktorluk” ya da “neden avukatlık” diye soranı hiç görmedim.

Maç anlatırken kullandığınız size özel kelimeler var mı?
Belki daha sonra gelişebilir ama şimdi çok özenle seçiyorum kullandığım kelimeleri.

Hiç kendinizi kaptırıp ağzınızdan kaçırdığınız bir cümle oldu mu?
Öyle kötü bir kelime ya da cümle yok, ama bazen cümleye başladığımda sonunu ben de bilmiyorum. Merakla bekliyorum finalde ne söyleyeceğim diye.

Bazen futbolcuların adını hatırlayamıyorum

Hedefiniz nedir?

Öncelikle işimi en iyi şekilde yapmak. Daha ileride eşimin teknik direktörlüğünü yaptığı bir takımın başkanı olmak isterim. Başarısız olursa işine son veririm. Şaka bir yana Türkiye’de teknik direktörlere ve bazıları hariç futbolculara haksızlık edildiğini düşünüyorum. Türkiye’ye gelen bazı stratejik isimlerin Türk futboluna ivme kazandırdığını inkâr etmek imkansız. Ama gelen her yabancının da aynı etkiyi göstermesini beklemek biraz saflık olur.

En çok hangi maçı anlatmak isterdiniz?
Eşimin Kocaelispor’da futbolcuyken Beşiktaş ile oynadığı Türkiye kupası finalini anlatmak istemiştim. Kupayı kazanmışlardı. Bundan sonra ise Türk Milli takımı ya da Türkiye’den bir takımın finalini oynadığı bir uluslararası karşılaşmayı anlatmak isterim.

Önümüzdeki Avrupa Şampiyonası’nda oynanacak Türkiye maçlarını sizce kim anlatmalı?
TRT spikerleri. Öyle bir çalışma ve hazırlık var zaten.

En sevmediğiniz spiker klişeleri nedir?
Tek bir klişe var: “Neden olmasın.” Aciz, çaresiz ve kendine güvensiz bir ifade.
n Maç sırasında futbolculardan adını hatırlayamadığınız oluyor mu?
Oluyor. 3-5 dakika sonra böyle bir sorun kalmıyor. Saç stilleri, boyları, koşu stilleri çok belirleyici oluyor. Ben ilk önce saçlarına bakıyorum. Çok sık değiştirmeseler çok memnun olurum.

Maç anlatırken verdiğiniz tepkilerden hiç sevmediğiniz var mı?
Sevmediğim şeyleri yapmam. O an için hoşlanmadığım bir şey söylediysem bile tekrarlamam. Bazen bir kelime takılır dilinize farkında olmadan tekrarlarsınız. Böyle durumlarda derin bir nefes alıp zihnimi tazelemeye çalışırım.


Programda tanışıp evlendiler
TRT’ye geçmeden önce yaptığı programların birine eşini de şans eseri davet etmiş Semahat Arslaner. O zamanlar Ahmet Arslaner Zeytinburnuspor’daymış. Program sonrasında gelişen olayları şöyle anlatıyor Semahat Hanım: “O yıl Galatasaray şampiyon oluyordu, Zeytinburnu’da düşüyordu ligden. İki takımdan da sporcu çağırdım. Okan Buruk ve Ahmet geldi. Programdan üç ay sonra Ahmet aradı ”Bir yemek yiyelim mi“ diye. Ben istemedim. Ama sonrasında ısrarına dayanamayıp ”Karşıda büfe var, sandviç yiyebiliriz“ dedim. Klasik bir futbolcu değil Ahmet. Ben kesinlikle olmaz, arkadaşlık dahi yapmam diyordum. Siz futbolu işiniz olarak görüyorsanız, o gözle bakmamanız gerekiyor. Ama Ahmet, çok mantıklı, efendi bir insan. Onun güzel hareketleri sonucunda da 6 ay sonra evlendik.” 10 yıllık evli olan çift, evliliklerinin 8 yılını işleri nedeniyle ayrı geçirmek zorunda kalmış. Şimdi ise Ahmet Arslaner’in teknik direktörlük eğitimi nedeniyle yine ayrılar.

Destan Harmancı/ Vatan
Yayın Tarihi : 28 Mayıs 2008 Çarşamba 13:52:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?