7
Haziran
2025
Cumartesi
TURİZM

ASYA'NIN EN BATISINI GÖREN SERTİFİKAYI ALIR

Baba Burnu'ndaki Babakale köyü, 'burun' farkıyla Anadolu'nun ve haliyle Asya'nın en batı ucunda bulunuyor. Dağlardan, tepelerden, yemyeşil ağaçların arasından döne kıvrıla inen yol, bir maviliğe açılıyor.

Ülke üzerinde at oynatacağınız, araba süreceğiniz en batı uçtasınız işte, ötesi Ege Denizi, tam karşıda Midilli adası, köyden çok adaya yakın duran sefineler, küçük; ama cesur balıkçı tekneleri...

En batıya doğru ilerlemek, bildiğiniz asfalt yolda değil de, harita üzerinde yolculuk yapanlar için anlamlıdır. Bu bir seyahat tarzıdır; yolcu, bir yönden diğer yöne giderken kocaman bir Türkiye haritası üzerinde hayal eder kendini, Antalya yolu aşağıya doğru kayıyormuş hissi verir mesela, ya da en kuzeydeki Sinop Burnu'na zor zahmet tırmanılır. Böyle bir durumda en batıdaki Baba Burnu kolay lokmadır, yolun sonunda mutedil bir Ege havası, zeytinden ve balıktan başkaca şeyi olmayan bir sahil köyü vardır nihayet...

Şimdi biri çıkıp derse ki, "İyi hoş söylersin de biz, bilmeden vardık Babakale'ye, Asos'ta, Behramkale'de gezip tozarken sahilde bir köye indik. Öyle senin dediğin gibi haritada gidiyormuş gibi de hissetmedik." Olsun, ne fark eder ki! Şaşkın ördek gibi çıkmış olsanız da Baba Burnu'na karnınız acıkmayacak mı? Gözünüze iki balık restoranı kestirdiniz; ama hangisi daha iyi? Asma altında çay içenlere soracaksınız, sonra onların önerdiği restorana girip nefis bir yemek yiyeceksiniz ve hesaptan önce elinize bir kâğıt tutuşturacaklar. Üzerinde nerede olduğunuzu gösteren bir haritanın da yer aldığı kağıtta şu satırlar yer alacak: "Bu sertifika Babakale'yi ziyaret ettiği için verilmiştir. Kendisi gelişiyle bizi onurlandırdı, sevgi getirdi. Burası Asya'nın ve Türkiye'nin en batı noktasıdır..." İşte budur, yüreğinizin götürdüğü yere giderken kendinizi bu köyde bulmuş olsanız bile elinize belgenizi alır ve tuhaf bir gurura kapılırsınız, "Vay be, demek ben şimdi, güzel yurdumun, o eşsiz Anadolu'nun en batı ucunda duruyorum ha!"

Babakale nasıl bir köy? Zeytin ve balık köyü olduğunu söyledik. Denize açılıp, kalamar, mercan, lüfer ve barbunla geri dönen köylünün başkaca bir geçim kaynağı yok. 150 hane içinde keçisi, koyunu olan beş altı hane var, arazi düz olmadığından tarla tapan bilen de yok.

Köyü ziyaret etmeyi düşünenler iyi balık ve iyi zeytinyağı yiyeceklerini anlamış bulunuyor, peki nerelerde gezinecek, ne görecekler? İlk sırada kale var. Denizin hemen kıyısında, restore edilip 'yepyeni' yapılmış kale, göz alabildiğine deniz manzarası ve köye tepeden bakış imkânı sunuyor. İlk kurulduğu günlerde içine kurulan evlerin yerinde papatyalar ve gelincikler bitmiş bugün. Kaleyi turlamaktan yorulanlar, Ege Denizi'ni gözleyen eski mezarlara bakıp tefekküre dalabilir. Sonrasında çarşı pazar sizi bekliyor diyemeyiz zira öyle görülecek bir çarşısı yok bu köyün. Amma, bıçakçı ustaları var. Babadan oğula devam eden mesleğin son iki temsilcisinden biri Mustafa Tosun, otuz yıldan bu yana sapı keçiboynuzundan, işli süslü, tamamen el ürünü Babakale bıçakları yapıyor. Günde iki bıçak koyuyor tezgâha, ikisi de o gün gidiyor. E, olsun o kadar, yedi yılda öğrenmiş bu mesleği, ekmeğini hep bir parça keçiboynuzu, bir parça çelikten kazanmış. Ustaya soruyoruz, "Kimler alıyor bıçağı, bura ahalisi mi?" "Yok." diyor usta, "Dışarıdan gelenler alıyor. El sanatı olduğu için kıymeti biliniyor."

 

Dışarıdan gelenlerin bir kısmı yalnızca bıçak almakla yetinmemiş, ev de almış. Mustafa Uran, köyün müdavimleri hakkında neler söylüyor bakalım: "Yerli turist özellikle de İstanbullu gelir buraya. Şu aşağıda görünen yer eski bir zeytinyağı fabrikasıydı, adam geldi ev yaptı. Bugün, 15- 20 hane İstanbulludur ve çoğu da vakti zamanında burayı keşfetmiş Mimar Sinan hocalarıdır."

Köyün en iyi balık restoranını işleten Mustafa Bey, köyü ziyaret edenlere sertifika veren kişi aynı zamanda. İstanbullu profesörlerden birinin icadı olan bu sertifikalardan birini köyü ziyaret etmediği halde Türkan Şoray'a da gönderen Duran, "Yönetmeni gelmişti buraya." diye izah ediyor durumu: "Çok sanatçılar gelir buraya. Çoğunluk Asos'u gezerken bizim köyün adını duyuyor. Sevilen bir köy burası, ismi etiketi var sağda solda..."

 

Nasıl gidilir?

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı Babakale'ye Ezine'den Gülpınar yolu ile ulaşılabilir. Çanakkale ve Ezine otogarından Ezine Birlik ve Gülpınar- Babakale otobüsleri kalkıyor. İstanbul-Ezine otobüsle 7 saat sürüyor. Asos ise köye 30 km uzakta.
 

Ülkü Özel Akagündüz - Zaman
Yayın Tarihi : 8 Mayıs 2009 Cuma 15:18:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?