İznik için tarihte 'Cennetin yeryüzündeki bahçesi' denmiş. Şehrin güzelliğine hayran kalan gezginler, 'buradan güzel bir yer daha varsa; o da olsa olsa cennettir' diyerek hayranlıklarını dile getirmiş.
Yamaçlarındaki yeşil, cennet yeşiline, etrafını çeviren gölün rengi de cennet mavisine benzetilmiş. İznik, aslında kendi başına bir açık hava müzesi. Bu müzenin eserleri ise camileri, hanları, hamamları, sayısız türbe, medrese ve imaretleri. Tarihî ve kültürel eserleriyle göz dolduran İznik, asıl ününü çinileriyle yapmış. Ama bugün tarihî kent, adını da aldığı İznik Gölü ile anılıyor. Bunun da haklı bir gerekçesi var tabii ki.. İznik Gölü, her türlü övgüyü hak eden bir güzelliğe sahip. Hafta sonu kaçamağı için birebir...
İznik için tarihte 'Cennetin yeryüzündeki bahçesi' denmiş. Şehrin güzelliğine hayran kalan gezginler, 'buradan güzel bir yer daha varsa; o da olsa olsa cennettir' diyerek hayranlıklarını dile getirmiş. Yamaçlarındaki yeşil, cennet yeşiline, etrafını çeviren gölün rengi de cennet mavisine benzetilmiş.
Gerek Hıristiyan dünyasında gerekse İslam âleminde İznik'le ilgili efsaneler o kadar çok ki; sizin dinlemeye, bizim anlatmaya gücümüz yetmez. Ama isterseniz birini sizlerle paylaşayım: İznik'in fethi için hem Araplar, hem Selçuklular hem de Osmanlılar oldukça uğraş verir. Çölleri aşarak İznik'e gelen İslam orduları şehri kuşatır ama teslim alamaz. Ordunun sancaktarı Abdülvahab adında bir yiğittir. At üzerinde tam bir cambaz gibi hareket eder; gücü ve kılıç sallamasıyla düşmana aman vermez. Yakışıklılığı ile tüm İznikli kızların çoktan diline düşmüştür. Abdülvahab'ın hayranları arasında İznik tekfurunun kızı da vardır. Uzaktan âşık olduğu gençten daha fazla ayrı kalmak istemeyen genç âşık, Abdülvahab'a bir mektup yollayarak, hücumun Lefke kasabasından yapılmasını ister ve kapıyı kendileri için açacağını söyler. Abdülvahab birkaç arkadaşıyla atına atlar ve Lefke kapısına hücum eder. Demir kapı gerçekten açılır, ancak bir ok Abdülvahab'ın göğsüne isabet eder. Bunu fırsat bilen düşman askerleri sancaktarın üstüne çullanır ve birkaç kılıç darbesiyle Abdülvahab'ın kellesini, gövdesinden ayırır. Abdülvahab buna aldırmaz bile bir elinde kılıç, bir elinde sancakla başsız gövdesine rağmen düşman saflarına daldığı söylenir. Bir ara arkadan birinin 'Abdülvahab başını al!' diye seslendiğini duyar. Geriye döner, başını alır ve kaleden var gücüyle çıkar. Soluğu bugün Abdülvahab Döşeği adı verilen İznik Gölü'ne hakim bir tepede alan kahraman asker, sancağını buraya diker. İslam orduları İznik'i fethedemez ama kendisinden birkaç yüzyıl sonra gelen Selçuklu askerlerine yol gösterir bu kahraman. Süleyman Şah da 1080'de kenti alarak, "Nicaia" ismini "İznik"e çevirir ve devletinin başkenti yapar. Kısa süreli bu hakimiyet Haçlı ordusunun İznik'i geri almasıyla sona erer. Ancak 1330'da İznik, tekrar Türk hakimiyetine geçer ve Osmanlı'nın başkenti olur. Bundan sonra da Osmanlı'daki önemini uzun bir süre yitirmez.
Şehir tarihte birçok düşman akınıyla yıkılmayan surlarla çevrilidir. Kentin en güzel görüntüsü ise Lefke Kapısı'ndan çıkıldıktan sonra biraz önce sözünü ettiğimiz Abdülvahap Efendi'nin türbesinin bulunduğu tepedir. Yeşil zeytin ağaçları, yeşil çinilerle kaplı minareler, camiler, evler ve yemyeşil göl ve tarihi ile dile gelen kent; İznik. Göğü kucaklayan kubbeleri, bulutlara ulaşmak istercesine yükselen minareleri, şehrin sınırlarını çizen surları ve kemerleri; bir tarih ya da sanat albümünün ilk sayfalardır sadece. Bu albümün içindekileri sayacak olursak, eserlerin en eskisinden başlamak daha doğru olur. Ayasofya Kilisesi (787 yılında "Yedinci Konsil"in toplandığı yerdir. Bilindiği gibi bu konsil ikonlara tapmayı serbest bırakmıştır.), bugün harabe olsa da tarihî önemini hiçbir zaman yitirmez. Bu kilisenin Orhan Bey tarafından camiye çevrildiğini, daha sonra bir yangın geçirdiğini ve Mimar Sinan tarafından onarıldığını da belirtmekte yarar var. Ayatirifon Kilisesi ve Yakup Çelebi Türbesi'nin yakınındaki Koimesis Kilisesi, yüzlerce yıl yan yana ayakta kalmanın mutluluğu içerisindedirler.
İznik'te Selçuklulardan kalma pek fazla bir eser olmasa da, bu açığı Osmanlı'nın kapattığını söylemeliyiz. Bu döneme ait eserlerin yoğun olarak görüldüğü kentin en eski camii İznik'te Hacı Özbek Camii'dir. Mimarisi kadar minaresiyle de göz dolduran Yeşil Cami (yapım yılı 1398) ise kentin en büyük camisi olmanın yanında minaresindeki İznik çinileriyle de göz kamaştırır. Yine caminin mihrabı ve iç süslemelerdeki güzelliği de dikkat çekicidir. Lefke Kapısı tarafındaki Nilüfer Hatun İmareti, bugün İznik Müzesi olarak kullanılıyor. Müze, şehrin tüm tarih ve sanat eserlerini bünyesinde barındıramasa da; Eros ve tanrıça kabartmaları ile süslü Roma lahdi ve çini örnekleri, yazma Kur'an'larıyla görmeye değer müzelerden biridir. İznik beylerinden İsmail Bey tarafından 15. yüzyılda yaptırılan ve kubbe mimarisiyle ünlenen İsmail Bey Hamamı, Türk hamamlarının en iyi örneklerinden biridir. Bir zamanların ünlü simalarını yetiştiren Süleyman Paşa Medresesi ise kente gelenlerin uğramadan geçemedikleri tarihe meydan okuyan bir eser olarak göze çarpar.
İznik, aslında kendi başına bir açık hava müzesidir. Bu müzenin eserleri ise camileri, hanları, hamamları, sayısız türbe, medrese ve imaretleridir. Tarihî ve kültürel eserleriyle göz dolduran İznik, asıl ününü çinileriyle yapmış. İznik çinilerinin en gözde olduğu dönem olan 16. yüzyılı bugün İznikliler özlüyor, özlemekle kalmayıp; 18. yüzyıldan itibaren kapanan çini atölyelerini tekrar canlandırmak için çaba gösteriyor. İznik Çini-Seramik Araştırma Merkezi verdiği eğitimle çini sanatını yaşatmaya çalışıyor.
Bir zamanlar çini atölyeleriyle geçimini sağlayan İznik'te bugün en önemli geçim kaynakları zeytin, sebze ve meyve. Zeytinlikleri, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyve bahçeleriyle küçük ama önemli bir kent olan İznik'te, İznik Gölü'nün kıyısında bulunan yerleşim yerleri de özellikle yurtdışında yaşayan Türklerin tercih ettiği mekânlar arasında yer alıyor.
***
ULAŞIM: Çinileri, gölü, zeytini ile meşhur İznik'e gitmek çok kolay. Eskihisar'dan feribotla önce Yalova'ya, sonra da İznik'e gidebilirsiniz. Feribot yolculuğu 40 dakika sürüyor. Yenikapı'dan İDO'nun feribotları da hem hızlı hem de rahat seyahat etmek isteyenler için ikinci bir seçenek. İstanbul'dan çıktıktan yaklaşık 1,5 saat sonra İznik'tesiniz.
KONAKLAMA: İznik'te birkaç otel ve pansiyonun dışında pek fazla otel alternatifiniz yok, ancak konaklama için pek çok sebebiniz var. Biraz uğraşırsanız göl etrafında villa ve kiralık ev bulabilirsiniz.
YEMEK: İznik'e gidip de balık yemeden dönmek olmaz. Yayın ya da sazan balığını tercih edebilirsiniz. Sazanın yöresel pişirme şekli var. Özel bir ızgara yöntemiyle pişiriliyor. Yayını ise tavada, güveçte ya da şiş olarak deneyebilirsiniz.