25
Mayıs
2024
Cumartesi
TURİZM

Kars’ı görmenin tam zamanı

Kars’ı görmenin tam zamanı

Kars 1878 harbinden 1918 yılına kadar Rus işgalinde kalmış


Ruslar bu dönemde Kars Kalesi’nin gölgesindeki şehri baştan planlamışlar. Birbirlerini dikey kesen iki kenarında ağaçların dizili olduğu geniş caddelerin kenarlarına görkemli binalar inşa etmişler. Cadde ile binalar arasına da geniş, rahat kaldırımlar yapmışlar.

Eski Kars yürüyerek gezilmesi çok keyifli bir yer. Kaleye çıkarak başlayacak bir gezintiye, kalenin gölgesindeki Havariler Kilisesi ve altından köpürerek bir çay akan tarihi taş köprüyü hayranlıkla seyrettikten sonra, kendinizi rasgele eski Rus evleri ile bezenmiş caddelere bırakıyorsunuz. Ruslardan kalma binaların çoğu devlet dairesi olarak kullanılıyor. Defterdarlık binası bunların en görkemlisi, karşısındaki eski bir binanın kapısındaki “Azerbaycan Respublikasının Qars şehrine konsüllüğüdür” tabelası bina ile adeta bütünleşmiş


Şehrin butik oteli Kar’s da eski bir Rus evinin içine yerleşmiş. Sekiz odalı otel çok şık; odalar rahat, belli ki özenli bir iç mimarın eli değmiş. Sokağın karşısındaki konservatuvar binası da Ruslardan kalma, üst kattaki pencerede flüt çalan bir talebenin silüeti gözümüze çarpıyor. Kars bu haliyle çok hoşumuza gidiyor. Ama ne yazık ki şehrin yeni bölümü Ruslardan kalma mahallelere bir göz atmaya tenezzül etmemiş kimseler tarafından inşa edilmiş zevksiz binalar ile dolu. Sokaklar da nedense dar ve çoğu kaldırımsız denecek kadar dar kaldırımlara sahip.

Kaz yemek Şart

Kars’taki ilk gecemizde otelin hemen yanındaki KAMER (Kadın Dayanışma Merkezi) Mutfak ve Cafe’de ustalıkla hazırlanmış ev yemeklerinin arasından mercimek ve erişte ile yapılan kesme aşı ile yöresel mantı hıngel ile damaklarımızı şenlendirdik. Kars’ın en ünlü yemeği şüphesiz ki kaz. Kazların 60 yaşına kadar yaşadıklarını biliyor muydunuz? Gerçi Kars’ta buna izin vermiyorlar, kazları orta yaşlarına bile gelmeden yiyorlar. Birkaç hafta kar yedirilen kaz kesildikten sonra soğukta kurutuluyor. Bu şekilde uzun süre saklanabiliyor. Yenilmesine karar verildiğinde haşlandıktan sonra üzerine bulgur pilavı yayılmış bir tepsiye konup fırında pişiriliyor. Yağlı, tadı tavuk budu ile ördek arasında gidip gelen lezzetli bir et. Kars Kaz Evi ile Ocakbaşı Restoran Kars kazı ile ünlü “lezzet durakları”.

Kars’a kadar gelmişken kaz yemek ne kadar şart ise, Ani Harabeleri ile Çıldır Gölü’nü görmek de o kadar önemli. Ani, Kars’ın bir saat doğusunda ülkemizi Ermenistan’dan ayıran Arpaçay’ın kanyonunun hemen kenarında yükselen bin yıllık bir şehir. Aslında çok daha eski de, zarif taş işçiliği ve renkli freskleri ile dikkat çeken Tigran Honents kilisesi ile kubbesi çökmüş olmasına rağmen görkeminden hiçbir şey kaybetmemiş olan katedrali bin yıl öncesinin eserleri. Vahşi tabiatın içinde yükselen anıtsal harabeleri ile Ani sürreal bir tecrübe oluyor.

Kars’ın bir saat kadar kuzeydoğusundaki Çıldır Gölü’ne gelince, bu göl Doğu Anadolu’nun Van gölünden sonra ikinci büyük gölü. Kış aylarında tamamen donuyor. Rüzgarın savurduğu kar taneleri yüzünüze çarparken önünüzde uzanan uçsuz bucaksız dümdüz beyazlığa baktığınızda buraya Çıldır adının verilmiş olduğuna şaşmıyorsunuz. Mataramızdaki viskiyi yudumlayarak kendimizi sıcak tutmaya çalışırken, balıkçılar buzun üzerine açtıkları deliklere saldıkları ağlarla balık avlıyorlar. Avladıkları Sarıbalık diye kaba pullu, bir metreye yaklaşan boyuyla oldukça havalı bir balık. Sert kabuğunun altındaki eti çok yumuşak ve lezzetli, benim gibi pek balık sevmeyen biri bile keyifle yiyor. Zaten yemeyip ne yapacaksınız ki, Çıldır gölü kenarında kışın pek seçeneğiniz olmuyor.

Çıldır Gölü’nde kışın mutlaka yapılması gereken bir şey de atların çektiği kızaklarla donmuş gölün üzerinde dolaşmak. Bizim kızakçımız çok esprili biriydi, yola çıktıktan bir süre sonra “Abi, sen sürmek ister misin?” diye sordu. Daha cevap vermeme fırsat kalmadan dizginleri elime sıkıştırıp kızaktan atlayıverdi. Kızakçı buzun üzerinde yoluna devam eden kızağımızın arkasında giderek bizden uzaklaşırken, gördüğüm kadarıyla kızağı kullanmaya çalıştım. Aslında itiraf etmeliyim ki çok zevkli bir sürüştü. Tek şikayetim arkamda oturan sevgili eşim Lale ile arkadaşımız Ayşe’nin kızakçının yaptığı gibi arada bir atları kamçıladığımda “Hayvanlara niye vuruyorsun ya” diyerek kafama vurmalarıydı.


 

Vatan
Yayın Tarihi : 23 Mart 2009 Pazartesi 00:52:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?