3
Mayıs
2024
Cuma
ADANA

Türkiye'nin IMF kredisine ihtiyacı yok

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, Türkiye'nin küresel krize rağmen çok sağlam bir ekonomiye sahip olduğunu, bu nedenle IMF'den kredi almasına gerek olmadığını söyledi.

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, yaptığı açıklamada, bankacılık ve reel sektör temsilcileriyle birlikte rapor hazırlayarak hükümete sunmaya hazırlandıklarını ifade etti. Yalçıntaş, raporun henüz bitmediğini, ancak bir taslağının oluştuğunu belirterek, "Dünyada çok ciddi ve önemli bir kriz var. Türkiye şu anki ekonomik yapısıyla hakikaten son 5-6 senede attığı adımlarla kendi ekonomisini ve özellikle kendi bankacılık sistemini son derece sağlam temeller üzerine oturttu. Fakat bu demek değildir ki bu gelen kriz dolayısıyla bizim hiçbir şey yapmamamız lazım. Biz sağlamız, güçlüyüz ama elbette gerekli önlemleri de alacağız.

Bu gerekli önlemlerin başındaki ilk ve en önemli madde bizim üreten sektöre, hizmet ve mal üreten sektöre genel tabirle reel sektöre kredi akışının, nakit akışının ve finansman akışının kesilmemesidir. Bu çok önemlidir. Çünkü dünyada şu anda belli bir finansman krizi var. Bu finansman krizinin Türk reel sektörüne yansımasını bizim engellememiz lazım. Bunu engelleyecek olan da Türk bankacılık sektörünün güçlü yapısıdır. Dolayısıyla Türk bankacılık sektörünün reel sektöre, diğer sektörlere olan desteğinin kesintisiz bir şekilde devam edebilmesi ve krizin derinleşmesi halinde Türk bankacılık sektörünün bu sağlam yapısını devam ettirebilmesi için alınması gereken tedbirler konusunda hükümetin yapması ve de Merkez Bankası'nın yapması gerekenler konusunda bir rapor hazırlanıyor şu anda. Pazartesi açıklanması düşüncesi var" diye konuştu.

''Son 6 senedir Türk ekonomisinin elde ettiği büyük başarının arkasında; birincisi siyasi istikrar, ikincisi popülizmden uzak ekonomi yönetimi, üçüncüsü ise İMF ve AB çıpaları var'' ifadelerini kullanan Yalçıntaş, şöyle devam etti: "Çünkü bu iki çıpa yurt dışındaki finansörlerin ve siyasi çevrelerin Türkiye'ye duyduğu güveni tazelemiştir. Bugünkü durum itibariyle Türkiye'nin İMF'den herhangi bir kredi almasına ihtiyaç yoktur. Biz bir İzlanda veya Ukrayna'nın durumunda değiliz. Ama dünya finans piyasalarında Türkiye'ye olan güvenin artarak devam edebilmesi için bir stand-by anlaşmasına ihtiyacımız yok, ama bu bir izlemek anlaşması olabilir, ihtiyati bir stand-by anlaşması olabilir. Burada bizim konuştuğumuz şey Türkiye'nin sağlam
olduğunun, Türkiye'nin güvenilir olduğunun üçüncü kurullar tarafından izlenip düzenli rapor edilebilmesidir. Konu budur. Yoksa Türkiye'nin herhangi bir kredi ihtiyacı yok. Ama bu rapor izlenebilirlik ve de üçüncü kurullar tarafından Türkiye'nin sağlamlığının tescil edilmesi açısından Türkiye'ye duyulan uluslararası güvenin devamı açısından İMF ile yapılacak herhangi bir izleme ve ihtiyati bir stand-by anlaşmasının doğru olacağını düşünüyoruz."
Yalçıntaş Türk bankacılık sektörünün sağlam ve ayakta olduğunu, sektörün bu olası krizden etkilenmemek ve bu sağlam durumunu devam ettirebilmek için kendi tedbirlerini kendiliğinden aldığını vurguladı. Yalçıntaş, "Ama bu tedbirlerin hiçbir zaman diğer sektörlere zarar vermemesi lazım. Dolayısıyla bankacılık sektörünün sağlam durumunu devam ettirebilmesi ve rahatlıkla reel sektöre veya diğer sektörlere kredi açmaya, onları desteklemeye devam edebilmesi için Merkez Bankası'nın da hükümetin de bankaları
sağlam tutması lazım. Bankaların arkasında durması lazım. Dolayısıyla bu bir zincirdir. Yani hükümetten Merkez Bankası'ndan bankalara, bankalardan reel sektöre inecek olan bir zincir. Bu zincirin herhangi bir tarafının kopmaması lazım. İşte bu zincirin herhangi bir tarafının kopmaması için de rapor hazırlıyoruz" dedi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın "Krizdeyim diyen işletmelerin işçi çıkarmasını engellemek için primlerin yarısını ödeyebiliriz" açıklamasının çok olumlu bir gelişme olduğunun altını çizen Yalçıntaş, şunları kaydetti: "Bu tip açıklamaların hizmet ve mal üreten insanlar üstünde son derece olumlu etkileri vardır. Çünkü Türkiye'nin bu krizden rahat çıkmasının, fazla yara almadan çıkmasının en önemli şartı, en önemli paradigması Türkiye'deki üretimin kesilmemesidir.

Türkiye ürettiği sürece Türkiye ayakları üstünde durur ve Türkiye'nin üretmesine de özellikle küçük ve orta boy işletmelerin üretmesine de destek verecek olan işte bu yönde açıklamalar ve tedbirlerdir. 2009 bütçesinde mutlaka gerekli ayarlamaların yapılması lazım. 2009 bütçesi hazırlandığı zaman bu kriz henüz ufukta görünmüyordu. Dolayısıyla 2009 bütçesi normal bir bütçe şeklinde hazırlandı. Bu bakımdan Maliye'nin, Hazine'nin bürokratları son derece haklıydılar. Ama bugün kapımızda bir kriz var. Dolayısıyla biz 2009'u sanki dünyada bir kriz yokmuş gibi geçiremeyiz. O halde 2009 bütçesinin yeniden revize edilmesi lazım ve 2009 bütçesi yeniden revize edilirken harcama kalemlerinin de ona göre ayarlanması lazım. Dolayısıyla 2009 bütçesinde ağırlık oluşturması gereken kalemler reel sektöre, üreten insanlara özellikle küçük ve orta boy işletmelere verilecek destekler olmalıdır.

Dünyaya bakın; bugün Amerikan hükümetinin ne kadar milyarlarca dolar döktüğünü görüyoruz. Avrupa'ya bakın; tüm AB üyesi ülkelerin tüm AB'nin merkez bankalarının kendi üretim sektörlerinde nasıl milyarca euro döktüğünü görüyoruz. Çünkü onlar tam krizin göbeğindeler. Bizler krizin şu anda içinde değiliz. Kriz bizleri vurmadı. Ama bizim tedbir almamız lazım. İşte bu tedbirlerin bir tanesi de hükümetin reel sektöre, üreten insanlara, küçük ve orta boy işletmelere aktaracağı kaynaklardır. Bu kaynakların da aktarılması son derece doğrudur, yerindedir, şarttır."

AK Parti'nin 2007'de bir seçim ekonomisi yapmadığını, yerel seçimlerde de bir seçim ekonomisi yapmayacağını anlatan Yalçıntaş, "Bir evvelki seçimde de hükümetin çok ciddi bir seçim ekonomisi uyguladığını görmedim. Dolayısıyla 2009'da da çok aşırı bir seçim ekonomisi uygulayacağını ve popülist politikalar uygulanacağını zannetmiyorum. Sayın Bakanımız Kemal Unakıtan da bu konuda zaten oldukça dik durmaktadır. Ben inanıyorum ki Türkiye bu seçimi normal bir şekilde geçirecek" şeklinde konuştu.

Türkiye'de ekonominin ayakta kalabilmesi için belirsizlik ortamının ve kavga ortamının olmaması gerektiğine işaret eden Yalçıntaş, şunları söyledi: "Türkiye'de olduğu gibi tüm dünyada böyledir ama Türkiye'de çok daha fazladır. Siyaset ile ekonomi arasında bire bir ilişki vardır. Eğer herhangi bir ülkede veya Türkiye'de işler bozulursa, siyasiler ortamı gererlerse belirsizlik ortaya çıkarırlarsa o zaman ekonomi rayından çıkar. Bugün dünya hakikaten zor bir dönemeçten geçiyor ekonomik anlamda. Öyle bir krizden geçiyoruz ki krizin neresinde olduğumuzu daha hiç kimse bilmiyor. Dolayısıyla bu hassas dönemde Türkiye bir seçime gidiyor, bu seçimde hepimize düşen başta siyasilere toplum önderlerine, bizlere ve de halkımıza düşen Türkiye'yi germemektir, Türkiye'yi kaosa sokmamaktır, Türkiye'yi kutuplaşmaya sokmamaktır. Bu ortamda seçim dolayısıyla hangi siyasi hangi sivil toplum önderi Türkiye'yi gerginliğe, siyasi kavgaya, belirsizliğe, kutuplaşmaya sokarsa Türkiye'ye en büyük kötülüğü o yapar. Bakın bugün IMF'nin önünde kuyruğa girmiş ülkelerin bir tanesi İzlanda'dır. Sebebi bankacılık sisteminin bozuk olması, ikinci kuyruğa girmiş olan ülke Ukrayna'dır.

Bugün bu Ukrayna'nın alt yapısı olan, bu kadar zenginliği olan bir ülkenin bu hale düşmesinin tek sebebi siyasilerinin kavga etmeleri, ülkeyi bölmeleri, gerginliğe sokmaları ve Ukrayna ekonomisini çökertmeleridir. Dolayısıyla bugün İTO Başkanı olarak çağrı yapıyorum. Sakın ha hiç kimse Türkiye'yi gerginliğe, belirsizliğe, kavgaya sokmasın, seçim demokratiktir. Herkes çıksın. Planını, programını söylesin. Halkımız doğruyu bulacaktır. Oyunu atacaktır. Bu seçimleri de biz kazasız ve belasız şekilde atlatacağızdır."

iha
Yayın Tarihi : 9 Kasım 2008 Pazar 11:05:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?