24
Nisan
2024
Çarşamba
MERKEZ - ADANA
Belediye Sayfaları
Nufus
2.006.650
Yüz Ölçümü
14.030
İlçe Sayısı
16
Vali
Nufus
0
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
1
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Merkez Sözlü Tarih

 

GÜLEK BOĞAZI'NDAKİ EJDERHA İLE KRAL KIZININ EFSANESİ

Toros Dağlan'nda bulunan Gülek Geçidi'nde, bir kızla ejderhaya benzetilen

şekillerle ilgili olarak şu efsane anlatılır:

Çok eski çağlarda Toros Dağları'nın tepesinde bir kral kızı yaşarmış.

Dağların çevresi çok sık bir ormanla çevrili olduğu için buralarda dolaşmak

tehlikeliymiş. Çünkü ormanda büyük bir ejderhanın yaşadığı söylenirmiş. Kral

da kızma sık sık çevreyi tek başına dolaşmamasını söylermiş. Günlerden bir gün, kızın canı çok sıkılmış ve ormanda dolaşmaya karar

vermiş. Bir süre gezdikten sonra dik ve sarp bir kayalığın üzerine oturarak

Gülek Boğazı'nı seyretmeye başlamış. Birden büyük bir gürültü duymuş. Aşağı

baktığında kayalıklardan ejderhanın geldiğini görmüş. Ne yapacağını

şaşırmış. Kurtulamayacağını anlayınca: "Allah'ım, beni ejderhaya yem

yapacağına burada taş yap daha iyi." diyerek Tanrıya dua etmiş. Kızın

duasını kabul eden Tanrı hem kızı hem ejderhayı orada taşa çevirmiş.

KAYNAK:Yrd.Doç.D r. Refıye Şenesen

Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Öğretim Görevlisi.

 

TAŞKÖPRÜ'NÜN KURULUŞ EFSANESİ

Adana'da, Seyhan Nehri üzerinde bulunan tarihi Taşköprü'nün kurulması ile

ilgili olarak birçok söylenti vardır. Bunlardan bir tanesi de şöyledir:

Adana'da bir padişah yaşarmış. Padişahın kızı bir yılanın ölümüne sebep

olmuş. Bu yılanın eşi, kızı öldürmek için peşine düşmüş. Padişah bunun

farkına varmış. Kızını tanıdığı birisinin evine saklamış. Evden çıkması

yasak olan kız, bir gün dayanamayarak bahçeye çıkmış ve elma toplamaya

başlamış. Bunu gören yılan, kızı sokarak öldürmüş. Padişah da kızının

anısına Taşköprü'yü yaptırmış. Halk bugün bile padişahın, yıkıldığında

yeniden yaptırılabilsin diye köprünün altına para ve altın koyduğuna inanır

 

KAYNAK:Yrd. Doç. Dr. Refiye Şenesen

Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. TDE Bölümü.

 

ULUCAMİ EFSANESİ

Adana'nın tarihi camilerinden Ulucami, Ramazanoğulları tarafından

yaptırılmıştır. Caminin yapımı ile ilgili olarak şöyle bir efsane anlatılır:

Ramazanoğlu'na bir gece düşünde, cami yaptırmasını söylerler. O da bu günkü

Ulucami'yi yaptırmaya karar verir. Caminin temeli atılır. Bir gece yine düş

görür. Kendisinden çocuğunun kanını caminin temeline akıtması istenir.

Ramazanoğlu'nun bir tek erkek çocuğu vardır ama, "Allah bir tane daha

verir." Diyerek O'nu kurban etmeye karar verir. Temeli atan ustalara:

"Çocuğumun kanını temele akıtın ama ben görmeyeyim. Kanlı gömleğini getirin

yeter" der. Ustalar "Bey'in bir tane çocuğu var o da kesilmez" diyerek,

yoldan geçen garip, bir çocuğu keserler. Kanlı gömleğini Bey'e götürürler.

Aradan zaman geçer. Bey, çocuğunun ölmediğini anlar. Temel atan ustaları

çağırır ve hangi çocuğun kanını akıttıklarını sorar. Oradan geçen garip bir

çocuğun kesildiğini öğrenince ustalara kızar.

GÜLEK BOĞAZI’NDAKİ EJDERHA İLE KRAL KIZININ EFSANESİ

Toros Dağları’nda bulunan Gülek Geçidi’nde, bir kızla ejderhaya benzetilen şekillerle ilgili olarak şu efsane anlatılır:
Çok eski çağlarda Toros Dağları’nın tepesinde bir kral kızı yaşarmış. Dağların çevresi çok sık bir ormanla çevrili olduğu için buralarda dolaşmak tehlikeliymiş. Çünkü ormanda büyük bir ejderhanın yaşadığı söylenirmiş. Kral da kızına sık sık çevreyi tek başına dolaşmamasını söyletmiş.
Günlerden bir gün, kızın canı çok sıkılmış ve ormanda dolaşmaya karar vermiş. Bir süre gezdikten sonra dik ve sarp bir kayalığın üzerine oturarak Gülek Boğazı’nı seyretmeye başlamış. Birden büyük bir gürültü duymuş. Aşağı baktığında kayalıklardan ejderhanın geldiğini görmüş. Ne yapacağını şaşırmış. Kurtulamayacağını anlayınca: "Allah’ım, beni ejderhaya yem yapacağına burada taş yap daha iyi." diyerek Tanrıya dua etmiş. Kızın duasını kabul eden Tanrı hem kızı hem ejderhayı orada taşa çevirmiş (K3).
LOKMAN HEKİM EFSANESİ
Adana ve çevresinde yüzyıllardır yaygın olarak Lokman Hekim efsaneleri anlatılmaktadır. Bunlardan bir tanesi şöyledir:

Lokman Hekim, inanışa göre bütün hekimlerin piri, üstadıdır. Her çiçeğin, her otun özelliklerini tanıyan Lokman, ilaç yapar, derilere deva bulunmuş. Bütün dünyayı dolaşmış. Çukurova’ya gelince ovanın bereket ve güzelliğine hayran olarak Misis’e yerleşmiş. Çevredeki bütün hastaları iyileştirmiş. Anık hastalığın ne olduğunu unutan Çukurovalılar, ölümsüz hayatın peşine düşmüşler. Kendileri için ölümsüzlük ilacını yapmasını istemişler.

Lokman Hekim Çukurova’yı adım adım dolaşmış, bütün bitkileri incelemiş. Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuyakalmış. Bir ara bir ses duymuş:

"Ey Lokman, anık araman bitsin, ben ölümsüz hayatın devasıyım. Bundan böyle insanlara ve hayvanlara ölüm yok".

Lokman Hekim, sesin geldiği bitkiye doğru yürüyüp koparmış. Bu arada Tanrı Cebrail’e: "Yetiş Cebrail, Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hali ne olur?" demiş.

Bunun üzerine Cebrail, pir-i fani kılığında Misis Havraniye tarafına bir gelmiş. Misis Köprüsü’nün üstünde Lokman Hekimle karşılaşmış. Cebrail: "Selamü-naleyküm" dedikten sonra. Lokman’ın elindeki kitaba bakmak istemiş. Kitabı alıp coşkuyla akan Ceyhan Nehri’ne atmış. Kitabın ardından Lokman da suya atlamış ama bulamamış. Yaz gelip sular çekilince, ırmak boyunda aramaya devam etmiş. Sonunda kitabın sadece bir yaprağını, arpa tarlasında bulmuş. Bugünkü tıp biliminin, o günkü yapraktan geliştiğine inanılır. Yörede hâlâ, efsanenin izlerine rastlanılmaktadır. Kitabın bulunduğu arpa tarlasının toprağı kutsal sayılır. Çocukların karınları ağrıdığında bu toprağı ısıtıp beze sararak çocuğun karnına koyarlar (K7, K8, K9, K10).

Yayın Tarihi : 4 Şubat 2008 Pazartesi 10:55:45

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?