1
Mayıs
2024
Çarşamba
KAHRAMAN MARAŞ

Kazılarda tanrıça figürü bulundu

Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Merih Erek, Direkli Mağarası'nda devam eden kazılarda 16 bin yıllık olduğu düşünülen Ana Tanrıça figürüne ulaştıklarını belirterek, "Bulduğumuz bu figür, Anadolu'daki tanrıça kültürünün 14 ila 16 bin yıl geriye gitmesine sebep oldu" dedi.

Kahramanmaraş'a 72 kilometre uzaklıktaki Döngel köyü içerisindeki Direkli Mağarası'nda yapılan arkeolojik kazılar devam ediyor. Yrd. Doç. Dr. Cevdet Merih Erek kontrolündeki kazılarda, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi ve Gazi Üniversitesinden gelen 17 öğrenci araştırmalarda bulunuyor.

2007 yılında başlayan kazılarda bu güne kadar 7. arkeolojik seviyeye kadar ulaşılırken, bu yıl yapılan araştırmalarda çok önemli bir bulguya ulaşıldı. 15 gündür devam eden kazılarda, pişmiş topraktan yapılmış 16 bin yıllık olduğu öne sürülen ceviz büyüklüğünde Ana Tanrıça figürü bulundu. Bu bulguyla birlikte Anadolu'da Neolitik çağda var olduğu düşünülen Tanrı inanışı, 3. Epipaleolitik döneme kadar ulaştı.

Kazıları yürüten Yrd. Doç. Dr. Erek, Kahramanmaraş'ın insanın kültürel göz yolu üzerindeki önemli bir merkez olduğunu belirterek, "Direkli Mağarası kazıları Türkiye'deki 3. Epipaleolitik dönemle, çağla ilgili olan bir kazıdır. Önemi şuradan kaynaklanıyor; Direkli Mağarası'nın kültürel dolgusu, bu güne kadar yaptığımız
kazılarla elde ettiğimiz kültürel dolgusu, içerisindeki Epipaleolitik dediğimiz bir dönemi ifade etmesi nedeniyledir. Ve buda Yakın Doğu'dan yani, Doğu Akdeniz koridorundan itibaren insanın kültürel göç yolu üzerindeki önemli bir merkez olmasından kaynaklanmakta. Epipaleolitik kültür dönemleri Anadolu'da mağara içi buluntusu olarak son derece azdır. Direkli Mağarası kazısı yapılan bu dönemin önemli bir bilgi kaynağı olarak kaydedilmelidir. Ve kazılarımızda bu güne kadar toplam 7 barkeolojik seviyeye kadar kazabildik. Her sene birer aylık bir çalışma
süresi izlemekteyiz. Bununla birlikte, mağaranın bu seneki kazılarıyla ilgili 2009 sezonu kazılarında çok önemli bir bulguya rastladık. Bu güne kadar Anadolu Neolitiğinde tanınan, bilinen, Ana Tanrıça kültürünün daha eskisi olan Epipaleolitik kültürler içerisinde bir figürüne rastladık. Bu figürde, Ana Tanrıça kültürünün yaklaşık 14 ila 16 bin yıl daha geriye gitmesine sebep oldu. Oldukça
küçük ve stilize olan bu figürümüz pişmiş topraktan yapılmış son derece stilik bir figürdür.

Bulunan Ana Tanrıça figürüne akademik ve arkeolojik açıdan değer biçmenin mümkün olmadığını kaydeden Erek, "Şimdi ele geçen bu Ana Tanrıça figürü akademik olarak ve arkeolojik olarak paha biçilemez bir değerdedir. Çünkü taşıdığı anlam, kadının, bulunduğu dönemde Epipaleolitik dönemde ne kadar ön planda olduğunu gösteren bir bulgudur bu bizim için. Çünkü doğuran bir kadının bereketle birlikte toplumun içerisindeki konumunu da belirlemekte. Bu sebeple bu vasfı ile Anadolu'nun en eski kadınının çok kıymetli ve değerli olduğu ortaya
çıkıyor. Tanrı kültürleri çok daha geç dönemlerde karşımıza çıkarken, Anadolu için en eski 16 bin yıl gibi bir rakama kadar geriye gidebiliyorsak, Anadolu'da tanrıça kültürüyle birlikte kadının toplum içerisindeki yeri çok üstün bir noktada. Kazılarımızda ele geçen diğer çok önemli unsurlar, taştan yontulmuş, çakmaktaşından yontulmuş, aletlerdir. Bunlarla ilkel toplama işlemlerini gerçekleştirmekteler. Kesme, delme gibi işlemlerini gerçekleştirmekteler. Özellikle çakmak taşının dışında, melendis kökenli obsidyenlerin, obsidyen
dediğimiz taşların da burada bulunmuş olması, orta Anadolu'yla Maraş arasında bir bağlantının da olduğunu gösteriyor. Bu açıdan bu taşın da burada bulunması önemli. Ayrıca Epipaleolitik insanının süslenmede kullandığı aşı boyalarının, kemikten, taştan ve denizel yumuşakçalardan yaptığı kolye taneleri, boncukların da çok miktarda kazıda çıkmış olması Epipaleolitik dönemin kültürel perspektifinin de ortaya çıkması açısından son derece önemli" diye konuştu.

TARİHİ GÜBRELER KORUDU

 Yrd. Doç. Dr. Erek, yaptıkları kazılarda en büyük problemlerinin, define avcıları tarafından bu tür mağaraların yağma edilmeleri ve kaçak kazılar yapılması olduğunu dile getirdi. Kaçak kazılarla Anadolu'da bir çok mağaranın tahrip edildiğini vurgulayan Erek, Direkli Mağarası'na ise şans eseri el değmediğini söyledi.

Mağaranın bu güne kadar ağıl olarak kullanılması sayesinde define avcılarının buraya yaklaşmadıklarının altını çizen Erek, "Bütün bunları bir arada bu mağarada bulmak bir şans ve korunmuş halde bulmak bir şans. Çünkü çoğunlukla kaçak kazılarla, bölgedeki birçok mağara tahrip edilirken, burası doğal yollarla korunmuş. Çünkü bir keçi ağılı olarak kullanıldığı için konserve olmuş diyebiliriz. Biz ilk geldiğimizde burası yoğun bir gübre ile kaplıyken, şu anda temizlendi.
Ama o gübreler buranın bir şekilde korunmasını ve sağlam kalmasını temin
etmiş. Yani tarihi gübreler korumuş burada. İnsanlar çok fazla koruyamıyor nedense. Çoğunlukla insanın, Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi definecilik çok yaygın. Tabi biraz daha kültürel bir eğitimin ve iyi bir kültür politikasının izlenmesiyle, bölge halkının, bu konularda bilinçlendirilmesi, anaokulu, ilkokul, lise gibi eğitim kurumlarında bu konularda bilgilendirme seminerleri düzenlenmesi, bizim açımızdan şu anlamda önemli. Hiç olmazsa, arkeolojik ören yerleri sağlam ve korunmuş olur" ifadelerini kullandı.

Mağaradaki araştırmalar devam ederken, bulunacak eserler Kahramanmaraş
Müzesi'ne teslim edilecek. Ayrıca, iç düzenlemesi devam eden Kahramanmaraş Müzesi'nde Direkli Mağarası'nı yansıtacak bir bölüm oluşturularak eserler burada görücüye çıkacak.

İHA
Yayın Tarihi : 30 Temmuz 2009 Perşembe 13:00:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?