6
Mayıs
2024
Pazertesi
BİNGÖL

BOMBALANAN KÖYLERİNİ KURDULAR YENİDEN DÖNÜYORLAR

Yıllar geçse de terör nedeniyle yerini yurdunu terk eden vatandaşların gözü hep arkada. Yeni nesil neyse de yaşını başını almışların aklından çıkmıyor hiç memleketin taşı toprağı. Bir de büyük şehrin karmaşasına ayak uyduramama derdi baş gösterince geri dönüş arzusu sönmüyor hiç.

Geride bıraktıkları evler, teröristler barınmasın diye operasyonlar sırasında yakılıp yıkılmış olsa da. Tıpkı Bingöl'ün Kiğı ilçesi Yazgünü köyünden başta İstanbul olmak üzere batı illerine 1994 yılında göç etmek zorunda kalan vatandaşlar gibi. Onlar, geri dönme umuduyla yaklaşık 15 yıldır verdikleri mücadelenin ardından mutlu sona ulaştı. Askeri operasyonlar sırasında teröristler barınmasın diye bombalanarak, yakılıp yıkılan evleri, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından yeniden yapıldı. Şimdi terörist saldırısından korunmak için askerî helikopter gölgesinde göç ettikleri köylerine geri dönüyorlar.

Bombalanan köylerini yeniden kurdular, geri dönüyorlar!

Bingöl'ün Kiğı ilçesinde altı mezradan oluşan Yazgünü köyü sakinlerinin hayatı, terör örgütü PKK'nın dur durak bilmeden katliam yaptığı 1993-94 yıllarında değişmiş. Teröristler köylüyü canından bezdirir hale gelmiş. Hemen her gece erzak istemek için köyü basmışlar. Ölüm korkusuyla ellerindekini teröristlere vermek zorunda kalan köylüler sabah olunca askerin 'Neden yardım ediyorsunuz?' tepkisiyle karşılaşmış. Bölgede görev yapan bir yüzbaşı o günlerde köylülere 'Burayı terk edin. İki yıl da gelmeyin. Siz varken teröristlere operasyon yapamıyoruz.' demiş.

'Ne yaparız, nereye gideriz?' demelerine fırsat bulamadan hayvanlarını, ürünlerini yok pahasına satıp köyü boşaltmışlar. Pek çoğu İstanbul'a göçmüş. Köylerine geri dönmenin hesabıyla yatıp kalkmışlar hep. Bir gün köylerinin terörist yuvası olmasın diye yakılıp yıkıldığı, bombalandığı haberini almışlar. Üzülmüşler, ama umutlarını yitirmemişler. O dönemde İstanbul'da Denizcilik İşletmeleri'nde çalışan köylüleri Ziya Eğin önderliğinde birleşip 1996 yılında bir dernek kurmuşlar. Bingöl Kiğı İlçesi Yazgünü Köyü Sosyal Yardımlaşma Derneği ile köylerinin yeniden kurulması için mücadeleye girişmişler.

Dernek Başkanı Ziya Eğin, köylerini yeniden kurduran mücadelelerini anlatmadan önce köyünden ayrılmak zorunda kalan ailesinin sıkıntılarına dikkat çekiyor. Çocukluğundan beri İstanbul'da çalışan 58 yaşındaki Ziya Eğin, terör olayları arttığı zaman babasının sürekli köyden ilçeye inerek kendisini aradığını ve "Oğlum ortam çok kötü, ürettiğimizi tüketemiyoruz, gece teröristler geliyor erzak istiyor, gündüz asker geliyor neden verdiniz diyor. Zor durumdayız." dediğini söylüyor. Ziya Eğin, yüzbaşının da 'burayı boşaltın' isteğini duyunca ailesini İstanbul'a taşımış. Bütün varlıklarını yok pahasına satarak göç ettiklerini belirten Ziya Eğin, şöyle konuşuyor: "Devletin bekası için taşındık. Bizden sonra oraya teröristler yerleşeceği için bizim evlerimiz bombalandı. O bölgede yaklaşık 500 kişinin yaşadığı 6 mezra tamamen boşaldı."

Evli olan iki kardeşi ve anne, babası ile birlikte üç aile tek evde yaşamaya başlamışlar İstanbul'da. Köylülerinin yaşadığı sıkıntıya bire bir şahit olan Ziya Eğin, derneği de kurduktan sonra başlamış resmi makamları dolaşmaya. Köyün yeniden kurulması için yazdığı dilekçeler ilk zamanlar 'Olağanüstü hal var, şimdi olmaz' diye reddedilmiş. Hemen eski başbakan Bülent Ecevit'in Ordu Mesudiye'deki projesinden esinlenerek bir köy-kent projesi hazırlamış kendince. Dönemin başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz'a sunmuş bu projeyi. Görüşmeler yapılmış. Sürüsüne bereket resmi kurumdan onaylar alınmış. Fakat bürokrasi ve aksilikler nedeniyle köy bir türlü kurulamamış. Şöyle ilginç bir anısını anlatıyor Eğin: "Ankara'da makamları dolaşırken Afet İşleri Genel Müdürlüğü'ne gittim. Genel müdür yardımcısı bana 'Biz afetzedeye ev yapıyoruz.' dedi. Ben de ona 'Biz de zedeyiz.' dedim. Şaşırdı. 'Terörzedeyiz' dedim. Güldük."

2003'e gelindiğinde hâlâ durum aynıymış, dernek başkanı Eğin bakmış olacak gibi değil, işi gücü bırakıp emekli olmuş. O sırada da TOKİ'nin bu türden projeler aradığını duymuş. Kapılarını çalmış. Dosyasını bırakıp İstanbul'a dönmüş. Bir gün TRT 3'ü izlerken TOKİ'den koordinatör Bahattin Yıldırım'ı görmüş. 'Bizde Bingöl'le ilgili bir dosya var, Kiğı Yazgünü köyünden biri proje yapmış getirmiş, biz o projeyi yapacağız ve o insanları oraya yerleştireceğiz.' diyormuş. Bunu duyunca çok sevinmiş Eğin. Hemen başbakan ve TOKİ başkanına teşekkür mektubu yazmış. "1996'dan beri bürokrasi nedeniyle yapamadığımız işi hemen hallettiler." diyor.

Böylece yapımı bir türlü tamamlanamayan köyleri pek çok sıkıntıya rağmen TOKİ tarafından yeniden kurulmuş. 2008 Aralık ayında bütün evler tamamlanmış. Anahtarlar sahiplerine teslim edilmiş. TOKİ'nin 89 konut yaptığı köyün şu an su ve okul ihtiyacı var. Başkan Eğin, onların da kısa sürede halledileceğini belirtiyor. 1994'te Bingöl'den ayrılan köylülerin yüzde 60'nın geri döneceğini sözlerine ekliyor.

Babamın bir ah deyişi vardı ki!

Ziya Eğin'den Yazgünü köyünün yeniden kurulma hikâyesini dinledikten sonra 85 yaşındaki annesi Elif nine ve eşi Remziye Hanım yaşadıkları sıkıntı dolu günleri anlatıyor. Elif nine, terörden çok çektiklerini söylüyor. Teröristlerin 1993'ün sonbaharında sekiz kez köyü bastığını, erzak istediğini anlatıyor. Tarlalardan soğan köklerini dahi söküp götürdüklerini söylüyor. Evinden ayrılması gerektiği söylenince çok üzülmüş. Köyünü terk etmek istememiş. Ağlaya ağlaya göç etmiş yine de. İstanbul'a hiç alışamamış. "Betonların içinde kaldım." diyor. "Ben köyümde bir kilo gelen domatesler yetiştiriyordum. Ağaçlarım vardı, bahçem vardı." sözleri dökülüyor ağzından.

Elif nine özellikle evinin bombalandığını öğrenince yıkılmış. Gidip görmek istemiş. Oğluyla gittiği köyünde evinin kapısını bile bulamamış. Yine ağlaya ağlaya İstanbul'a dönmüş. Geçen yıllar içerisinde eşini kaybetmiş Elif nine. Bu arada söze giren Ziya Eğin, "Babamın bir ah deyişi vardı ki içimizi dağlardı." diyerek şöyle devam ediyor: "İstanbul'a geldikten sonra babam çok dalgınlaştı. Zaten öyle bir dalgınlık sırasında araba çarptı, vefat etti." Elif nine şimdi geri döneceği için mutlu. Yine de köylerinin eski halini gösteren fotoğrafa hüzünle bakarak "Eski evimin tadını bulamam." diyor.

Evlerinin her bir yanı köylerinin eski halini gösteren fotoğraflarla dolu Remziye Hanım da anne ve babasının yaşadığı acıyı anlatıyor yaşlı gözlerle. Babası varlıklı biriymiş köydeyken. Remziye Hanım'ın "Varlıktan yokluğa düştü." dediği babası sahip olduğu büyük ve küçükbaş hayvanları ucuza satıp İstanbul'a gelince üzüntüden yüksek tansiyon hastalığına tutulmuş. Bu sebepten vefat etmiş. Remziye Hanım, "Acılar anlatmakla bitmiyor ki!" deyip sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ne zaman Harem'den otobüse binip köye gidemeyeceğimizi anladım, bir yanım felç oldu. Hele annem. Çok acı çekti." Remziye Hanım'ın annesi kanser olmuş. "Yetiştirdiğim ürünler köydeki ambarda çürürken evlatlarım burada neler yiyor." diye üzülüp duran annesi hastalanmış. Kan kanseri teşhisi konmuş. Remziye Hanım, evini görebilmesi için annesini Bingöl'e götürmüş. Ama köylerine gitmek yasak olduğu için karşı köyden evlerini izlemekle yetinmek zorunda kalmışlar. "Dayanamıyoruz, başkasının evindeyiz. Evimize bakıyorum, çeşmeye, bostana..." Annesinin son bir kez evine girememesinin kendisini çok yaraladığını ifade ediyor.

 

Önder Deligöz - Zaman
Yayın Tarihi : 30 Mart 2009 Pazartesi 18:05:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?