3
Haziran
2024
Pazertesi
GÜNCEL

Dokap Projesi anlatıldı

Doğu Anadolu Kalkınma Birliği (DOKAB) Projesi, Malatya'nın Darende İlçesi'nde düzenlenen bir toplantıyla tanıtıldı.

Darende Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi'nde düzenlenen toplantıda, Avrupa Birliği-Türkiye mali işbirliği kapsamında hazırlanmakta olan Bölgesel Kalkınma Programı'nın tanıtımı ve DOKAB Projesi ele alındı. Toplantıya katılan kamu kurum yöneticileri, muhtarlar ve çiftçilere, Tarım Bileşeni Birim Koordinatörü Handan Ataol Ölmez ve Yerel Kalkınma Girişimleri Bileşeni Birim Koordinatörü Alper Yiğit tarafından proje hakkında bilgi verildi.

.
Yayın Tarihi : 26 Ocak 2006 Perşembe 17:31:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
bekir keşmer IP: 85.110.53.xxx Tarih : 27.06.2008 09:02:03

KATB PROJESİ’’Nİ ANCAK TİREBOLU ZARURİ KILAR. Katb projesi, Türkiye ile Gürcistan ve Azerbaycan arasında Bakü Tiflis Kars hattı, Batum sarp Hopa hattı ve Poti Samsun arası gemi ile demiryolu geçişi olarak yapımı düşünülen demiryolu projesinin adıdır. Avrasya’’yı birbirine bağlamak ve Ticareti büyük ölçüde rahatlatıp hızlandırmak amacıyla planlanmıştır. Ne yazıktır ki planlandığı ve her şeyin hazır olduğu halde bir türlü yapımına başlanmamaktadır. Orta Asya ve Çin, Ticaret için ağır taşıma bağlantılarını İran üzerinden Türkiye’’ye ulaşımını güçlükle yapmakta, Türkiye’’deki limanlara çok zorlukla ulaşmaktadır ve verimi düşük olmaktadır. Düşünülen Katb Projesi devreye girdiği taktirde bu çok kolay olacaktır ama şu an hiçbir hareketlilik görülmüyor. Karadeniz, Doğu Anadolu ve Orta Asya olarak geniş düşünürsek, yıllardır gündemde olan ciddi bir proje daha var ki, anlayamadığımız nedenlerle dikkate alınmamaktadır. Bu Proje Tirebolu-Tiflis Demiryolu hattı projesidir. Yıllar önce düşünülen bu proje, Tıpkı Katb projesi gibi Karadeniz’’den Orta Asya’’ya en uygun ve maliyeti düşük olarak yapılabilecek demiryolu proje diye düşünülüp planlanmıştır. Bu Demiryolu projesi hayata geçirilip Tirebolu Limanı açıldığı taktirde; Kars İlimizden başlayarak tahmini hesaplar ve Ülkelerarası ticari sevkıyatlar şöyle olur. Denizyolu ile gelip, Karadeniz Bölgesinden; Anadolu, Doğu ve Orta Asya’’ya Gidecek nakliye Tır’’ları daha çok Ro-Ro Gemilerine açıklığı sebebiyle Kastamonu Limanını kullanmakta ve işleri zorlaşıp, yolu uzun olmaktadır. Tirebolu Limanını Ro-Ro Gemilerine açıldığı taktirde, bu yol miktarının % 50 i kısalmaktadır. Yani karayolu; Kars’’a göre Tirebolu, Kastamonu’’ya göre tam yarıya inmiş mesafesindedir. Karadeniz kıyı ülkeleri ve Karadeniz’’den Çin, Orta Asya’’ya ve Mezebotamya’’ya Ro-ro Taşımacılığı yapan ülkeler, Tirebolu Limanını kullandığı takdirde yollarının çok kısaldığını ve Harşıt Vadisi boyunca kolaylıkla ulaşım sağladığını görebilecek, böylelikle büyük kâr sağlamış olacaklardır. Tirebolu-Tiflis Demiryolu hattı Projesi hayata geçtiği taktirde, Kars’’a göre tahmini hesap yapılırsa; Tirebolu Limanı Samsun Limanına göre 3/2, Zonguldak Limanına göre 5/2, mesafe Haydarpaşa Limanına göre 6/2 daha avantajlı kısa mesafe kullanılmış olacak, böylelikle Liman bağlantılı demiryolu taşımacılığında Tirebolu, Uluslararası alanda en kârlı vazgeçilmez unsur olacaktır. Böylelikle çok ciddi anlamda düşünülen Katb projesine, Tirebolu-Tiflis Projesi kesinlikle dahil edilmeli ve Yapımına Tirebolu’’dan başlanmalıdır. Bu projenin yapımına Tirebolu’’dan başlanırsa; Ticari çıkarlarının çok büyük olması sebebiyle Rusya ,Ukrayna başta olmak üzere Orta Asya ve civar bölgelere gerek demiryolu gerekse karayolu ile Karadeniz’’den ticaret yapmak isteyen tüm ülkeler; Doğu Anadolu üzerinden kolaylıkla Demiryolu ve Karayolu ile Karadeniz üzerinden Dünya’’ya ticaret için açılmak isteyen Çin, Orta Asya ve o bölgedeki ülkeler, ticari çıkarları ve çok büyük kâr olanakları sebebiyle, Katb projesinin yapımı için daima uluslararası alanda baskılar ve görüşmeler yapacak, böylelikle Katb projesi çok zaruri bir hâle gelecektir. Tıpkı Dünyada Panama ve Süveyş kanallarının çok zaruri olması gibi. Ülkemiz Açısından bakıldığında ise Tirebolu –Tiflis demiryolu hattı projesi, İç ve dış ticarette kâr oranı hesabı kat kat artacak, Demiryolu ulaşımında Erzincan büyük kavşak olacak; Katb projesi içersinde planlanan Giresun-Tirebolu, Trabzon-Tirebolu, Tirebolu Diyarbakır, Trabzon Rize Hopa Demiryolu Hat projeleri; Tirebolu Tiflis projesi, Katb projesiyle hayata geçtiği takdirde, yan kollar olarak zaruri hale gelecek, nice işletilemeyen maden ve petrol yatakları işletilebilecek, ağır tonajlı taşıma rahatlayıp hızlanacak, Batıdaki Sanayi ağırlığı aynen doğuda kurulacak ve Doğuya yatırımı hızlanacak, Ülkemizin sıkıntıları çok azalacak, Dış Politikada Türkiye’’nin imajı ve itibarı çok çok artacak ve bizim bilemeyip düşünemediğimiz nice kâr odakları ve projeler ortaya çıkabilecektir. A.Einstein ne güzel söylemiş: "İnsan aklının sınırlarını zorlamadıkça, hiç bir şeye ulaşamaz." diye. İşte Ülkemiz daha çok kendi kârı sebebiyle, sınırlarını Katb ve Tirebolu-Tiflis projesi gibi hayata geçireceği projeleriyle zorladığı müddetçe, çok büyük yükselme ve gelişmeler olacağı, yüksek medeniyet seviyelerine ulaşacağı muhakkaktır. İTHALATTA VE İHRACATTA TİREBOLU’’NUN KONUMU. Hızla gelişen Dünyada, Ticaret ve Kaynaşma yönünden Ağır Malların geçiş kolaylığı sağlanması nedeni ile Kuzey-Güney, Doğu-Batı giriş ve çıkış sevkıyatları için çok projeler düşünülür ama her nedense Tirebolu bölgesel olarak en uygun ve en ucuz maliyetli geçiş yeri olma özelliği olsa bile hiç dikkate alınmamaktadır. Ülkeler arası yapılan anlaşmalarda en çok; Maden, Ham Petrol, Doğalgaz vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Bu unsurları da Liman, Demiryolu ve Araziye göre geçiş kolaylığı olan yer durumlarına göre yapmaktadırlar. Buna göre; Tirebolu’’nun coğrafi konumu düşünülürse, Karadeniz’’den Güney kesimlere ağır tonajlı sevkıyatların, Boru hattı kullanılarak yapılan sevkıyatların; Coğrafi konumdan dolayı Tirebolu’’ya ağır tonajı kaldırabilecek vinç bulunan ve ro ro gemilerine açık olan Liman yapılması halinde, Harşıt vadisinin getirdiği kolaylık sebebi ve Tirebolu Tiflis Demiryolu Projesinin Hayata geçirilmesi; Bu Liman ve Demiryolu sayesinde de ağır sevkıyatlar Tirebolu’’dan Harşıt Vadisi boyunca sağlanması, Ülkemiz için en kolay ve düşük maliyetli geçiş olacak, çok daha iç ve dış Ticaret kazancı sağlanacaktır. Orta Asya ve Hazar Havzası Ham Petrol Kaynaklarını, Türkiye Üzerinden Tirebolu sayesinde Dünya Pazarlarına Açması için, Türkiye'nin Stratejik Önemini Güçlendirecek ve Boğazların Petrol Trafiğini Azaltacak Projelerden biri Tirebolu’’dan başlamalıdır. Yani Tirebolu-Ceyhan veya Tirebolu-Basra veya bu belirttiğimiz her iki proje Tirebolu’’dan başlamak üzere hayata geçirilmelidir. Tirebolu’’ya yapılabilecek bu projeyle; Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya hatta Avrasya içinde bulunan tüm ülkeler, Politikalarına stratejik sinerji sağlayan parametrelerin oluşmasını Tirebolu’’dan düşünürlerse, bu düşüncelerinin Tirebolu’’dan gerçekleşmesi, Ülkemiz için büyük kazanç kapısı olacak, kendileri içinde en kolay yoldan ve çok ucuz maliyetle kısa sürede hayata geçirip bölgesel kaynaşmalarını düşündükleri gibi sağlayacaklardır. Romanya şirketi Petkom’’un, Karadeniz’’de bulduğu doğalgaz ve ham petrolün Dünya’’ya sevkıyatı Tirebolu’’dan yapılmalıdır. Çünkü Bu sevkıyatın Dünya’’ya en ucuz maliyetle pompalanarak yapılmasına yukarıda belirttiğimiz projeler Tirebolu’’da kurulduğu takdirde, Tirebolu ve Harşıt vadisi, Karadeniz’’de tek müsait konumu olan yerdir.Yani Karadeniz’’e açık ve önünde Kop ve Zigana gibi yüksek dağlar olmadan sadece düz vadi boyunca kolaylıkla hızlı geçiş yapılabilecek tek yer Tirebolu ve Harşıt Vadisidir. Ayrıca Bu proje hayata geçirildiği takdirde İstanbul Boğazının yükü çok rahatlayacak, Karadeniz bölge Ülkelerinin Ortadoğu ve Mezopotamya’’ya açılımı hızlanacaktır. Ülkemizin; Rusya Federasyonu, Gürcistan, İran, Ukrayna, Kafkasya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile yapılan ticarette, Tirebolu’’yu transit geçiş merkezi konumuna getirmesi durumunda; Türkiye’’nin, Karadeniz bölge ülkeleri arasında Ticaretin hızlanmasını çoğaltacak ve verimliliğin artması hızlandıracak bir konuma geldiği görülebilecektir. Böylelikle Tirebolu Limanı ve Demiryolu projesi hayata geçtiği takdirde, Karadeniz bölge ülkelerinin Avrupa ve Dünya pazarlarına açılmasına, Uluslararası pazarlarla bütünleşmesine çok büyük imkan tanımış olacaktır. Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak, İran ve Azerbaycan'ın, Karadeniz'in kuzey pazarlarıyla olan bağlantısını sağlamaya aday en önemli üslerden biri haline Tirebolu gelmelidir. Bu üs, şu anda Tirebolu dışında düşünülmektedir ama incelendiği takdirde kendileri için en avantajlı ve kârlı yer Tirebolu olacaktır. Türkmenistan, ve Özbekistan'ın açık denizlere bağlantısını da sağlamayı Tirebolu limanı ile planlayıp yapması gerekir. Bu ülkeler bu düşüncelerini hayata tam geçirmeyi Tirebolu ile sağlayabilmesi kendileri açısından çok avantajlıdır. Çünkü bu ülkeler gelişmekte olan ülkeler olduğundan en ucuz ve kolay olarak bağlantıyı Tirebolu’’dan yapması gerekir. Bu ülkeleri, bu düşünce ve politikalara yöneltmek ve uygulamaya koydurmak için, Özellikle Dış politika ve Dış ticaretle uğraşan yetkililere ve hepimize çok büyük görevler düşüyor. İngilizler ne güzel söylemiş: “Büyük seller küçük kaynaklardan meydana gelir”.İşte Tirebolu, Avrasya’’da çok küçük etkisiz görünse bile, Avrasya’’da küçük görünen Ticaretleri büyük Sellere hatta Okyanuslara dönüştürebilecek konumdadır.(Bekir KEŞMER). TİREBOLU YAYLA YOLLARINA ASFALT YAPILMALI. Bu mesele yıllardır gündemde. Ama bir türlü tamamen yapılamıyor. Karadeniz halkı çok çeşitli sebeplerle çoğunluğu gurbette. Gurbete çıkış yılları 20 seneyi bulanlar hep geri dönme ve yaylaya çıkma planları yapıyor. Tirebolu yöresinden olup, emekli olanların çoğunluğu hem memlekete, hem de yaylaya dönüyor. Yani yayla tutkusu ve şenliği çoğalıyor. Her insan yaşı ilerledikçe çocukluğunun geçtiği yeri özlüyor ve oraya dönmeyi düşünüyor. Anadolu’da yaylacılık vazgeçilmez bir gelenek halinde. Karadeniz dışındaki yaylalar, Karadeniz yaylaları gibi sisli, su bolluğu, arazi yamaçlığı, doğa güzelliği az olsa bile, bu yaylaların çoğu yolları asfaltlanmış ve reklamı Dünya’ya yapılır halde. Erciyes gibi. Hatta Tirebolu yaylalarının dışında diğer bazı Karadeniz yaylalarının yolları asfaltlanmış, tesisleri yapılmış güzellikleri tüm doğa ve tabiat tutkunları tarafından dünyaya tanıtılmış durumda. Abant, Ayder, Uzungöl, Kümbet gibi. Tirebolu halkı daha çok Ağaçbaşı ve Sınırı Gümüşhane topraklarında olsa bile eskiden beri Kazıkbeli yaylasına çok giderler. Kazıkbeli, bu asfalt meselesi üzerine çok konuşulan bir yerdir. Şu anda, Kürtün Barajının üzerindeki köylerden doğru asfalt çalışmaları başlamış, kısmen de devam etmektedir. Tirebolu halkı bu asfaltı duyunca, diğer Boynuyoğun ve Gelevara yollarını bırakıp, en azından avantaj diye, Kezıkbeli’ne bu Kürtün yolunu dolaşarak gitmektedir. İnsan her ne kadar bu yol avantaj diye düşünse bile, bir Tirebolulu olarak, Tirebolu’dan en yakın asfaltla yaylalara çıkılmalı diye düşünüyor. Bu zamana kadar bu yayla yolu asfaltının geri kalmasının en büyük nedeni, dik yamacın çokluğu ve virajların keskin ve çok oluşu sebebi ile, yapım maliyetinin büyük ve uzun olmasıdır. Peki çözüm yokmu dur? Elbette Arazinin jeopolitik yapılarını inceleyenler bir fikir beyan etmişlerdir. Benim fikrim ise; Türkiye gündemine baktığımızda, enerji üretiminde kesin acil yapım olduğundan, şu anda Gelevara Deresi üzerine baraj yapımı önerilmektedir. Gelevera Deresi üzerinde önerilen barajın gayesi, düzenleyeceği suyu Yaşmaklı Baraj Gölü'ne, oradan da Akköy II HES'e aktararak enerji üretmektir. Bu baraj ne olursa olsun yapılacaktır. Gelevara deresi üzerine Baraj yapımı başlayıncada, bu baraj suyunu yaşmaklı barajına akıtacak suyun tüneli de yapılacaktır. Yani dağın altından tünel ile su geçişi sağlanacaktır. Bu su tüneli yapılacağından; yetkililer, tüneli yapacak bu firma ile anlaşarak, su tünelini geniş plana alıp, yol planı da yapsa, kısacası bu tünel hem su, hem de yol tüneli şeklinde bir tünel olarak geniş yapılsa, hem maliyet çok az olmuş olur, hem de yaylalara bu tünelden geçilmekle yarım saatte yaylalara asfalt yolu ile çok kısa zamanda çıkılmış olur. (Daha önce böyle bir mesele, Hopa ile Borçka arasında yaşanmış. Murgul işletmesinin üretimini Hopa’ya kanaldan geçirmek için Hopa’ya kanal tünelini yapma sırasında, tüneli yapan şirket daha geniş yaparak size yol yapalım diye yol önermişler ama kabul eden yetkili olmamış. Kanalı dar bir tünelle Hopa’ya geçirmişler. Eğer tüneli hem kanal hem yol yapımı olarak kabul etselerdi şu anki cankurtaran geçit dağ yolu olmayacak, Artvin yolu bu tünelden geçmekle çok kısa olacakmış. Şimdi çok pişmanlar ve yapımı da o zamanki fiyatlara göre çok maliyetli). Tirebolu yaylalarına en kısa yol ve asfalt için benim bu düşüncemden başka uygun plan acaba varmı bilemiyorum.Varsa hemen uygulanıp, yaylalarımıza kısa ve as1fatl yolun en kısa zamanda yapılması temennimdir. Eğer hiç bir şey yapılmaz ise, Kürtün barajı üzerinden yapılmakta olan asfaltlı yol, ne olursa olsun Söğüteli köyünü takiben Kazıkbeli’ne çıkacak ve Tirebolu halkı da yaylaya gitmek için bu yolu dolaşma isteğinde olacaktır. Böyle olduğu sürece de yayla potansiyelini Tirebolu dışında Gümüşhane Kürtün sağlamış olacaktır. Yetkililer Tirebolu’yu, Yayla turizmine ve halkın yaylaya kolay ulaşmasına, Şenlikleri değerlendirerek dünyaya tanıtmasına çalışma düşünüyorlarsa, hiç değilse Tirebolu için ne yapabiliriz? diye düşünüyorlarsa bu yayla yollarını asfaltlamaya çalışması ve bu uğurda uğraşmaları gerekir. (Bekir KEŞMER) TİREBOLU, İSTANBUL’U KISKANARAK KENDİNİ ANLATIYOR “Şimdi bu nereden çıktı.İstanbul çok büyük olmuş ama Tirebolu Onun yanında küçük bir ilçe.Bu kıyaslama doğrumu?” diye düşünebiliriz.Peki sayalım:İstanbul’da Kale ler var. Ziyaretçisi, film çekenleri,Turist ziyaretleri, Işıklı havai Fişek gösterileri..daha neler neler.?...Ya Tirebolu kalesinin ışıklandırması yapılmış ama ziyaretçisi az. İstanbul’da yeşil tepeler var.Çok güzel turistik tesisler restorantlar yapılmış,Adalar’da At larla fayton turları yapılıyor.Tirebolu’da tepeler boş duruyor.Arasıra piknik yapmaya giden belki vardır. Gece ıssızlığında belki çakal seslerini duyabilirsiniz.İstanbul’da deniz var, Haliç tertemiz olmuş kanalizasyonlar hep arıtma tesislerine akıyor.Tersaneler var çalışıyor.Tirebolu dada Deniz var kanalizasyonların arıtması var mı bilmiyorum.Uzaktan geçen Gemiler o manzaraya bakıp “ah güzel sahilde tersane olsada bu güzel manzaranın tadına baksam” diyordur. Beykoz’da Koylar var güzel ve şirin kayıkçılar… ve Balık restorantları.Tirebolu’da kise burnu koyları ıssız ıssız ağlarken, Tirebolu lu gençler gece saat 02:00 de Görele’ye işkembe yemeğe gidiyorlar. İstanbul Limanı Dünyayı kendine uğratıyor.Gözleri Manzarada ve güzellikte kalmış nakliye tırları haremden Ortaasya ya yola çıkarken “Ah! Tirebolu limanı açılsa hem yolum kısalsa hem harşıtın tadına doya doya ilerlesem,harşıtın şelale sesiyle motorumun sesini kaynaştırarak ömrüme ömür katsam, Eymür’de aldığım nefesimin tadını dünyalara anlatsam” diyordur.Bu söylediklerinide Şoförü bile duyamıyordur.Herşey lafla değil görüntüsüyle de kendini anlatır.Lafın tamamıda deliye anlatılır. Tirebolu kendini anlatıyor.Ve… Tirebolu diyor ki: “Sesimi, güzelliğimi, değerimi, önemimi sağır sultanlar bile duydu, kendi yöremden olup yatırım düşünenler duyamadı”. TİREBOLU’DA VE HARŞİT VADİSİ’NDE YAPILABİLECEK SPOR TÜRLERİ. Dünya’da yapılarak büyük yoğunluğun ve coşkunun yaşandığı spor türlerini, Tirebolu içinde düşündüğümüz de; Tirebolu’da Nehir, Deniz, Dağ, Orman, girintili koylar ve nice güzel yerler olması sebebiyle,bu spor çeşitlerinin yapılmasına Tirebolu’nun ne kadar müsait bir yer olduğunu anlıyoruz. Dünya’da yapılan ve Tirebolu’ya çalışılarak ve Tesislerinin yapılarak kurulabilecek spor türlerini sayalım da biraz gülelim, sonrada düşünelim.(“Olmayacak işleri yapmakla ve yaptırmaya çalışmakla bir yere varılmaz” demeyelim.Sadece belgesellerde seyretmekle kalmayalım.) Rap Jumping: Bu spor kafa üstü bir şekilde yüksek bir yerden aşağıya doğru asılarak gerçekleştirilir. Wanaka ve Quenstown’da bu sporun yapıldığı önemli merkezlerden olup Harşit vadisindeki dar geçiş noktalarıda bu spora müsaittir.Tirebolu ve Karadeniz halkı ağaçtan düşme olaylarına alışkın olduğuna göre bu spora meraklılar çoğalır.Kuşkaya’daki kayalıklara böyle sistem yapılarak Harşit nehri bu spor yerli ve yabancılara zevkle yaptırılabilir. Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu’yu tercih etmesi için, Tirebolu bağlantılı Yetkili kişilerin çalışması gerekir. River Sledding: Nehirlerde politren kızak veya benzeri bir tahta ile yapılan spordur. Daha çok Romgitaiki Irmağı’nda yapılır. Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu Çoruh ta bu tür sporu bizzat kendisi yapıyordu. Eymür Köyü veya Aslancık köyü başlama noktası olmakla bu spor çok güzel yapılabilir. Harşıt nehri sebebi ile Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu’yu tercih etmesi çok önemlidir. Tahtadan araba yapıp oynadığımız zamanları geride bırakarak bu spora yönelebiliriz.Soran olursa da “devir böyle” deriz. Paragliding (Havada Kayma): Havada uçarken paraşütle elden ele geçmenin amaçlandığı ve yapıldığı bir spordur.Tehlikeli gibi görünse de alışana kolay olur Yurt dışında Quenstown ve Wamaka yakınlarında yeni başlayanlar için kurslar açılmıştır.Ülkemizde Çeşme ilçesinde buna benzer yapılıyor.Tirebolu’da bu kurs açılsa, İnköyü’nden başlanıp Kovanpınar’a geçilse mükemmel olur.Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu’yu tercih etmesi çok önemlidir.Sonra bizim milletimiz “yere sığmadılar havada gezmeye başladılar” derler ama desinler… Jet Boating: Bu spor özel olarak güçlendirilmiş jet motorlu botlarla yapılan gezileri içerir.Hatta Manavgat çayında Manavgat şelalesi yakınına kadar sandallarla turlar yapılıyor.Her yaştan insan için uygun ve heyecan vericidir, tüm nehirlerde yapılabilmesi mümkün olan bir spordur. Harşıt’ın çılgın çağlayanlarında çok mükemmel olur. Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu’da bunların tesislerini kurmayı tercih etmesi çok önemlidir.Bu yapılmaya başlarsa Harşıt vadisindeki Yaşlılar sağa sola katırla değil nehirde bot larla giderler. Fırdık makina motorları, çoklarının samanlığında beklide çürüyor. Ama o motorla şu an helikopter yapıp uçuran bile var.(Çok gülmeyin) Zorbing: Bir kayışla bağlanmış, şişirilebilen şeffaf bir topla oynanıyor. Top çimlerle kaplı bir tepeden nehre doğru yuvarlanır.Fındık dallarına vurur derseler, tesisini yapalım deyiniz.Harşıt nehri buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Harşıt Nehrini tercih etmesi,Nehrin kenarında Fındık arazisi olanların ,arazilerinin değerlendirmesine yol açar.(Böylelikle arazi hastalığına yakalanmış yaşlılarımız ömürlerine bir ömür daha katar). Derede denizde top oynamaya düşkün çocukları olan halkımız bunu yaparsa Türkiye’de ilk olmuş olur. Dalgıçlık ve Dalış: Dünyanın çok yerinde bu kurslar vardır.İlgi çok fazla olduğundan çok önem kazanmıştır.Tirebolu’da bu spora deniz çok çok müsaittir.Dış Ülkelerde Buzların içinde dalış eğitimi verilirken,Tirebolu gibi mükemmel yerde bu kursların olmaması büyük eksikliktir.Tirebolu’da kurulsa denizde boğulanlar azalır,yüzmek isteyen çoğalır.Çocuklar önceden araba şamiyerleri bulup yüzme öğrenirlerdi, bu kurslar kurulup yarışlar ve müsabakalar düzenlenirse bu eksiklik ortadan kalkar. Yunus Balıkları ile Yüzmek:Avustralya taraflarında Adalar Körfezi’nde, Auckland’ın kuzeyinde yunus balıklarını izlemek ve onlarla birlikte yüzmek mümkündür. Whakatena, Coromandel Yarımadası ve Güney Adası’nda Kaikoura bu etkinliğin yapıldığı yerlerdendir. İstanbul Boğazından Yunuslar şov yaparak geçiyor ve Karadeniz’de kaybolup gidiyorlar.Tirebolu’ya yunus balığı çiftliği ve havuzu kurularak işletilirse rağbet çok olur ve büyük verim alınabilir.Akdeniz’de birçok tesislerde bu havuzlar var. Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu yu tercih etmesi çok önemlidir.Tirebolu’ya bu bir gelse,bunu ilk gören yaşlılarımız “Anaaaaam şaş da gal!...” diye hayrete düşerler.(çok gülmeyin) Yatçılık: Yatçılık en popüler sporlardandır.Dünyada birinci olarak Auckland tekneler şehri olarak adlandırılır ve dünyanın bu sporun yapıldığı en iyi yerlerinden biridir.Akdeniz sahilinde bu çoktur Karadeniz sahilinde yoktur.Temennimiz Tirebolu’da da olur. Tirebolu’nun Koyları çok güzel olduğundan küçük de olsa bir yat limanına ihtiyacı vardır.Yabancılar “Alanya’da bir dairem birde yat ım var” diyorlar.Tirebolu’da niye demesin?Tirebolu’da buna çok müsait olup,bu spor için ucuz yatırımla büyük kazanç sağlamak isteyenlerin Tirebolu’yu tercih etmesi çok önemlidir.Alanya’da böyle uğraşan çok yabancı olduğu halde Alanya halkı kendi Yörük gelenek göreneklerinden hiç taviz vermemiş.Korkmayın Tirebolu yabancılaşmaz. Surf Rafting: Ziyaretçilerin deneyimli rafterlere, dalgalarla çarpışırken eşlik etmesidir. Bu arada diğer ziyaretçilere kıyıya yakın bir yerden sporcuları izleme imkanı sunar. Sporun yapıldığı ideal yerler;Tirebolu’ya çok benzeyen Kuzey Auckland yakınlarındaki Piha Plajı ve Güney Adası’nda Dunedin yakınlarındaki Otago Yarımadası’dır.Tirebolu’da yapılırsa galiba Türkiye’de ilk olur. Körliman sahili de buna müsaittir.Tirebolu’da buna çok müsait olup,yerli halkımız bile dalgalarla yüzmekten zevk aldığına göre, Tirebolu’da bu sporun yaptırılması çok önemlidir. “Zengin arabasını dağdan aşırır Fakir yolunu düzlük de şaşırır” diye bir söz var.Zengin Tirebolu’da bu sporu yaparsa dalgalar bile yolunu şaşırır. Rüzgar Sörfü: Bu spor Wellington çevresi, Taupo, Auckland ve Adalar Körfezi’nde yapılırken kayaking ülkenin her yanına yayılmıştır. Türkiye’de Akdeniz Ege sahilinde çok olduğu gibi Marmara denizinin Tamamında çok yapılır.Ama maalesef Türkiye’nin her tarafına yayılmamıştır.Tirebolu’da kiseburnu ile plaj arasındaki açıklık bu spor için vazgeçilmez unsurdur.,bu spor için,Tirebolu’nun koy ları manzarası bu sporu yapanların iştahını daima kabartır. Helli-Sking: Gezginler patika olarak dağa tırmanırmaları için Ağaçbaşı müsaittir ve Şantiyede Manzaralı bir otel olması şarttır (Abant’ta olduğu gibi).Kar sahil kesimimizde erken erise de Ağaçbaşı’nda erken erimez.(Doğuda eksi 40 da hayat sürenler çok).Yaylalar vazgeçilmez unsurdur.Ağaçbaşı’na Kayak tesisi kurulması çok önemlidir.Eskiden kar yağınca naylon alıp üzerine minder koyup dik aşağı kayardık,üzerimiz ıslanınca da eve gelip uslulardan dayak yerdik.Bu spor gelmekle medeniyet geldiği kabul edilir ve böyle vaka lar ortadan kalkabilir. Buzul Kayakçılığı ve Yürüyüşü: “Bu da nerden çıktı?” demeyin. Bu spor Bizim Akılbaba ve Çakıldağ tepelerine benzeyen Güney Alpleri’ndeki Tasman, Fox ve Franz Josef buzullarında yapılabiliyor.Akılbaba ve Çakıldağ buzamana kadar çobandan başkasını görmemiştir.Bu çolanlarda ikisi bir araya gelip, aralarına bir deynek alıp,giydikleri Trabzon lastikleriyle kayak yaparlardır.Bu zamandan sonra bari bu sporu görsün diyoruz.Nasıl olacak? derseniz.Akılbaba-Çakıldağ tepesi boş duruyor,En azından buraya Teleferik sistemi yle ulaşım sağlanarak değerlendirilmesi gerekir.O ise nasıl olacak diyen Boynuyoğunlu lardan öğrensin. Güreş Sahası:Türklerin Ata sporu olan ve yapılış tarihi eski çağlara dayanan Güreş,Tirebolu’ya sahası açılıp kurulduğu takdirde Karadeniz delikanlısının unutamayacağı bir spor olur.Edirne Kırk pınar yüzyıllardır bu sporu yapıp Dünyaya tanıtıyor.Harşıt nehri nin denize kaynaştığı noktanın, ya sağına yada soluna güreş sahası yapılırsa Bu sefer Tirebolu, Karadeniz yiğitlerinin toplandığı ve ağalarının seçtiği yer olur.Bu yapılırsa Kırkpınar bile rakibimiz haline gelir.Tirebolu Coşkusu Büyük olur.Gençler için okey veya tavla oynamaktansa güreş tutması daha mükemmel dimi… Dağ Bisikletçiliği: Tirebolu’da elbette bisiklet satan yer vardır.kolayca da kiralanabilir. Özel kurslar kurulursa, meraklılara dağların zirvelerine tırmanma fırsatı tanır,köy yollarımız dik ve toprak yollar.. (Dünya’da Ruapehu Dağı, Otaga Yarımadası ve Remarkables Range semtlerindeki gibi). Bu spor esnasında başlık takmak zorunludur. Bisikletçilik esnasında kullanacağınız bisikletleri bizim çift kabin 80 model fort minibüslerle başlangıç yerine taşınabilir.Kovanpınar ile İnköyünde yapılsa yeter.Yeter ki bununda bir kursu ve tesisi olsun.(sakın, “Ölme eşeğim ölme… veya, bunlar biz öldükten sonra ancak olur” demeyin.) Golf:Tirebolu çok yağış aldığından bu sporun sahasının yapılmasına çok müsaittir.Körlimandeki Üniversite gençliğinin vazgeçilmez tutkusu olur.Harşıt nehri çok yakın olduğundan saha sulama ve çimlenme problemi de olmaz.Bu sporla Tirebolu yabancıların Karadeniz’de tek düşündüğü yer olduğu gibi sürekli uğradığı yer de olur. “Vay be Tirebolu nelere tabii ymiş te haberimiz yokmuş” diye düşünmeyin.Hep ümitle yaşayın. Bu saydıklarımız Tirebolu’da gerçekleşirse, Tirebolu Paris olurmu? Evet olur.Turizm ve doğa merkezi olurmu? Evet olur. Biz sadece Fındık’la tanınmışız. Bunun nedeni de Dünyada iklim bakımından en tatlı fındığının bizim yöremizde olması. O da olmasaydı Anadolu’da yoksulluktan boşalan yerler gibi herkes dağılır kimsede Tirebolu’ya bakmazdı. Tirebolu gibi yerler Türkiye’de çok az. Tirebolu’da bulunan nimetleri değerlendirmek, Başka Coğrafya’da Tirebolu bulunmadığını bilmek, Tirebolu’ya benzeyen yerlerdeki halkın kendi memleketleri için çok çalıştığını görmek, Çok bozkır ve bir şey bulunmayan memleketlerin bile süper yapılmaya çalışıldığını bilmek, Japonya’nın atom bombası sonrası çok çalışarak süper hale geldiğini bilmek ve bu başarıları görmek tüm Tireboluluların görevidir.Ümitsizlik doğru değildir. Hiç bir zaman, “sürekli yapılanlar boş diye her şeyin bittiğini kabul etmek” doğru değildir. İşte Turizm yatırımcıları ve spor yatırım şirketleri Güvenebildiği yerlere gidip, kâr etmek sebebi ile böyle şeyler düşünerek yatırım yapmak ve kazanç sağlamak istiyor.Çok çeşitlilik daima çevre insanlarını çeker,bulunduğu yeri şenlendirir ve geliştirir.Tüm Tireboluların “memleketimin her şeyinden daima yüzüm gülüyor ve gurur duyuyorum” dediği gibi, yabancıların da “Tirebolu ve Tirebolulardan yüzüm gülüyor” demesi gerekir. TİREBOLU FINDIĞI Tirebolu da sadece gelir olarak fındığa ümit bağlamak şart değil ama günümüzde Fındığı işleyerek değerlendirmek şart olması gerekir. Tirebolu’da en çok fındık var ama Tarihe baktığımızda her zaman fındık memleketi olarak anılmamış. Ünlü Eskiçağ tarihçisi Faruk Sümer’in, “Tirebolu Tarihi” Kitabını incelediğimiz zaman Tirebolu’da çok şeylerin önceden olduğunu görüyoruz. “Bu zamanda fındık var ve bu senede fındık olmadı” diye her şey bitmiş demek değildir.Yani ümitsizlik doğru değildir. Fındığı olmayan memleketlerde çok çeşitli ürünler yapanlar çok ve Tirebolu gibi, “bu sene ürünümüz olmadı” diye yakınmıyorlar. Tirebolu’da Fındık çok olsa bile, fiyatı az diye yakınıyorlar. Fındık’tan Fındık yağı fabrikası, Çikolata fabrikası, Fındık kurutma ve pazarlama şirketi hiç açan yok. Bakın tarihte yunanlılar ve Romalılar fındığın değerini Tirebolululardan daha iyi anlamışlar. Yunanlı hekim Dioscorides de Kitabü'l-Haşayış adlı eserinde fındıktan yapılan ilaçlardan bahsetmektedir. Fındığı Romalılar Görele'den İtalya'ya oradan da İspanya'ya ulaştırmışlar.Yani yunanlılar ve Romalılar fındığın değerini anlamışlar ve derlendirmesini bilmişler. Fındığın değeri araştırılarak çikolata, bisküvi, şekerleme, tatlı pasta, dondurma imalatında yardımcı malzeme olarak Tirebolu’da hammadde olarak üretilmeli.Yani, 1-Tirebolu’da Fındık; Rafine edilip yemeklik yağ olarak depolanmalı ve pazarlanması Tirebolu’dan yapılmalı. 2- Tirebolu’da Fındık; temizleyici, nemlendirici ve dağıtıcı olarak depolanmalı ve pazarlanması Tirebolu’dan yapılmalı. 3- Tirebolu’da Fındık; Gres yağı üretiminde kullanılmak üzere çıkarılmalı, depolanmalı ve parlaması Tirebolu’dan yapılmalı. 4- Tirebolu’da Fındık; Koruyucu boya endüstrisinde kurutucu olarak çıkarılmalı depolanmalı ve pazarlanması Tirebolu’dan yapılmalı. 5- Tirebolu’da Fındık; Kimyasal tepkimelerde katalizör olarak çıkarılmalı, Türkiye ve Dünyada bunlar yapılıyor ama Tirebolu’da bunlar merkez yer olarak yapılmalı ve çıkarılmalıdır. Çerez olarak da tüketilen fındığın % 90'a yakın kısmı kavrulmuş, beyazlatılmış, kıyılmış, dilinmiş,un ve püre halinde çikolata, bisküvi, şekerleme sanayinde, tatlı, pasta ve dondurma yapımı ile yemek ve salatalarda yardımcı madde olarak kullanılmaktadır. Bunun hammadde üretim yeri Tirebolu yapılmalı. Yaklaşık beş bin yıldır bilinen fındık, meyvesinden odununa kadar birçok yerde insanlığa büyük yararlar sağlamaktadır. Fındık kabuğu ülkemizde özellikle fındık üretilen bölgelerde çok değerli ve yüksek kalorili bir yakacak olarak kullanılmaktadır. Fındık kabuğu, fındık üretilen yörelerde değerli ve yüksek kalorili yakacak olarak da kullanılır. Fındık kabuğundan, kontralit yapılır, boya sanayinde yararlanılır. Kontralit ve boya imalathanesini Tirebolu’da açan bedavadan kâr eder. Kömürleştirme yolu ile biriket kömürü, aktif kömür ve sinai kömür elde edilir. Liman işlek olduğu taktirde de Dünya bunları hep Tirebolu’dan sağlar. Tüm Fiskobirliğin kabuk depolama merkezi Tirebolu olursa Ordu ve diğer illerimiz, kabuk yükümüz rahatladı diye sevinir.Yenecek ekmeği taştan çıkartmak, fındığı Altın gibi değerli yapmaktır. Ayrıca yöremizde fındık odunundan sepet , baston, sandalye, çit ve el aletleri yapımında faydalanılır. Bu işi de Görele çok yapıyor. Bu hususta Görele yi örnek alıp fındıktan bu sanat üretimini bilmeliyiz. Fındığın bazı türleri park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Bunun fidanlığının Tirebolu’da olması şarttır. Fındık yaprağı, gübre olarak da kullanılmaktadır. Fındık yaprağı, tabii gübre olarak yeniden fındık bahçesine ve tarım alanlarına döner. Bunun gübre üretim merkezi Tirebolu olmalıdır. Çünkü bu oluşan devir daim işiyle hem Tirebolu yararlanacak hemde Ülkemiz yararlanacaktır. Tirebolu’ya Fındık yağı Fabrikası kurulmalıdır. Çünkü üretim fazlası fındıklar yağlık olarak değerlendirilir ve Fındık ham yağı rafine edilerek yemeklik yağ olarak, fındık küspesi ise yem sanayinde katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Dünya Fındığın önemini araştırıp sunarken Tirebolu’daki üniversitelerimizde bu araştırma merkezi olmaması Tirebolu olarak büyük eksikliktir. Fındığın insan vücuduna yararlı karbonhidrat, protein ve yağ ile metabolizmayı düzenleyen B grubu vitaminlerce zengin bir gıda maddesi oluşu nedeniyle önemi giderek artmaktadır. En tatlı ve kaliteli fındık Tirebolu’da olduğuna göre Dünya bunu bilirken bizim bilmememiz ve değerlendirmememizden, Dünya’da araştırma yapanlar bilip değerlendirmişlerdir. Dünya tüketimi 600.000 - 650.000 Ton / Kabuklu olan fındığın % 80' i çikolata,% 15'i pasta - bisküvi, % 5' de çerezlik olarak tüketilmektedir.Bu denli Tüketimin can damarı olan Fındığın üretim ve çıkış yeri Tirebolu Olduğuna göre, Tirebolu’nun Dünyada adı bile bilinmemesi üzücüdür. Son yıllarda ülkemizde fındıklardan elde edilen yemeklik sıvı yağ kullanımı da giderek artmaktadır. Bunları saymakla bitiremeyeceğimiz belli. Bunların merkezi neden Tirebolu olmasın? Fındığı kırıp içinden altın çıkacak diye beklemeyelim ama Fındığın içini altın yapmanın yollarını bilelim. Tıpkı Tirebolu dışındakilerin fındığı araştırıp önemini bildirmesi gibi TİREBOLU’YA ASFALT VE BETON ÖNERİSİ. Hep gelişen ve geliştirilmeyi düşünülen yerlerde, ucuz hammadde kullanılarak kaliteli ürün çıkarmak ve pazar payının olup büyüyeceği düşünülür ve bu düşünce uygulamaya konulur.Tirebolu ise buna en kolay yerdir. Tirebolu halkının çoğunluğu toprak ve arazi düşüncesi ve arazinin verimi düşüncesindedir. Halk olarak sadece bu düşünce içersinde olmak, Tirebolu’da olabilecek diğer yatırım ve verimlilikten tüm yöremizi eksik bırakıyor. Konum olarak yararlanılan daima büyük ve önemli yerler, hep küçük işletmeleri çekerler veya küçük sanayiyi sürekli oluştururlar. Tirebolu’nun ise böyle önemli hususlarından biri Limanının olması diğeri de Tirebolu konum olarak kavşak noktada bulunmasıdır. Bu iki hususu temel olarak alırsak, Tirebolu’da bu hususlara bağlı yapılabilecekleri, saymakla ve tartmakla bitiremeyeceğimiz neler var? Kum var. Su var. Çok şeyler daha var ama onları zamanla yazabiliriz. Kum’dan neler yapılır, Su dan neler yapılır? Neler yapılmaz ki? saymakla bitmez. Kum Su’suz, Su’da Kum’suz olamadığı gibi, su kum katışımlı hammadde olmadan, kumdan yapılan asıl madde olamaz. Biz bu konuyu Tirebolu’ya göre düşünüp daha çok açalım. Tirebolu ve civar köy yolları, arazi yapısına göre Resmi hizmetler bakımından çoğu yerleri asfaltlama planına alınılmaya çalışılmaktadır. Herkes, “ne olursa olsun yollarımız asfalt olsun, heyelanlı yerlerimize büz atılarak ve beton duvar yapılarak tehlikeden kurtarılsın” demektedir. Yol, Baraj, Köprü, Havaalanı, Kavşak, Toplu konut, Büyük Okullar gibi önemli yapım çalışmaları, ülkemizde ve özellikle Tirebolu yöremizde kesinlikle acil yapılması gereken işler sınıfında yer almaktadır. Yani Tirebolu yöremiz için, büyük asfalt ve beton üretim tesisine çok büyük ihtiyaç vardır. İşte bu üretim tesisleri Tirebolu’ya, yani Demirci köyü kavşak nokta civarına kurulsa, Tirebolulun bu zaruri ihtiyacı karşılanmış olduğu gibi gelişmekte çok büyük hız kazanmış olacaktır. Beton ve asfalt sadece tankerlerde gördüğümüz gibi tek katışım ve basit düşünülmesin. İkisi de yapım ve uygulama konusunda çok çeşitlidir. İnşaat betonu, Yol betonu, Köprü betonu ve Betondan yapılan her maddenin betonu farklı olduğu gibi; Yol asfaltı, Havaalanı asfaltı ve daha nice yapılan yerlerin asfaltı çok çeşitlidir. Ayrıca beton ve asfaltta kalite ve iklim bakımından yapılışlarına göre çok çeşitlidir. Bunları daha çok kimya ve inşaat mühendisleri bilip anlamaktadırlar. Şu an liman açılmadan Beton ve asfalt tesisi kurulursa küçük ve tek olur. İşlekliliği de çok az olur. Nedeni ise bu tesislerin, işleyecekleri kimyasal ağır petrol ve çimento gibi hammaddeleri karayoluyla getirmekten çok, uzaktan gelmesi nedeni ile deniz yoluyla getirilip ve ucuz maliyetle alınıp, Kum ve Su harşıt nehrinde de hazır olduğundan hemen işlenmesi, tüm istenilen çeşitteki taleplere yok demeyip, çok çeşitli ve kaliteli beton ve asfalt çıkarması çok önemlidir. Böyle olduğu takdirde, Asfalt ve Beton üretimi, Anadolu’daki diğer üretim yerlerine göre Tirebolu’da çok kaliteli ve ucuz olacak, civar İl’ler ve buralardaki betonla iş yapan şirketler, Tirebolu’yu büyük kârlı pazar olarak kabul edecekler, böylelikle Tirebolu’ya büyük yığılma olacaktır. Nasıl ki Ülkemizde Aşkale Çimento veya Karabük Demirçelik adları ile anılıyorsa, Tirebolu’da bu tesisler kurulduğu takdirde asfaltı ve betonu ile öyle anılacaktır. Jeopolitik yapı gereği engebeli ve dik arazi olan yöremiz de, halkımız tüm Asfalt, Yol ve Beton gibi zaruri ihtiyaçlarını çok ucuz olarak bol bol alacak ve kullanacaktır. Böylelikle her kolaylık, bu Tirebolu Limanı açılıp tesisler kurulduğu müddetçe de, nice yatırım çeşitleri ortaya çıkartacağından; mesela Kum olduğundan cam fabrikası kurulması gibi, Liman olduğundan Kürtün yakınındaki parke taşı çıkaran şirketin Amerika’ya gönderdiği doğal ve ağır döşeme taşlarını Trabzon limanını bırakıp, Tirebolu limanından göndermesi gibi işlerlik ve yatırım faaliyetlerinin Tirebolu’dan yapılması, Tirebolu’ya çok büyük kazançtır. Bunları Tirebolu’da yapana ve yapmak için uğraşana, Tirebolu’da hiçbir zaman “Asfalt gibi kirlisin, Katran gibi pissin, yani zift gibisin” veya “Kafan kum dolu, Beton gibi kafan var” demezler. Aksine “Su kadar ömrün olsun. Acıların bir kum tanesi kadar küçük, Mutlulukların Nisan Yağmuru kadar bol olsun.”derler. TİREBOLU, BOLU GİBİ İŞLEK OLABİLİR. Tirebolu çevresi hep Orman. Hiç kır alan bulamazsınız. Yüksek dağların boş tepeleri bile yeşil. Orman işletme Tirebolu yöresinin hemen hemen her yerinde var. Ağaç depoları her işletmede görülüyor. Kısacası bu nimet Tirebolu’da çok var. Bolu’da da var, İnegöl’de de var, Akdeniz yöresinde de var. Ankara’da yok olduğu halde var. Ama maalesef Tirebolu’da sadece adı var diğer yerlerde unutulmaz tadı var. Düşüncemi anladınız. Yani Tirebolu’da Ağacın kendisi var hiç işlem sanayisi yok. Ülkemizde bilinç olarak daha çok Ağaç ve Orman denilince Bolu, Mobilya denilince İnegöl ve Ankara, Taka denilince de Trabzon ve Rize söylenir ve konuşulur. Acaba Tirebolu neler var? denilince neler söylenir? veya ne konuşulur? Yani akıllara Tirebolu’da üretilen neler gelir? Eee saydığımız nimetlerin hammaddesi, yani üretim yeri, insan gücü ve sanatının hepsi Tirebolu’da var ama Tirebolu niye konuşulmuyor? Niye ağaç üzerine sanayi düşünülmüyor? Bolu Ormanı Orman da veya İnegöl çevresi Orman da Tirebolu Ormanları Orman Değimli? Tirebolu Ormanları Bolu Ormanlarından neyi farklı? Hemen farkı söyleyelim. Bolu’da ve İnegöl’de Ormanlarından her türlü Ağaç işleri ve Mobilya yapılır, Kereste fabrikaları kurulur, işletilir, kalite ve sanat meydana çıkınca, değil Türkiye’ye, Dünya’ya bile tanıtılır ve pazarlaması yapılır. Hatta İtalya’ya bile gönderilir. Orada daha çok işlenir, İtalyan malı olarak Ülkemize gelir, Tirebolu’ya bile ulaşır. Peki Tirebolulular ormanlarından ne yaparlar? Kalıcı üretim yapmazlar, ancak odun yaparlar. Su oluğu, girebi saplığı, ağaç kaşığı, çalı süpürgesi gibi şeyler de yaparlar. Onu da daha çok Tirebolulular değil Göreleliler yapar. Yaş olan ağaçları da kesmeseler bari. Bende çocukken tahtadan veya odundan araba yapardım. Hatta, yaşlı büyüklerimiz de, Guzene ve odun soba’sını beğenmezler, Ağaçların kökünü sökerek ocak ateşi yakıp ısınırlar, böylece çok rahat ederler. Onları İstanbul Boğazında lüks villaya oturtun, hani “Kuş’u Altın kafese koymuşlarda vatanınım” demiş ya? Onlarda bu villada ocakbaşı ateşi yok, çit veya tarlam yok diye kalmak istemezler, çocuklarına ve kendilerine sıkıntı vererek 80 yaşında oldukları halde rahat durmazlar. Onların Dünyaları öyledir. Neyse Tirebolu ile Tirebolu’ya benzeyen yerlerin farkı işte budur. Bu anlattıklarıma gülüyorsunuzdur ama geniş düşünürseniz ağlayasınız gelir. İnegöl’ün çevresi de orman. Orası Türkiye’nin Mobilya sanayisinin %35’ini oluşturuyor. Mobilya üzerine 4500 tene işyerinin olduğu söyleniyor. Tirebolu’da bunun %1 kadar, ağaç ve mobilya sanayisi olsun. “Efendim orada işlerlik ve arazi yapısı müsait ama Tirebolu’da müsait değil”, veya “akıl verme para ver” gibi bahane ve eleştiriler çok çıkar. İşte Tirebolulular olarak biz bu düşünceden kayıp ediyoruz. Körliman ve halkaovalayı düşündüğümüzde veya hark köyü, göl ağzı, düz köyü düşündüğümüzde çok arazi yapısı çıktığı gibi büyük sanayi kentlerimizde bir sürü Tirebolulu ve bu yöreden ağaç işleri ile uğraşanlar ve Tirebolu’ya yatırım yapacak insanlar var. Ankara Başkent ve ormanı çok olmasa bile büyük ve merkezi şehir olduğundan, çevresinden çok ağaç hammaddesi çekerek İnegöl gibi kendini tanıtmış. Tirebolu ormanın kalbi olduğu halde kendini ağaç işlerinde tanıtamamış. Diyeceksiniz ki ağaç işleme sanayisini kurduk, ne yapabiliriz? Neler yapılmaz ki… Halk arasında hiç bir zaman “Odundan üretim yapan kişiye, odun herif veya odun kafalı” demezler aksine çok taktir ederler. Kereste ve Mobilya fabrikaları kurularak; Toplu olarak parke, sunta, saçaklar, büyük makaralar, mobilyalık malzemeleri, hazır ağaç evler… ve saymakla bitiremeyeceğimiz aklımıza gelen her türlü ağaç işletmeciliğinden çıkan maddeler üretilebilir. Trabzonlular bile ağaçtan yangın merdiveni yapmışlar. Kayık, sandal ve benzeri olan küçük deniz taşıtı imalat sanayisi kurularak üretimi yapılıp, kendimiz kullanamazsak bile, Ege Akdeniz gibi turizm bölgelerine çok güzel pazarlaması yapılabilir. Alanya ve Finike de çok güzel yat limanları kurulmuş, bizde bu üretimleri yapıp limanlarını kurarak Tirebolu’yu kayık sandal deposu haline getirebiliriz. Karadeniz’de Rize ve Trabzon yörelerinde azda olsa bunlar yapılabiliyor. Hiç bir yere pazarlaması olmasa bile Ağaç sanayisi İtalya’ya ve yurtdışına pazarlanabilir. Bugün yurtdışına ve İtalya’ya bunu, Limanlarının açıklığı sebebi ile İstanbul ve Samsun yapıyor. Samsun ve İstanbul’a göre Tirebolu bunun ticareti için çok ucuz ve büyük kazançlı olacağı belli. Çünkü oralar, çevre illerden maliyetle toplayıp getiriyor. Tirebolu ise Orman ve Ağaç bakımından merkez halinde olduğundan, çok ucuz ve kazançlı pazarlama yeri olabilir. Bu düşüncemi mantıksız bulanlar çıkabilir. Bu gayet doğaldır. Ne yapalım,hiçbir zaman herkesi memnun edemeyebilirsiniz. Tirebolu için bu konular üzerine çok eksiklik ve yapılabilecek güzel şeyler sayabiliriz. Balık, suyun içinde iken suyun kıymetini anlamadığı gibi bizde, Tirebolu Ormanlarının ve Ağaçlarının kıymetini bilemez ve değerlendiremezsek, işte böyle Bolu ve İnegöl gibi üretim yerlerine bakıp daha çoooook çok düşünürüz. Tirebolu’da bulunan her şeyi, üretim ve geliştirmeyi düşünüp, düşündüğümüzü uygulamaya çalıştığımızda, Tirebolu’da düşünemediğimiz daha nice güzel nimetlerin ortaya çıkacağı muhakkaktır. TİREBOLU SAMSUN GİBİ OLABİLİR. En hassas konu sebebi ile Tirebolu’nun, Samsun’dan eksik iki hususu var. Birincisi Tirebolu Limanının işlek olamaması. İkincisi Tirebolu’da demiryolu eksikliği. Karadeniz sahil kesiminde Tirebolu’ya yakın olarak üç yer çok benzemektedir. Samsun, Trabzon ve Hopa. Samsun; konumdan dolayı çok eski zamanlardan beri hem tren yolu hem de liman bakımından işlek olmuş, sürekli hızlanarak Anadolu’ya sevkıyat ve işlerlik kazandırmaktadır. Yakın tarihte de Karadeniz üzerinden gelen doğalgaz kolunun bir ucu Samsun’a getirilmiştir. Buradan Anadolu’ya dağılımı hızlanacaktır. Ülkemizde her zaman Kömür, Tomruk, Demir, Çimento gibi birçok ağır maddeleri, ağır tonajlı olarak taşınan liman ve demiryolu burada olduğundan, bu maddelerin geliş ve işlek yerleri daima önem kazanıp büyümektedir. İşte Samsun böylelikle önem kazanmıştır. Ülkemizin doğu kısmı kömür demir ve benzeri gibi ağır maddeleri en çok güney ülkelerden değil, Karadeniz’e kıyı olan bağlantılı ülkelerden çok sağlar. Doğu bölgesi daha çok yakacak olarak Rusya Kömürünü kullanır. Bu nedenle de Doğu bölgemiz, Demiryolu olarak kara denize ulaşmakta sıkıntı çektiği gibi sadece Samsun’a ulaşmakta ve zaman bolluğu olduğu gibi maliyeti de yüksek olmaktadır. Erzincan Tunceli Muş gibi o bölgedeki illere Karadeniz üzerinden gelen ağır maddeler Trabzon limanından sevkıyatı yapılıp zigana ya tırmanılarak ulaşmaktadır. Bu ise her ne kadar maliyeti diğer ulaşım yollarına göre düşük ise de zigana yokuşu ve inişi sebebi ile nakliyecilere ve işletmecilere büyük sıkıntı vermektedir. Harşıt vadisini aklına getiren ise, Trabzon limanından Gümüşhane’ye gitmek için harşıt vadisini dolaşacağıma zigana yokuşu daha iyidir diye düşünüyor. Orta Karadeniz sahilinden doğuya gidecek yolcu potansiyelini de tesis yok ve yolcu çok gibi sebeplerle yine maliyeti yüksek olmasına rağmen Trabzon zigana bağlantılı olarak sağlamaktadır. Ama harşıt vadisinden yapılırsa zigana’ya göre ulaşım iki saat daha kısa olacaktır. Karadeniz’de, ağır tonajlı gemiler, Doğuya ve Güneydoğuya gidecek mallarını Hopa ve Trabzon limanına bırakır. Daha çok Erzurum ve Van güzergahına gidecek kömürler ve demir vb. ağır mallar Hopa limanından sağlanır. İşletmeciler ve nakliyeciler bu nedenle cankurtaran dağı geçidinde ve Tortum Erzurum arasındaki yokuşta çok büyük sıkıntı çekmektedirler. Bu tabloya baktığımızda, gerek Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz için, Trabzon gerekse Hopa’nın işlekliğini elinden alarak ucuz maliyetle çok karlı olan bağlantılı işlek tek nokta; Tirebolu-Tiflis demiryolu yapıldığı, Tirebolu limanının büyük gemilere açıldığı, harşıt vadisine tesisler kurulduğu müddetçe Tirebolu olacaktır.Yani; {Hopa + Trabzon = Tirebolu} olacaktır. Bakü-Ceyhan boru hattı nasıl hızla bitirildi ise, Tiflis-Tirebolu demiryolu projesi öyle hızlı bitirilmelidir.Türkiye içersinde Karadeniz’den, sadece Doğu-Ortadoğu ve Ortaasya ya açılacak en yakın demiryolu projesi, Tirebolu –Tiflis demiryolu projesidir. Eğer bu demiryolu bitirilip liman açılıp beraber hizmete sokulursa, Karadeniz’e kıyı olan ülkeler Doğu ve Güneydoğuya mallarını göndermek için, Hopa ve Trabzon Limanlarını bırakıp Tirebolu’dan yönelecekler, böylelikle Tirebolu, kuzey ile güneyin bağlantısının can damarı olacaktır. Jeopolotik konum ve Dünya gündemi Tirebolu’nun önemini artırıyor ama…..siz düşünün. İşte bu yatırım Tirebolu’ya uygulanırsa, Ankara’da büyük yankı bulacak ve Şebinkarahisar’a göre Tirebolu’nun İl olması daha da ağırlık kazanacaktır. Bu konular için arazi yapısının bozukluğu ve çok engebeli dik oluşu, bu tip yatırımlara elverişsiz olduğu hep tartışılıyor. Ben bu tartışmaya hayır diyor ve arazinin müsait olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki: Demiryolu bitirildiği ve liman açıldığı takdirde Gümrük depoları, Doğalgaz ambar depoları, Ağır konteynır depoları ve daha nice büyük depo ve ambarlar ister istemez kurulacaktır. Bunların kurulması için Selimağa ve Cintaşı şart değil, Halkaovala ve Demirci köyü arazileri çok müsaittir. Hep ova olmasa bile Eymür sırtı veya Boynuyoğun yamacı gibi dik değil, çok hafif dik meyillidir. Kazma kürekle çit yeri açılıp çamurla duvar yapılacak değil, son teknolojiye göre büyük plan çizilerek, çok büyük iş makineleri ve hazır betonla mükemmel yerler açılır ve bu yerler çok değer kazanır. Liman ucu ile Demiryolu ucu bağlantısı zor olur diye düşünülebilir. Hiç de zor olmaz, çünkü şuan ki yapılan tünel planına ek olarak demiryolu tüneli, şehir merkezine çok basit yapılabilir. Japonların Üsküdar a yaptığı gibi. Veya Prof Ahmet Vefik Alp’in deniz üzerinden çizdiği Pendik–Yeşilköy bağlantısı için Yüzergeçiş projesi uygulanabilir. Kısacası, yapma niyetinde olan çok kolaylık bulur, yapmama niyetinde olan da çok bahane bulur. Ayrıca Demirci köyü arazisine, tam düz yerlerde sıra sıra kurulan işyerleri gibi olmayıp, aralıklı kurulan işyerleri olacağı için doğa güzelliği de bozulmaz. Bu olmaz diyenler, havaalanı veya otoyol yapan şirketlere sorsunlar. Bu anlattıklarımızın gerçek olamamasının nedenini araştırırsak, herkesin vereceği cevap hep birbirine yakın olur. Dünya ve Türkiye gündemi belli. Bu gündemi düşünerek Haritanın başına geçip Tirebolu’yu dikkate alarak; Fiziki haritada Türkiye’ye ve Dünyaya doğru bir bakın, Yolları Dağları ve Limanları gözden geçirin ve yorumu siz yapın TİREBOLU’DA MADEN VE MADENSUYU. Tirebolu yöresinde, genellikle bazı köylerde eski maden yatakları bulunduğu gibi yöresel olarak acı su dediğimiz, şifalı maden suyu çoktur. Şimdi gençlerin çoğu gurbete çıktığından fazla dikkate alınmasa bile yaşlılarımız hep bilirler ve çok içerler, Eski madenleri işletenleri söylerler. Anadolu’da bu gibi yerler bulunduğunda çok dikkate alınır.Oralara inceleme uzmanları getirilir, tamamen incelemesi yaptırılır, tüm faydaları sıralanır ve hemen değerlendirmeye alınarak halka sunulur. Öyle incelemeler yaptırılır ki derinleri kaynakları araştırılarak, kaynağı yeterli ve mükemmel ise kaplıcalar kurulur. Tarihimize baktığımızda Anadolu’da kaplıcalar pek görülmüyor ama sıcak çıkan sular çok biliniyor ve kullanıldığı söyleniyor. Bizim Tirebolu yöresi ise tarihimize baktığımızda ise sıcak su çıkış yeri görülmüyor ama acı su (madensuyu) kullanımı ve Yabancıların Maden işletmeciliği çok görülüyor. Hatta Kovanpınar köyü taraflarında maden yatakları açıkta olduğu gibi orada maden isimli mahalle bile var. Benim bildiğim Çeğel köyü ile Yaraş köyü arasındaki derede maden belirtileri çok olduğu gibi birçok yerde maden suyu çıkıyor. Hemen hemen her köylüye sorarsanız kesin bir yerde acı su (maden suyu) olduğunu söyler. Tarihi incelediğimizde, Espiye’nin yukarısında ve yaylaya giderken Yukarı Karadere köyü ile Tilkicek arasındaki maden yataklarını yabancıların, birtakım söylentilere göre de Rusların işlettikleri söyleniyor. Erzurum Pasinler, Afyon Sandıklı Belediyeleri ve daha nice belediyeler ve kuruluşlar en büyük gelirini kaplıcalardan sağlıyor. Maden dersek Türkiye’de birçok ilçeler isimlerini bol madenlerinden almışlar. Hatta yabancılar şu an bile öyle araştırmalara ve çalışmalara el atmışlar ki Bergama ilçesi, Almanların siyanürlü altın çıkarması sebebi ile davaları dünya gündeminde. Türkiye bile Dünyada en değerli ve en çok bor madeninin olduğu yer olarak konuşuluyor. İnceleme yapıldığı takdirde Tirebolu’da Bor madeninin çıkmayacağı, kaplıcaların kurulamayacağı nereden malum? Tirebolu’da bulunan eski maden yakalarını ve maden sularını inceleyip değerlendirilip, yeterli ise kaplıcalar kurulsa,maden çeşitleri çıkarılıp değerlendirilse ve maden suyu tesisleri kurulup pazarlanırsa, bunları yapan gerek belediye, gerekse şirketler çok büyük kâr ederler. Kârları yanında kaldığı gibi işsizliği azaltıp, Tirebolu’yu kalkındırmada öncü oldukları gibi, Tirebolu’yu Turizme ve Dünyaya açarlar. Tirebolu’yu Doğa harikası olduğunu ve Tirebolu’nun tüm özelliklerini çok iyi tanıtırlar. Tıpkı Erzurum Oltu ilçesinin Oltu taşını Dünyanın tanıması gibi. İşte günümüzde Anadolu’da ve Tirebolu’da bulunan ortak nimetleri kıyaslayıp Dünya gündemini düşündüğümüzde, Tirebolu’nun bu nimetleri değerlendirme eksikliği böyle aklımıza geliyor.(Bekir KEŞMER). TİREBOLU TİFLİS PROJESİ, BARAJA TAKILMAMALI Harşıt Nehri üzerinde Kuşkaya’ya yapılacak olan Baraj, Tirebolu –Tiflis Demiryolu Projesini rafa kaldırmamalı ve tozlandırmamalıdır. Aksine, her ikisinin İnşaatına birlikte başlanmalıdır. Çünkü Tirebolu’ya ciddi hareketlilik ve kalkınma getirecek olan Plan, Tirebolu Tiflis demiryolu Projesinin hayata geçirilmesi ve Tirebolu Limanı açıklığı sağlanılmasıdır. Enerjinin hiç geri durması yoktur. Ne yapılır yapılır, Enerji kazanımı için daima ileri adım atılır. Kuşkaya’ya yapılacak Baraja, artık kesin yapılması gözüyle bakılıyor ama Tirebolu-Tiflis Demiryolu Projesine her ne sebepse, hâlâ kesin yapılması gözüyle bakılan hiçbir gündem yok. Sadece düşüncelerde olan konu olarak duruyor. Harşıt Nehri üzerinde Kuşkaya’ya kırk sekiz metre yükseklikte yapılacak olan Baraj, Tirebolu için çok kârlı olurmu? Evet, olur ama nasıl olur? Şöyle ki, Tirebolu-Tiflis Projesi ve Tirebolu Limanının açılmasıyla Barajın zaruri kullanımı, Tirebolu’ya sadece tek başına yapılan Baraj için belki de 100 kat daha kârlı olur. Çünkü Liman açık olup Demiryolu Projesi hayata geçtiği takdirde, Yatırımlar ve kârlılık için çok büyük Enerjiye ihtiyaç duyulacak ve Enerji kaynağı da, yapılacak olan Baraj nedeniyle de hemen Tirebolu’nun ayağının dibinde olması sebebiyle, Ülkemiz çok büyük kâr sağlamış olacak ve Tirebolu bölgesel kalkınmada hızlanacaktır. Enerji ucuzluğu, ağır tonajlıları taşıma ucuzluğu ve Limanı kullanma şartıyla, yatırım yaparak bol kazanç düşüncesinde olan İşadamları ve Devlet Büyükleri, ancak yatırım ve kâr sağlama niyetlerine Tirebolu-Tiflis Demiryolu ile Barajın birlikte yapılması sayesinde kavuşabilirler. İşte bunun içindir ki, Barajın yapımını ihale ile Zorlu Holdinge veren yetkililer, bir an evvel bu Baraj İnşaatıyla beraber, Tirebolu-Tiflis Demiryolu İnşaatını başlatmasını kesinlikle bilmelidirler. Aksi halde düşünülen Baraj Projesi ve yapılacak işler, gelecekte çok eksik kalacaktır. Kalkınmada hız kazanan bölgelere bir bakınız; kalkınmanın sebepleri arasında en önemlisi, o bölge yetkililerinin her yönüyle ağırlığını koymaları ve daima yatırım konuları için çok çalışarak gündemde tutmaları sebebiyledir. Ülkemizde ve Dünyada bulunan Sahil kesimlerdeki büyük gelişmiş İllere bakınız. Hep gelişerek hız kazanmaları, Liman ve Demiryolunun olması ve birlikte kullanılması sebebiyle olmuştur. Yani İstanbul, İzmir, İskenderun, Mersin, Samsun gibi yerler, eğer Demiryolu ve Liman kullanımları olmasaydı acaba böyle olurlarmıy dı?...Sadece Tirebolu ya da Giresun gibi olurlardı. Bu zamana kadar Tirebolu’ya bir şey yapılmadıysa, eleştirmenin bir manası da olmaz ama yetkililere iş yaptırtmak için daima ümitle çalışmak gerekir. Yapılacak işler, çok gecikmiş olsa bile yapılmaya başladığı an, Tirebolu ve bölgesi için büyük bir kârlılıktır. Ümitsizlik doğru değildir. Peki, bu Demiryolu projesiyle bu Baraj, nasıl yapılarak Tirebolu Limanına Demiryolu hattı ulaştırılabilir? Hangi yollar ve güzergâhlar izlenebilir? Tabiki bu işin Mühendislik alanı çoktur. Jeofizik ve İnşaat Mühendislerini Tirebolu üzerinde çalıştırılarak büyük planlar ve kararlar çıkartılarak, Tirebolu üzerinde Gap Projesi gibi büyük Projeler üretilebilir ve ayrı ayrı mükemmel Planlar ortaya çıkarılabilir. Benim düşündüğüm birinci Plan; Baraj İnşaatı yükseklik seviyesine paralel olarak Kuşkaya’nın, İnköyü taraf ki kısmından, Körliman’daki Karayolu Tünel başlangıcı kısmına kadar, İnköyü sırtının tam altından direk olarak Demiryolu Tüneli yapılmalı. Neden? derseniz, Harşıt Nehrine ayrı Demiryolu köprüsü yapmaktansa, Baraj setiyle geçiş, daha az maliyetle ve kolay yapılır. Tünel olmaz, olsa da maliyetli olur derseniz; Eğer Dağın içi, Taş ise Tünel yapımı çok basit olur, Toprak ise Tünel yapımı zor olur beklide olmaz. Eğer bu Demiryolu Tüneli yapılırsa, işte Körliman’dan şimdiki kullanılan Karayolunun sadece bir şeridi ihlal edilip Demiryolu hattı yapılarak; Tirebolu içi, şimdiki Otobüs Terminali ve Cuma Pazarını takiben Limana ulaşılır. Karayolu gasp olur diye düşünmeyin, zaten şu an Sahil yolu sebebiyle Tirebolu Tüneli açılmak üzeredir. İkinci düşündüğüm Plan ise; Baraj seti yükseklik seviyesini takiben Barajın Demirci köyü taraf ki kısmından başlayıp, Hakaovala kısmından çıkmak üzere Demiryolu Tüneli yapılabilir. Böylelikle Halkaovala’daki, şimdiki kullanılan Karayolu ile yeni yapılan Sahil yolu kavşağı doğrultusundan Demiryolu Tüneli çıkıp, şimdiki kullandığımız eski Karayolunun bir şeridini takiben Köprübaşı ve Köprüyü geçip tam Limana kadar demiryolu yapılabilir. Çünkü sahil yolu bittiğinden bu yapılacak olan Demiryolunun, Karayolunu gasp etkisi olmaz. Bu ikinci düşündüğüm plan, birinci düşündüğüm plana göre beklide daha kolay ve ucuz olabilir. Tabiki bu konuda, büyük Mühendislik hesabı ve yapım maliyeti hesabı yapılması gerekir. Bu Planlara göre Ülkemizde benzer yerler varmı dır? Evet, çok vardır. Mesela, Çoruh Nehri üzerinde Borçka Barajı yapılmaya başladığı zaman, Murgul Yolunu yan taraftan, Dağın altından büyük Tünel yaparak bağladılar ve Mükemmel bir Projeyi gerçekleştirdiler. Tirebolu için bu konuları çok düşünen ağır yetkili kişiler olduğu müddetçe, benim bilemediğim daha çok güzel Planlar, Projeler ve fikirler ortaya çıkaracak kişiler çok olur. Tirebolu için bu konuları çok geniş düşündüğümüzde, belirtilen hususlar yapıldığı takdirde, aklımıza gelmeyen daha büyük nimetlerin ortaya çıkacağı muhakkaktır. Benim düşüncem şudur ki; Yatırımlar yaptırtabilecek ve yaptırabilecek büyük yetkililerin, şahsi siyasi çıkar ve şahsi ekonomik çıkar düşünüp, Geniş olarak Ülke ve Bölge çıkarlarını düşünmedikleri ve dikkate almadıkları müddetçe, Tirebolu’ya hiçbir şey yapılmaz. Ama hem Ülkemiz, hem de Bölge çıkarını düşünüp yatırım yapanlar, hem şahsi hem de siyasi çıkar sağlamış olurlar. Böylelikle beklentilerinin kat kat üzerine çıkmış olurlar. Daima yaptıklarıyla da anılırlar. Sanayisi büyümüş, gelişmiş olarak anılan ve Ankara’da her yönüyle ağırlığı olan İllerimize bakınız, yatırımları Ülkemiz ve Bölge çıkarını amaç edinerek yapılmış yatırımlardır. Ve öyle duyguları ve çalışmaları vardır ki, üretkenlik arayışında oldukları gibi Vergi rekortmenliği konusunda yarış yaparlar. Vergi, gelişmişlik, sanayi, ihracat gibi konularda Tirebolu’nun adının geçmesini hangi Tirebolulu istemez ki?...Tirebolu Barajı, Tirebolu Limanı ve Tirebolu Tiflis Demiryolu’nun daima Dünya gündeminde anılmasını ve Bölge Ticareti için çok kullanılmasını hangi Tirebolulu istemez ki?...Elbette bayıla bayıla isterler. Bu anlattığım Tirebolu için düşünce ve Projeler daima hiçe sayılıp, dikkate alınmayıp Kuşkaya çöplüğüne atılırsa; Tirebolu, bu Proje ve düşünce kâğıtlarının çürüklerinin kokusunu ancak havada teneffüs eder. Fosillerini de, Demiryolu İnşaatına başlanmadan, Liman açıklığı sağlanmadan ve bu ikisinin işlerliği olmadan, sadece Baraj İnşaatına başlayacak olan Zorlu Holding’in Kepçeleri alıp temizlerler. Hani, yöremizde olmayacak işler için söylenen lafların sahiplerine; “onların tantanası sadece kuru gürültü” demeleri gibi. (Bekir KEŞMER) TİREBOLU’DA ARAZİ VE İŞ SAHASI KONUSU Yıllardır gurbete çıkan ve iş düşünen, özellikle Tirebolulu gençlerin hep dillerinde hep dolaşır, söylenir. “Tirebolu’da iş sahası yok, arazi sahası yok, Köyler ile Tirebolu merkezinin farkı yok”… gibi daha nice ümitsiz söylentiler… Hep dinlemişizdir veya düşünmüşüzdür. Ama yeni gelişmiş, iş sahaları kurularak işlerlik kazanmış ve merkezileşmiş yerlerdeki söylentilere bakalım. “Buralar daha düne kadar çalılıktı ve Çakallar bağırırdı. Bizde ara sıra Tavşan avlamaya giderdik. Ama şimdi Paris gibi Lüks oldu” diye söylentiler çok duyarsınız. Mesela; Beykoz Kavacık gibi ve buna benzer yerlerde hep bu söylentiler vardır. Tirebolu’yu ise hep ova gibi olmasa bile, düz arazi veya düz meyilde olan arazi durumlarını bir inceleyelim; Tirebolu, Tarihi özelliği olması nedeniyle ve eski insanlarımızın şehirleri yamaç yerlere kurma özellikleri sebebiyle gerçekten çok yamaç bir yere kurulmuştur. Ama günümüzde büyük işletmeler kurulması düşüncesi ve birçok kolaylık düşüncesiyle düz araziler çok çok önem kazanmaktadır. Tirebolu merkezi böyle olmasa bile, hemen yakınında ve kendi arazi sahası içersinde düz meyilli olan arazili yerleri çok vardır. Ülkemizde öyle yerleşim yerleri vardır ki hiç düz arazisi yoktur, öyle de yerleşim yerleri vardır ki hiç dik arazisi yoktur. Tirebolu’nun arazi yapısında ise, bu her iki özellik de vardır. Tirebolu’da Espiye taraf ki kısmında, Gölağzı mevkii ve Düzköy civarında çok düz ve geniş arazi kesimleri olsa bile, biz önem ve işlerlik olma durumu bakımından, Tirebolu’nun Körliman taraf ki kısmını ve Harşıt Nehri havzasını ele alalım ve inceleyelim. Körliman, daha çok Okulların yığılması sebebiyle büyüyor. Harşıt nehri havzasının İnköyü taraf ki kısmında hiç düz arazi yoktur ve çok engebeli ve diktir. Harşıt nehrinin demirci köyü ve o güzergâhta olan kısmına bakalım. Bu kısımlarda sadece Endüstri Meslek Lisesi yanındaki küçük tepe, Kuşkaya sırtı ve Bedrama kalesi hariç, bu alanlarda bulunan araziler, tam ova gibi düz olmasa bile Boynuyoğun veya Eymür köyleri gibi hiç değil, düz alanlara yakın meyilli ve geniş kullanım için elverişli yapıya sahip arazilerdir. Yani; Tesis, Fabrika, Büyük yapı, Büyük depo gibi geniş yerler kapsayacak şekildeki yapıların ve yatırımların yapılabileceği arazilerdir. Ayrıca bu bölgeden, Tirebolu Torul Asfalt yolu da geçtiğine göre, işlerlik için çok avantajlı arazilerdir. Şu anki görünen durum budur. Böyle olunca, “Tirebolu arazisi büyük yatırımlar için elverişsizdir veya Tirebolu’ya arazi yüzünden kim yatırım yapmak ister ki?...” diyenler, düşünmeden çok yanlış söylemiş olurlar. Kaldı ki tam düz arazi olsa bile yatırım ve işlerlik olması için çok çok hafriyat, plan ve proje gereklidir. Tabi ki Tirebolu bölgesine daha çok gereklidir. Biz bu mekânları birde geleceğe göre düşünelim. Tirebolu’da Liman açık olup, Tirebolu Tiflis Demiryolu hattı hayata geçirilirse; Ülkemizde, Limanı ve Demiryolu bulunan diğer yerler gibi Tirebolu’da da Devlet olarak büyük bir Gümrük Deposu ve Yurtiçine taşınacak malların deposu kurulacak, böylece Araziler değerlendirilip, büyük Ticaret hacmi Tirebolu’da genişlemiş olacaktır. İşte bu Depolar için Demirci köyünün bir kısmı ya da halkaovala arazileri müsaittir. Yani Devletin işleteceği iş olarak Kuşkaya sırtından aşağısı olan araziler çok müsaittir. Özel sektörler ve Büyük İşadamlarının yatırımları yığılması olarak da, Kuşkayadan yukarı kesim olan Hark köyü ve Ören kaya bölgelerine Arazinin müsaitliği sebebiyle birçok tesisler kurulabilir. Gelecekte de Zorlu Holding Kuşkaya’ya, kırk sekiz metre yüksekliğinde Baraj yapacak. Bu Baraj yapımı tahmini beş yıl sürecek olursa, bu süre içersinde büyük iş yoğunluğu yaşanacaktır. Tavsiyem odur ki, Tirebolu bölgesi genç nüfus olan halkını bu barajda çalıştırarak en azından gençlere iş kapısı açılması lazımdır. Demiryoluyla ağır ve tonajlı malların taşımacılığı olacağından, Büyük Tüccarlar tarafından Büyük ve Geniş depolar kurulması olacaktır. Çünkü Rusya ve benzeri Ülkeler gibi Karadeniz üzerinden Ticari bağlantılar yapan Ülkelerden; Tirebolu Limanına Demir, Kömür, Konteynır ve Ülkemizde işlenecek ağır hammaddeler gelip, Tirebolu’da ağır tonajlı olarak depolanması sağlanacaktır. Böylelikle Orta Asya, Doğu ve Anadolu’nun bir kısmına sürekli taleplere göre sevkıyatlar olacak. Yani, Demiryolu sebebiyle nakliye ucuzluğu olacak. Orta Asya ülkeleri, Doğu ve Anadolu’nun bir kısmı, taşıma ucuzluğu ve kolaylığı sebebiyle Tirebolu’ya zaruri olarak yönelecek. Bu nedenle de, Tirebolu’da Arazi yapısının, Karadeniz Bölgesinde ne kadar önemli ve elverişli tek yer olduğunu bizim yöremizin yetkilileri anlayamazlarsa bile, Avrasya Ülkeleri tarafından ciddi olarak anlaşılacaktır. Harşıt Nehri içersinde birçok, özellikle daha çok Trabzonluların işlettiği Çakıl-Kum şantiyeleri var. Zamanla da çoğalıyorlar. Kum ve Çakıl’ı hammadde kullanarak üretim yapan Fabrikaların, şimdiden yapılacak olan Baraja göre, gerek Enerji gerekse Yol güzergâhları tespit edilip, arazileri belirlenerek kurulmaya çalışılması çok mükemmel olur. Harşıt Nehrinin Kum’u Çakıl’ı bol olması sebebiyle büyük beton kalıp tesisi kurulacak. Çünkü Demiryolunda ağır tonajlı taşımacılık olduğundan, Tirebolu’ya yakın bölgelerden büyük ihale almış İnşaat Şirketleri, kalıplaşmış ağır hazır Beton ihtiyaçlarını kolay ve ucuz sağlamak için, Tirebolu’ya zaruri yönelecek. Ağır taşıma olması sebebiyle demiryolunu avantajlı olarak kullanabilecektir. Ayrıca, Yapı özelliklerine göre belirlenen Beton çeşitlerinin üretimi merkezi Tirebolu’da sağlanmış olacaktır. Böyle böyle daha nice güzel yatırım ve kazanç örneklerini, Tirebolu Arazisi için düşünüp çok çoğaltabiliriz. Tarihimizi inceleyip, Tarihçilerimizin araştırmalarını okuduğumuzda, Şebinkarahisar ilçesi, Tarihte kendisi İl olduğu halde, iki tane Ordu ve Giresun isminde ki ilçelerini İl çıkarmış, kendisi de ilçe olmuş. Şimdi yine eski konumuna gelip İl olması için çırpınıp sıkıntı çekiyor ve bu uğurda da geçmişteki konumunu yakalamak için beklide Tirebolu’ya göre çok çalışıyor. Yine, Eskiçağ Tarihçisi Faruk Sümer’in “Tirebolu Tarihi” adlı Kitabını okuduğumuzda da, Tirebolu’nun eski zamanlarda çok önemli gözde bir yerleşim, İş ve Ticaret merkezi olduğunu anlıyoruz. Tirebolu eski devirlerde büyük yerleşim ve İş ve Ticaret merkezi iken, şimdi göç verip işsizlik sıkıntısı çektiği gibi, yukarıda saydığımız dünyaca önemli olacak nimetleri bir türlü hayata geçirip değerlendiremiyor. Tirebolu, işsizlik artması ve göç verme sıkıntılarını da, durgun olması ve belirttiğimiz yatımları yapmaması nedeni ile daima çekiyor. Belkide Şebinkarahisar kadar sorununu gündemde tutamıyor ve önemini dile getiremiyor. Tirebolu, eski devirlerde böyle önemli bir yer olduğuna göre, şimdi niye geçmişteki kariyerini yakalamasın ki?...Günümüzde niye değerli ve önemli bir merkez olmasın ki?... Niye seviyesindeki olan yerlerden, gelişmesi için daha fazla çalışmasın ki?... Yani düşüncem şudur ki; Tirebolu Limanı açık olup Demiryolu hattı yapıldığı takdirde Tirebolu’ya yatırım için neleri düşünürsek düşünelim, yatırım için tüm eksiklikler kolaylıkla tamamlandığı gibi, her düşünülen yatırım büyük kârlılık getireceği kesindir. Liman ve Demiryolunun Tirebolu’da olması, daha nice sayamadığımız hususları kendine çekeceği, düz meyilli olan arazileri çok değerlendirip, iş sahaları çoğaltacağı muhakkaktır. Bu zamana kadar, bu konular düşünerek hep “hayal ürünü” demiş olsak bile, İnsan hayallerini gerçekleştirdiği an muvaffak olur. Veya düşündüğü güzel işlerin yapıldığını görünce sevinçli olur. Farabi ne güzel söylemiş: “Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama, önce yanlış bilinirse doğruya hiç ulaşılamaz” diye. İşte Bu söz Tirebolu’ya çok yakışıyor. Tirebolu’da her yönüyle yapılacak ve sonunda da kazançlı olacak tüm işler için; geleceğe göre geniş olarak iyice düşünülmeden ve ciddi plan yapılmadan, yapılacak işleri hayal etmeden, hayalleri de gerçekleştirme yolları aramadan, tüm işlerin temeli atılıp sağlıklı yapılması gerçek olabilir mi? Yukarıda saydığımız hususlar başka yerde olmayıp Tirebolu’da olabileceğine göre Tirebolu’ya boş, değersiz veya basit bir yer olarak bakılabilir mi? İşte bu düşünceler gerçekleştirilecek olursa; Tirebolu, Arazisini değerlendirdiği, İşsizliği çözdüğü ve Gurbetçiliği önlediği gibi, Ülkemizde ve Bölgemizde sürekli iş imkânı olan ve önemli kalkınan yer haline gelir.(Bekir KEŞMER) TİREBOLU’DA SAĞLIK İÇİN LOKANTA KURULMASI DÜŞÜNCESİ Buna hayal ürünü diyolar ama yinede düşüncemizi anlatalım. Tirebolu Demirci köyündeki harşıt nehrinin bitiş noktasındaki tepeye veya Kurtköy sırtındaki veya Kise burnundaki belirgin sırtlara, 60 m yüksekliğinde, Antalya’daki Tünek tepe veya Kayseri beş tepe Lokantası gibi gökyüzüne Döner lokanta kurulacak ve hem lokanta hemde pastane olarak büyük tesis halinde çalışacak. Sonra ne olacak? Bu Lokantada ve pastanede 4 tane Tirebolu’lunun katkısız yerlisi olan doğal ürün çeşitlerinden yapılmış hormonsuz yiyecekler hizmete sunulacak. Bu yiyecekleri yiyenler sağlık yönünden dünyaya yeniden doğmuş olacak, kuş gibi rahatlayacak…Bu 4 doğal önemli çeşitlerini şimdi sayalım:1-Kivi. 2-Fındık. 3-Et-Balık. 4-Çay. Kivi den yapılan menülerde neler var? Açıklayalım: Kivi li üzümlü kek, Kivi li muzlu reçel, Kivi li pay, Kivili yaş pasta, Kivi tatlısı, Kivi li dondurma, Çilekli kivi li pasta, kivi li kremalı kek, kivi reçeli, kivi li kup, kivili bomb, kivi li çilekli üzümlü kek, kivili salata, kivi li salepli tart, çilekli kivi li kup, kivi li portakal suyu. Peki… bu çeşitli nimetleri yiyen hangi sağlığına kavuşacak? Onuda sayalım: Tirebolu da bir kivi yi yiyende, bir portakalda olan C vitamininin iki katını alır. Potasyum bakımından da vücudu zengin olur.Tirebolu da kivi, Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler, kolesterol seviyesini düşürür, karaciğeri çalıştırır, safra ifrazatını çoğaltır, kanı temizler, göğüs hastalıklarının tedavisinde çok faydalıdır, grip ve soğuk algınlığının çabuk atlatılmasını sağlar, kan basıncını ayarlar, tansiyonu düşürür, kadınlarda göğüs kanserini önler, vücudun direncini arttırır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Tirebolu da Çocukların dengeli büyümeyi ve gelişmeyi başarabilmeleri için yüksek oranda vitamin ve minerallere ihtiyacı vardır. Tirebolu Kivisi bu diyetin çok değerli bir parçası olabilir. Tirebolu da Kivi ayrıca çok doğal bir magnezyum kaynağıdır. Magnezyum kemik yapımız üzerinde çok pozitif etkiye sahiptir, Böylece Tirebolu pehlivan ları meydanlarda çok güçlülüğünü sergiler.Ayrıca sinir sistemimiz içinde çok faydalıdır. Kivi özellikle ergenlik döneminde büyümeyi sağlayıcı İnositol içerir. Kivi özellikle sodyum ve arginine gibi aminoasitler yönünden zengindir. Bu aminoasitler özellikle büyüme hormonlarının faaliyete geçirilmesinde ve vücudun kendi kendisini iyileştirebilme yeteneğinin geliştirilmesinde önemli rol oynar. Tirebolu da Kivinin diğer meyvelere kıyasla, sağlam bir iskelet sistemine sahip olabilmek için gerekli olan kalsiyum’da içerdiği bilinmektedir.Kabızlığın giderilmesi ve düzgün sindirimin olması için Tirebolu kivi si, lifli beslenme yönünden zengin olmakla birlikte yiyeceklerin bağırsaklarda düzgün geçişi ne yardımcı olacak lifi içermektedir.Günde bir Tirebolu kivi si insanı zinde tutar.Bilimsel araştırmalar kivinin musil ve diğer bağırsak yumuşatıcıların yerine kullanılabilecek doğal bir alternatif olduğunu göstermiştir.İki adet olgunlaşmış Tirebolu kivi si, müsile ihtiyaç duymadan zinde kalabilmeyi sağlar. İşte Tirebolu’nun öz kivisini bu lokanta da yiyenin vücudu bu nimetlere kavuşacak. Lokantada daha ne vardı? Haaaa Fındık, Fındığın menüsünde neler var? Bakalım; Fındık unundan ekmek, fındığın çiğ köftesi, fındığın çorbası, Ballı fındıklı yoğurt tatlısı, Çikolatalı fındıklı kurabiye, Fındıklı un kurabiyesi, Fındıklı meyve salatası, Kakaolu fındıklı krema, Fındıklı palamutaşa, Fındıklı çörek, Fındıklı pasta, Fındıklı karışık top kurabiye, Fındıklı ve havuçlu kek, Fındıklı tarçınlı kurabiye, Fındıklı mürdüm, Fındıklı bisküvi, Fındıklı patates püresi, Fındıklı cevizli kek, Fındıklı dondurma, Fındıklı nısgat, Fındıklı limonlu pasta, Fındık ezmesi, Fındık füresi ve nugası , Krokan , Vakumlu kavrulmuş fındık (gıdık), Vakumlu kıyılmış fındık (kıyık) Fındıklı lokum, Fındıklı cezire, Fındıklı sert şeker, Fındıklı akide şeker, Fındıklı şeker draje, Fındıklı yufka tatlısı, Fındık dolması, Fındıklı süt şekeri, Fındıklı burma böreği, Fındıklı ıslak kek ve daha neleeeer neler....Bunları yiyenin vücudu hangi sağlık nimetine kavuşacak? Bunları da açıklayalım. Fındık ve fındık yağını Tirebolu’da tadan kişide bedeni ve zihni yorgunlukları olmaz. Vücudu kuvvetli olur. Bu durumda kendini güçlü bir yiğit zanneder. Hamilelik ve variste de kullanılması çok faydalıdır. Tirebolu’daki Fındık ve fındık yağının insan vücudunda kemiklerin ve dişlerin yapımı için gerekli olan kalsiyum kan yapımında görev alan demir büyüme ve cinsiyet hormonlarının gelişmesinde rol oynayan çinko için en iyi kaynaklarında birisidir. Ayrıca sinirlerin uyarımı ve kas dokusunun çalışması için gerekli olan potasyumda zengindir. Tirebolu’da yiyen kişinin Böbrek ağrılarını giderir. Kum ve tas düşürülmesine yardımcı olur. Barsak solucanlarını düşürür .Fındıktaki yağ kolesterol oranını düşüren mono doymamış yağdır. Ayrıca fındıkta damarları koruyan E vitamini bol miktarda bulunur. Çinko, lif ve magnezyum da içerir. Tirebolu’da Bir avuç fındığa kuru üzüm katıp gün boyunca atıştırmak, sağlık aç ısından çok faydalıdır. Fındıkta tek çift bağlı doymamış yağ asidi oleikasidin kanda kolestürün yükselmesini önlediğinden Tirebolu’da yiyen kişinin böylece kalp-damar hastalıklarına karşı korucu etki göstermektedir. Kişide Kan yapımı ve ruhsal sağlık açısından gerekli olan vitaminleri fındık ve fındık yağında önemli düzeylerde bulunduğundan bu besinin her gün düzenli olarak Tirebolu’da tüketilmesi Ülkemiz ve Tirebolu çocuklarının ana beslenme sorununa pratik bir çözümdür. Tirebolu’da Fındık ve fındık yağı E vitaminin bilinen en iyi kaynağı olduğundan Bu vitaminin kalp ve diğer kasların sağlığı ve üreme sisteminin normal çalışması için gereklidir. Kandaki Alyuvarların parçalanmasını önleyerek yine Ülkemizde ve Tirebolu’da kansızlığa karşı koruyucu etki oluşmasını önleyerek veya oluştuktan sonra onları etkisiz hale getirerek kanser hastalığına karşı koruma yapar.Yani Tirebolu’da kanser olan birazcık daha uzun yaşayabilir. Bu duruma göre Tirebolu’da günde en az bir avuç fındık yiyen bir insanın enfarktüsten ölme riski hiç fındık yemeyen bir kimseye göre yarı yarıya azalabildiği düşünülüp fındığın çok yenmesi gerekmektedir. Dünyada yapılan araştırmalarda Fındığın Kişide Oleik Asitin kanda kollestrolün yükselmesini önlediği Kolestrolü %26.2 oranında düşürdüğünü kan şekerini düzenlediğini ve kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu etkiye sahip olduğunu ve kalp hastalıklarında koruyucu Apapratein A-1'i % 28 artırdığı riskli Apapratein B yi %7,5 azalttığını ortaya çıkmıştır.İşte Tirebolu’da fındıkla tatlananın sağlığı bu mükafata kavuşacak. Dünyanın %60 fındığı ülkemizde; bu fındığın en tatlısı ve faydalısı Tirebolu’da olduğuna göre, ve bunu da dünya bilip kendi yöre halkımız bilemediğine ve anlayamadığına göre….ne diyelim… bu durum düşündürücü. Et balık menusunu ise saymaya gerek yok. Çünkü mısır unlu hamsinin tadını, Şantiye kekiğini yemiş koyunun etinin tadını bilmeyen yok gibi. Biz yine de Tirebolu’da bulunan ve dünyada araştırılarak ispatlanan Balığın Faydalarını açıklayalım ve yiyenlere,bu lokantada yiyecek olanlara müjdesini verelim.Etin Faydalarını ise Şantiyede tadan anlar. Düzenli olarak Balık yemenin fiziksel ve ruhsal sağlığımıza iyi geldiği, Yapılan araştırmalarda Somon ve Uskumru gibi yağlı balıkların, vücuttaki iltihaba karşı savaştığını buna da yapılarındaki Omega 3 yağ asidinin yol açtığı belirlenmiştir. İnsan vücudunda bulunan ve "resolvin" adı verilen yağların iltihabla savaştığını, bunların da yağlı balıklardaki yağ asitlerinden sağlandığını kaydedilirken, bu yağların kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde de büyük önem vurgulanmıştır. Bu Balık yağların, vücuttaki iltihab hücrelerinin, iltihablı bölgede toplanmasının önüne geçtikleri ispatlanmıştır. Balığın Kalp hastalığını ve felci önlediği, Kolesterol metabolizmasını ayarladığı, Kemikler için yararlı olduğu, Şeker hastaları için yararlı olduğu, Astım tehlikesini azalttığı, prostat kanserini önlediği, kırışıklara karşı etkili olup cildi daima yenileyerek gençleştirdiği, Balık yemenin vücuda mutluluk ve enerji verdiği, Balık yiyen kadınların çocukları daha zeki olduğu araştırılarak ispatlanmıştır. Kanser hastaları için yapılan bir araştırmada, kanser hücrelerini besleyen maddelere balık yağını karıştıran uzmanlar, bu uygulamanın kanser hücrelerini “intihara zorladığını” belirlendi. Kangreni önlediği, Migrene iyi geldiği, Kanın beyin damarlarında rahatça dolaşmasını sağlayarak migren tipi ağrıları önlediği vurgulanmıştır. Bu lokantada balık yiyenin göreceği faydayı acaba kendisinden dinleyebilecek miyim? diye düşünüyorum. Balık suyun içindeyken suyun kıymetini bilmediği gibi Tirebolu Tirebolu’nun içindeyken Tirebolu’nun kıymetini bilmemesi….Neyse bu yorumu da siz yapın. Bunların yapıldığı lokantada çay olmaz mı? Olmazsa soran çok olur zaten. Bunun faydalarını da sıralayalım içinizde kalmasın. Çay, vücuttaki zararlı maddeleri yok eder. İshali durdurur. Böbreklerin daha iyi çalışmasını sağlar. Çaydaki teobromin ve teofilin maddeleri de idrar sökücü özelliğe sahiptir. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İçerdiği mineral maddeler nedeniyle vücuttaki mineral madde dengesinin kurulmasında sudan çok daha etkilidir. Tirebolu’da bu Lokantada döner durumda iken hem çayını yudumla hemde sabit olarak doyumsuz manzara seyret ki; sağlığının tadına o zaman varırsın. Hani Kanuni’nin bir sözü varya “Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”. Bende buna göre diyorum ki: “Ülkem içinde benzer yer yok Tirebolu gibi, Tirebolu benzeri bulunmaz sağlıklı yaşam yeri”. Bu Lokantada menü lere, çocukken yaşlı babaannelerimizin yaptığı celecoş, siron, ömeç, galdirik, kabalak, haşıl,Turşu yalaşı,buğday cırıtta ve fetiri,pancar çorbası ,hopcin, babaannemin çitinde bulunan daha neleri ekleyecektim ama, onuda öğrenmek isteyenler yaşlı ninelerden öğrensinler.Bu lokantayı açacak olan şahısa ve burada bu nimetleri yiyerek sağlıklı yaşam sürecek olanlara ve tüm Tirebolulara, Bu Lokanta şimdiden hayırlı olsun. TİREBOLU MISIR ÜRÜNÜNE YATIRIMCI BULMALI. Mısır bitkisinin hammadde olarak yapılan her mamulün merkezi Tirebolu’da olmalı. Şimdiki yaşlılara sorun. Hep anlatırlar. “Eski geleneklerimizde öküz sürmek mısır ekini yapmak, bu ekin fidelerine çapa yapmak yabancı otlarını kazmak mısır büyüyünce de toplayıp kurutup su değirmeninde un yapmak vardı.” diye söylerler. Mısırı olmayan hane kesin fakir sayıldığını yaşlılarımız anlatıyor. Şimdiki çay fındık gibi bolluğun o zamanki yeri mısır bitkisi olduğu çok söyleniyor. Şimdi bu çok az kalmış ve yok olmak üzeredir. Televizyonlarda daima programlar da söylerler. Anadaluda kaybolmaya yüz tutmuş nimetlerin kaybolmaması için hep program yaparlar çareler araştırırlar. Mısır her ne kadar Adapazarı gibi bazı illerimizde bol olsa bile Tirebolu da yok olmaya yüz tutmuş kadar azdır. Artvin Borçka yöresinde çok Rizeli yerleşmiştir. Rize’yi bırakıp buralara niye yerleştiğini sorduğumuzda şu cevabı verdiler. “Eskiden Rize de çay hiç yokmuş. Dedelerimiz Mısır bitkisi bu yörede çok bol oluyor ve Mısır’la geçimimiz tam oluyor diye buralara yerleşmişler bizde böylelikle kalmışız” dediler. Ve hala Mısır üretiminde o yöre Tirebolu’ya göre çok yapıyor. Eski insanlarımızın yaptıkları gibi öküz sürme, imece toplama işleri gibi zorluklar olmasa bile günümüzde müsait olan arazilerimize Traktör girmektedir. Traktörün girebileceği alanlarda bu ürünümüzü çoğaltıp Tirebolu’da sayalı gelir kaynaklarımız arasına katabiliriz. Mısır unu çeşitli olarak sac ekmeği, normal mısır ekmeği, ömeç yemeği, balık kızartma ve nişastada kullanılır. Şimdi buğday bunların çoğunun yerini almış olsa bile, genellikle büyük şehirlerde büyük marketlerde ve köy ürünleri satan yerlerde, Mısırdan yapılan mamuller paket olarak çok satılıyor. Tirebolu’da bunların ana merkezi olma özelliği büyük olduğuna göre Mısır kaybolmamalı.Tirebolu’ya Mısıryağı fabrikası kurulmalı. Tıpkı Ülkemizin çeşitli yerlerine kurulmuş Zeytinyağı fabrikaları veya Ayçiçeği yağı fabrikaları gibi. Bilim adamlarının yaptıkları tıbbi araştırmalarda Mısır tanelerinden elde edilen Mısırözü yağının, sıvı bitkisel bir yemeklik yağ olarak, damar sertliğini önlediğini, kullanan kişilere bu konuda büyük yarar sağladığını belirtilmiştir. Bakınız Tirebolulu olmayanlar, Mısır bitkisinin tıbben araştırmasını yapmışlar, bu bitkinin ne kadar faydalı olduğunu dünyaya yayınlamışlardır. Mısır bitkisinin taneleri, yüksek oranda nişasta ile doymamış yağ asitleri, A vitamini ve sterolleri içerir. Bu yüzden mısır taneleri hem insanlar hem de hayvanlar için değerli bir besin kaynağıdır. Mısır karası, Mısır koçanında urlar meydana getiren Ustilago maydis (DC.) Corda (Ustilaginaceae) isimli mantarın sporlarıdır. Bu Sporlar siyah renkli ve kömür tozu görünüşünde olup mısır taneleri yerinde oluşan urların içinde bulunur. Halk arasında haricen kan kesici olarak kullanılmaktadır. Çavdar mahmuzu ( Secale Cortunum ) 'na benzer bir etkisi olduğu bilinmektedir. Mısır kömürü ve mısır yanığı gibi isimlerle de bilinir. İlaç olarak kullanılan mısır püskülünün içerdiği maddeler ise şunlardır: Glikoz ve maltoz gibi şekerler, steroller, reçine, potasyum tuzları ve uçucu yağ. Bunların ise insana faydaları: 1-Sakinleştiricidir. 2. Bedeni güçlendirici toniktir. 3. Romatizma tedavisinde yardımcı olur. 4. İdrar söktürücüdür. 5. Mesane taşlarını düşürür. 6. Üretrit (idrar yolları enfeksiyonu), sistit (mesane enfeksiyonu) ve prostatit (prostat bezi enfeksiyonu) tedavilerinde etkilidir. Özellikle ayrıkotu ve civanperçemi ile birlikte kullanılırsa daha etkili olur. 7. Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımcı olur. Görüldüğü gibi, bu bitkinin en şifalı bölümü işte bu püsküllerdir. Kullanılış şekilleri ise; Mısır püskülleri , döllenme başlamadan önce kesilir ve gölgede kurutulur . Güvenilir bir idrar sökücü gerektiğinde , aynı zamanda etkili ve başka hiçbir zararı olmayan zayıflatma ve bedendeki yağı azaltma ilacı olarak kullanılan mısır püskülü çayı içilebilir. Mısır püskülü tam olarak kurutulmadan uzun süre saklandığında , idrar söktürücü özelliğini yitirir ve dışkılama yı kolaylaştırır . Mısır püskülü çayı , taş yapıcı idrar yolları hastalıklarında , kalp ödeminde ve başka ödemlerde olduğu kadar, böbrek iltihabı , mesane nezlesi , romatizma ve gut hastalığında da başarıyla kullanılabilir . Ayrıca , çocukların ve yaşlıların yatağa işeme hallerinde ve böbrek sancılarında da yardımcı olur . Tüm bu rahatsızlıklarda , her 2-3 saatte bir yemek kaşığı dolusu çay alınmalıdır . Bu da aynen çay gibi hazırlanır Şöyle ki: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış mısır püskülü , orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır , 3-5 dakika demlendikten sonra süzülür . Tatlandırılmadan günde 3 bardak içilir. Tirebolu’ya Çorumda olan Leblebi gibi, mısır kuruyemiş imalathanesi açılmalı ve kuruyemiş toptancılarına Tirebolu adıyla toptan satılmalıdır. Mısır nişastası imalathanesi açılmalı. Ve bu ürünlerin toptancılarına ambarlarına Tirebolu adı ve tadıyla verilmelidir. Bu bitkinin anayurdu Güney Amerika olsa bile ülkemizde az olmakla rağbeti büyük miktardadır. Hatta güney illerimizden bile Karadeniz e mısır yemeye gelen bile vardır. Karadeniz’de Balığın tanımı ve tadı hep mısırla yapılmalı ve bunun merkezi Tirebolu olmalıdır. Bu anlattıklarımız Tirebolu dışında yapıldığına göre Tirebolu’da niye olmasın. TİREBOLU’YA MÜZE DÜŞÜNCESİ Sürekli gelişme ve kaynaşmayı ilke edinen şahıslar ve yerel idareciler; bulunduğu yörenin geçmiş tarihinin ve kültürünün tamamını bir çatı altında toplayarak ziyaretçilerine sunması, bu sebeple de hem daha iyi tanıtım, hem de kâr sağlayarak gelişme sağlanması günümüzde çok çok önem kazanmıştır. İşte Tirebolu’nun, gerek uzun tarihi geçmişi ve kültürü bulunması sebebiyle, gerekse Karadeniz sahilinin Orta Asya ya açılan önemli geniş kavşak olma özelliği sebebiyle, büyük bir müzeye ihtiyacı vardır. Ülkemizde Nüfus yoğunluğu ve Turizm’den kâr sağlayan nice yerleşim birimlerinde, müzelerin önemi büyüktür. Gelişen Teknolojiye ve insanların merak konularına göre Tirebolu’da müze, bir çatı altında şu kısımlarda olmalıdır. 1-Tirebolu’nun uydudan fiziki yapısı, 2- Kent ve Yörenin tarihi yapılarının Maket yapısı, 3-Geçmişte kullanılan malzemelerin sergisi. 4-Tirebolu’nun doğal güzellikleri resimleri sergisi, 5-Tirebolu’da bulunan evcil veya doğa hayvanlarının resim veya maketleri, 6-Büyük Akvaryum. Şimdi bunları Tirebolu için açıklayalım: 1- Tirebolu’nun uydudan Fiziki yapısı: Tirebolu’ya yeni gelen hatta Tirebolu’nun yerlisi bile arazinin dağlık ve dik oluşu sebebiyle, Tirebolu’nun mıntıkalarını, yükseklik ve gidiş yol güzergahlarını, dere yatağı ve sırt yüksekliklerini bilememektedir. İşte uydu görüntüleriyle, Tirebolu’nun görüntüsünü çok karelere dağıtmak suretiyle, fiziki durumu belirgin biçimde uydu görüntü sergisini yapmak çok yararlı olacaktır. Büyük şehirlerde bu vardır ve yararlıdır. Internet Programlarında uydudan görüntü nettir ama, herkeste bilgisayar ve Internet olmadığından Tirebolu’ya bu şarttır. 2- Kent ve Yörenin Tarihi yapılarının ve yöresel yapılarının Maket yapısı: Tirebolu, çevresi ve köyleri çok tarihi eserlerle, yani Cami çeşme, Tarihi evler, Köprü, Kale, tarihte ve günümüzde kullanılan kayıklar ve küçük gemiler v.b.; Yöresel olarak da Eski Taş fırın, Ahşap yapı(mazu) v.b gibi yapıların maket halinde oluşturup sergilenmesi.Bu İstanbul için Haliç kenarında Maket Kent olarak sergisi var ve yoğun ziyaretçi akını oluyor. 3- Geçmişte Kullanılan yöresel Malzemelerin Sergisi: Eskiden kullanılan löküz, şamdan, yayık, el değirmeni, bakraç, sağan, öküz sapanı, eski semer, iplik çıkrığı, gırklık, süt makinesi, Aşak, kalın sesli koyun ve koç keleği, at zili, inek püskülü, at aynası...v.b. sergilenerek ziyaretçilere gösterilmesi. Nice büyük kentlerde bu durum önem kazanmış,hatta Erzurum’da Tarihi evlerin içersine böyle yaparak tesis kurmuşlar, aşırı talep görüyor. 4- Tirebolu Doğal Güzelliklerinin Resim sergisi: Tirebolu yöresinde özellikle Mayıs aylarında ortaya çıkan bir sürü harika yalancı cennet diye tabir edilen manzaralar, şelaleler ve çağlayanlar çok mevcuttur. Fotoğraf sanatçılarının buraların güzelliklerini yakalayıp çekerek çok fotoğraflaması ve bunlarında bu müzede ışıklı dijital ortamda sergilenmesi çok harika olacaktır. Bu Kayseri’de müzede çok güzel yapılıyor. 5- Tirebolu’da bulunan Evcil veya doğa hayvanlarının Resim veya maketleri: Hayvancılık şimdi az görülse bile geçmişte çok yapılmıştır. İşte bu hayvanların ve Tirebolu doğasında bulunan bütün hayvanların resim veya maketleri sergilenerek tanıtılması çok mükemmel olacaktır. Ülkemizde nice yerlerde bunu sergileme vardır. 6- Büyük Akvaryum: Tirebolu da hem deniz hem de tatlı su hayvanları eskiden beri bindiğinden ve avları yapıldığından; Tirebolu’ya büyük ve içindeki hol bölmelerinde gezilebilecek türden akvaryum yapılıp, bu Akvaryumu iki kısıma ayırmak suretiyle; birinci kısma tatlı su hayvanlarını, ikinçi kısma Deniz hayvanlarını koymak suretiyle ziyaretçilere açılması, Tirebolu için çok mükemmel gelir kaynağı olacaktır. Böyle bir şey Çin’de var ve ziyaret için Nerdeyse Dünya Akın ediyor. Tirebolu da müze kurularak bu akvaryum niye olmasın ki..Böyle Müze kurulduğu takdirde Daha benim bilemediğim ve sayamadığım nice güzel şeyler Müzeye gelebilecek ve Tirebolu böyle nimetlerle Karadeniz Bölgesinde, Hatta beklide Türkiye de Tek özellikli ilçe konumunda olabilecektir. Tüm Tirebolular, Tirebolu tarihini ve Kültürünü Medeniyet olarak unutmayıp ve unutturmayıp, Dünyalara tanıtarak sürekli yaşatması gerekir. TİREBOLU DA MİLLİ PARK OLMALI Milli parklar dünya gündemine oturmuş ve sürekli izlenmesi vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Türkiye’de kısmen olmasına rağmen milli parklarımızın sayısı az ve kullanım alanları dardır İşte Tirebolu sınırları milli park için daha çok kümes ve dik ve engebeli arazi hayvanları için çok çok müsaittir. Daha çok Tirebolu’da yüksek dağlık bölgelerinde boş arazi ve orman işletmeye bağlı geniş orman alanları geniş yer tutmaktadır. Bu araziler eskisine göre zamanla daha da dar haline getirilmiş, düşünülen her yerlere araba yolu yapmak üzere git gide daha da daralmaktadır. Dünya gündemine baktığımızda,yeşil alanların daraltıldığı, ağaçların azaltıldığı, sürekli yangınların çıktığı, balta girmemiş ormanların çok azaldığı sürekli gündemde tutulur ve bunu sıkıntıları dile getirilir. Gerek tedbir, gerekse ceza verilse bile bir türlü bu sorunların önüne geçilememektedir. İşte Tirebolu’daki boş ve Orman işletmeye bağlı araziler de bu sorunla karşı karşıyadır. Yetkililer bir an önce önlem alıp bu arazileri bir bütün olarak koruma altına almakla birlikte, tüm Karadeniz bölgesinde yaşayan yabani hayvan türlerini koruma altına alması; gerek doğa ve orman zenginliğimiz, gerek turizm ve hayvan sever derneklerinin dikkatlerini ve takdirlerini Tirebolu’ya çekmek için, kaybolmaya yüz tutmuş hayvan türlerinin kurtarılması için, Belgesel araştırmacılarının sürekli dikkat ve incelemelerinin Karadeniz olarak Tirebolu’dan yapmaları için, geleceğimizin Akciğerlerinin kurtarılması için, Tirebolu’da bulunan boş ve ormanlık arazilerin hepsi milli park haline getirebilmelidirler. Halen bile dağlık bölge arazilerinde Kümes olarak Çulluk, Kartal Karatavuk, gibi ismini saymakla bitiremediğimiz kuş türleri yaşadığı gibi; Kurt, Çakal, Ayı, Elek geçi, Tilki, Tavşan gibi yine isimlerini saymakla bitiremediğimiz yaban hayvanları çok yaşamaktadır. Ama gitgide sayıları azalmaktadır. Yaşlı insanlarımızı bir dinleyin hep anlatırlar; “Eygidi şu tarihte şuradan çok güzel kalabalık Çakal sesleri duyardık ve sevinirdik” derler. Hâlâ bile bazı dağlık köylerde Camilerden ezanlar okunmaya başlayınca çakallar hep birden bağırmaya başlıyor. Bazı yaşlılarda yine anlatır;”Yaylaya çıkmıştım,Ormanın eteğindeki boş küçük çayırlık yere, gözümün önünde Ayı geldi, oturdu, yavrusunu emzirdi, güneşledi, çekti gitti. Bende korkmuştum.” Bunun gibi söylenti ve sözler hemen hemen yaşlılarımızın çoğunun anılarında vardır. Gençlerimizde hemen hemen çoğunun evinde av tüfeği olduğu gibi hangisinin tüfeği daha güçlü diye yarış yaparlar ve avladığı yaban hayvanlarını av anını gururla anlatırlar. Bu düşünceler, yöremizin yapısı için çok yanlıştır. Eğitim ve seminerlerle düzeltilmesi gerekir.Ve zararlı hayvanlar bile (Kurt Domuz gibi) Tirebolu’ya Milli park kurulduğu takdirde zararsız hale gelecektir. Dünyanın bazı bölgelerinde büyük ve sazlık göletli olan milli parklar gibi Tirebolu’da milli parkın aynısının olması arazi engebeleri olduğundan dolayı şart değildir. Ama onlara benzeyen engebeli araziye uygun milli parkın Tirebolu’da olması şarttır. Böylelikle Milli park Kurulduğu taktirde bilmediğimiz ve tanımağımız ama Karadeniz ikliminde yaşayabilen dünyadaki hayvan türlerinin hepsinin Tirebolu’ya geleceği; böylelikle gerek yöremiz ve ülkemiz, gerekse dünyanın Karadeniz ikliminde yaşan yabani hayvanlarını Tirebolu’dan tanıması ve incelemesi gerçek olacaktır.(Bekir KEŞMER) AVRASYA’DA TİREBOLU VANA’SI AÇILMALI Bu söz enteresan diye düşünülebilir ama biraz altını kurcalayalım ki çıkacakları görelim. Karadeniz, haritada büyük mavi deniz olarak sabit duruyor ama üzerinde bulunan hareketlilikler ve yığılmalar sebebiyle oluşmuş olan havuz, Tirebolu’dan çıkış yapalım diye çığlıklar çok atıyor. Ne yazık ki duyan ve gören pek az. Bir söz vardır “görünen köy kılavuz istemez” diye. İşte her şeyin görüntüsü de, insana çok şeyler anlatır ki geniş düşünüp anlamak lazımdır. Avrasya’da bütün olarak, ülkemiz ve Karadeniz kıyı ülkelerine geniş olarak bakalım. Avrasya da, ülkemiz olarak Karadeniz bölgemiz de pek az olmak üzere, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, denizyolu sebebiyle boğazları geçerek dünyaya kuru yük, metal ve petrol başta olmak üzere birçok ihracat ve ithalat yapıyorlar. Avrasya gündemindeki kaynaşmaya baktığımızda da, sürekli doğu batı arası geçiş köprüsü Türkiye üzeri düşünülüp dile getirildiği gibi, kuzey güney arası geçiş köprüsü Türkiye olarak dile getirilmiyor. KATB ve Boğazda Tüp geçit sebebiyle, Çin’den Londra’ya transit geçiş konuşuluyor ama kuzey Avrupa ve Karadeniz kıyı ülkelerinin, güney Asya ve Mezopotamya bölgelerine kolay geçişi ve ticareti pek dile getirilmiyor, getirilse bile ülkemizde gündemi oluşmuyor. İşte Avrasya’da olan bu oluşmuş havuzun tek çıkış kapısı, Tirebolu olarak çok açık görülüyor. Böyle görüp düşündüğümüze göre; yetkili kurumlarımızın, yani Ulaştırma, Eneji, Dış İşleri ve Dış Ticaretten Sorumlu devlet bakanlıklarımızın, ülkemizde zaruri yapacağı işler nelerdir ve yapacakları gelecekte neleri getirebilir? Düşündüğümüzü açıklayalım. Mavi Akım projesinin bir kolu da zaruri olarak Tirebolu’da olmalı ki, rekabet oluşmasına yol açması nedeniyle, doğalgaz ithalatımız ucuzladığı gibi doğu ve güneydoğu bölgemizde kullanım alanı büyüyerek yayılır. Çünkü Samsun’a göre mesafe kısalmış ve Harşıt vadisi sebebiylede ucuz yapımı ve dağılımı Doğu bölgelerimize kolay olabileceğinden, dağıtımı hızlı olmuş olacak. Ülkemiz olarak, Bakü-Ceyhan hattı gibi, Tirebolu-Basra hattı hem doğalgaz hem de petrol hattı yapılarak, Bakü-Ceyhan’dan edilen kâr oranını, ikiye hatta üçe katlayabiliriz. Bu önemli husus, yetkililerimizin ciddi olarak düşünmesi gereken husustur. Çünkü katılımlı ve istişareli yönetimle olan çalışmalar başarı getirir. AB ülkeleri Karadeniz üzerinden büyütmeyi planladıkları ticaretlerini, Tirebolu limanı ve demiryolu açılım bağlantısıyla, Orta Asya ve Güney Asya ya düşünürlerse, büyük kâr sağlayacakları muhakkaktır. Avrupa Ülkelerarası Petrol ve Doğalgaz taşımacılığı (INOGATE) nin bir ayağı Tirebolu’da zaruri olmalı ki, depolama ve dağıtım merkezi yerini Tirebolu olarak seçtiklerinde, düşündükleri kâr oranlarına kavuşabilsinler. Çünkü ağır tonajlı tankerlerle büyük maliyetle yaptıkları kârlarını, Bükü Ceyhan hattı gibi Tirebolu-Basra hattı olarak yaparlarsa, aradaki büyük kâr oranını bir hesap etsinler ki Tirebolu’nun ne denli avantaj olduğunu bilebilsinler. Bu nedenle de hem ülkemiz büyük kazanç sağlasın, hem de AB ülkeleri kazançlarını büyütebilsin. KEİ ülkeleri, BSEC-URTA kapsamında Doğu ve Ortaasya ya kolay ve ucuzluk bakımından açılımı kapsamında, Tirebolu’yu zaruri kullanmaları ülkemiz için büyük kazançtır. Çünkü Tirebolu limanı açılıp demiryolu yapıldığı takdirde, Tirebolu Mersin ya da Haydarpaşa limanları seviyesine çıkacak ve işlerliği beklide oraları geçebilecektir. Dünya Ticaret Merkezi, gelişmiş illerimizde açtıkları şubeler gibi bir şubesini de Tirebolu’da açması çok gerekir. Çünkü ülkemizde Dünya Ticaret Merkezinin kâr sağlamada önü açılacak kalmış yeri liman ve demiryolu yapıldığı takdirde Tirebolu olduğu kesindir. Böylelikle ülkemiz içersinde Karadeniz bölgemizde, DOKAP Tirebolu sebebiyle çok büyük gelişme ve büyüme gösterdiği gibi, Güneydoğumuzda da GAP hızla büyüyüp gelişecektir. Yani ülkemizde batı kısmında bulunan sanayi hızla doğu kısmında da kurulmuş olacaktır. Ülkemiz gündeminde olan Zaruri kalkınmada öncelikli iller arasına girmiş olan yerler, Tirebolu sayesinde yer yer kavşak nokta halini alarak gelişebilecektir. Ayrıca çok yoğunluk yaşayan Çanakkale ve İstanbul boğazları, Tirebolu sayesinde büyük rahatlığa kavuşacak, boğazlarımız giriş ve çıkışlarındaki yüzlerce yığılan gemilerin yoğunluğu azalacak, doğu ve batı kısımlarımız dengelenerek büyüyebilecektir. Karadeniz kıyı ülkeleri ve Türkiye dışındaki uzaklarda bulunan ve birbirleriyle ticareti geliştiren ülkeler, ulaşım konularında birbirlerine her türlü kolaylığı sağlayarak büyük gelişmeler gösteriyorlar. Hatta Türkiye dışında bulunan Karadeniz kıyı ülkeleri, bu olaya gıpta ile bakıyolar. Karadeniz kıyı ülkeleri ve Türkiye, belirttiğimiz nedenlerle ilgili, tıpkı Panama ve Süveyş gibi, önemli giriş çıkış noktası olabilecek konumda bulunan Tirebolu’yu kullanarak niye böyle kolaylığı ve avantajları sağlamasınlar ki? Daima çalışmak ekmek, tembellik ise kıtlık getirir. Bu bağlamda yetkililerimizin şu şekilde çalışmaları gerekir; Tirebolu –Tiflis projesinin zaruri hayata geçirilmesi, Yani Erzincan ile Tirebolu arasına demiryolu hattının döşenmesi. Van-Tatvan demiryolu hemen bağlanması, Tirebolu-Basra arasına hem petrol hem de doğalgaz hattı yapılması, limanlarımızın özelleştirilerek kâr oranını çok çok çoğaltılması, limanlarımızın rıhtım seviyesinin ağır tonajlıların kolaylığına ayarlanması, Ticaret için potansiyel arayan büyük holdinglere, yatırımlarında böyle kolaylıkların sağlanması, dışarıdan gelecek kazançlara kolaylıklar için projeler üretilip uygulanması, v.b gibi çalışmalar öncelikle şarttır. Altın hiç pas tutmaz. İşte Tirebolu’nun Altın olduğunu ilk önce yetkililerimiz bilmeli ve değerlendirmelidir. Avrasya ülkeleri de Karadeniz’in, doğu giriş-çıkış kapısının Tirebolu olabileceğini anlamalı ve değerlendirmelidir. Bu düşündüğüm noktalar şimdi sıfır gibi görülse bile, geleceğe göre düşündüğümüzde yapılması zorunlu olabileceğinden, yani Avrasya’nın Ticarette Tirebolu’yu vana gibi kullanabileceğinden ümitliyim. Ama bizim yetkililerimizce erkenden ve Tirebolu kolaylığıyla yapılması, ülkemizin gelişme göstermede ulaşacağı seviye, yüzlerce kat daha büyük olacaktır. (Bekir KEŞMER) OR-Gİ PROJESİ, KANSAİ GİBİ TİREBOLU’DA MÜSAİTTİR OR-Gİ, 1997 yılında, Giresun-Ordu olarak iki ilin bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabasıyla gündeme getirilen ve yatırım programına alınan, Ordu ve Giresun illerinin tam ortasına denizi doldurarak yapılması planlanan ve bir süre çalışıldıktan sonra 2001 yılında yapımından vazgeçilen, havaalanı inşaat projesi düşüncesinin adıdır. Uzun zaman üzerinde çok düşünülüp çalışma oldu ise de, gerek ödenek yetersizliği gerekse, o bölgeye Tersane yapma planları gibi nedenlerle bir türlü hayata geçirilemeyip rafa kaldırılmıştır. Şimdi ise gündemi ve tekrar yapım söylentileri devam etmektedir. Karadeniz bölgemiz, bölgesel konum olarak Avrasya kaynaşması ve Karadeniz kıyı ülkeleri işbirliği konularında, deniz ile ortaasya ve ortadoğuya açılım durumu olarak, can damarı konumundadır. Bu nedenle de Karadeniz sahil şeridinde, uluslararası alanda ticari verimliliği artırmak ve kolay olarak avantaj sağlamak için, ulaşımda kavşak nokta ve ticarette can damarı olma özelliği olan yer, tek Tirebolu’dur. Şöyle ki: Günümüzde arazi yapılarının özellikleri işlerlik yönünden ciddi dikkate alınır, kazançlı yatırımlar öyle planlanarak yapılır. Karadeniz bölgemiz ise hep engebeli olduğu, ova olmadığı, müsait olmadığı söylenir. Böylelikle de Tirebolu düşünülmez, “kuru’nun yanında yaş’ da yanar” misali Karadeniz bölgesinde olduğundan dikkate hiç alınmaz. Fiziki yapı bakımından Tirebolu, bölgesel yapıda Tirebolu’nun yeri, Ülkemizin uluslararası alanda kaynaştığı noktada Tirebolu’nun konumu şeklinde düşündüğümüzde; işte düşünülüp yapılamayan OR-Gi havaalanının yapımı için benzersiz tek müsait yer, Tirebolu olduğu çok belirgindir. Şimdi bu ciddi gerçeği, Tirebolu’ya benzer yerlerle kıyaslama yaparak meydana çıkaralım. Elbette ülkemizin her tarafı güzeldir. Her tarafa yatırımlar yapılması gerekir. Giresun Gülyalı mevkiine düşünülüp yapılamayan ve sonrada yapılmasından vazgeçilen bu havaalanı, eğer oraya yapılsa idi, acaba deniz ticareti ve liman bakımından Tirebolu kadar olabilirmi ydi? bu pek az. Denizden anadolu’ya açılma özelliği Tirebolu kadar olabilirmi ydi? arazi işlerliği az olması sebebiyle yine pek az. Kargo bakımından ağır taşımaya Tirebolu kadar açık olabilirmi ydi? yine az. Yani, Gülyalı’da olursa, limandan ve demiryolu bağlantısı avantajından yani işlerlikten uzak kalır, Tirebolu’ya göre eksik olurdu. Peki, Trabzon’un bölgesel ağırlığı olması bakımından, bu havaalanın oraya yapımını düşünelim. Trabzon’da havaalanı olduğu için tekrar bunun oraya yapımı dikkate alınmaz. Alınsa da demiryolu eksikliği düşünülerek yine yapımından vazgeçilir. Şu düşünceyi de belirtmek gerekir ki, Demiryolu meselesinde Tirebolu bay-pas edilip; yapım maliyeti bakımından Tirebolu’ya göre çok çok yüksek olduğu halde, Zigana’nın altından Trabzon’a demiryolu tüneli düşünülmektedir. Eğer bunu gerçekleştirirlerse, OR-Gİ havaalanı yapılsa bile önemi azalacak, Tirebolu’ya demiryolu yapımı tamamen düşünceden kalkacaktır. Kısacası, Karadeniz bölgesi olarak nereyi düşünürsek düşünelim, OR-Gİ havaalanı projesi Tirebolu dışında mümkün ve verimli olmuyor, mümkün olsa bile eksik kalıyor. Böyle olunca, OR-Gİ havaalanı Tirebolu’da nasıl yapılır? Sonra da ne olur? Hemen açıklayalım. Tirebolu, fiziki şekil olarak v harfine benzer. Yani denize doğru hafif bir burun gibidir. Limanın tam doğrultusuna, denize Kansai havaalanı gibi düşünülürse, sağında ve solunda dağ engeli yoktur. Havaalanı dediğimiz yer, minimum 3 veya 4 milyon metrekare engelsiz arazide olması gerektiğinden, Tirebolu’nun deniz açıkları çok müsaittir. Yeşilköy gibi çift pist bile yapılabilir. Yani, diğer yerlere yapılacak havaalanı maliyetlerine ve işgücü uzunluğuna göre, Tireboluya havaalanı yapımı liman ucundan doğru olacağından kat kat daha kolaydır. Yapıldığında da Tirebolu’nun manzarasını bozmaz. Tirebolu’dan sadece çizgi şeklinde görülür. Ayrıca, Tirebolu limanının rüzgâr ve dalga tehlikelerini keserek Sinop limanı özelliğinde olmasını da sağlar. Yetkililerce, Tirebolu’ya yapılması için, orta ve uzun vade de buradaki nüfus yapısı ve ekonomik gelişmeler dikkate alınarak, hitap edeceği bölgenin geniş olması ve Liman ve demiryolunu canlandırması düşünülerek, geniş inceleme yapılıp fizibilite çalışmaları yapılmasıyla planının net çıkarılması gerekir. Böylelikle Singapur havaalanı gibi export taşımacılığını, serbest ticaret faaliyetini de içeren, uluslararası ticaretin merkezi olabilecek bir vizyona sahip olan havaalanı özelliğinde düşünülmesi gerekir. Diyeceksiniz ki, Karadeniz de bunun tek kolay yapım yeri Tirebolu, ama büyük ve geniş iş olduğundan nasıl yapılabilir ve yaptırılabilir? düşüncede kolay ama gerçekleri yetkililere anlatmak ve benimsetmek çok zor. Kansai havaalanın planına veya Centrair havaalanının planına ciddi olarak bakalım ve inceleyelim. Tirebolu’ya bu planlar çok mükemmel uygun oluyor. Bu planlar Tirebolu’ya uygulandığında Kansai’den farkı, sadece denizde git-gel olaylarının ve deniz akımının farklılığıdır. Bunu da mühendisler çok mükemmel ayarlarlar. Yapımı Tirebolu limanından doğru olacağına göre, diğer bölgelere göre ucuz maliyetle olacağı gibi; yapıldığı takdirde, Tirebolu limanını hızlandıracak ve demiryolu projesini zaruri hale getirerek Singapur havaalanı gibi Avrasya’da ciddi öneme sahip olacaktır. Sadece yolcu taşımada değil, export taşımacılığı yaparak Avrasya kaynaşmasında ticaret hacmini hızlandıracaktır. Devlet yolunun Karadeniz’den doğuya kolay açılımı Harşıt vadisinden olduğuna göre, bu projenin gerçekleşmesi halinde Gümüşhane Bayburt illerine yolcu bakımından hitabı çok olacak, Karadeniz’den Doğuanadolu, Mezebotamya ve Ortaasya’ya ticaret hızlanmasına katkı sağlayacaktır. Böylelikle de, KATB projesinin Tirebolu’dan zaruri yapımı başlanarak, Kelkit’i takiben Erzincan ilimiz çok büyük kavşak noktası ve halini alacak, bölgeye istihdam sağlayarak yatırımları da hızlandıracaktır. Bu proje, ülkeler arasında Avrasya kaynaşmasının zaruri ayağını, Tirebolu’da bulunduracaktır. Bu proje için, şahsi ve siyasi çıkarlar bırakılıp ülkemizin çıkarları ve yararları düşünülürse, bu proje Tirebolu’dan hayata hemen geçirilir. Bu nedenle, OR-Gİ nin Tirebolu’ya tıpkı Kansai havaalanı planında yapımı, ülkemizde öncelikli yapılacak bir proje olması kesinlikle zaruri şarttır. Bu projenin, ön planda yapımı için zaruri tutulması ve Tirebolu’ya başlanması, ülkemiz yararına büyük temennimizdir. Ülkemiz için kazanç sağlayacak projeler ve yatırımlar geri dursa bile, ne yapılır yapılır, plan veya yer değiştirilir ama sürekli yapımı düşünülür, gündemde tutulur. Şahsiyeti ağır kişilerin, ağırlığını koyma çabasıyla da, geç yapılacak projeler erkene alınır. Yan sanayi gelirini de büyük işadamları yatırımlarıyla değerlendirir. Şu sorular aklımıza hemen geliyor. Acaba Sabancı veya Koç Holding yönetim topluluğu gibi ağır şahsiyetler Tirebolulu olsalardı, bu havaalanı bu zamana kadar yapılmadan durabilirmi ydi? cevabını bu düşüncemi okuyanlar düşünsün versin. Halis Toprak Diyarbakır’a veya Aydın Doğan Kelkit’e neler yapmışlar? düşünenler araştırsın. Ağırlığı olan şahsiyetler Tirebolulu olmasalar bile, bu projenin devlet eliyle yapıldığı takdirde, yan sanayi olarak kendilerine çok büyük kâr sağlayacağı için, bu projenin Tirebolu’ya uygulanması için uğraşmaları, yetkilileri harekete geçirmeleri gerekir. Bu projenin gerçekleşme düşüncesi, ülkemizin geleceği için, tıpkı Singapur havaalanı gibi olacağı düşünülerek, Kanzai havaalanı planı şeklinde hazırlanıp veya Japonlardan Kanzai havaalanının projesi tam alınıp, Ankara’da tasarlanıp, “kesinlikle öncelikli ve zaruri yapılacak işler” borusuna girip, Karadeniz bölgesinde Tirebolu’dan çıkarsa, çok güzel bir havaalanı yapar. Ancak, Tirebolu’nun dışında bir yerden çıkarsa da çok güzel hava yapar. Yani Tirebolu’nun dışında, “yapıldı ama yerinde yeller esiyor” dedikodularından öteye geçmez veya “Denizin ortasına çok güzel top sahası yapmışlar” söylentileriyle uzun süre devam eder gider. (Bekir KEŞMER)