6
Mayıs
2024
Pazertesi
KÜTAHYA

Bu zikirde harem selam yok

Kütahya’da 17’nci yüzyıldan beri varlığını devam ettiren Halveti Tarikatı’nın, Kadir Gecesi düzenlediği zikir törenini, Şeyh Mehmet Dumlu’nun daveti üzerine Tempo Dergisi izledi ve müritlerle konuştu. Gecede karşılaşılan manzara, alışılagelmiş tarikat törenlerinden oldukça farklıydı. Kadınlar ve erkekler aynı mekânda otururken, ilahiler şeyhin bizzat katılımıyla söyleniyordu.

Geçen sayılarımızda, Kütahya’da 17’nci yüzyıldan beri faaliyetlerini sürdüren Halveti Tarikatı’nın lideri Mehmet Dumlu ile yaptığımız röportajda, kendisinin bağnaz din anlayışıyla bire bir zıt görünen görüşlerine yer vermiştik. Mehmet Dumlu, tekkeleri kapattığı için İslami kesimin bir kısmı tarafından eleştirilen Atatürk’ün bundan başka yolunun olmadığını, tekkelerin yaptıkları ya da yapamadıkları nedeniyle kendi kendilerini kapatılma noktasına getirdiği söylerken, son yılların büyük tartışma konusu olan türbanın da İslam inancının bir zorunluluğu olmadığını vurguluyordu.

Kendisinin daveti üzerine, Kadir Gecesi, tarikat tarafından düzenlenen özel geceye katıldık ve müritlerle konuştuk. Karşılaştığımız tablo şaşırtıcıydı. Şahit olduklarımız, daha önceden izlemiş olduğumuz tarikat törenlerinden oldukça farklıydı. Kadınlar ve erkekler aynı salon içinde ancak farklı noktalarda toplu olarak oturuyor, Mehmet Dumlu’nun yönlendirdiği bir müzisyen topluluğu Mevlevi ilahileri çalıyor ve söylüyordu. İlahileri seslendiren kişilere çoğu zaman bizzat kendisi de eşlik ediyordu. Müziğe ara verilen anlarda da, topluluğun ilgisini çekecek güncel örneklerle süslenmiş dini içerikli sohbetler yapılıyordu. Burada yaşananlar, bir zikir görüntüsünden çok, kalabalık bir dost grubunun hoş vakit geçirme şekli gibi görünüyordu.

Yaklaşık üç saat süren bu tören sonrasında konuştuğumuz ve İzmir’den, Bursa’dan, İstanbul’dan sadece burada geçirecekleri 5 saat için gelen kişiler, neden burada olduklarını anlatırken; özellikle kendilerine hayatları boyunca öğretilen din anlayışından farklı olan yaklaşımlara ve öğütlere vurgu yapıyorlardı. Neydi bu öğütler? Öncelikle konuşulan dilin anlaşılabilir olmasıydı. Yani Mehmet Dumlu, konuşmalarını ağdalı bir dille yapmıyor, hiç kimsenin anlamadığı Arapça birtakım cümlelerle süslemiyordu. Yunus’un Mevlânâ’nın geçtiği yolların takip edilmesi öğütleniyor, dinin bir korku ormanı olmadığı ısrarla söyleniyordu katılımcılara.

Kütahya’daki toplantıya Bursa’dan katılan tekstilci Ali Serdar Kükrer, burada oluşunun nedenlerini şöyle anlatıyordu: "10 yıldır Mehmet Dumlu’nun sohbetlerine katılıyorum. Ben burada yozlaştırılmış din anlayışının dışında bir tasavvuf anlayışı buluyorum. ’Ben neyim, ben kimim, nereden gelip nereye gidiyorum’ sorularına yanıt bulabilme adına buradayım. Allah’ı bulmak için buradayım. O insanları rahatsız eden tarikat görüntüsünden farklı bir ortam var burada. Gerçek dostluklar, gerçek kardeşlikler kurdum burada."

"Gerçek huzuru!" bulabilmek adına Budizm’den kavala öğretisine kadar birçok yolu denemiş olan İzmirli Mimar Sinan Durmuşlar ise, "Bunların yetersiz gelmesi nedeniyle, bizde, bizim topraklarımızda neler olduğunu incelemeye başladım. Bu işlerin bir öğretmen-öğrenci ilişkisi içinde daha kolay yürüyebileceğini anladım. İslam’ı anlatanların genel olarak Arapça ağırlıklı olan konuşmaları da benim bu dini anlamamı engelliyordu. Bunu benim dilimde anlatan birisinin olmasını istedim. Bize hocalar hep, Allah’ı korkulması gereken, cezacı olarak anlatırdı. Bunun böyle olmadığını, cennetin ve cehennemin de burada olduğunu gösterdi Mehmet Hoca" diyor.

Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden resim öğretmeni olarak mezun olan 28 yaşındaki Nagihan Kükrer ise, açık ve boyalı saçları nedeniyle çevreden kendilerine yöneltilen eleştirilere karşı tepkili: "Başka insanlara, bizim böyle bir grup içinde olmamıza rağmen, başımız açık olarak dolaşmamız çok ters geliyor. Oysa biz saçın tek başına bir örtü olduğunu düşünüyoruz. Sonuçta elbette çok açık seçik giyinmiyoruz. Makyajımız var, fönümüz var, röflemiz var... Biz böyle olmanın dinin kurallarına karşı olduğunu düşünmüyoruz. Bizi görenler yaşam ve ibadet şeklimizi eleştiriyorlar. Oysa ben onların birbirlerine el vermemelerini, başlarını kapamalarını gördükçe şaşırıyorum. Dönem dönem Kütahya’da yapılan bu toplantılara farklı şehirlerden gelen dostlarımızla, buradaki buluşmaların dışında da sık sık görüşüyoruz. Herkes birbirini kardeş gibi görüyor burada. Allah’ın nezdinde kadın-erkek ayrımı yok bize göre. Hepimiz sadece birer ruhtan ibaret varlıklarız. Bu nedenle birbirimizi eşit görüyoruz."

Tempo Dergisi
Yayın Tarihi : 17 Aralık 2004 Cuma 13:53:06
Güncelleme :18 Ocak 2005 Salı 16:01:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
beyza bekiroğlu IP: 88.241.73.xxx Tarih : 24.11.2007 12:28:42

böyle yapılmalı herkes göründüğü gibi değiildir önemli olan iç güzellik olduğu için gayet güzel dinmize de şimdiki zamana yöneltince gençlerde daha iyi olurlar diye düşünüyorum


müslüm çiçek IP: 85.104.21.xxx Tarih : 19.08.2007 19:37:22
kadın ve erkekle bir arada yapılan zikir zikir degildir.o şeyh de o müridde şeytanın şeyhi ve şeytanın müritleridir.selam hidayete tabi olan tasavvuf erbabına olsun

xxxxxxxx IP: 92.45.194.xxx Tarih : 2.12.2008 10:58:53

halil yıldızçam. önce sen insanlara saygıyla bakmayı,karşındaki insanın inancına sygı göstermeyi öğren ondan sonra allah belanızı versin de işin içini bilmeden kadın erkek ayırmak senin haddinemi kalmış. kadında erkekde sonuçta allahın kulu değilmi her şeyi bir göremiyosan o senin o mertebeye ulaşmamandandır. dönde bir içine bak sana neyi hatırlatıyor.her şey birdir. ve tektir. kadında erkekte odur...


******* IP: 88.251.128.xxx Tarih : 16.09.2008 15:24:24

lütfen yapılanları kötülemeyin ve birşeyler bilip bilmeden azizime yorum yapmayın o ki insanları kardeşliğe götürdü ve bu arada H.çakmak beyefendiye şunu soylemek isterim Nakşibendi şeyhlerinde biride azizimin dedesidir


halil yıldızçam IP: 78.191.88.xxx Tarih : 11.11.2008 00:21:19

birbirlerine nikah düşen ve namahrem olan kadın ve erkeği bir araya getirip güya zikir ettiren ve şeyh diye geçinen ve ayrıca müziklerle ibadet olurmu sorusunu hiç düşünmeyen kendini şeyh atleden ahlakdışı varlık olan mehmed dumluya yazıklar olsun ve ona şeyh diye bağlananlara da....allah bu sahte şeyhinde ona bağlananlarnda belasını versin


şerif tek IP: 88.229.239.xxx Tarih : 17.12.2008 14:41:45

bunlar dinimizin içini boşaltıp din diye müzikli ilahi söyletmek amaçlı yapılan çalışmalardır hırıstıyanlığa benzetmeye çalışıyorlar aynı şekilde hırıstıyanlıktada sadece müzük ve iahi kalmıştır bunların dinimizde yeri yoktur


Serhan Yasdıman IP: 88.235.88.xxx Tarih : 15.06.2008 22:23:43

bakınız arkadaşlar bu devir artık hakikat devridir..Yani kadınla erkeğin yanyana olmasında rahatsızlık görüyorsanız bu sizin nefsinizin süzne kulak vermenizden duyduğunuz rahatsızlıkdır.Bunu yapmayın hatayı kendinizde arayın kadının bir suçu yok..Sakın efendime bir hakaretiniz zahir olmasın.Çünkü onların bir eli Allah'ladır.O ne verirse onlardan o zahir olur.Sizde kahhar ismine talip olmayın..


H.Çakmak IP: 81.215.228.xxx Tarih : 5.01.2008 12:20:39

allah islamı ve tarikatı ehli sünnet vel cemaat üzere ve meşayıhımızın anladığı gibi anlamak ve yaşamak nasib etsin ve hidayet versin.Tarikat- ı aliyye -i Nakşibendiyye nerede... bunlar nerede


ali ş IP: 88.226.208.xxx Tarih : 21.12.2010 13:46:00

sevgili eleştirmenlerimiz görüşünüz bizim için önemli değildir bizim nazarımızda 72 millet birdir. Yalnız şunu belirtmek isterimki umarım bu yorumu okuyan diğier insanlarada ışık tutar.İnsanlar haçta kadın erkek aynı safta karışık namaz kılmıyorlarmı mahşerdede kadın erkek aynı toplanılmayacakmı eğer kesin bir yasak olsaydı kadın erkek bir arada bulunamaz o zaman haçça kadınlar ayrı erkekler ayrı giderdi. Başımdan geçen bir olayıda anlatayım mevlanannın kabrine ilk gidişimde turistlerle birlikte girmiştik daha o zaman azizimi tanımıyordum ama oranın o gönüllere huzur veren ortamında gözüm hiçkimseyi görmemişti bırakın art niyet düşünmeyi. sizin eleştirilerinize örnek vermek gerekirse biz bir dniziz. sizde denize kavuşmak isteyen nehire birşeyler atıyorsunuz.Ama o kötü akıntılar bize gelene kadar oda deniz ile bir olur. Yani bizde kötü kelimesi silinir her şey bir olur biz gül alır gül satarız bizde gülden başka birşey bulamazsınız. Sağlıcakla kalınız