Değişimi ve geleceği aramak!
Atatürk Kültür Merkezi’nde Cumartesi ve Pazar günleri, Mardin Belediyesi tarafından düzenlenen uluslararası “Değişim ve Gelecek Arayışı” sempozyumu yapıldı.
Bu sempozyum şimdiye kadar Mardin’de yapılan sempozyumlar arasında belki de en önemlisiydi. Sempozyuma katılmak amacıyla çok değerli ve önemli isimler Mardin’e geldi.
Birmingham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Chris Game, Prof. Dr. Kenan Mortan, Taraf Gazetesi yazarı Dr. Süleyman Yaşar, TESEV Başkanı Fikret Toksöz, Doç. Dr. Akif Çukurçayır, Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, Prof. Dr. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, Yargıtay Onursal Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, İsveçli yazar Dr. Parvez Manzoor, Milliyet gazetesi yazarı Taha Akyol, Radikal gazetesi yazarı Cengiz Çandar, Bugün gazetesi yazarı Gülay Göktürk gibi değerli isimler Mardin’deydi. Bu sempozyum beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı.
Cumartesi sabahı saat 9’da kültür merkezinde yerimi almıştım. Sempozyum öncesi belediye başkanı M. Beşir Ayanoğlu ile görüşme fırsatı buldum. Beşir Bey de benim gibi heyecanlıydı. Çünkü önemli bir sempozyuma Mardin dolayısıyla kendisi ev sahipliği yapıyordu. Değerli konukların oturacağı yerler Davos’taki gibi düzenlenmişti. Her şey harika görünüyordu. Dikkatimi çeken bir şey oldu ve hemen Beşir Bey’e sordum. Acaba herhangi bir kanalla sempozyumun canlı yayınlanması konusunda bir anlaşma yapılmış mıydı? Biliyoruz ki kanallarda canlı yayın ücreti 5 bin dolar ve böylesi önemli bir sempozyum için bu ücretin düşünülmeden ödenmesi gerektiği katindeyim. Ama maalesef bu önemli durum gözden kaçmıştı ya da ücret biraz yetkilileri düşündürmüştü. Oysa bu tür sempozyumların canlı yayınlanmasının Mardin’e olumlu getirisi olacak ve Mardin dışında bulunan hemşerilerimiz memleketimizde gerçekleşen böylesi önemli sempozyumu izleme fırsatı bulacaklardı.
Sempozyum açılış konuşmaları ile başladı. İlk konuşmayı değerli rektörümüz Prof. Dr. Serdar Bedii Omay yaptı. Sayın Omay; geçtiğimiz günlerde Bilge köyünde yaşanan acı ve talihsiz olayın nedenlerini bulmak için böyle bir sempozyum düzenlediklerini söyledi. Başkan Beşir Ayanoğlu’da aynı şeyleri söyledi. Sayın valinin yaptığı konuşmada beni heyecanlandıran önemli bir cümle vardı. “Mardin’in Avrupa kültür başkenti olması için gerekli başvuruları yapacağız” Bu çok çok önemli bir cümleydi. Mardin’in Avrupa kültür başkenti olduğunu bir düşünsenize? Mardin; şaha kalkar.. Kültür turizmin sembolü olan güzel Mardin’imiz Avrupa kültür başkenti olduğu taktirde; şehrimizde oldukça olumlu kültürel ve sosyo-ekonomik faaliyetler olur ve şehrimiz bir cazibe merkezi haline gelir. Mardin Avrupa kültür başkenti olduğu taktirde; kültürel yaşamımızı ve kültürel gelişimimizi sergilemek için oldukça iyi ve önemli bir fırsat yakalamış oluruz.
Bilgi köyü demişken; sempozyuma gölge düşüren, bana göre yapılması çok yanlış olan bir konudan bahsetmek istiyorum. Sempozyuma katılmak amacıyla Mardin’e gelen değerli isimler maalesef sempozyum programı kapsamında talihsiz olayın yaşandığı Bilge köyüne götürüldü. Oradaki insanlar belki de yaralarını yavaş yavaş sarıyorken bizler niçin o insanları yalnız bırakmıyoruz? Değerli isimleri oraya götürmenin ne anlamı vardı? Nitekim görüştüğüm birçok hoca da aynı şeyi söylüyordu. Bizi niçin oraya götürdüler? Karşılaştığımız manzara karşısında kanımız dondu. Öğretim üyelerinin ve gazetecilerin kaygılandığı bir nokta vardı ki bende aynen katılıyorum. Korktuğumuz nokta şu: Bilge köyü artık; Mardin’e gelenlerin ilk önce görmek istedikleri bir yer olması ve acı turizminin mekanı haline gelmesidir. Böyle bir şeyin olması çok üzücü ve vahim bir durumdur.
Canlı yayın ve değerli isimlerin Bilge köyüne götürülmesi durumu sempozyumda eleştirdiğim iki önemli noktaydı. Sempozyumla ilgili eleştirdiğim son bir nokta ise konuşmacılar arasında konuya uygun (Mardin’de Değişim ve Gelecek Arayışı) Mardinli gazeteci veya sivil toplum örgütlerinden kimsenin olmayışı, konuşmacılar arasında bölgeyi ve bölge şartlarını iyi bir şekilde analiz eden-bilen kimselerin olmayışıydı. Nitekim sempozyumda konuşulanlarla konunun alakası yoktu. Mardin’de şarabın satılmadığını söyleyen isimler de oldu, Süryani kardeşlerimizle bir sorun yaşıyormuş gibi gösterip uzunca bir süre Süryanilerin göçüyle ilgili konuşan da oldu. Bizim Süryani kardeşlerimizle bir problemimiz yok ki.. Süryani hemşerilerimize hoşgörülü davranıyor ve belki de Müslüman kardeşlerimize bile göstermediğimiz sevgi ve alakayı gösteriyoruz. Bunlar bana göre gereksiz ve değinilmemesi gereken konulardı. Bu konular sempozyuma ne yazık ki gölge düşürdü. Mardin’de değişimi ve geleceği nasıl yakalayabiliriz sorusu maalesef havada kaldı. Bu soruya karşılık öneri, yok denecek kadar azdı. Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç’ın da epeyce bir süre anlattığı konu Mardin’de değişim ve gelecekle ilgili değildi.
Cumartesi gecesi Saadet Partisi Mardin il başkanı Mehmet Timurağaoğlu, kendi köyünde değerli konuklara yemek verdi. Kesin olarak sayısını bilmiyorum ama galiba 15-20 tane koyun kesilmişti. Dev kazanlarda pişen yemekler, değerli konukları çok etkiledi. Özellikle bayan öğretim üyeleri yedikleri pilav karşısında adeta büyülendi. Gece boyunca Birmingham Üniversitesi’nden Prof. Dr. Chris Game ve Doç. Dr. Akif Çukurçayır ile beraberdim. Chris Game yemekleri görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Ama yemeği hepimizden iyi yediğini söyleyebilirim. Akif hocamla birlikte sempozyumu değerlendirirken yazımda belirttiğim noktaları kendisine de aynen ifade ettim. Kendiside aynen benim gibi düşündüğünü, konuşulması gereken konunun dışına çıkıldığını söyledi.
Sonuç itibariyle böylesi değerli isimler Mardin’i gelip gördü. Bazılarının 3 veya 4. gelişleriydi. “Her gelişimizde büyüleniyoruz“cümlesini duymak Mardin adına mutluluk vericiydi. Yazımı yazmadan önce Taha Akyol, Cengiz Çandar ve Gülay Göktürk’ün köşe yazılarını okudum. Mardin’i anlata anlata bitiremiyorlar. İşte sempozyumun en büyük getirisi buydu. Umarım böylesi önemli sempozyumlar Mardin’imizden eksik olmaz..
