Keşfedilmeyi bekleyen şehir MARDİN
Dünyanın en eski yerleşim birimi olmasına rağmen tarihi ve kültürel dokusunu korumayı başaran Mardin, turizmden hak ettiği payı alacağı günleri bekliyor
Hıncal Uluç geçtiğimiz hafta Mardin’le ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı köşesinde. Uluç’un her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği, İspanya’nın en eski şehri Toledo ile karşılaştırıp "On Toledo edecek Mardin’den, benim Mardinimden dünyanın haberi yok" sözlerinin ardından kente gittik. İstedik ki Mardin’in tarihini, dokusunu bir kez daha anlatalım. Güneydoğu’da terörün sona ermesiyle birlikte gözler dünyanın en zengin tarih ve kültür hazinelerine çevrildi. 1990’ların sonuna doğru bu potansiyeli fark eden turizmciler, çok az da olsa Güneydoğu’ya turlar düzenlemeye başladılar. 2000 yılından itibaren ise bölgede turizm ivme kazandı. 2000 yılı aynı zamanda Güneydoğu’nun, Türkiye’nin, hatta dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan Mardin’in keşfedilmeye başladığı yıl oldu. Mardin’e beş yıldır turlar düzenleniyor ve şehre gelen turist sayısı giderek artıyor. Ama dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan, ilginç mimari yapısıyla tam bir müzekent konumundaki Mardin’e gelen turist sayısı yine de çok az. Hele yabancı turist açısından bakıldığında içler acısı bir tablo ortaya çıkıyor. Fakat gerek devletin gerekse turizm yatırımcılarının üzerine düşeni yapması durumunda bu tablonun yakın zamanda değişmesi, kente her yıl milyonlarca yabancı turistin gelmesi bekleniyor. Geçen yıl 220 bin civarında turistin geldiği Mardin’e bu yıl 300 bin turist bekleniyor. Turistlerin yüzde 90’ı Türk. Bodrum’a bir sezonda bir milyon turist geldiğini düşünürseniz, dünyanın en özel şehirlerinden biri olan Mardin’e gelen turist sayısının azlığı ortaya çıkıyor. Bunun en büyük sebebi de Hıncal Uluç’un dediği gibi Mardin’i tanımamamız ve dünyaya da tanıtamamamız. Beş yıldır kişisel çabalarla yürütülen Mardin turizmine mutlaka devletin el atması gerektiği söyleyen Mardinliler, "Biz turizmi bilmiyoruz ve imkanımız da yok. Devlet gelsin buraya turistik tesisler yapsın ve bizleri de eğitsin" diyor.
ŞİMDİ GİTMENİN TAM ZAMANI
Henüz kavurucu sıcaklar başlamadığı için bu aylarda Mardin’e gitmenin tam zamanı. Mardin, Mezopotamya’nın yanıbaşındaki Mazı Dağı’nın eteğinde 12. yüzyılın başlarında kurulmuş. Yüzyıllar boyunca Türk, Kürt ve Araplar’ın, Süryani, Hıristiyan ve Yezidiler’in bir arada yaşadıkları bir merkez olmuş. Bugün de bir kültürler ve dinler mozaiği özelliğini koruyan Mardin, Süryaniler’in dini merkezi durumunda. Ancak Avrupa ülkelerine göçler nedeniyle günümüzde Mardin’de 70 Süryani aile (340 kişi) kalmış. Kendine özgü bir konut mimarisi geliştiren şehir bu özelliğini kaybetmeden günümüze kadar gelmiş. Karşıdan bakıldığında birbiri üstüne yığılmış gibi bir görüntüsü olan evler aslında büyük bir düzen içinde. Hiçbiri diğerini gölgelemiyor, birbirinin penceresini kapatmıyor ve hepsi güneye, Mezopotamya’ya bakıyor. Şehire araçların geçebileceği tek cadde olan Cumhuriyet Caddesi’nden giriyorsunuz. Bu caddenin üst tarafında evler, altında ise çarşılar yer alıyor. Kentte önce kendinizi gelişigüzel evlerin oldu- serifercan@sabah.com.tr Şerif Ercan ğu sokakların içine atın. Merdivenlerden çıkın, dik yokuşlardan yürüyün. Ama başınız her zaman sağınızda solunuzda olsun. Böylelikle tipik Mardin evlerini daha yakından tanıma şansını yakalarsınız. Şimdi sıra Mardin’in çarşılarının bulunduğu kısmında. Bu bölümde yanyana veya aşağı yukarı birbiri sıra devam eden birçok çarşı var. Biz önce Bakırcılar Çarşısı’na girdik. 70 yaşında bakırcı ustasıyla biraz sohbet ettik. "Bakırcılık da artık bitiyor. Eskiden burada 150’ye yakın bakırcı vardı. Şimdi beş dükkan kaldık" diyor usta. Sonra yandaki bakırcıya giriyoruz. Burada daha çok hediyelik eşya yapılıyor. Fiyatlarını soruyoruz; bakırdan cezve 3 milyon, hamam tası 1.5 milyon, kildan (sabunluk) 25-30 milyon, çerezlik 1.5 milyon liradan satılıyor. Sağlı sollu dükkanların bulunduğu daracık sokaklardan devam ederken karşımıza bir leblebici çıkıyor. 68 yaşındaki Hacı Davut Aba ile konuşuyoruz. 8 yaşında çırak olarak lebleciliğe başlamış. Kilosu 2 milyon lira olan Mardin leblebisinden mutlaka tadın. 18. yüzyılın ticaret yaşamını yansıtan çarşılardan devam ederken bir semercinin yanında duruyoruz. Ustadan 60 yıldır bu işi yaptığını öğreniyoruz. Eskiden taşımacılık sadece eşeklerle yapıldığı için burada semercilik çok geçerli bir meslekmiş. Şimdi ise dört semerci kalmış. Sırada Kuyumcular Çarşısı var.
TELKARİ USTASI KALMADI
Mardin’deki kuyumcular çok özel. Çünkü altın ve gümüş takılar "telkari" diye adlandırılan Mardin’e özel bir işlemecilik sanatıyla yapılıyor. Tamamen Süryani ustaların yaptığı telkari takılar ve hediyelik eşyalardaki işleme sanatı gerçekten çok etkileyici. Çarşının arka sokaklarındaki bir altın atölyesindeki Süryani usta Hilal Coşkun bizi bilgilendiriyor. 28 yaşında olan Hilal Bey, 7 yaşında ağabeyinin yanında çırak olarak başlamış. 21 yıldır altınla takı yapıyor. "Biz herhalde son nesil oluruz. Çünkü eskiden burada gördüğünüz bütün kuyumcular telkari ustasıydı. Kendileri yapar dükkanlarında satardı. Şimdi 4-5 atölye kaldık" diyor Hilal Coşkun. Telkari el sanatıyla yapılmış gümüş ve takı ve hediyelik eşyaların fiyatlarını da sorduk. Gümüş takıların gramı 800 bin ile 1.5 milyon arasında değişiyor. Çanta, şekerlik, peçetelik, mücevher kutusu gibi hediyelik eşyaların gramı ise 1.5 milyon liradan başlayıp 3 milyon liraya kadar çıkıyor. Mardin’e gidip de Nasra Şimmeshindi Hanım’a uğramadan geri dönülmez. Evine, şehrin girişindeki Güven Eczanesi’nin yanından giriliyor. Süryani olan Nasra Hanım basma boyama sanatının son temsilcisi. Evinde dini motifli basma süslemeleri yapıyor. Babasından öğrendiği el sanatını 80’i aşkın yaşına rağmen devam ettiriyor. Kök boyadan yaptığı melek, aziz, haç, Meryem Ana resimleriyle süslü basmalar kilise perdesi, masa örtüsü, duvar süsü olarak kullanılıyor. Kilise perdesini 1 milyar 200 milyon, masa örtüsü ve duvar süsleri ise boyutlarına göre 25 milyon ile 100 milyon lira arasında değişiyor. Süryani bir aile ile tanışmak ve onların ev yaşamlarına şahit olmak istiyorsanız Nasra Şimmeshindi’ye mutlaka gidin. (Tel: 0482 212 17 65)
ÇOK ETKİLEYİCİ
Mimarlık doktorasını Mardin evlerinin yapı teknolojisi üzerine yapan Sabah Gaztesi’nin ünlü karikatüristi Salih Memecan’a Mardin evlerini sorduk. İlk kez 1974’de öğrenciyken Mardin’e giden Memecan, "Mardin’deki evleri görünce bir başka dünyaya geçiyorsunuz. Penceresi işlemesiz olan bir evde oturmam diyen bir halk ve taşları oya gibi işleyen ustalar yaşamış burada. Dağın yamacına yapılan evler uzaktan bakıldığında tek bir bina gibi görünüyor. İklime son derece duyarlı yapılarak sıcak ve soğuğa karşı dayanıklılık sağlanmış. Orada yaşayan insanların bilgilerini aktara aktara ve biriktirerek en ideal noktaya getirdiklerini gördüm. Ama sonra şunu merak ettim; 19. yüzyıldan sonra ne oldu da bu teknolojiden vazgeçtiler, o taş ustalarına ne oldu, o süslemeye düşkün insanlara ne oldu?" diyor. "O zamandan beri resmine bakmaya bile korkuyorum. Çünkü o evlerin yıkılıp yerine yenilerinin yapılmış olmasından korkuyorum" diyerek devam eden Doktor Salih Memecan, Mardin’in herkesin etkilenebileceği hatta mimarların bile çok etkileneceği bir şehir olduğunu vurguluyor.
MARDİN MUTFAĞI
Mardin’de farklı kültürlerden etkilenmiş zengin bir mutfak var. Mardin’in yöresel yemeklerini yiyebileceğiniz çok güzel bir restoran var. Eski bir Mardin evi olan Cercis Murat Konağı’nda aynı adla hizmet veren restoranın sahibi Ebru Baybara Demir, kendini Mardin mutfağına adamış bir işletmeci. Mardinli ev kadınlarıyla birlikte yaptığı yöresel yemekleri turistlere hem tattırıyor hem de öğretiyor. Cercis Murat Konağı’nda yiyebileceğiniz yemeklerden bazıları şöyle: Soğanlı Yoğurt Çorbası, Kapari Salatası, Tarçınlı Patlıcanlı Mahlepli Pilav, Erik Yahnisi, Kitelraha (Süryani rahiplerinin oruç zamanı yedikleri et yemeği), Sütlaçlı Zerde, Kaburga Dolması, Incasiye (Kurutulmuş etten yapılıyor), Bal Kabağı Dolması, Frik salatası, Humus Muammara, Bello (Mercimek köftesi), Kiliçe (Mardin çöreği). Burada yiyeceğiniz normal bir mönü için kişi başı 15 milyon lira ödüyorsunuz. Eğer kebap yemek istiyorsanız Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer alan Kebapçı Rıdo’ya gidin. Salaş bir kebapçı ama kebapları çok lezzetli. Etler gözönünde satırla kıyılıp şişe sarılıyor ve pişiriliyor.
Mutlaka görülmesi gereken tarihi eserler
.
Ulu Camii
Önce Ulu Camii’ye gidin. Şehrin merkezindeki Mardin’in en eski camisi olan Ulu Camii, 1176 yılında Artuklular zamanında yapılmış. Özellikle minaresi çok dikkat çekici. O yıllarda çarşıya bir tek bu caminin yanından girilirmiş. Yayınlanmış Mardin fotoğraflarının hemen hemen hepsinde bu minareyi görürsünüz.
Zinciriye Medresesi
Şehrin en üstünde kalenin hemen altındaki Zinciriye Medresesi 1385 yılında yapılmış. İki katlı medresenin giriş kapısının ihtişamı ve süslemeleri görülmeye değer. Buradan Mardin’i izlemek büyük keyif. Çünkü şehrin tamamını ve devamındaki düzlükte yer alan Mezopotamya’yı izleyebiliyorsunuz.
Kırklar Kilisesi
Şehrin merkezindeki 5. yüzyılda yapılan Kırklar Kilisesi ince taş işçiliğinin en güzel örneklerinden. 400 yıllık ahşap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu çok etkileyici. Bugün Mardin Metropolit Kilisesi özelliği taşıyan kiliseye gittiğimiz Paskalya temizliği yapılıyordu.
Deyrulzafaran Manastırı
Mardin’in 3 km. doğusunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı, Yukarı Mezopotamya’ya bakan yamaçlarda yer alıyor. Süryaniler’in tarihi ve dini değerleri arasında bugüne kadar ayakta kalabilmiş nadir bir manastır olan Deyrulzafaran, 639 yıl boyunca dünya Süryaniler’inin patriklik merkezliğini yapmış. 1600 yıllık manastır, Süryaniler için bugün bile büyük önem ve anlam taşıyor. Deyrulzafaran Manastırı’nı görmeden Mardin’den dönmeyin.
KAYNAK : SABAH GAZETESİ
CAMILER
ŞEHİDİYE CAMİİ:
Şehidiye Camii 1214 tarihinde Melik Mansur Nasreddin ArtukAslan tara fından yaptırılmıştır. Bugünkü minnaresi şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile hele zonik yapıdadır. 1916 yılında inşa edilmiştir.
MELİK MAHMUT CAMİİ (BAB ES SUR):
Cami,yatık bir dikdörtgen alan kaplayan ve diğer yanlardan dar sokakla rın ayrıldığı evlere ve çeşitli portal şeklinde taş işlemeli ana girişi küçük bir meydanda açık durumdadır. Melik Mahmud (1367-1368) ’ un burada defnedilmiş olmasından da bu camiye Melik Mahmud Camisi denir.
ABDÜLLATİF (LATİFİYE) CAMİİ:
M.S.1314’ te Artukoğullarından Melik Salih ve Melik Muzaffer’ in adamla- rından Abdullatif Bin Abdullah tarafından yaptırılmıştır.Minnaresi Mısır vali
si Muhammed ZiyaTayyar Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Sultan Avis ve Melik Mansur burada gömülüdür.
NECMEDDİN CAMİİ (MARİSTAN CAMİİ):
Emin Necmeddin İlgazi Artukoğulları Tarafından Yap tırılmıştır. Bu camiye
Sarı Camide denmektedir. 1116 yılında Emin Necmeddin İlgazi buraya gömülmüştür.
ŞEYH ÇABUK CAMİİ:
Hangi tarihte ve kim tarafından yapıldığı bilinmeyen cami Diyarbakır Kapı mahallesindedir. Ancak M.S. 1170 yılında İslam hakimiyeti döneminde Mor Yusuf Kilisesi iken camiye dönüştürüldüğü söylenmektedir.
SULTAN MUSA CAMİİ:
Mardin il merkezinden 20 km.uzaklıkta yer almakta dır.Türklerin bu yöreye akını sırasında büyük bir ko- mutan olan Sultan Musa M.S. 1055 yılnda burada şehit olmuştur. Sultan Musa ve arkadaşlarının tür-
beleri Arap mimarisi biçiminde inşa edilmiştir.
ZEYNEL ABİDİN CAMİİ:
Nusaybin ilçesinde Hz.Muhammedin torunlarından olan Zeynel Abidin’in adıyla anılan camide, kendisinin ve kızkardeşi Zeynep’ in türbeleri vardır.
Hz. Muhammedin berberliğini yapmış olduğu söylenen Selman’ı Pak’ın ziyaretgahı mevcuttur.
REYHANİYE CAMİİ: 1756 tarihinde Ahmet Paşa’nın kızı Adile Hanım tarafından yaptırı lan bu cami Hasan Ayyar çarşısında bu lunmaktadır.Minnaresi se kiz köşelidir.
EMİNEDDİN CAMİİ: Necmeddin İlgazi’ nin kardeşi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.
NİZAMEDDİN BEGAZ CAMİİ: Diyarbakır kapısında, Melik Kutbeddin’ in veziri Nizameddin Be- gaz tarafından MS.1186 yılında yaptırılmıştır .
ŞEYH SALİH CAMİİ: Hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Cami nin yanındaki kubbeli türbede Salih türbesi mevcuttur.Caminin 50 metre batısında yontma taşla çevrili dört köşeli türbede Şirin ismin de bir zat defnedilmiştir.
KALE CAMİİ: Hangi tarihte inşa edildiği bilinmemektedir. M.S.1269 yılında Nec meddin İlgazi tarafından onarıldığına dair belgelere rastlanmıştır.
SULTAN HAMZA MESCİDİ: M.S.1443 yılında Sultan Hamza tarafından yapımına başlanan bu camiyi bir yıl sonra oğlu tamamlanmıştır.
HAMİDİYE CAMİİ: M.S.1347 yılında Şeyh Zebuni tarafından yaptırılmış, kendiside içi ne gömülmüştür.
SÜLEYMAN PAŞA CAMİİ: M.S.1195 yılında Melik İsa’nın veziri Kudbiddin Bin Emir Ali Sincari tarafından yaptırılmıştır.
TEKİYE CAMİİ: M.S.1445 yılında Kasım Padişah’ın yeğeni İbrahim Tekye tarafın- dan yaptırılmıştır.
MUHAMMED HAKİM MANSURİ CAMİİ: Merkeze bağlı Yalım beldesindedir. Mor İsyo Kilisesi iken 19. yüz- yılda camiye dönüştürülmüştür.
MİDYAT CAMİİ: Artuklu Devletinin son zamanlarında inşa edilmiştir.
KIZILTEPE (KOÇHİSAR) ULU CAMİİ: Kızıltepe ilçesinde Mardin Artuklularından Yavlak Aslan tarafından (1184-1200)başlanmış ve kardeşi Ar tuk Aslan tarafından (1200- 1239)’ da tamamlanmıştır. Kıble duvarına paralel üç nef mihrap önünde iki nef boyunca 9.75 m. çapında tromplu bir kubbe ile ke- silmiştir. Caminin iç kısmı, mihrabı ve duvarları zarif oyma işleme yazılarıyla süslenmiştir.
ÇARŞILAR
-Un Çarşısı-Ayakabıcılar Çarşısı-Kapalı Çarşı-Hasan Ayyar Çarşısı-Meşkin Çarşısı-Kasaplar Çarşısı
-Bilebil Çarşısı-Cumhuriyet Çarşısı-Marangozlar Çarşısı-Kuyumcular Çarşısı-Gümüşçüler Çarşısı
-Tellallar Çarşısı-Manifaturacılar Çarşısı-Nalburiyeciler Çarşısı-Baharatçılar Çarşısı-Bakırcılar Çarşısı
HANLAR:
:Kervansaray Sürur Hanı (16-17.y.y.)
:Kayseriye Bedestan Hanı (14-15.y.y.)
:Çeçço Hanı (Yapım Tarihi Belli Değil)
:Cumhuriyet Hanı Çarşısı (Yapım Tarihi Belli Değil)
HAMAMLAR:
:Emir Hamamı
:Savurkapı Hamamı
:Ulucami Hamamı
:Maristan Hamamı
Yıldız Hamamı
:Yeni Hamam
:Strazaviye Hamamı (12.y.y.Artuklu Sultanı Kudbettin İlgazinin Annesi Tarafından)
KAPLICALAR:Germiab Kaplıcası, (Dargeçit’in 18.km. uzağındaki Dicle Irmağı kenarında ılık su (germiab) kaplıcası nın kimyasal özellikleri zengin olmakla beraber 40 derece sıcaklıktaki kükürtlü su romatizmal ve deri hastalıklarına iyi gelir.)
HARABELER
Dara Harabeleri : İhtişamlı döneminde kültür beşiği olan,tiyatro başta olmak üzere bir çok etkinliğin mer- kezi olan bu harabelerdeki sarnıçlar, su yolları günümüzde hayretle izlenmektedir.
Gırnavaz Harebeleri : Nusaybin’in 4 km. kuzeyinde, Habur Nehri kollarından biri olan Çağçağ Deresinin doğusunda, takriben 300m. çapında ve 24 m. yüksekliğinde höyük karakterinde bir yerleşim yeridir. Arkeo- lojik bir merkez olarak ilk kez 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılan Girnavaz daha sonraki yıllarda çeşitli araştırmalara konu teşkil etmiştir. 1991 yılına kadar yürütülen çalışmalarda Girnavaz’ın MÖ. 4000’den MÖ.7. yüzyıla kadar sürekli olarak iskan edildiği anlaşılmıştır.Höyük üzerinde ayrıca İslami dönemlere ait büyük bir mezarlık bulunmaktadır.Kazılar sonucu bulunan mezarlarda şahsi eşya olarak metal silahlar, metal süs eş yaları, vazolar, kandiller, mühürler vs bulunmuştur.Aynı mezarlar içinde ayrıca kült, tablet gibi paha biçilmez kalıntılara da rastlanmıştır.Çivi yazılı belgelerden bir tanesi tarihi coğrafya açısından büyük önem taşır. Bu, belgede Girnavaz Nabula eski adıyla ifade edilmektedir. Yerleşimin ulaşılabilen kültür tabakasının M:Ö. 4000 sonlarına tarihlenen genç Uruk oluşturmaktadır. Bu kültür tabakasının üzerinde yer alan MÖ.3000 ortalarında yerleştirildiği sanılan Er Hanedanlar devri mimari tabakaları daha çok ölü gömme adetleri açı- sından araştırılmış değerlendirilmiştir.Er Hanedanlar devrinden sonra Girnavaz M.Ö.2000 başlarına tarih- lenen Eski MÖ.2000 ortalarına tarihlenen Hurri-Mittani M.Ö.2000 sonlarına tarihlenen Orta Asur devirlerinde de yoğun bir şekilde iskan görmüştür.
Merdis-Marin Harabeleri : Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzey doğusundadır. Harabelerde Roma dönemine ait Kiliseler, sarnıçlar ve üzüm mağsaraları mevcuttur.
Fıtvar Harabeleri : Derik’e 13 km. uzaklıkta Roma dönemi kültür mirasını önemli kalıntılarını ihti- va eden , antik bir harabedir.
Akbağ Harabeleri : Şehir merkezinden 13 km. uzaklıkta Akbağ Köyündedir.
Hofi ve Zorava Harabeleri : Büyük bir ilim ve ticaret merkezi olan harabe Derik İlçesine 18 km. uzaklıktadır. Roma dönemine ait çok sayıda ev eşyası kalıntılarıyla antik, yaşanmış bir medeniyetin günümüze bıraktığı bir harabedir.
Beşikkaya Harabeleri : Yaşanmış medeniyetlerin günümüze bıraktığı eserlerin otantik yapıda önemli bir harabedir.
Telbısım Harabeleri : Derik’in 1 km. güneyinde yer alan bu antik kent, Tepebağ Köyünde otantik yapıda beklediği önemli bir harabedir.
Ramanus Harabeleri : Nusaybin’in 40 km. doğusunda olan antik kent Kasribelak Köyünde bir harebedir.
Kefertut Harabeleri : Kızıltepe’ye bağlı Koçlu Köyündedir. Ayrıca Kızıltepe’de, Salah, Harzem, Bellüke, Hafri (Yurderi), Amrud Harabaleri mevcuttur.
KALELER
Mardin Kalesi : Mardin Kalesinin diğer bir ismi "Kartal Yuvası" dır. Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidir.Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Ro ma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledir.MS.330 yılında ate şe ibadet eden ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral gelip Mardin kalesinde kalır. Rahatsız olan kral, kalede kaldığı süre içerisinde iyi olunca, kendisine bir kasır yaptırıp, 12 yıl burada yaşar. Daha sonra kendi memleketi Pers ve Babil’den birçok asker ve sivil getirip, onları Mardin’e yerleştirir. Getirilen halkın va sıtasıyla MS.442 yılına kadar birçok ilerlemeler görülür. M5.442’da veba salgınından dolayı kaledekilerden sağ kalan olmadı. MS. 542’e kadar Mardin Kalesi boş kaldı. M.S.975-976’da Hamdaniler’den Hamdan Bin El Hasan Nasır El Devle Bin Abdullah Bin Ham binlerce yıldır hakim bir konumda bulunan bu doğal kaleyi bir takım eklemelerle, daha korunaklı bir hale getirmiştir.Kalenin ovadan yüksekliği bin metre kadardır. Ka- lenin bir kısmı sarp kayaların üzerine oturmuştur. Meyilin fazla olduğu insanın çıkıp inmesi ihtimali bulunan yerlerinde, bundan istifade edilerek sur inşa edilmiştir.
Kalenin güney kesiminde bir kule hala ayaktadır. Kalede daha önceleri mesken olarak kullanılma ya yarayan kalıntılar gözlenmektedir. Evliya Çelebi her zamanki anlatım özelliğiyle kale ambarlarının çok miktarda erzak,cephane ile dolu olduğunu yaz mıştır.l9.yüz yılın ilk yarısında mevcut olan surların, bugün bazı yerlerde yalnız temellerine rastlanmak tadır.Bir çok kez kuşatılan kale, Timur’u bile çileden çıkaran direnişini, bünyesinde barındırdığı su sar- nıçları ve ambarlarındaki bolluk ile sağlamıştır. Dimdik ayakta iken şehrin altı kapısı mevcuttu. Bunlar; İlin batısında Diyarbakır Kapı, Doğuda Savur Kapısı, Kuzeyde Bab-ı Şavt, Kuzeybatıda Bab-ı Hama- ra, Güneybatıda, Bab-ı Zeytun, Güneyde Bab-ı Cedid (Yeni kapı) dir. Bu kapıların sağlamlığı kalenin uzun yıllar zapt edilemeyişine önemli bir etkendir. Kartal Kalesinin şöhreti o kadar yaygındır ki, pek çok şaire il- ham kaynağı olmuştur. Kalenin yaşa dıklarına şahit olan Mezopotamya’ya medeniyetin ve tekniğin sihirli değneği deyince bu zümrüt ovayı bugün nura boğmuştur. Geceleri güney yönünden muhteşem Kartal Ka lesine bakan biri, dağın eteklerinde parıl dayan binlerce ışığı göğün yıldızları sanır.
Kız Kalesi ( Kal’at ül al Mara-Lorna-Jurekm) : Merkeze bağlıdır. İlin 5 km. doğusunda yayı andı- ran üç kaleden biridir. Tarihte çok önemli bir koruyuculuk görevi üstlenmiştir. Kalede, kral kızına ait taştan yapılmış bir taht, su sarnıçları, kuyular, mağaralar ve kalıntılar mevcuttur.Kal’at ül Mara’da mo- dern anlamda havacılık sporunu geliştirmek ve turizmi canlandırmak amacı ile teleferik projesinin uy- gulamaya konulması düşünülmektedir.
Erdemeşt Kalesi : Bülbül Köyü ile Arur Kalesi arasında kalan tepe üzerindeki kaledir.
Anır Kalesi : Mardin’e 5 km uzaklıkta, Deyrulzafaran Manastırının arkasında bulunan tepenin üzerin- de çok eski geçmişe sahip kaledir.
Dara Kalesi ( Daras Anastasiupolis) : Merkeze bağlı kale, Mardin şehrinin 30 km. doğusunda, meş hur Dara Harabeleri içinde yığma bir tepe üzerinde yükselir. Burası Yukarı Mezopotamya Bölgesinin en ünlü tarihi şehri iken bugün bir köy görünümündedir. Oysa ki, tiyatro sahneleri, su sarnıçları, su değirmeni, barajı, mahsara, köprü, 40 m. derinliğinde yer altındaki zindanı ve üniversitesiyle çok önemli bir medeniyet katmanı olarak tarihte parlak bir dönem yaşamıştır. Kaleyi meşhur İran hüküm darı Dara Yuvaniş yaptırmıştır. Miladın ilk yıllarına kadar İranlılar’la Romalılar arasında el değiştirmiş kale günümüze kadar özeliğini korumuştur.
Rabbat Kalesi : Derik ilçesinin 15 km. batısında, Hisaraltı Köyü sınırları içinde yer almaktadır. Binler ce yıllık bir tarihe sahiptir. Artuklu döneminde onarımdan geçmiş ve bir takım eklemelere maruz kal mıştır. 15 burcu, 4 köşesinde 4 gözetleme kulesi mevcuttur. Burçların yüksekliği 15 metredir. Kalenin doğuda ve batıda iki kapısı bulunmaktadır. Yeraltında inşa edilen barınaklar üzeri toprak yığılı bir şekil de zamanında önemli bir görev yüklenmiştir. Yeraltında saray kalıntıları, erzak ambarları ..
Dermetinan Kalesi : Kale, Mazıdağı ilçesinin 20 km. kuzeybatısında ve Gümüşyuva Köyü sınırları içindedir. Mardin’den sonra Diyarbakır’ın fethine karar veren Timur, Mezopotamya’ya Karadağ istika metinden açılan boğaza hakim olma, Mardin ve Diyarbakır’ın birbirine yardım yollarını kapatma, her iki tarafın geçidini emniyet altına almak amacıyla arazi üzerinde keşifler yaptırmış ve ilk iş olarak ken disine geçit vermeyen Dermetinan Kalesinin fethini emretmiştir. Kalenin fethi beklendiği gibi kolay ol mamıştır. l50 m. yüksekliğinde bir tepenin üst düzlüğüne inşa edilen kale Timur’u uzun zaman uğraş tırmıştır. Dermetinan Kalesinde dikkati çeken bir başka özellik Bizans döneminden kalma, kapısında iki mühür bulunan mermer bir mezarlıktır. Burada duvar kabartmalarının orijinal yapısı oldukça önemli dir. Kale, Bizanslılar tarafından yaptırılmıştır. Sekiz burç ve gözetleme kuleleri, kuzeye açılan tek kapı ve içerdeki su sarnıçları...
Zarzavan Kalesi-Sammachisacane (Mardin-Diyarbakır karayolu üzerinde) : İpek yolunun en güzel köşelerinden birinde 50 m. yükseklikteki bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Yapılış amacı tama- mıyla kervan ticaretiyle uğraşanların güvenliği içindir. Timur’un Mardin’i zaptetme girişimleri sırasında bu kale ele geçirilmiş, karşı koyanlar öldürülmüş ve ardında bir harabe bırakılarak çekilip gidilmiştir.
Savur Kalesi(Sauras) : Kale, Savur ilçesinin sırtını dayadığı yüksek bir tepenin üst düzlüğüne tek beden halinde kurulmuştur. Romalılar tarafından zamanın stratejik kaideleri göz önünde bulundurula rak inşa edilmiştir. Romalılarla Araplar arasındaki büyük çekişmelere sahne olan Savur Kalesi devam lı surette el değiştirmiş ve uzun zaman merkezi bir kale olarak kalmıştır.Kale, İpek yolunun can dama rı konumundaki hakim bir mevkide tüm esrarengizliğiyle durmaktadır
Aznavur Kalesi : Kale, Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusundadır. Aznavur Kalesi geniş bir vadi nin üzerinde iki penin zirvesindedir. Kale H.360-M.970’ de Hamdan Bin A1 Hasan, Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan taraf inşa edilmiştir. Doğudan batıya 400 m. uzunluğunda genişliği 30-60 m. arasında değişmektedir. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini doğuda 800, batıda 300 m. yük sekliktedir. Kale 14 burç, iki gözetleme kulesiyle tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa kale meydanına gider, burada kale bedeyinin mekanı görülmeye değer bir özelik teşkil etmektedir.Gü neyde Suriye Ovasına hakim bulunan kulesi hala ayaktadır.
Rahabdium-Hafemtay Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 20 km. kuzeydoğusunda. Suriye hududuna yakın bir tepe üzerinde Romalılar tarafından inşa edilmiştir. Tepenin doğusunda bulunan vadiden Nu- saybin-Midyat kervan yolu geçmekteydi. Romalıların Suriye’den gelecek tehlikeler için ileri karakolu görevi yapan Hafemtay Kalesi, uzun zaman Araplarla, Romalılar arasında çekişme konusu olmuştur. Bu nedenle de adı tarihte pek kanlı geçmektedir.
Kale gerek Nusaybin Ovasına ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiye, Suriye Ovasına tamamıyla hakim bir durumdadır. Güneyden kuzeye doğru uzanan kalenin 14 burcu, iki gözetleme kulesi mevcut olup uzunluğu 1500 metreyi bulan surlarının yüksekliği 10, burçlar ile gözetleme kulesinin 20 metre kadardır.
Kaleye giriş güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanında su sarnıçları, erzak ambarları bazı bina kalıntıları ile yer altı mahzenleri görünmektedir.
Merdis-Marin Kalesi : Kale Nusaybin ilçesinin 15 km. kuzeydoğusundadır. Marin Kalesi, eski Merdis şehri nin üzerinde yüksek bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Çevre genişliği 1500 metredir. 12 kule ve burcu var dır. Güneye açılan kapısı eskiden demir kapı ile korunurmuş.
Kalenin doğusunda Merdis Kralının şatosu bulunmakta, şatonun altında kayalara oyulmuş, derinliği 5, u- zunluğu 18, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanındada suyu eksilmeyen bir sarnıç vardır.Kalenin
kimler tarafından yaptırıldığına dair bir kayıt olmamasına rağmen, inşa tarzından bir Bizans eseri olduğu ve tarihte bir çok kez onarıldığı anlaşılmaktadır. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özelliğini muhafaza etmiştir.
Haytam Kalesi (Turabdin-Dimitriyus) : Günyurdu-Dibek Köyleri arasındadır. Servis yolunun 500 m doğusun da 1254 rakımlı Bagok (İzlo) dağının doğusunda yer alır. MS: 351 yılında Roma İmparatoru Büyük Kostantin oğlu Kustus tarafından inşa edildi. Kaleye bağlı Basibrin Köyü vardır. Kale çok el değiştirmiş olup, MS.1462’ de Uzun Hasan Begin hizmetçisi olan Kör Halil isminde bir Türk amiri tarafından işgal edildi. Bugün yıkıntı- lar görünümündedir. Deyrulumur Manastırı yakınındadır.
El Nıhman Kalesi : Büyük Köyünde bulunan kaledir. Kalede 3 katlı Habis mevcuttur.
KILISELER
Mar Petıus ve Pavlus Kilisesi : 1914’te Patrik 2. Abdullah döneminde Papaz Abdulmesih’in gayretleriyle Pet rus ve Pavlus adına yapılmıştır. Kök boyalarla el işi baskı perdeleri mevcuttur. Bu kilisenin taş işlemeleri sa dedir. Merkez Gül Mahallesindedir.
Mor İliyo Kilisesi : Mardin Kalesindedir. 3.yüzyılda yapılmıştır.
Mar Behnam (Kırklar)Kilisesi : 5.yüzyılda yapılmıştır. Şar Mahallesindedir. Kili se üç giriş kapılı,ince taş işçiliğiyle işlenmiş Mihrapları ,dört yüzyıllık ahşap Mih rap kapıları, 1500 yıllık kök boya ile baskı perdeleri, geniş avlusu içinde çan ku lesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yeraldığı divan mevcuttur. 1170 yılında Kırk şehitlere ait kemikler bu kiliseye getirilmiştir. Bu gün Mardin Metropolitlik Kilisesidir.
Kırmızı (Surp Kevork) Kilise : 420 yılında yapılmıştır. 10 taş sütun üzerinde inşa edilen sede, mihrabın fark lı geometrik taş süslemeleriyle ayrı bir özelliği vardır.
Protestan Kilisesi : Geniş bir alan üzerinde inşa edilen kilise 569 yılında yapıl mıştır.
Mar Hırmıs Kilisesi : M.S.430’da yapılmıştır. 1552 yılına kadar Nasturilerin kullanımındaydı. Bu kilisede iki Metropolit Mezarı mevcuttur.
Mar Yusuf Kilisesi : Meclis-i Mebusan Üyesi Hovsep Kazasyan’ ın öncülüğünde ve Mardin Ermeni Katolik Cemeati katkılarıyla Patrik VIII. Grigoryus tarafından Mardin Metropolitliğine getirilen Melkun Nazaryan’ın gö revi sırasında Mardin Surp Hovsep Kilisesinin inşaatına 1864’te başlanmış, 1894 yılında ibadete açılmıştır. Kilisenin yan tarafından Ruhbanların yeri vardır. Mimarı nam-ı değer Mimar Lole’ dir. Rutubeti önlemek için kilisenin inşaatı sırasında temele tonlarca tuz dökülmüştür. Bu usul antik çağdan gelmektedir. Tepesinde Çan Kulesi olup, mimarisi düz damlıdır. İçi 21 sütun üzerinde “Vernadun, Baharan” Koro Balkonu akustik tir. Altı kutsal mihrabı olup, kuzeyde Horan, taşkoro, güneyde Kavit, batıda Mıgırdaran, doğuda Adyan şeklin de yapılmıştır
.
Meryem Ana Kilisesi ve Patrikhane : 1860 yılında Patrik Antuan Semheri tarafindan yaptırılan kilisede kemer, yuvarlak taş sütunlar ve avluda korkuluklar yeralır. Patriğin oturma yeri ile İncil vaiz yeri, üzüm salkımlı motiflerinin ahşap el işçiliğiyle bambaşka bir görünüm sergilemektedir. İçi 21 sütun üzerinde ’’Vermadun, Baharan’’ Koro balkonu akustiktir.1895 yılında Antakya Patriği İğnatuos Benham Banni tara fından inşa edilen Patrikhane bugün müze olarak hizmet vermektedir. Eski Patrikhane binasının bir kısmı, İlde ana caddenin 1914- 1915 yıllarında Al manların demirden yapılmış tekerlekli arabaların geçebilmesi için yapılan genişletme çalışmaların da yıkılmıştır. 1958 yılında ana cadde genişletilip Cumhuriyet Alanı ve yol bugünkü haline getirilmiştir.
Meryem Ana Kilisesi : Savur kapı mahallesinde 1857’te ibadete açılmıştır. Yıkık haldedir.
Mor İvennis Kilisesi : Eski kale köyünün güneydoğusunda yeralan kilise 793 yılında inşa edilmiştir.
Mor Circis Kilisesi : Eski kale köyünün kuzeybatısında yeralan kilise 793 yılında yapılmıştır.
Mor İliye Klisesi : Yapım tarihi bilinmeyen kilise Çiftlik Köyündedir. Kilise içerisinde yan bölümünde iki oda mevcuttur. Bu odalara geçiş çok alçak tavanlı kapıdan yapılmaktadır. Orta kısımda şifalı (ruh, sinir ve sara hastaları) taka denen bölümü sık sık ziyaret edilmektedir.
Mor Yakup-Mor Kuryakus Kilesesi : Kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber 3.yüzyıla tarihlenen kilise Bül bül Köyündendir.
Meryem Ana Kilisesi : Göllü Köyünde bulunan kilise yıkık haldedir.
Mor Yuhannın Kilisesi : 370 yılında inşa edilen kilise Dereiçi (Kıllıt) Köyündedir.
Mor Babi Kilisesi : Nusaybin Günyurdu Köyünün kuzeybatısında ve tepenin başında bulunmaktadır. Kaya nın yontularak kilise inşa edilmiştir. Buralara Mağara veya Yer altı Kilisesi de denilmektedir.
Mor Aho Kilisesi : Günyurdu Köyünün kuzeyinde tepe üzerinde bulunan kiliseye Patrik III. Yakup döneminde bazı eklemeler yapılmıştır.
Mor Şemun Kilisesi : Günyurdu Köyünün kuzeyinde yer almaktadır. Çok eski bir tarihe sahiptir.
Mor Yuhanna Kilisesi : Turabdin Dağının kayalık bir yamacındadır. Birçok yapıdan oluşmaktadır. Mor Evgin Manastırına 5 km. uzaklıkta olup, yaya olarak gidilebilmektedir.
Mor Şmuni Kilisesi : Eski Kale Köyünün güneybatı sında yeralır. 793 yılında inşa edilmiştir.
Midyat Merkezinde: Protestan, Mar Şumune, Mor Barsavmo, Mor Ahısnoyo, Mor Şarbe, Meryem Ana Kili seleri:
MEDRESELER
Şehidiye Medresesi : Şehidiye Camii ile aynı tarihte inşa edildiği rivayet edilen bu medresenin 1214 ta rihinde Melik Mansur Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırılmıştır. İki eyvanlı olup, kuzey eyvanı sel sebilli diğer eyvan batıda çapraz tonozlu revakların ortasındadır. Medresenin güneyinde küçük bir cami vardır. Bu günkü minaresi, Şerefeye çıkılan çift merdivenleri ile helezonik yapıdadır. 1916 yılında inşa edilmiştir.
Kasımiye Medresesi : Akkoyunlu Hükümdarı Ci hangir oğlu Kasım Patişah Mardin’ e atandığı za man, şehri onarmak için hummalı bir faaliyete baş lar. Bu özverili çalışmasını taçlandıran ve günümü ze kadar mükemmel yapısıyla ayakta durabilen bu çok amaçlı medreseyi yaptırmıştır (1469).Tuğlu to nozlu revaklar ve yanlara doğru derin tonozlarla ge nişletilmiş tromp kubbeli cami,revaklı avluda,büyük eyvanın selsebili kanallarla ortadaki havuza bağlan mıştır. İki teras üzerine iki katlı medrese,cami ve tür be ile birlikte külliye şeklindedir.
Altun Boğa Medresesi : Melik Mansur Ahmet Küçük’ ün veziri Altun Boğa tarafından 1364 yılında yaptırıl mıştır.
Şah Sultan Hatun Medresesi : Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bin Cihangirin yeğeni İbrahim Bey tarafın dan yaptırılmıştır. Medrese, Teker mahallesinde bulunmaktadır.
Sıtti Radaviye (Hatuniye) Medresesi : 1177 yılın da Kutbeddin İlgazi’ nin annesi tarafından Sıtraziya Camii ile aynı tarihte Hatuniye Medresesi inşa ettiril miştir. Hatuniye Medresesi, iki eyvanlı revaklı avlulu iki katlı bir yapıdır. Ana eyvanının yanında içi rölyef dekorlu tromplu kubbesi ile türbe yer alır.Camii için de Hz. Muhammed’e ait olduğu kabul gören ayak izi mevcuttur. Lahitler bu yöredeki Artuklu eserlerinin en önemlilerinden biri olan bu medreseyi ayrıcalıklı bir konuma sokar.
Hüsamiye Medresesi : Artukoğlu Hüsamettin Timurtaş tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Muzafferiye Medresesi : Artukoğlu Melik Muzaffer Karaaslan tarafından siyah beyaz taşlardan yaptırılmış tır. Kale eteğinde önemli bir yapı konumunda iken bugün herhangi bir buluntusu yoktur.
Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi : 1385 yılında Melik Necmettin İsa Bin Müzaffer Davut Bin El Melik Salih tarafından yaptırılmıştır. Medresenin girişinde ki taş işlemeler dikkat çekicidir. İki avlulu ve iki katlı olup, avlunun dışında kalan mekanlarla iyice yayıl mış, dilimli kubbeleri ile uzaktan dikkati çeker. Med resede Sultan İsa Türbesi ve bir çok eski kitabeler mevcuttur. Medresenin yüksekte kurulmasının amacı, rasathane olarak kullanıldığındandır. Mihrap ta kullanılan taşa ışık vurunca renk cümbüşüne dönü şür. Müze olarak da kullanılmıştır.
Savur Kapı Medresesi : Kim tarafından ve hangi tarihte inşa ettirildiği bilinmemekle beraber,yapısal özel likleriyle Artuk mimarisini yansıtır.
Melik Mansur Medresesi : Artuklu eseri olan bu yapı Gül Mahallesinin kuzeydoğusundadır. İçinde lahitle rin bulunduğu bu medrese günümüzde Mescit olarak kullanılmaktadır.
Manastırlar
Hammara Manastırı : M.S.326 yılında yapılmıştır. Diyarbakır Kapı Mahallesi Kırkız mevkiindedir.
Mar Barbara Manastırı : 17. Yüzyılda yapılmıştır. Yeni şehirde harebe şeklindedir.
Mor Efram Manastırı : 1884 yılında Patrik Cercis Şelhet tarafından yapılmıştır.
Meryem Ana Manastırı : Midyat Anıtlı (Hah) Köyündedir. Yöre Süryanilerinin genel kanısına göre üç mecusi nin gelip Meryem Ana Manastırını kurduğu şehirdir.
Mor Mihayel Kilisesi ve Burç Manastırı : 185 yılın da inşa edilmiştir.MÖ.ye ait bölümleri mevcuttur. Ye ni yol Caddesinin alt tarafındadır.
Mor Dimet Manastırı : Savur İlçesi Dereiçi Köyündedir. Manastıra gelen Romatizma hastalarının iyileşmesi sebebiyle buraya Romatizma Manastırı da denilmektedir.
Mor Cırcıs Manastırı : Derik İlçe Merkezindedir. Yüksek Tavanı ve Mihraba bakan U şeklindeki kilise içinden görülmeyen koro balkonuyla ayrı bir mimarisi vardır.
Deyrulumur Manastırı : Midyat’ın 18 km. doğusun da olup, Savurlu Mor Samuel ile Kartminli Mor Şe mun tarafından M.S. 397’ de inşa edilmiştir. 615 ve 1049’da Metropolitlik merkeziydi. Manastırda Kral Ar kedeus zamanında Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri, Kral Teodosyus çağında lahitlerin ko nacağı abide evi Meryem Ana Kilisesi, Resuller Kili sesi, Kırk şehit Kilisesi, Mor Şamuel Mabedi, Kral kızı Teodara’nın Mor Şamuel tarafından iyileştirilme si sebebiyle Teodara Kubbesi, Mor Şemun Mabedi, Mısırlılar tarafından yaptırılan Kubbeye MS.512 yılın da Kral Anastas tarafından yaptırılan büyük Mabet ile muhteşem mimari örnekleriyle efsanavi abide niteliğini bütün görkemliğiyle muhafaza etmektedir.
Seyde ( Meryem Ana) Manastırı : M.S.326 yılında kayaların içine oyularak yapılmıştır.
Mor Yakup Manastrı : Nusaybin İlçe Merkezindeki Manastır, Mor Şabo ve 11 öğrencisinin Şehitliğine kadar mecusi tapınağıydı. Tapınak ka lıntıları üzerine MS.328 yılında Mor Yakup’ un ölümünden sonra adına ithafen inşa edilmiştir. İçinde türbesi vardır. l9.yüzyıla kadar bünyesin de rahipler yaşardı.
Mor Yakup Manastırı (Arur) : Arur Kalesi üzerinde I ve II. Asır arasında kale içinde kayaların oyularak 2 katlı olarak inşa edilen manastırın, üst katında birçok küçük oda ve küçük kilise, alt katında ise büyük kilise mev cuttur.
Deyrulzafaran Manastırı : Mardin ilinin 3 km. doğu sunda bulunan Deyrulzafaran Manastırı Yukarı Me zopotamya’ya bakan yamaçlarda yer almaktadır. Ma nastırın güney kısmı hariç diğer tarafları dağlarla çevrilidir. Süryanilerin tarihi ve dini değerleri arasın da bugüne kadar ayakta kalabilmiş müstesna bir abide olan manastır 639 yıl boyunca Dünya Süryani lerinin Patriklik merkezliğini yapmıştır. Manastırın M.Ö.’ ye ait kısımlarının kuruluş tarihi bilinmemekle beraber Mardin ilinin kuruluşuna kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Milattan öncesine ait yapı 19. Yüzyılda bulunmuştur. Bu yapıda göze çarpan en önemli özellik tavan yapısıdır.
Tavanı oluşturan taşlar 20x0.5 m. ebatlar l3 sıra halinde ve aralarında herhangi bir harç olmaksızın birbirine kenetlenmiş halde duran geometrik yapıdadır. Göze çarpan diğer bir özellik ise mabedin her iki tarafında kurban sunulan yeri olan kemerli kısımların bulunmasıdır. Tapınak 52.5M_ dır. Manastırın milattan sonrası na ait dönemlerde yapılan eklentiler Hıristiyanlık döneminin başlamasıyla birlikte gerçekleştirilmiştir.( M.S. 493)Geçmişten günümüze kadar gelen ilgi çekici kiliseleri, kubbe ve sütunları, ahşap el işlemeleri kapılarıy la geçmişin en güzel mimari örnekleriyle Süryanilerin dini ve tarihi değerleri arasında dünya çapında eşsiz bir abide niteliğini bütün görkemliliğiyle muhafaza etmektedir.
Savur Dere içi (Kıllıt) Köyünde; Mor Abay, Mor Teoduto, Mor Şabay ve Mor Dimet Manastırları
Mor Behnan Manastırı : 17.y.y. kadar içinde rahipler yaşıyordu.
Mor Evgin Manastırı : Girmeli Bucağının 7 km. kuze yindedir. Turabdin dağının yamacında, ovadan 500 metre yükseklikte mağara ve yapıtlardan oluşmak tadır. Manastıra çıkış yerine kadar motorlu araçlarla gidilebilmektedir.
Mor Şumuyel Manastırı (Savur-Hemerin Köyü)
Mor Şmuye Manastırı (Hmerin Köyü)
Midyat İlçesinde Mor Melke Manastırı.
MAGARALAR
İplik : Mardin Merkezde Saraçoğlu Mahallesinin alt kısmında yer alan 60 kadar içiçe olan mağaralar mevcuttur. Bu mağaralarda çok eskiden beri iplik imalatı yapıldığından iplik mağaraları adıyla anılır.
Gümüş ova: Mazıdağı İlçesine bağlı 30 km. uzaklıktaki Gümüşyuva Köyündedir. Mağarada Bizans dönemine ait kalıntılar mevcuttur. Mağara kapısının üzerinde 2 mühür resmi vardır.
Avrı Han: Mazıdağı İlçesinin 8 km doğusunda bulunan Yağmur Köyündedir.
Hamazembari: Kızıltepe İlçesine bağlı Arıköyde ilk çağ insanları tarafından yapıldığı düşünülmektedir.
Linveyri Şifa: Midyat’a bağlı Gelinkaya Beldesinde bulunan mağara tavanından akan su kaşıntılara iyi gelmektedir.
TÜRBELER
Güneşe ve ateşe tapanlara ait mezarlık : Kasım Paşa Medresesi yakınındadır.
Yahudilerin mezarlığı : Teker Mahallesinde bulunan Havra’nın avlusundadır.
Şeyh Lile Türbesi : Şar Mahallesinde
Musaip Türbesi : Ulu Cami Mahallesinde
Şeyh Hamit : Türbesi Savur Kapı Mahallesindedir.
Sultan Musa Türbesi : Mardin- Diyarbakır yolunun 20.Km’sinde bulunan Sultan Musa Türbesi, her yıl bin lerce insan tarafından ziyaret edilmektedir. Türbe aynı zamanda yöreye isim babalığı yapmıştır. Şeyhmus ismi buradan kaynağını almıştır.