3
Mayıs
2024
Cuma
MARDİN

İsveç'te Midyatlı bir gazeteci: Nuri Kino

Midyatlı Nuri Kino gazeteciliğe 6 yıl önce başladı. 6 yıl içinde İsveç’in Pulitzer ödülü diyebileceğimiz, araştırmacı gazetecilere verilen “Altın Kürek” ödülünü 3 kez kazandı. Bu seneki Ödülün de en büyük favorisi…

İbrahim isimli annesi Midyatlı olan ve İsveç’te gazetecilik okulunda okuyan birisi Nuri KİNO isimli ve aslen Midyatlı olan gezeteciye neden yer vermediğimizi soruyordu. Bu ismi daha önce NTV’nin internet sayfasından duymuş ve işin doğrusu pekte önemsememiştim. Ancak İbrahim sürekli bana Nuri KİNO hakkında ve aldığı ödüller hakkında bilgiler gönderiyordu. Zaten gönderdiği elektronik iletilerde de Nuri KİNO’ya olan hayranlığını saklamıyordu.

İsveç’te gazetecilik okulunda okuyan 600 öğencinin Midyatlı gazetecinin hayranı olduğunu ve onun gibi olmak istediklerini yazınca ben kendisine Nuri KİNO’nun mail adresini bilip bilmediğini sordum ve bana mail adresini gönderdi. Bundan 15-20 gün önce Nuri KİNO’yla bir raportaj yapılmasına ve kendisini tanımak ve tanıtmak istediğimizi bildirdim. Maili gönderdikten hemen sonra cevap geldi.

 Midyat ve Midyatlıyı dünyaya tanıtmak ve Midyatlıları bir araya getirmek istediğimizi ilettim. Daha sonra kendisi memnuniyetle böyle bir raportajı yapabileceğini ve merak ettiğimiz şeyleri kendisine sorular halinde sormamızı ama raprotajı soru cevap şeklinde değil de derleme şeklinde yayınlamamızı özel olarak rica etti. Bende verdiğimiz söz üzerine soru cevap şeklinde yapılan raportajı sizler için derledim. Ayın konuğu raportajlarımız her ay farklı bir konu ve konukla devam edecektir.

Nuri KİNO 1966 yılında Midyat’ta doğar ve henüz 3 yaşındayken, Almanyanın Türkiyeden işçi talebi üzerine anne ve babası Nuri ve kızkardeşini Midyat’ta bırakarak 1969 yılında Almanya’ya giderler. Bundan 1 yıl sonra Nuri de küçük kız kardeşi Meryem ile beraber Almanya’ya gider. Nuri Almanyada artık bir işçi çocuğudur ve işçi çoçukların kaderiymiş gibi kendisi de 7 yaşında itibaren çilek bahçelerinde çilek toplayarak aile bütçesine katkıda bulunur. 1974 yılında büyük dayısı ve baba annesini ziyaret etmeye giderler ve burada kalmaya karar verirler ve diğer aile üyelerini de Almanya yerine İsveç´e getirmeye kara verirler. Çünkü İsveç´te oturma izni alma ve (varolan) olanaklardan yararlanmanın Almanya´dan çok daha iyi olduğunu görürler.

31 yıldır İsveç’in Küçük Midyat olarak anılan Sodertalje ilinde oturmaktadır. Sodertalje’da nufusun büyük bir kısmını Midyat ve Köylerinden gidenler oluşturmaktadır. Hayatının geri kalan kısmını kendi cümlelerinden aktarırsak; Midyat´tın ünlü ve büyük ailelerinden Malke Mire’lerin bir kolu olan Kino ailesindenim.

”Annem ve babam bizleri yetiştirirken büyük bir özen gösterdiler. Bu yüzden de birçok defa genelde Türkiye ve özelde de Midyat´a ziyaretlerde bulunduk. Bu benim çok mutlu olduğum bir konudur. Midyat’tan dört yaşında ayrılmama rağmen bugün Midyat’ta birçok dostum var ve hiç bir zaman kendimi Midyat´ta bir yabancı gibi hisetmedim. Burası benim biricik memleketim ya da daha doğrusu atalarımın yüz yıllardır yaşadığı yerdir.

İsveç’te birçok işle uğraştım. Askerlik görevimi yaptıktan sonra;, doktor sekreterliği, lazer terapistliği, sözlü çevirmenlik gibi işler yaptıktan sonra gazetecilik ve film yapımcılığı konusunda eğitim aldım. Bunun yanı sıra restaurantlarda çalıştım. 1994’te amcamın oğlu Yılmaz’la birlikte Stockholm düzeyinde yayınlanan günlük büyük bir gazete tarafından en popüler barmenler olarak seçildik.

Son altı yılda gazetecilik alanında yoğunlaştım. Kendimi daha çok araştırmacı gazeteci olarak yetiştirdim. Son yıllarda çesitli devletlerin ajan ağları, terör grupları, yardım kurumları, sübyancı şebekeleri, savaş suçlularını ve polis şeflerinin rüşvet alma vb konularını ortaya çıkardım. İsveç benim platformum ve dünya ise benim çalışma alanım olmaktadır.
İsveç’te TV, Radyo ve günlük basın benim öncelikli ilgi alanımdır. Yaptığım filmler çok dikkat çekiyor ve yazılarım dünyanın birçok yerinde izlenip yayınlanıyor. Örneğin, Saddam’ın ajanlarını ortaya çıkardığım haber 52 devlet televizyonunda yayınlanmıştı.

Bunun dışında üniversitelerde konferanslar veriyor, açık oturumlara katılıyor ve sunuculuk yapıyorum. Bir çok kuruluş tarafından verilen bilgilere göre Avrupa’da en çok ödül alan Serbest Gazeteci (Freelance Journailst)’siyim.”

Nuri KİNO’nın meslek hayatı ve gazetecilik alanında gösterdiği başarılar o kadar hızlı gelişirki bazen kendisi de bu olanlara inanamamaktadır. Bundan 2-3 yıl önce yaptığı bir Midyat gezisinden sonra Varşova (Polonya)’ya gider ve havaalanında kendisini bir limuzin, şöför ve çok güzel bir genç kız karşılar. Beyaz eldivenli şöför ve genç kız sadece kendisini karşılayıp otele bırakmık için gelmişlerdir. Nuri limuzine binip otele doğru giderken, Midyat’tan bir telefon mesajı alır. Mesaj, Midyat’ta oturan Besim’den gelmiştir. Besim hal hatırını ve neler yaptığını yarı şakayla karışık muzip bir şekilde sormaktadır.

Nuri bu mesaja güler ve hemen genç kızın yüz rengi değişir ve mahcup bir şekilde Nuri’ye; –Efendim size karşı bir hata mı yaptık diye sorar. Nuri hayır diye cevap verir ve kendi kendine aslında Midyatlı küçük çocuğun böyle birden bire büyük bir gazeteci olmasına gülmüştür. Nuri gazeteciliğe dünyayı değiştirmek için başladığını ve tüm dünyayı değiştiremeyeceğinin farkındadır ama en azından elinden geleni yapmak istmektedir. Dünyadaki adaletsizlik, yoksulluk, zulüm, rüşvet gibi olayları ortaya koyup bunlarla mücadele etmek Nuri için ana hedeflerdir.

Gazeteciliğe başlaması ise tamamıyla tesadüflerle başlar. 1998’de otomobil kazası geçirdi. Ölümden döndüğü kazadan sonra uzun bir süre tekerlekli sandalyede kaldı. Bu arada lisedeki hocalarından biri gazetecilik okuluna gitmesini önerdi. 12 yaşındayken okulda müsamere için yazmış olduğu “Cennet İsveç” adlı piyesi unutmayan hoca, Nuri’yi gazeteci olması yolunda ikna etmeyi başardı. Nuri okula gitti ama, yıllarca bu eğitime devam etmesinin gereksiz olduğunu düşündü. Meraklı karakteri, azmi ve zekasıyla gazeteci olabileceğine karar verdi. O sırada akrabalarını ziyaret için İstanbul’a gezmeye gitti. Ve büyük depremin içine düştü.

“İstanbul’da yıkık bir binadan abey abey, diye inilti halinde bir ses geliyordu. Döndüm baktım. 13-14 yaşlarında bir çocuk. Yedi kat binanın altında kalmış; kafası dışardaydı. Çocuğu görünce şoke oldum. Kurtulmasına imkan yoktu. Sigara istedi. Bunu son arzusu kabul ettim. Bir sigara yakıp ağzına tutuşturdum. Zar zor iki nefes çekti. O arada çocukluğumdan beri konuşmadığım Türkçe birden kopup geliverdi. Çocukla Türkçe konuştum.”

Gözlerinin önünde çocuğun ölümü Nuri’yi şoka uğrattı. Şoku atlatınca kolları sıvayıp yardım ekiplerine katıldı. Aynı zamanda Aftonbladet gazetesini arayarak deprem haberini geçti. Küçüklüğünde Almanca’yı öğrendiğinden Alman gazeteleriyle de temasa geçti. Bir hafta boyunca bütün deprem bölgesini gezdi. Hem yardım çalışmalarına katıldı hem gazetecilik yaptı. Böylece mesleğe de adımını atmış oldu.

Şu anda yeni bir belgesel film üzerinde çalışmaktadır ve yaklaşık bir ay sonra yayınlanacaktır. Son dönemde kaleme aldığı 20’nin üzerinde yazı ile İsveç’te polis şeflerinin rüşvet konusunu işlemektedir.

Bir gazeteci olarak önüne koyduğu bir hedefinin olmadığını ve başarısını belki de buna borçlu olduğunu ifade etmektedir. Konulara günlük olarak yaklaşmaktadır. İşlediği konular yaşamın günlük parçasıdır.

Nuri Midyat’tan dört yaşında ayrıldığı için, çocukluğuna ait Midyat’la ilgili fazla bir şey hatırlamamakla beraber, Midyat´a daha sonra yaptığı ziyaretlerden anımsadığı ve hafızasında kalan bir çok şey vardır. Sevdiği ve özlediği o kadar çok şey var ki bunların içinde, en çok midyatta yetişen meyveler (özellikle kiraz), yöresel yemekler, insanlar, dostlar ve diğerleri...

Çocukluğuna geri dönüp Midyat’ta yaşamış olsaydın neler yapmak isterdin diye sorduğumuzda ise, babasının Midyat Çarşısında bulunan berber dükanını devr almasını istediğini ve bu mesleği sürdürmesini, annesinin doktor olmasını istediğini ve dedesinin ise üzüm bağlarına bakmasına istediğini hatırlıyor. Nuri dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın galiba yine adaletsizliğe ve hukuksuzuğa karşı mücadele edeceğini ifade etmektedir.
“Umudum Midyat’ın geçmişteki huzur ortamına kavuşması ve yukarıda kapalı olan eski çarşının açılması ve dünyanın her yerinden bu güzel dünya kentine ziyaret akınlarının kesilmemesini diliyorum. Bir zamanlar yazlık-kışlık sinemaları ve diğer birçok etkinliğiyle bir dünya şehri olan Midyat’ın tekrar eski haline gelmesidir.”

Mehmet Halis İş - Kenthaber / Midyat
Yayın Tarihi : 26 Şubat 2006 Pazar 09:42:22
Güncelleme :2 Mart 2006 Perşembe 00:52:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?