5
Mayıs
2024
Pazar
ESKİŞEHİR

Ahmet Gündoğdu Eskişehir'de

MEMUR-SEN GENEL BAŞKANI GÜNDOĞDU ESKİŞEHİR'DE

Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, anayasa değişiklik paketini önemsediklerini belirtirken, Danıştay'ın dün verdiği yeni katsayı kararını ise 'gülünç' olarak nitelendirdi. Yargının siyasette olduğu gibi 'dün dündür, bugün bugündür' diyemeyeceğini ifade eden Gündoğdu, "Türkiye yargıçlar, Kanadoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin siparişlerini karşılayan bir yargı devletine döndü" dedi.

Eskişehir Saffron Otel'de düzenlenen Memur-Sen İl Divan Toplantısı'na katılan ve ardından "Kuşatılmış Demokrasi ve Yeni Anayasa" konulu bir konferans veren Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündoğdu, Memur-Sen olarak Türkiye'nin topyekün bir anayasaya ihtiyacı olduğunu hep haykırdıklarını kaydederek, "Gerçekten de 72 milyonu kucaklayacak, öteki oluşturmayacak, özgürlükleri, düşünce, ifade hürriyetini, eğitim de fırsat eşitliğini, kalkınmayı, yargıyı, hukukun

üstünlüğünü, sosyal devleti hepsini kuşatacak, kucaklayacak bir anayasaya ihtiyacımız var. Ama görünen o ki siyasetin yapılan işten ziyade yapana bakarak gard alışı kısır çekişmeler, bugün bizden esirgiyor. Öyleyse bundan sonra yapılabilecek en ideal şey nedir? Hiç değilse demokratik devletin yol haritasını oluşturacak, darbe kalıntılarının en azından azami noktalarını rafa kaldıracak ve millet iradesinin saygın olacağı bir yolculuğu başlatmak. Şuanda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmiş olan paketi

böyle görüyoruz. Bu paketin eksiği nelerdir sorusunu sorduğumuzda, Meclis'in milletin iradesinin tecelligahı olması adına eksiklik var. Yargı reformunda askeri ve sivil yargıda çift başlılığın sona erdirilmemesi adına eksiklikler var. HSYK'nın meslekten çıkarma kararı yargıya açılıyorken, sürgün etme ya da buna benzer 'mahalle baskısı' kararlarının yargıya kapalı olması, YAŞ kararları yargıya açılıyorken alanının daraltılması gibi onlarca ihtiyaç, onlarca eksik sayabiliriz. Ama bu maddelerin hangisi

lüzumsuz sorusunu sorduğumuzda, bir tek lüzumsuz madde yok. Çocuklar, yaşlılar, engelliler, kadınlar için pozitif ayrımcılık. Çocuk haklarının ve çocukların her türlü şiddete karşı korunmasının ilk kez anayasaya girmesi, Ekonomik Sosyal Konsey'in anayasal kurum olması, memurların toplu sözleşme hakkının anayasada yer alacak olması, en önemlisi anayasanın darbe iklimini muhafaza eden ve darbecileri koruyan geçici 15. maddesinin anayasadan çıkarılacak olması gibi maddelerin tamamı önemli. Tamamı bir

demokrasi açığını gideren, tamamı da bu zamana kadar anayasayı ancak darbeciler değiştirebilir algısını, 'hayır darbeci olmayan, milletten yana olan milletin vekilleri ve milletin kendisi de milletin beklentileri doğrultusunda anayasa değişikliği yapabilir' algısını oluşturması adına çok önemli. Çalışma hayatı boyutuyla rica eden bir yasadan, toplu pazarlık hakkını tanıyan bir yasaya. Türkiye geneli itibariyle de demokratik devlete geçiş olarak bu paketi önemsiyoruz" diye konuştu.

 

"28 ŞUBAT SÜRECİNDE SÖZDE 'ÇEVİK BİR'İSİ YÖK BAŞKANI'NA TALİMAT VERDİ"

Yargının verdiği kararların adeta yargıçlar devleti anlayışını ortaya koyduğunu söyleyen Gündoğdu, şunları kaydetti:

"Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı, başörtüsüyle ilgili 411 milletvekilini yok sayan 7 yargıcın verdiği karar. Kuvvetler ayrılığı ilkesinde yargının yasamayı ve Meclis'i ipotek altına alma kararı. Danıştay'ın dün verdiği karara bir bakın. Ne kadar gülünç. Danıştay üyelerinin hukukçu kimliği, 'Acaba bunlar hukukun üstünlüğünü mü önemsiyor, üstünlerin hukukuna göre mi karar veriyor?' sorusunu sorduruyor. Bu ülkede 1974'ten 1998 yılına kadar her öğrenci çözebildiği soru oranında üniversiteye girmiş. 98'in

kirli 28 Şubat sürecinde sözde 'Çevik Bir'isi çıkmış, YÖK Başkanı'na bir talimat veriyor. 'Bilimsel hiçbir toplantı olmaksızın katsayı engeli getir.' O da, 'Emredersin paşam' diyor. Çünkü bilim adamlığı şüpheli, 'Ordu göreve' pankartının altında yürümeyi marifet sayan insanlar. Sonra YÖK Başkanı değişiyor. Bu süreçte insanlar bunu yargıya taşıyor. Danıştay'ın verdiği karar 2547 sayılı yasaya göre, 'Bu YÖK'ün işidir' diyor. Sonucu sevmeyebilirsiniz, ama 'eğitim eğitimcilerin işidir' dediği için hukuki bir

karar. Şimdi YÖK Başkanı değişiyor, katsayı engelini kaldıran bir düzenleme yapıyor. Danıştay diyor ki, 'pardon bu benim işim.' Böyle bir şey olmaz. Yargı siyasette olduğu gibi, 'dün dündür, bugün bugündür' diyemez. Sonra YÖK Başkanı yeni bir düzenleme yapıyor. Danıştay'ı memnun etmek için makası biraz daha açıyor. Bu sefer oy çokluğuyla reddediyor. Sonra yeni bir düzenleme. Biraz daha alttan yağan tokadın, eğitimdeki fırsat eşitliğinin ihlalinin dozajı artırılıyor. Bu sefer Danıştay, 'tamam, bundan

memnunuz' diyor. Bu yürürlükte kalabilir. Hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk, eğitimde fırsat eşitliği diplomasına bakarak gençleri döven ilkelerden, çözebildiği soru oranında yerleşen ilkelere geçmesi lazım. Bu verdiğim üç örnek, başlı başına Türkiye'nin yargıçlar devletine, Kanadoğlu'nun, Cumhuriyet Halk Partisi'nin siparişlerini karşılayan bir yargı devletine döndüğünü gösteriyor. Artık yargının, Türk milleti adına karar verdiği günlerin bu paketle yakınlaşmasını umut ediyoruz ve bekliyoruz."

İHA
Yayın Tarihi : 22 Nisan 2010 Perşembe 22:29:04
Güncelleme :23 Nisan 2010 Cuma 09:11:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?