1
Mayıs
2024
Çarşamba
BAYBURT

Dereli'den anayasa açıklaması

Gümüşhane-Bayburt Bölgesi Baro Başkanı Ali Haydar Dereli, yargı bağımsızlığının ve yargı gücünün artırılmasında hazırlanmakta olan sivil anayasanın önemli fırsat olduğunu belirterek, yargının tam bağımsızlığının şart olduğunu söyledi.

Yeni adli yılın başlaması nedeniyle geçtiğimiz günlerde düzenlenen törenin ardından ilk açıklamasını yapan Gümüşhane-Bayburt Bölgesi Baro Başkanı Ali Haydar Dereli, hazırlık çalışmalarının devam ettiği yeni sivil anayasanın hukuk sisteminde köklü değişikliklerin yapılması için önemli bir fırsat olduğunu belirterek, "Çağdaş bir hukuk devletinin en belirleyici niteliği, ulusal ve uluslararası belgelerde de yer alan hukuk kurallarıyla sınırlandırılmış olmasıdır. Hukuk devletinin en sağlam güvencesini ise, toplumunun hukuk bilinci ve demokrasi kültürü oluşturur. Bu kültür ve bilinçten yoksun toplumlarda en iyi yasaların çıkartılması halinde dahi insanların temel hak ve özgürlüklerden etkili biçimde yararlandıkları söylenemez" dedi.

Hukuk devleti olmanın gereklerinin mutlaka yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayan Dereli, Türkiye'de 1982 Anayasası'ndan doğan tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılması için üzerinde çalışılan sivil anayasanın bir fırsat olduğunu söyledi. Dereli, "Anayasamızın 1. maddesinde devletin şeklinin cumhuriyet olduğu belirtildikten sonra; 2. maddesinde, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan devletin niteliklerinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, temel hak ve özgürlükleri koruyarak, adil bir hukuk düzeni oluşturup bunu sürdürmeyi zorunlu sayan devlettir. Hukuk devletinde yasa koyucu dahil devletin bütün organları, faaliyetlerinde anayasa ve hukukun üstün kurallarına göre hareket ederler. Hukukun üstünlüğü ilkesi uluslararası sözleşmelerde de belirtildiği gibi, bireylerin haklarına kamu makamları tarafından yapılan müdahalelerin etkili bir yargı denetimine tabi tutulmasını ifade eder. Yargı yetkisi ise Anayasamızın 9.
maddesinde belirtildiği üzere Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Yargı kararlarını önemsememek, devleti, hukukun dışına, üstüne çıkarmak anlamına gelir ki, demokratik bir hukuk devletinde bunun kabul edilmesi olanaksızdır" diye konuştu.

Yargı kararlarına uyulmamasının kişisel hakların çiğnenmesine yol açacağı ve devlete olan güveni sarsacağı, adalete olan inancı zayıflatacağı düşüncesiyle bu eylemlerin TCK'da suç haline getirilerek yaptırıma bağlandığını da ifade eden Baro Başkanı Ali Haydar Dereli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu şekilde etkin bir yargısal denetimin sağlanması amaçlanmıştır. Bağımsız olmayan, yasama ve yürütme ile kimi güç odaklarının etkisi altında bulunan yargıdan; diğer erklerin sağlıklı denetimi, bireylerin hukuk güvenliklerinin korunması beklenemez. Anayasamızın 140, 144 ve 159. maddeleri, hakimler ve savcıların idari görevleri yönünden, yürütme erkinin bir organı bulunan Adalet Bakanlığı'na bağlı tutulmaları, haklarında soruşturma yapılması için aynı bakanlığın izninin gerekmesi, özlük işlerinin bakanın başkanı olduğu ve müsteşarının da katıldığı bir kurul tarafından yürütülmesi şeklindeki hükümleri itibariyle sistem olarak yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini sağlamaktan uzaktır. Ancak bu konuda ortaya çıkan bütün olumsuzlukların, yalnızca bu sisteme bağlanması da doğru değildir. Zira, bağımsızlık ve güven sağlamada sistemle beraber bu tabloda yer alan kişilerin yapıları, donanımları, değer yargıları ve mesleğin gerekli kıldığı etik değerlere bağlılıklarının da rol oynadığı unutulmamalıdır.

Mahkemelerin-yargıçların bağımsızlığı, başka bir kişi veya kurumdan emir almamaları, yasama ve yürütme erkleri ve organları dahil diğer ekonomik ve sosyal grupların baskı ve etkisi altında kalmamaları, tarafsızlıkları ise yargılama yaparken yan tutmamaları, taraflara karşı kişilik özelliklerinden sıyrılarak objektif olabilmeleridir."
Yargıda doğrunun bulunup adaletin gerçekleştirilmesi kadar yargıya güven ve saygının sağlanmasının da çok büyük bir önem taşıdığını belirten Dereli, "Güven duyulmayan bir yargının adil olduğundan, toplum vicdanını tatmin ettiğinden söz edilemez. Bu saygı ve güveni sağlama görevi en başta yargıya düşer.

Hepimizin bildiği gibi güven, kırılgan, kazanılması çok zor, kaybedilmesi ise aynı ölçüde çok kolay bir duygudur. Aynı şekilde Türkiye Barolar Birliği ve barolar, ülkemiz hukuk kültürünün gelişmesi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin hayata geçirilmesinde, geçmişten beri üzerine düşeni yapmıştır ve de yapacaktır. Bunun içinde, yargı erkinin ayrılmaz bir ayağı olan savunmanın üzerindeki vesayetin tamamen kaldırılması zorunludur. Savunma ile ilgili konularda kanun çıkartılmasında Türkiye Barolar Birliği'nin görüşünün alınması, avukatlara yapılacak CMK ödemelerindeki yetkinin tekrar barolara verilmesi, CMK hizmetinin bir angarya olmaktan çıkarılarak herkese değil de adli yardım sisteminde olduğu gibi ihtiyaçlı olanlara sunulması, buna karşılıkta hizmetin bedelinin artırılması, yargının tüm birimleri ile bütçeden aldığı payın artırılması, ceza davalarında avukatların da delil araştırma ve sunma konusunda savcılarımızla eşit hale getirilmesi, hukuk fakültelerinin açılmasındaki ölçünün önemle korunması, avukatlık stajının daha verimli hale getirilmesi gibi konular zaruri, acil ve öncelikli olarak çözülmeyi beklemektedir. Yine, her türlü zorluk içerisinde mesai gözetmeden büyük bir özveriyle çalışan yargı personelinin maaş, özlük, ikramiye ve mesai haklarında gerekli düzenlemelerin de bir an önce yapılması zaruridir. Sonuç olarak belirtmeye e getirilerek yaptırıma bağlandığını da ifçalıştığımız bu kıstaslar içerisinde, yargı bağımsızlığının ve yargının gücünün artırılmasında, yeni hazırlanacak olan sivil anayasa, tarih ve Türk milleti önünde önemli bir fırsattır. Hukuku ve onun organlarını adeta bir ayak bağı sayan 1982 Anayasası'nın tüm olumsuzluklarının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesini temenni ediyoruz" şeklinde konuştu.

iha
Yayın Tarihi : 17 Eylül 2007 Pazartesi 16:26:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?