3
Mayıs
2024
Cuma
BAYBURT

Destanlara yurt olmuş bir şehir: Bayburt

Anadolu’nun daha önce gitmediğiniz küçük kentlerine yapacağınız bir yolculuk öncesi, oralarda nelerle karşılaşabileceğinizi yaklaşık olarak bildiğinizi sanırsınız. Birbirine benzer yerleşimlerden birini daha göreceksinizdir. Büyükşehirlerden uzaklaştıkça, sanki uygarlıktan uzaklaşıyormuşsunuz gibi bir hisle dolarsınız. Yol yorgunluğu, merakınızı geride bırakır. Ama gideceğiniz yere vardıktan bir süre sonra ne kadar yanıldığınızı anlarsınız. Anadolu sizi bir kez daha yanıltmıştır. Doğu Karadeniz’de yer almasına karşın,iklimi, ekonomisi ve kültürü ile bir Doğu Anadolu kenti özelliklerine sahip olan Bayburt’a doğru yola çıktığınızda da böyle düşünebilirsiniz. Buraya geldikten sonra ise düşünceleriniz, size rağmen hızla değişecektir...

Burası Türkiye’nin en küçük illerinden birisi. İlin nüfusunun en az beş katı Bayburtlu ise ülkemizin değişik illerinde yaşıyor. Ayrıca yurt dışında da hatırı sayılır oranda bir Bayburtlu topluluğu var. İlleri için "adı kendinden büyük yer" diyorlar. İl olmak için büyük çaba harcamışlar. Bayburt geçmişte, hep bir sancak merkezi iken, 1887’de Erzurum’a bağlı bir kaza haline getirilmiş. Cumhuriyet sonrası ise, 1927’de Gümüşhane’ye bağlanmış. İşte o günden 1989 yılında bir kanunla il olana kadar, Gümüşhane ile aralarında tatlı bir rekabet yaşanmış. Karşılıklı yaşananlar bir kitap oluşturacak kadar çok olayı içeriyor.

İl olma konusunda TBMM’de oylama öncesi yaşandığı düşünülen olayları kendi milletvekillleri üzerinden hikayeleştirerek: "Hacım, Ülkü (Güney) ağbim il olmamız gerekiyor dediğinde, karşı çıkanlara, Namık Kemal (Zeybek) Ağbim, ceketini sıyırıp yere atarak ’kim Ülkü ağbimin dediğine karşı çıkarsa karşıma çıksın, biz il olacağız o kadar’ demiş" diye zevkle birbirlerine anlattıklarını ben Bayburt’ta bizzat dinlemiştim. Dede Korkut’un torunlarına da zaten bu hikaye yakışırdı.

Bayburt denizden ortalama 1550 metre yükseklikte. Karadeniz bölgesinde bolca bulunan yağmur bulutları 3 bin 370 metre yükseklikteki Soğanlı Dağları’nı aşamıyor. Bu nedenle bölgede Karadeniz değil, Kara iklimi yaşanıyor. Ancak, baharda ciddi yağış alıyor. İlin ortasından Çoruh Nehri geçiyor. İlin yerleşim yeri de Çoruh Vadisi üzerinde bulunuyor. Bayburt Kalesi ise çok görkemli bir yapı. Karşıda tepeler üzerine kurulmuş. Geceleri, Çoruh kıyısındaki kahvelerde, küçük hasır iskemlelere oturduğunuzda, nehrin sularına yansıyan görünüşü ve geniş bir alana yayılmış surları ile ne kadar güven verici olduğunu görürsünüz. Kimin tarafından yapıldığı tam bilinmiyor. Bagrat ailesinden söz ediliyor, ama en ciddi onarımı Selçuklular döneminde görmüş. Taştan yapılmış bir bina. Bayburt taşı zaten literatüre geçmiş. Bayındırlık birim fiyatlarında belirtiliyor. Her türlü bina kaplaması için çok uygun. Ayrıca, cami ve minare yapımına da elverişli imiş..Bayburtlular taş ustalığında da çok gelişmişler. Her ustanın taş yapılarda kendine ait, ayrı bir izi var. Ayrıca Maden ilçesinde de tarihin bilinen her döneminde gümüş çıkartılmış. Bu gümüşlerle sikkeler kesilmiş.

Hitit kaynaklarında burası M.Ö. 1700’lerden, M.Ö.1200’lere kadar Azzi-Hayaşa bölgesi olarak biliniyor. Hattiler, Asurlular, Kimmer ve İskitlerden başka Tarihçi Herodot’a göre Haldiler’in ülkesi. Ksenephon ünlü eseri "onbinlerin dönüşü"nde Bayburt’u adı Gymnias olan büyük ve kalabalık bir şehir olarak anlatıyor. Ve kentte yaşayan İskitlerden söz ediyor. Bölge zaman içerisinde çok farklı Türk topluluklarının elinde kalmış. Ciddi sayılarda Türkmen göçleri almış. Akkoyunlu Devletinin çıkış noktası olmuş. Bu nedenle Şaman kültürü burda var. Hüsamettin Koçan’ın girişimleri ile Bayburt’a bağlı Bayraktar Köyü’nde bir "Baksı Müzesi" açılmış.

1828 yılında İl, Rusların işgaline uğramış. Şair Zihni’nin "Hart Destanı" bunu anlatıyor. Ruslar geri çekilirken büyük can ve mal kaybına neden olmuş. 1916’da bölge Ermenileri ile işbirliği yapan Ruslar burayı yeniden ele geçirmiş. İstila, Şubat 1918’de sona ermiş.

Ulu Cami’de Bayburt Kalesi gibi, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı net bilinemeyen Bayburt’un önemli yapılarından. Bedesten, Mahmudiye, Yakutiye Medresesi ve Şehit Osman tepesindeki türbeler bölgede bulunan tarihi binalardan bir kaçı. Yine Kalenin içindeki Kilise harabesi, Zahire Ambarı ve Çini Maçin adı verilen mor, yeşil, mavi ve şeffaf çini süslemeleri kaleye ait diğer önemli özellikler. Ayrıca Cumhuriyetin birinci yılına yetiştirilen ve şehre yapılan saat kulesi de yeni sayılabilecek bir döneme ait, önemli bir eser.

Bölge, özellikle yazın bir step görünümü alıyor. Ancak, 1899 yılındaki Erzurum Salnamesi’n de buralarda bulunan Pelit, kavak ve çam ormanlarından söz ediliyor. Çoruh’tan iri sazan ve yayınlar avlanabildiği gibi, kop, masat, otlukbeli ve yoncalı derelerinden de alabalık yakalanabiliyor. Burada sadece balık değil, kara avcılığı da yapılıyor.

Bayburt’ta kadınlar geleneksel olarak değişik bir kumaştan yapılmış bir tür ihram giyiyorlar. Bu kumaş şimdilerde organik tekstil sayılıyor. Bayburt balı da bu bölgede çok biliniyor ve aranıyor. Yemeklerinde ise unlu ve etli olanlar tercih ediliyor. Ayrıca, Karadeniz bölgesine ait diğer yemeklerde yapılıyor.
SARP POLATLILI - BİRGÜN GAZETESİ
Yayın Tarihi : 30 Kasım 2004 Salı 16:42:46
Güncelleme :13 Aralık 2004 Pazartesi 01:46:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yücel kıgılcım IP: 81.215.67.xxx Tarih : 22.05.2005 20:25:07
ben gıttım memmnun kaldım herkese bayburt a gıtmeyı tavsıye edıyorum

oğuzhan öztürk IP: 81.215.121.xxx Tarih : 13.03.2005 12:38:05
çok güzel ama bayburt ta hiç gitmedim

Abdulkadır AŞUT IP: 81.215.67.xxx Tarih : 22.05.2005 20:23:12
ben bir bayburtlu olarak bayburt un güzelliklerini tanıttıgınız için teşekkür edıyorum.gercektende bayburt insanıylada havasıylada mükemmel bır şehır.