19
Mayıs
2024
Pazar
KÜLTÜR/SANAT
Belediye Sayfaları

Mektubun böylesi Sümsük'te olur

MEKTUP

Gardaşım İseyin,
 
Evvelâ mahsus selâm eder her iki ellerinden hasretle sıkarım. Bizi suâl edecek olursan, hamdolsun eyiyük. Böyüklerin ellerinden, güçcüklerin gözlerinden öperük. Sağa yazduğum son mektubum herhalım eliğe değmedi. Epeyi bekledim, ne mektup çıktı ne haber.
Ula oğlum!... bağa bah, sen ne hıyanet adamsın. Bu gardaşın, aha bu yad ellerinde, tertelef, tek bir başına hasretlik çekeriken sen onun halini sormak içün bir mektup bile yazmiysın. Ula! Ekdüğüm biçdiğüm nohut yoğsa leblebi oldun da benimi beğenmiysin?
Ula sıçanın sidüğü, eğer aha bu mektubuma da cevap yazma, bah ben seni neydiyim. Bir gargış verürüm, bir gargış verürüm ki anandan doğduğuna pişman olursun. Tööbe, tööbe… Estağfurullah.
Allah razı olsun, demekki <Yeni şebin postası> da gelmese heç biriğizden heç bir haber alamıyacuk!
Şimdi İseyin beni eyi dinle;
Gardaşım nasıl? Heç, herifci oğlunun şeyinde bile değil, namussuz bir haber bile yollamıy. Ona uğra, benim için bir parhaç gatıh iç. Ve de deki; Gardaşın seni merah ediymiş de, mektubuna cevap yazmamışsın de. Erükler savdımı? Cöğüzler folağ odlumu? Besdil durumu nasıl? Yiğenim gine altına işiyse ecük pisikbalı yedürsünler, heç bir şeyi galmaz o çerliyesicenin deyiyde. Ve de deki, işte canım aklığa ne gelürse de Ehlaksızlık etmesin, beni habersiz gomasınlar deyiy de.
Onları öyle çok göresiydimki, şu işleri bir yoluna goyayım, hemen gelecem. Gardaşım, biliysin kelin daşı körün guşu gırh yılda bir, iş bulduk – o da elesefiye onuda gaçurmuyah.
Gareysarı, Tamzarayı, galeyi, gülloğu, Köroğlu gözesini, Aspasayı, sokakları, galdırımları, damları, hetta ve hetta galedeki çamşurları, ahurdaki inekleri, her şeyi, herkesi çok göresidim.
Hele bir gelim, bağa gancıklık eden o yollozun da çapolasını da ağzına dıhmassam bağada Mehmet demesinler. Ağzına çerledüğümün zalladı, galleşlik neyimiş ben ona görsedürüm. Hele bir işlerim bitsin, İseyin, hele bir bitsin!... Nerende geldi aklıma? Gelmez olasıca
Neyse senin de canığ fazla sıkmayım. Gelsem de seniğnen bitike dertleşsek, fırıngurularımızı, çükeliğimizi çıkın edip Coyna bahçesinde, Ehmet gözesinde bir otursak!... Ooof aman ooof  buz ğibi suda bir ıslasak fırıngurularımızı…
… Geçende yağan düğürcük bahçelere bişey etimi? İşşallah bişey etmemişdür. Gerze tavuğun gulk olduğunu yazıydın, cücükler herhalım çıkmışdur. Sen neydiysin, gardışım, sen nasılsın? Anangil erüşde yapdılarsa gelince payımı isterim, unutma haaa!
O keliği başına çalınasıca emmi oğlu ne halt ediy? İşlerini yoluna goydumu? Duyduğuma göre mektup yazmıyrım diye bağa ekis ediymiş. Çok çok selamlarımı söyle, ilk fırsatta onada yazacam. İşleri innem sıkışığımuş da ondan yazamıymış de hemi!
Ya o kemçük ağızlı kel Şaban ne âlemde? Heç sesi soluğu çıkmıy.
Memleket yerinde durıy mı?
Bu yıl ne zinzoğ gördük ne çamşur, ne de anuk, kokusu sardı boğazımızı. Buda yaşamamı sanki.
Mereğin altında daru püskülü sarıp, cigara diye içdüğümüz, cebimizde düremeçler, kavaklar’a davum, öküzgötü yolmağa gettüğümüz, Ehmet Dede’de çimdüğümüz günler, ham-hozik dut yeyip hötürük olduğumuz, ayağımızda hıltak çedikler galeye dırmanduğumuz günler, sizin inek doğurduğunda yediğimiz ağuz ve mereklerin ardında, sıcak ahbun yığınları üstünde, ellerimiz, ayaklarımız buymuş oynadığımız soğuk kış günleri… Hep dünkü şeyler sanki…
 
Sümsük Dergisinden alınmıştır.
Sümsük Dergisine teşekkür
www.sebinkarahisar.bz.tc
Yayın Tarihi : 3 Kasım 2004 Çarşamba 15:54:27
Güncelleme :4 Kasım 2004 Perşembe 10:16:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?