2
Mayıs
2024
Perşembe
MERKEZ - TRABZON
Nufus
740.569
Yüz Ölçümü
4.685
İlçe Sayısı
18
Vali
Nufus
292.513
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
45
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Panaghia Chrysokephaios Virgin Kilisesi

Panaghia Chrysokephaios Virgin (Altın Başlı Meryem) Kilisesi
(Fatih Cami-Orta Hisar Cami)

Trabzon’un baş kilisesi olarak nitelenen bu yapı Ortahisar Mahallesi’nde, bugünkü Zağnos ve Tabakhane köprüleri arasında kalan kısımda, şehri batıdan doğuya doğru kesen ana cadde üzerindeki meydandadır.

Büyük bir olasılıkla Roma İmparatoru Konstantin’in (MS.325–364) yeğeni Hannibalianos tarafından Roma dönemine ait bir mabedin bulunduğu yere yaptırılmıştır. Komnenosların katedrali olarak nitelenen ve Hz. Meryem’e ithaf edilen kiliseye buradaki bir ikonanın halesi altın olduğundan altın başlı ismi yakıştırılmıştır. XVII. yüzyıla gelinceye kadar Trabzon’la ilgili kaynaklarda bu kiliseden söz edilmemiştir.

Kiliseye ilk kez Evliya Çelebi değinmiştir:

Eskiden Orta Hisar’da gayet mez’un bir kilise varmış. Bu kilise daha sonra Hin-i Fetih’te Fatih hazretleri tarafından camiye tahvil edilmiştir. Deruni-nur ile mal-malîdır. Mihrap ve minberi ilk zamanda yapılmış olup, şark tarafına muttasıl Hünkâr Mahfili vardır. Ahşap kısımları servi, ceviz, şimşir levhalardan inşâ edilmiştir. Caminin rânâ bir minaresi olup, taşra hareminde dört tarafta medrese yerleri vardır. İşte bu cami ile kaledeki yeni camiden başka sair camiler hariç sur da vaki olmuşlardır ki, bunlar Trabzon’un garp tarafına düşerler. Garp tarafında dört cami vardır. Şark tarafındaki rabıtasında ise iki cami vardır”.

Fallmerayer; “Altın Başlı Panaghia Kilisesi ve Manastırı bugün ise Trabzon’un yüksek kubbeli baş camii, esasından hiçbir şey kaybetmedi. Yalnız ince, uzun ve mütenasip minare Bizans yapısı küt çan kulesinin yerini aldı” demiştir.

Kilise mozaik ve freskolarla süslenmiş olduğundan ve bazı bakımlardan İstanbul Ayasofya’sı ile benzerlik gösterdiğinden söz eden Ch.Texier, “Şehrin ortasında yer alan bir camidir. Daha önce Komnenoslar zamanında yapılmış kilise idi ve bu halinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Narteks ve eksonarteksler başka bir de portikosu bulunmaktadır” demiş, M.Marengo ise 1877’de restorasyon yapılırken bazı kitabelerin var olduğunu, freskoların, duvar ve taban mozaiklerinin Hıristiyan ziyaretçiler tarafından hatıra olarak toplandığını sözlerine eklemiştir. Ancak bu kilise bilimsel olarak ilk kez 1895’te G.Millet tarafınca incelenmiştir. Araştırmacı, planının XI.-XII. Yüzyıl Bizans mimarisinde uygulanan planların benzeri olduğuna işaret ederek kilisenin İstanbul ve Selanik kiliseleri ile yakınlığını doğrulamıştır.

Günümüze oldukça iyi durumda gelebilen bu yapının zaman zaman değişikliğe uğradığı açıkça görülebilmektedir. Bununla birlikte, ilk yapılışında tonozlu bazilika olduğu, sonradan buna kubbe eklendiği ve haç kollarının da beşik tonozlu bir üst örtüye sahip olduğu görülmektedir. Doğu-batı doğrultusunda, bütünüyle taştan 36.60x17.00 ölçüsündeki yapı dikdörtgen planlı olup, apsid dışarıya taşmıştır. XIII.-XIV. Yüzyılda yapıldığı sanılan dış narteks batı cephesinde boydan boya uzanmaktadır. Üç kemerli bir girişle içerisine girilen iç narteksin kilisenin ilk yapısına ait olduğu sanılmaktadır. Beşik tonozlu beş bölümden meydana gelen iç narteksden ahşap bir kapı ile ibadet mekânına geçilmektedir. Kapalı Yunan haçı planının tipik bir örneği olan bu mekân 24.00x15.50 m. Yüksekliğinde olup, 6.90 m. çapındadır. Kubbenin dışında kalan, bema ve haçın kollarının üzerinde tonoz örtü sistemi uygulanmıştır. İki basamakla bemadan ayrılan orijinal absid içten yarım yuvarlak, dıştan beş köşelidir.

Genellikle sade bir görünümü olan yapının orjinalinde çok zengin bir bezemeyeyle süslendiği sanılmaktadır. İçerisinin döşeme mozaikleri ile kaplı olduğu sanılırsa da üzerleri tahta ile kaplanmıştır. Bugün yalnızca güneyde pencerelere yakın bir yerde geometrik motiflerden oluşan bir bezeme dikkati çekmektedir. Burada altıgenler, beyaz-gri damarlı merdivenlerin arasında sarı, yeşil, porfir kırmızısı, beyaz damarlı mermer üçgenler görülmektedir.

Trabzon’un fethinden sonra camiye çevrilirken bazı ilaveler yapılmış, üst katın bina ile olan bağlantısı tamamen kesilmiştir. Bugün girişin hemen sağında yükselen ince, zarif minarenin güzel bir taş işçiliği vardır. Kuzey kapısının içerisinde ve iki yanda bulunan çıkmaları çevreleyen ahşap kısımlar, absid ile haçın kollarının üst kısmında dolaşan galeri, Türk devrinde yapılmıştır. Mihrap beyaz ve kırmızı yumuşak taşlardan yapılmış olup, stalaktitlerle sonuçlandırılmıştır. Ne yazık ki bu mihrap yağlı boya ile boyandığından özelliğini yitirmiştir. Ceviz ağacından, geometrik bezemeli, kündekâri (geçme) tekniğindeki ahşap minber Türk ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır. Üzerindeki h.1215 (1800–1801) ve h.1219 (1804–1806) tarihleri büyük olasılıkla minberin başlama ve bitim tarihleridir. Kuzey kapısının içerisinde sülüs yazılı, renkli 120 adet Esma-i Hüsna, Ayet-el Kürsü yazılarının sonunda Trabzon’un fethedildiği h.867 (1462) tarihine yer verilmiştir. Bunların yanı sıra doğu yönündeki kapı üzerinde de talik yazılı iki yazıttan sol taraftaki h.1253 (1837) tarihlidir. Bu yazıtta Trabzon Valisi Osman Paşa tarafından bu kapının açıldığı yazılıdır. Diğer taraftaki h.873 (1488–1489) tarihli yazıt ise Trabzon Livası Ali Bey’in kadının huzurunda yapının vakfiyesini açtığını belirtmektedir.

Yapının içerisinde bulunan ve sonradan kütüphane olarak kullanılan absid yan hücreleri üzerindeki h.1258 (1842) tarihli yazıtla Trabzon Valisi Hazinedarzade Abdullah Paşa’nın kardeşi Ahmet Muhtar Bey’in yaptırdığı belirtilmiştir. Kuzey cephesine bitişik yapının medrese olduğu söylenmişse de bu durum kesinlik kazanamamıştır.

Kaynaklar, kilisenin absid yönünde küçük bir yapıdan söz etmektedir. Yerinde bir şadırvan bulunan bu yapıdan günümüze hiçbir iz gelememiştir. Araştırmacılar bu yapının bir mezar anıtı olabileceği noktasında birleşmektedirler. G.Millet “bu yapının dört alçak sütundan meydana gelen, yaprak ve haç bezemeli başlıkları olan mezar anıtı” olduğuna değinmiştir. Uspenski ve bu mezar anıtının altında, daha da eski tarihlerde yağma edilmiş İmparator III.Aleksios’un mezarı olduğunu ileri sürmüştür. Trabzon’un Türk döneminde buraya efsanevi bir Türk kahramanının gömüldüğü söylenmiştir.

Fatih efsanesine göre; Osmanlı ordusu Trabzon’u kuşattığı sırada İmparator Davit kaleyi bir şartla teslim edeceğine söz vermiştir. Buna göre atılacak 40 gülleden biri şehri koruyan zincirleri kopardığı takdirde, şehir teslim olacaktır. Atışlar başlar, 39. gülle de ateşlenir, ancak, hiçbiri zincirleri koparmaya yetmez. Bunun üzerine Hünkâr son güllenin emri olmadan atılmamasını ister.

Fatih Sultan Mehmet, kendisine güvenen varsa gelsin top başına der. Bu arada, sonuncu gülle de boşa giderse, atanın başının kesileceğini de sözlerine ekler. Hiç kimse topu ateşlemeye cesaret edemez. Birden topun ateşlendiği görülür. Herkes şaşırır, Hünkâr topu kimin ateşlediğini sorar, sonunda genç bir yeniçeriyi huzuruna getirirler. Yeniçeriye topçu olup olmadığını sorarlar, hayır cevabını alınca da başını vururlar. Tam bu sırada bir gürültü kopar ve zincirin koptuğu öğrenilir. Ancak iş işten geçmiş Hoşoğlan isimli yeniçerinin başı kesilmiştir. Bunun üzerine Ortahisar’da Fatih Camisi ismi verilen kilisenin yanına padişahın emri ile gömülür. Uzun yıllar burası Trabzonluların ziyaretgâhı olup, mezarın üzerine de bir top güllesi asılır.

Kenthaber Kültür Kurulu

Yayın Tarihi : 5 Şubat 2008 Salı 13:56:11
Güncelleme :20 Temmuz 2009 Pazartesi 11:09:39

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?