30
Nisan
2024
Salı
KIRKLARELİ

FİLM SETİ GEÇİM KAYNAĞI OLDU

Edebiyatımızın güçlü kalemlerinden Hasan Ali Toptaş'ın ‘Gölgesizler' romanı Kırklareli'nin Karadere köyünde Ümit Ünal'ın yönetmenliğinde sinemaya aktarılıyor. Bir köy ahalisinin teker teker ortadan kaybolmasını anlatan filmde Selçuk Yöntem, Arsen Gürzap, Altan Erkekli, Taner Birsel gibi oyuncular rol alıyor. 

Ormanın arasına gizlenmiş, Kırklareli’ne bağlı Karadere köyünde bugünlerde ‘motor’, ‘kestik’ sesleri yankılanıp duruyor. Çünkü Ümit Ünal, Hasan Ali Toptaş’ın ‘Gölgesizler’ romanından uyarladığı yeni filmini çekiyor burada. Tabii genç nüfusun iş ve aş derdiyle göç ettiği, ağırlıklı olarak yaşlıların yaşadığı köy ahalisi için oldukça farklı bir deneyim söz konusu. Her şeyden önce rutinleşen dingin gündelik yaşayışları epey hareketlenmiş. Ama bunun da ötesinde izledikleri filmlerin nasıl çekildiğine dair bir fikirleri olmadığı için hemen hemen her sahnenin çekimini büyük bir merakla izliyorlar. Hatta bazen rol de alıyorlar. Tabii özellikle dizilerden tanıdıkları oyuncuların sürekli köye gelmesi, onlarla muhabbet etmek de çok hoşlarına gidiyor.

Ümit Ünal ve ekibi de oldukça keyifli. Son olarak bir apartman dairesinde geçen ‘Ara’yı çeken yönetmen Ümit Ünal belki de ilk defa şöyle geniş geniş, ferah ferah çalışmanın keyfini sürüyor. Ünal “Her zaman farklı mekanlarda geçen, hareketli büyük bir film çekmek hayalimdi. Bütçe zorlukları nedeniyle kendimi tek mekanlara sıkıştırıyordum. Şimdi hayalim gerçek oldu.” diyerek keyfinin boşuna olmadığını anlatıyor. 

Aslında film, köydeki set bir hayalin istenirse nasıl gerçekleştirileceğinin ayaklı kanıtı. Bu hayal de kabına sığmayan insanlardan Hakan Karahan’a ait. Finans sektöründe geçen başarılı bir iş yaşamına zirvede noktayı koyduktan sonra, yazar, senarist ve oyuncu olarak karşımıza çıkan Karahan epey zamandır yapımcı olarak sinemaya bulaşmanın hayalini kuruyormuş. Serde yazarlık olduğu için de öncelikli olarak Türk yazarlarının eserlerini sinemaya aktarmak gibi de bir niyeti varmış. Onun bu planlarını bilen bir arkadaşı Hasan Ali Toptaş’ın ‘Gölgesizler’ kitabını tavsiye etmiş. Sonra da yolu Ümit Ünal’la kesişmiş. Ancak Ümit’in bir şartı varmış, yazdığı bir senaryoyu çekeceğini söylemiş.

Hasan Ali Toptaş, 1994’te yayımlanan ve Yunus Nadi Ödülü kazandığı ‘Gölgesizler’de ahalisi bir bir kaybolan bir köyün ve kaybolan köylülerin peşinden şehre giden köy muhtarının öyküsünü anlatıyor. Tabii bu kabaca bir tarif. Gerçeküstü yaklaşımı, kurgusu ve dili ve anlatımı dikkate alındığında ‘Gölgesizler’ insanın varoluşunu sorgulayan bir metne dönüşüyor. Hal böyle olunca kitabı sinemaya uyarlamak güçleşiyor. Ümit Ünal’ın “Açıkçası çok zorlu bir senaryo çalışması oldu. Hasan Ali Toptaş olağanüstü bir yapı kurmuş kitapta. Onun temel işleyişini anlayıncaya kadar epey zorlandım.” demesi de bundan.

Ünal’ın hem yönetmen hem de senarist olarak içine sindiği her halinden belli olan filmin oldukça kalabalık bir oyuncu kadrosu var: Selçuk Yöntem, Arsen Gürzap, Taner Birsel, Altan Erkekli, Ertan Saban, Ahmet Mümtaz Taylan, İranlı oyuncu Taies Farzan, Ahmet Özaslan, Erdem Akakçe, Serkan Şenalp, Cem Özeren, Aydemir Akbaş, Onuryay Evrentan, Selda Özer, Umut Karadağ, Zeynep Kumral, Biğkem Karavus, Fuat Onan, Beyti Engin, Yiğit Kuşbeygi. Çekilen her sahnede oyuncuların bir gözü yönetmen Ümit Ünal’a çevriliyor. Ünal da oyuncularını çok baskı altına almıyor. Onları yormadan verim almanın yollarını biliyor. Böylece film çekimi herkes için keyifli hale geliyor. Mesela Arsen Gürzap köyden ayrılmak istemediğini, İstanbul’a gittiği zaman seti özlediğini söylüyor.

‘Gölgesizler’in 2009’un önemli filmlerinden biri olacağını söylemek hiç de zor değil. İyi bir film yapmak için bir araya gelmiş ekibin heyecanını hissediyorsunuz. Köy çekimleri bitince Almanya’ya gidecek olan ekip birkaç hafta içinde filmi tamamlıyor. Önce festivallerde gösterilmesi planlanan filmin de 2009 ilkbaharında vizyona girmesi düşünülüyor.

Selçuk Yöntem: Derin bir çelişki yaşıyoruz 


Siz filmografinizde hem popüler filmlerde hem de bağımsız yönetmenlerin filmlerinde rol aldınız. Sezgileriniz oldukça güçlüdür. Acaba sezgileriniz ‘Gölgesizler’ için ne diyor?

Bu filmi yapmaya karar verenler iyi bir yazarın eserini iyi bir ekiple çıkartmaya karar vermişler. Böyle bir amaç güttüğünüz zaman yüzde 50 iyi ve olumlu bir yol alınmış demektir. Sinema yapmak için bir filmde rol alınmaz. Yaptığınız işin sizi tatmin etmesi gerekir. İşin doğrusu bugüne kadar oynadığım filmlerde beni çok etkileyen, enerjik kılan bir rolle buluşamamıştım. Belki de ilk defa ‘Gölgesizler’de böyle bir buluşma hissediyorum.

Önemli filmleriniz var, neden sizi çok tatmin etmediler?

Meslekte uzun yıllar geçirince bazı şeyleri önceden hissedebiliyorsunuz. Mesela ‘Banyo’ çok iyi bir senaryoydu ama 12 günde çekildi film. Ama çekimler sırasında benim kafamdaki gibi olmayacağını hissetmiştim. Açıkçası iyi senaryolar önünüze gelince heyecanlanıp kabul ediyorsunuz. İşin ortasında da içinizden bir ses bu işin olmayacağını söylüyor. Ama çeşitli etik değerler neticesinde bunu söylemiyorsunuz.

Ümit Ünal’la daha önce çalışmadınız; ama çekimlerde oldukça iyi anlaştığınızı gördük. Böyle bir uyum olacağını tahmin etmiş miydiniz?

Bir yönetmen size bir dünya anlatıyor. Onun önceki filmlerine de bakarak bu dünyaya inanıyor ya da inanmıyorsunuz. Eğer gerçekten bu dünyaya inanıyorsanız işin içine giriyorsunuz, inanmıyorsanız zaten çok da doğru bir buluşma gerçekleşmiyor. Hatta hayat bile bu buluşmaya izin vermiyor diyebilirim. Muhakkak bir yerlerde pürüz çıkıyor ve siz o dünyanın içine girmiyorsunuz.

‘Gölgesizler’ büyük bir proje. Ama çok da popülist bir yaklaşımı yok. Yani öyle çok iddialı durmuyor. Son dönemde filmler de adeta iddia rekoru kırıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Açıkçası ben de bunun çelişkisini yaşıyorum. Biz bu filmleri kimin için yapıyoruz, kendimiz için mi toplum için mi? Tabii toplum için yapıyoruz. Toplum için yapılan filmler bazen toplumla buluşmayabiliyor. Yapılan bazı işler de bize göre nitelikli olmasa bile insanlar oldukça keyif alıyor. Bu derin bir çelişki açıkçası benim için.

Neden kaynaklanıyor bu çelişki?

Köklere inersek toplumun eğitim ve kültür sistemini eşelememiz gerekiyor. Eğer eğitim ve kültür sistemindeki altyapı yüzde 50 oranında istediğimiz gibi oluşsaydı, işler bu noktalara gelmeyecekti. Burada medyayı, halka sunulan pastanın tadını eleştirmemiz gerekiyor. Ben o pastanın tadından kendimi koruyabilirim ama kitleler pek de koruyamıyor. Açıkçası bu işin içinden nasıl çıkılır bilemiyorum. Bence toplumun yapısını, yöresel değerleri çok iyi değerlendirip ortaya çıkan sonucu evrensel bir şekilde işlememiz gerekiyor. Ama bu derin çelişkinin kolay kolay ortadan da kalkacağını zannetmiyorum.

Zaman
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2008 Salı 12:53:57
Güncelleme :10 Haziran 2008 Salı 12:56:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?