25
Nisan
2024
Perşembe
LÜLEBURGAZ - KIRKLARELİ
Nufus
333.256
Yüz Ölçümü
6.550
İlçe Sayısı
8
Vali
Nufus
130.375
Yüz Ölçümü
984
Belediye Sayısı
36
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

Kırklareli Lüleburgaz ilçesinde bulunan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Eski-İstanbul-Edirne yolu üzerindeki menzil yerinde bulunmaktadır. Sultan II.Selim zamanında bu külliyenin yapılmasında en büyük etken Lüleburgaz’ın hem ticari bir merkez, hem de Rumeli seferlerine çıkan ordunun konaklama yeri olmasıdır. Klasik Osmanlı külliyelerinin en büyüğü olan bu menzil külliyesi 40.000 m2’lik bir alana yayılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olan külliye, cami, medrese, çarşı, imaret, kervansaray, hamam, sıbyan mektebi, köprü ve türbeden meydana gelmiştir. Mimar Sinan’ın bu külliyenin yapımına 1568’den önce başladığı sanılmaktadır. Mimar Sinan burada yeni bir plan düzeni uygulamış, külliyeyi oluşturan yapılar bir bütün halinde düşünülmüş ve yanlara geniş kemerler halinde açılmıştır. Bunlar merkezi bir kubbenin etrafında toplanmıştır. Külliyenin cephe girişi de bu kubbenin altındadır. Külliyenin büyük bir kısmı iyi bir durumda olmasına rağmen kervansaray ve imaret 1935 yılında yıkılmış, hamam da yıkılırken Mimar Sedat Çetintaş’ın bu konudaki bir makalesi üzerine Atatürk tarafından durdurulmuştur. Günümüzde bu hamam korunmuştur.

Kervansaray, medrese, cami ve kütüphane aynı plan doğrultusu üzerinde bulunmaktadır. Kervansaray ile medrese arasında çarşı yer almaktadır. Cami ve kervansarayın kapıları dört kemerin taşıdığı büyük bir kubbe ile örtülüdür. Cami ile medrese arasındaki geniş bir avlu, üç tarafında revaklar ve bu revakların gerisinde de medrese odaları sıralanmıştır.

Cami:
Sokulu Mehmet Paşa Külliyesi’nin camisinin tek kubbeli Osmanlı camileri arasında özel bir yeri vardır. Burada tek kubbeli cami plan sınırlarının genişletilmesi ortaya çıkmıştır. Caminin doğu ve batı yönünde ana mekan birer kemerle genişletilmiş ve buralara iki taraftan merdivenlerle çıkılan mahfeler yerleştirilmiştir. Ayrıca dışarıdaki dört kenarda yer alan köşe kuleleri de yapıya daha ağır ve görkemli bir görünüş kazandırmıştır.

Külliyenin ana noktasını oluşturan camiye, külliyenin ana girişinden başka avlunun iki yanından da girilmektedir. Camide koyu yeşil mermer üzerine yazılan tarihsiz bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe Dua Kubbesi’nden revaklı avluya açılan kapı üzerindedir. Son cemaat yeri iki bölümlü olup, iklim nedeniyle de üç tarafı kapatılmıştır. İç kısımdaki son cemaat yeri sekiz stalaktit başlıklı, dokuz sivri kemer üzerine oturan sekiz kubbe ve bir tonozdan meydana gelmiştir. Caminin ikinci son cemaat yeri de sekiz baklava başlıklı olup, bunlar sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Bu bölümün üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür.

İbadet mekanını örten kubbe bir taraftan mihrap duvarına, diğer taraftan da sütunların taşıdığı geniş kemerler üzerine oturmuştur. İbadet mekanını aydınlatan pencereler iki sıra halindedir. Alt sıradaki pencereler dikdörtgen şeklinde, düz silmeli, bronz şebekelidir. Üst pencereler ise, sivri kemerlidir.

Caminin Klasik devir özelliklerini yansıtan mihrabı mermerden yapılmıştır. Beşgen nişli oldukça yüksek olan mihrap yedi sıra mukarnaslıdır ve ortasında istiridye biçiminde bezemeler, yanlarında da yarım silindirik köşe sütunları bulunmaktadır. XVI.yüzyıl Klasik devir özelliklerini yansıtan bezemesi son derece sadedir. Minber geometrik şebekeli ve mermerden olup, bütün yüzeyleri naturalist çiçekler, Rumiler ve hafif kabartma süslemelerle işlenmiştir. Kuzey duvarındaki kadınlar mahfeli önünde yer alan müezzin mahfeli Bursa kemerlerinin taşıdığı mukarnas frizli, geometrik geçmeli kabartma korkulukları ile dikkati çekmektedir. Caminin iç kısmı kahverengi üzerine açık renkte rumi ve çiçeklerle bezenmiş kalem işleri ile süslenmiştir. İçerisindeki yazılar, kervansarayın kitabelerini de yazmış olan Hattat Hasan Çelebi ile Abbas Mursi’ye aittir.

Caminin minaresi kesme taş kaide üzerinde yuvarlak olup, tek şerefelidir. Lüleburgaz’ın Bulgarlar tarafından işgali sırasında yıkılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yeniden yapılmıştır.

Şadırvan:
Cami ile medrese arasındaki avlunun ortasında mermer kaideli bir şadırvan bulunmaktadır. Şadırvanın üzerindeki kitabeden Sultan II.Mahmut döneminde yapılarak buraya sonradan eklendiği anlaşılmaktadır.

Şadırvanın üzeri on kenarlı kıvrımlı ahşap bir saçakla örtülmüştür. Bu ahşap saçak ile üzerindeki kalem işleri Sultan II.Mahmut döneminde yapılmıştır. Şadırvanın mermer şebekeli musluk ayakları bulunmaktadır.

Medrese:
Külliyenin avlu revakları arkasında medrese hücreleri ile dershanesi yer almaktadır. Caminin önündeki avlunun üç tarafı kubbeli revaklar ve bunların arkasında kubbeli taş medrese odaları ile çevrilmiştir. Bu odalar 3.75x3.75 m. ölçüsünde kare planlıdır. İçlerinde ocaklar ve yan duvarlarında da ikişer hücre bulunmaktadır. Dershane ise, yaklaşık bu odaların dördünü birden kapsayacak büyüklüktedir. Dershane batı tarafındaki girişin arkasında medrese hücrelerinin de sonunda bulunmaktadır.

Bu yapı topluluğunda cami ve medrese odaları aynı avlu etrafında birleştirilmiş ve böylece bir bütünlük sağlanmıştır. Ancak son cemaat yeri ile medrese odaları birleştirilmemiş ve ayrı bırakılmıştır. Bu özellik Mimar Sinan’ın diğer yapısı olan İstanbul Kadırga Sokulu Külliyesi’nde de görülmektedir.

Kervansaray:
Yapı topluluğunun kuzeyindeki kervansaray cami avlusu ile ortadaki dört sivri kemere oturan Dua Kubbesi’nin bulunduğu yolun iki tarafında yer almaktadır. Doğusunda hamama kadar uzanan ahşap çatılı, yuvarlak kemerli dükkanlar sıralanmıştır.

Külliyenin merkezi kubbeli anıtsal girişinden kervansaraya geçilmektedir. Kervansarayın girişinde bulunan h.977 (1569) tarihli kitabe Karahisari’nin öğrencilerinden Hasan Çelebi tarafından yazılmıştır. Bu kitabede “Bu kervansaraya gelen oldu hep revan” yazılıdır. Ebced hesabına göre bu yazı 1569 tarihine işaret etmektedir. Ayrıca kitabenin ikinci satırında da “Vezir-i Azam-ı Sultan Selim Han” yazılı olup, Sokullu’nun bu külliyeyi yaptırdığı yazılmıştır. Bu kitabenin Şair Hidai tarafından yazıldığı da söylenmektedir.

Kervansarayın kapısı , iki ocaklı mutfağı, temel ve dış dükkan kemerleri iyi bir durumdadır. Eski resimlerinden anlaşıldığına göre kervansaray meyilli ahşap çatılı, beş avlu etrafında 150 odalı olduğu ve iki de ahırı bulunduğu anlaşılmaktadır. Kervansarayın harem, ahırlar, deve ahırları ayrı ayrı avlular etrafında toplanmıştır. Evliya Çelebi buradan “…150 odalı büyük bir handır” dedikten sonra büyük bir inzam ve emniyet bulunduğunu, akşamları davul çalınarak kapıların kapandığını, bundan sonra kimsenin dışarı çıkmasına izin verilmediğini, yalnızca gelenlerin içeri alındığını belirtmektedir.

Çarşı:
Külliyenin kuzeyinde bulunan çarşı kervansaray ile cami arasında yapılmıştır. İlk yapımında 159 dükkan olmasına rağmen, bunların büyük bir kısmı yıkılmış, günümüze yalnızca 10-15 dükkan gelebilmiştir. Kesme taştan yapılan bu dükkanlar doğu-batı yönünde yolun iki tarafına sıralanmıştır. Bu çarşının ortasında 9.00x9.00 m. ölçüsünde kervansaray ile camiye girişi sağlayan merkezi kubbe bulunmaktadır. Söylentiye göre, sabahları çarşı esnafı bu kubbe altında toplanarak dua ederlermiş. Bundan ötürü de bu kubbeye Dua Kubbesi ismi verilmiştir. Tavanları düz ahşap çatı ile örtülü olan bu dükkanlar dışarıya yuvarlak kemerlerle açılmış ve önlerine de oldukça geniş bir saçak yapılmıştır.

Hamam:
Sokulu Mehmet Paşa Külliyesi’nin hamamı Klasik Türk hamamları plan tipinde, çifte bir hamamdır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümleri kadın ve erkekler için ayrı plan düzeninde yapılmıştır. Her bölümün üzeri kubbelerle kaplı olan bu hamamın etrafı dükkanlarla çevrilmiştir.

Sıbyan Mektebi:
Günümüzde kütüphane olarak kullanılan Sıbyan Mektebi tek kubbeli ve kare planlıdır. Üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür.

Sıbyan mektebine güney cephesindeki oldukça yayvan kemerli alçak bir kapıdan girilmektedir. Bugün içerisinde bulunan kalem işleri orijinal olmayıp, daha geç devirde yapılmıştır.

 

 

 

 

Zindan Baba Türbesi:
Sokulu Kervansarayının kuzeyinde bulunan ve daha sonra bu yapı topluluğuna eklenen Zindan Baba Türbesi’nin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Bazı kaynaklara göre Çelebi Mehmet devrinde (1413-1421) Gazi Evrenos Bey’in bayraktarı için yapılmıştır. Bir başka kaynağa göre de külliyenin yapımında çalışan ve haksız yere hapsedilen bir ustabaşının türbesidir. Günümüzde türbe olduğu sanılan bu yapının yakın tarihlere kadar saat kulesi olarak kullanıldığını gösteren bir resim Luigi Mayer’in albümünde bulunmaktadır. Aynı zamanda bu yapı, meydan düzenlemesi sırasında ilçe hapishanesinin içerisinde de yer almıştır. Geoffrey Goodwin’e göre bu yapı Sokulu Külliyesi’nin giriş binalarından birisi idi.

Kesme taştan yapılmış olan yapıya kuzeydoğu cephesindeki küçük bir kapıdan girilmektedir. Üç katlı yapının bodrum katına inen merdivenlerle, orta kata çıkan merdivenleri birbirine bağlayan ve cephe boyunca uzanan bir dehliz bulunmaktadır.

Giriş cephesinin dış yüzündeki izlerden önünde sundurmaya benzer bir ekin bulunduğu da dikkati çekmektedir. Ancak bunun özgün olup olmadığı da kesin değildir. Yapının orta katında güneydoğu cephesine açılmış tek bir pencere vardır. Sağır olan arka cephe duvarlarının yanlara doğru taşması, saat kulesinin bu cephenin duvarına bitişik olduğu izlenimini vermektedir. Ayrıca güneydoğu duvarının köşesindeki kemer başlangıcı ile altındaki konsol taşı, hatıl deliği burada bir kapı olduğuna işaret etmektedir. Prof.Dr.Ayda Arel’e göre, bu durumda kulenin avlu içerisinde olduğu, orta kat penceresinin buraya baktığı, girişi de yine burada bulunmaktadır.

Yapının duvarları bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla hatılla örülmüştür. Yapının her katında kare tabanlı tek bir hacim yer almaktadır. Bodrum katında beşik tonozlu 3.70x3.90 m. ölçüsünde kapalı bir hacim vardır. Burada taşı olmayan bir mezar bulunmakta olup, yapının türbe kısmı da burasıdır.

Kemerli bir kapıdan girilerek geçilen orta katın kubbeli odası 3.75x4.00 m. ölçüsündedir. Güney duvarında bir de ocağı bulunan bu odanın tuğla kubbesini köşelerdeki kaba taş konsolların taşıdığı kaburgalar desteklemektedir. En üst kat 4.25x0.65 m. ölçüsünde kubbeli bir oda olup, buraya güneydeki bir kapıdan girilmektedir. Diğer bölümlerden farklı olarak askı kemerlerin taşıdığı pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Bu katın düzgün örgülü dış duvarları ve iki yöne açılan pencereleri ile seyir ve gözetleme işlevini sürdürdüğü ve bir bakıma Cihannüma olduğu da düşünülmektedir.

Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, Kırklareli İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden alınmıştır.

Yayın Tarihi : 24 Haziran 2009 Çarşamba 18:02:29

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
İLGİLİ SAYFALAR