30
Nisan
2024
Salı
KIRKLARELİ

KIRKLARELİ AVRUPA'NIN EN ESKİ KENTİ

Kırklareli'nin iki yerleşkesi, Aşağı Pınar, bu gün olduğu gibi bundan 8 bin yıl önce de insanlara yurt olmuş. Bu bölgelerde 15 yıldır sürdürülen kazı öncelikle şu çarpıcı gerçeği ortaya koyuyor: Bölgedeki mimari, kazıda ortaya çıkan mimari ile büyük benzerlikler taşıyor. 8 bin yıllık geçmişi olan bu mimari tarza, bölgede 20-30 yıldır son verilmiş. Bölgenin yerel mimarisine uygun yapılar Istranca Dağları'nın yüksek kesimlerinde, giderek azalsa da hala var. Bölgede çalışmaların sürdürüldüğü bir diğer kazı yeri Kanlı Geçit ise ilk tunç çağı yerleşkesi. Bu da Avrupa kıtasında kentleşmenin ilk izinin sürüldüğü yer olduğu anlamına geliyor. Bu veriler, Kırklareli'nin Avrupa'nın en eski kentlerinden biri olduğunu ortaya koyuyor.

KÜLTÜREL TERCÜMANLIK

Yöredeki kazıların başkanlığını yürüten İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan yaptıkları çalışmanın amacını şöyle özetliyor: "Birinci görevimiz bilgi üretmek. Yani geçmişten günümüze toprağın altında saklı kalan ölü arşiv niteliğindeki bilgiyi aktif bilgiye dönüştürmek. İkinci görevimiz ortaya çıkardığımız bilgiyi toplumun çeşitli kesimlerine kazandırmak. Üçüncü görevimiz de ortaya çıkanları gelecek kuşaklara aktarabilmek." Kazı ekibi, çalışmanın sonlanmasını beklemeden 15 yıllık çalışmanın ürünlerini halkla paylaşmayı tercih etmiş. Bu nedenle kazı mekanı aynı zamanda bir sergi mekanı olarak da hizmet veriyor. Çünkü, Prof. Özdoğan'ın hedefi ulaştıkları bilgiyi, yöre halkının da hizmetine sunmak. Özdoğan Türkiye'de yaygın kanının ekonomik katkı ya da turizm getirisi olduğunu, ancak esas olanın insanların düşünce sistemini geliştirmek, farkındalık yaratmak olduğunu vurguluyor. Öte yandan tarih öncesi yerleşmelerin Efes, Bergama, Perge gibi anıtsal olmaması nedeniyle insanların ilgisini çekmediğini ve görselliğin aldatıcı olduğunu da belirtiyor: "Bu kazı yerinde de ortaya çıkan bilgi çok önemli, çünkü Avrupa uygarlığının temeli ortaya çıkıyor. Yani hem Anadolu'daki bir kültürün başka bölgeye yansımasını, hem de bütün Avrupa'ya giden kültürün temelini burada görüyorsun. O zaman bunu çekim odağı haline getirecek başka yollar aramamız gerekiyor." Sergide iki ayrı sergi mekanında, iki ayrı dil ve yöntem kullanılmış. İlkinde kazıda bulunan mimari öğeler sergilenmiş. Diğerinde ise panolarla Kırklareli Arkeoloji Parkı hakkında bilgiler verilmiş. Duvarın diğer tarafında yer alan panolarda ise Kırklareli'nin Avrupa ve Yakındoğu neolitiği için neden bu kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Bu panoları inceleyen herkes insanların nasıl beslendiğini, kullandıkları araçları, yerleşmenin mimari özelliklerini rahatlıkla anlayabilir. Türkiye'de birkaç büyük müze dışında ziyaretçi sayısı iki binlerde olduğunu hatırlatan Prof. Özdoğan, Türkiye'nin arkeolojide üst sıralarda olmasına rağmen, dünya miras yönetiminde çok gerilerde olduğunu ve bunun nedeninin kültür politikamızın çağın gereklerine ayak uyduramayışı olduğunu öne sürüyor. Özdoğan'ın bu konudaki önerileri ise dikkate değer: "Dünyada son yıllarda gelişen yeni bir uzmanlık alanı var, kültürel tercümanlık. Yani bilim adamının ürettiği bilgiyi Disneyland dünyasına çevirmeden halkın çeşitli kesimlerinin anlayacağı hale getiren insanlar var. Farklı iletişim yöntemlerini kullanarak, farklı disiplinlerden uzmanların katkılarıyla tasarımı hayata geçiriyorlar." Koç Üniversitesi'nde kültürel miras yönetiminin yüksek lisans programı olarak okutulduğunu anlatan Özdoğan, dünyada bu disiplinin son otuz yıldır var olduğunu da belirtmeden geçemiyor.

ARKEOLOJİ PARKI

Bölgede daha önce (1936) kazılmış olan Tumbatepe tümülüsü, kazıların halen sürdüğü Kanlı Geçit ve Aşağıpınar bölgelerini kapsayan 5 bin metrekarelik bir alanın arkeoloji parkı olması için hazırlanan projelere kaynak aranıyor ve istimlak sorunlarının çözülmesi hedefleniyor. Buluntuların depolandığı ve kazı evi işlevi gören Ahmetçe Köyü Araştırma Merkezi'nin öğrenciler ve akademisyenlerin çalışmalarını sürdürebileceği bir Enstitü olması, ayrıca deneysel arkeoloji çalışmaları yapılacak atölyelerin de oluşturulması da hedefleniyor. Arkeoloji Parkı kapsamında bir köy yerleşkesi yaratılması, rekreasyon alanlarının düzenlenmesi, yetersiz olan Kırklareli Arkeoloji Müzesi'nin de bu alana taşınması hedefleniyor. Parkın işletme sürekliliğinin sağlanması için deneysel tarım alanları ve Kongre turizmi de düşünülen projeler arasında.

Sabah
Yayın Tarihi : 21 Eylül 2008 Pazar 18:04:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?