23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

5020 ailesine dokununca Süleyman Bey patladı...

Egebank’ın batması dolayısıyla Murat Demirel’in TMSF’ye olan borçları protokole bağlanamayınca, TMSF 5 sene aradan sonra gitti, Murat Demirel’in babası Şevket Demirel’in şirketlerine ve mallarına meşhur 5020 sayılı kanuna dayanarak el koydu.



TMSF’nin Egebank operasyonu üzerine Murat Demirel’in amcası, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel helikopterle koşa koşa Isparta’ya İslamköy’e gitti.



Ve, bizim aylardır söylediğimiz konularda, iş kendi başına gelene kadar konuyu bildiği halde sesini çıkartmayan Süleyman Demirel patladı. Bakın Demirel neler dedi:



’’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde kimsenin malına mülküne el konulamaz. Bu bir gasp sayılır. Benim kardeşimin kimseye borcu yoktur, ne devlete ne başka birisine... Türkiye hukuk devletidir. Mülkiyet hakkı aziz haktır. Türkiye’de bir başkasının suçu yüzünden bir başkası cezalandırılamaz. Ben bu uygulamanın ne derece hak ve hukuka uygun olduğunu öğrenmeye geldim. Umarım ki bu yanlış düzeltilecektir. Umarım ki bu uygulamayla birçok kişiye iş, aş veren tesisler, işlemez hale gelmez. Uygulamanın kısa zamanda düzeltileceğini umuyorum. Hukuk herkese lazım. Fevkalade üzgünüm.’’



Evet Süleyman Bey, dediklerinizin hepsi doğru da bugüne kadar mesele sizi ve ailenizi şahsen rahatsız edene kadar neden konuşmayıp sustunuz? Biz, “5020 hukuk devletinde olmaz, Uzan’ı paramparça etmek için hukuku da paramparça ediyorsunuz” dedikçe kimseden ses seda çıkmadı.



Şevket Demirel’e oğlu yüzünden 5020 kapsamında dokunuldu, Cem Uzan’a da babası yüzünden dokunuluyor; ne fark var?



Fark şu:



Cem Uzan, Kemal Uzan iş dünyasının sevmediği, çekindiği, kavgacı bilinen insanlar. Ayrıca Cem Uzan siyasette Tayyip Erdoğan’ın rakibi. Şevket Demirel ise, “herkesin sevdiği” Cumhurbaşkanımız Süleyman Bey’in kardeşi. Türkiye de, çifte standartlar ülkesi.



Daha geçen gün Erol Aksoy’un eşi İnci Aksoy gazetelerdeydi. Onun da bugün Demirel’in karşı çıktığı durum kapsamında olduğunu daha geçenlerde gazetelerde çarşaf çarşaf okuduk.



Evet, tekrar ederek altını çizelim: Hukuk herkese lazım. Süleyman Demirel’e de, Şevket Demirel’e de, Uzan’a da, Aksoy’a da, herkese ama herkese lazım. Tayyip Erdoğan hukuksuzluktan çok çekmiş biri olmasına rağmen bu hususu unuttu; hatırlasın:



Hukuk kendisine de lazım. Hele bir iktidardan düşsün, bak ne hale gelecek.



****



Dün yazmış olduğum yazı bu konuyla ilgiliydi. Aktüalitesini kaybetmek bir tarafa, daha da aktüel hale geldi. Yazıyı aşağıya yeniden alıyorum:



“Konumuz TMSF ve Başkanı Ahmet Ertürk…



Bugün burada yazdıklarımı Sayın Ahmet Ertürk’ün samimi bir açık mektup olarak kabul etmesini ve cevaplandırmasını bekliyorum.



Bizim aylardır yazdığımız bazı hususlar gazete sütunlarında çıkmaya başladı. Birkaç gündür Milliyet’te konunun uzmanlarından Güngör Uras meseleyi deşip duruyor. Aynı konulara ben de defalarca değindim, soru önergelerim ve cevaplarım tbmm.org.tr’de. TMSF, sorduğum sorulardan şikayet etti; etmek bir tarafa beni, “kendilerini çok çalıştırıyorum” diye bazı gazetecilere bile şikayet edip, yazı yazdırmaya kalktılar. Halbuki yazdığımızı, çizdiğimizi birer hatırlatma ve ikaz olarak alsalardı çok daha faydalı ve dürüst bir çalışma içinde olurlardı.



Güngör Uras özetle neler demiş ve neler sormuş:



Evvela dediklerinden bir demet:



“TMSF’nin "hikmet-i vücudu" batan bankalardaki tasarruf mevduatının (sadece tasarruf mevduatının) belli bir bölümü için tasarruf sahibine güvence vermek, bankanın ödeyememesi halinde mevduatın belli bölümünü ödemektir.


TMSF, bankaları, daha sonra da bankaların iştiraki olan şirketleri devir alarak işletemez. Bunun için kurulmadı. Bunu yapacak kadrolara, imkânlara sahip değildir. TMSF bankalara ve şirketlere el koyarak başına dostu ahbabı getirerek çalıştıramaz. Sadece batırır.




“Sistem yanlış. Model yanlış. Suçlu TMSF’nin başındakiler. TMSF’ye bu tür misyonun verilmesi yanlış. TMSF’ye yapmaması gereken, yapamayacağı işler veriliyor. Batan bankaların neden olduğu zarar kapatılacak derken, zarar giderek büyüyor. Ekonomiye katkısı olacak işletmeler yok oluyor.”



“Hayyam Garipoğlu, borçlarını ödemek için TMSF’ye imza verdi. Protokol yaptı. Protokol yaptığı için ve de "Borcumu ödeyeceğim" diyerek imza verdiği için mahkeme onu 27 yıl 3 ay 15 gün hapse mahkûm etti. Çünkü mahkemeye göre, protokol imzalamak demek suçu kabul etmek demekmiş! "Kırmızı bülten" ile yurtiçinde ve yurtdışında aranıyor. Bulunduğunda hapse girecek.


Hayyam Garipoğlu için verilen karar devletin el koyduğu 21 bankanın sahiplerini korkuttu. "Borcum borçtur, ödeyeceğim" diyerek protokol imzalayanlar hapse girme korkusu ile yaşıyor. Bugüne kadar protokol yapmayanlar, "İyi ki borcumuzu ödeyeceğiz diye imza atmamışız. Bundan sonra kimse bize imza attıramaz" diyor.”




“Eğer bankayı batıranların suçu var ise, hepsinin suçunun aynı olması gerekir. Eğer zarar belli yollardan tahsil edilecek ise, zararın hepsinden aynı şekilde tahsil edilmesi gerekir.
Geliniz görünüz ki, (1) Bazılarına "Bankasını batırdı ama o iyi adam" diye dokunulmuyor. (2) Bazılarının hayatı sönmüş iken, bazılarına yeni bankalar kurduruluyor. (3) Bazılarının malları haraç mezat sattırılırken, bazıları eski yaşamlarını sürüyor.( Emin Şirin’in Notu: Ahmet Ertürk’ün ayağın kadar gidip ziyaret ettiği Cavit Çağlar da özel kanunla kurtarılıyor) (4) Bazıları mahkemeye verilirken, bazıları dava dışı kalıyor. (5) Bazılarının mahkemesi falan kanuna göre, bazılarının ki filan kanuna göre yapılıyor. Bu nedenle bazıları mahkemeden kurtulurken, bazıları hapse giriyor. (6) Bazılarının ödenmesi imkânsız borç ödeme planları protokole bağlanırken, ödeme gücü olanlar ile protokol yapılamıyor.”



“Bilançosuna göre TMSF, 49 katrilyon TL kredi kullanıyor. 2004 yılı raporuna göre TMSF’nin faiz gideri 13.7 katrilyon TL, zararı 12.4 katrilyon TL. Bilançoda geçmiş yıllardan biriken 21.6 katrilyon TL zarar ile toplam zararın 33.0 katrilyon liraya (yaklaşık 26 milyar dolara) ulaştığı görülüyor. TMSF batan bankaların içine 28 milyar dolar koyuyor. Ama bugüne kadar 26 milyar dolar zarar ediyor. Yaptığı tahsilatlar zarar içinde eriyip gidiyor.”



Sonra da sordukları:



- TMSF her yıl zarar ediyor. Bu zararı kim ödeyecek?

- TMSF’nin bankalara el koyduğunda devir zararları belirlenmişti. Bu zararlar zaman içinde nasıl arttı?

- TMSF’nin el koyduğu iştirakleri yaşatmak için yapılan harcama kimin üzerinde kalıyor?

- Batan bankalardan alacakları kamu alacağı haline dönüştüğüne göre neden bunları TMSF takip ediyor?

- Batan bankaların iştirakleri kamu malı haline geldiğine göre TMSF neden Özelleştirme İdaresi’ne devretmiyor?

- TMSF, kuruluşu itibariyle sadece mevduata güvence veren bir kurum. Gereksiz alanlarda faaliyet göstermeye başlamadı mı?

- Bankalar battığında TMSF’nin yapacağı, tüm mevduata güvence sağlamak idi. Acaba TMSF bankalardaki tüm mevduatı ödemeye kalksa, bankaları ve defteri kapatsa idi, ne kadar zarar ortaya çıkardı?

- Şu veya bu şekilde batan bankalarda hâkim ortakların benzer sorumluluğu var. Ama uygulamada kimine banka kurma yetkisi veriliyor, kimine dokunulmuyor, kimi hapse atılıyor, kimi mahkemeye bile çıkarılmıyor.

- Özel bankaları batıranlar sürünüyor. Kamu bankalarını batıranlarla ilgili hiçbir gelişme yok. Kamu bankaları kendiliğinden mi battı?

- Ödeme anlaşması yapanlar yükümlülüklerini yerine getiremiyor. Ne yapılacak?

- Ziraat Bankası’nın portföyünde 36.0 katrilyon TL’lik, Halk Bankası’nın ise 17.2 katrilyon TL’lik Hazine bonosu var. Bankalar bu bonoların faizini Hazine’den tahsil ediyor. Bunu kâr gösteriyor. Çok kâr ettikleri için bütçeye 1 katrilyon 272 trilyon lira aktarıyorlar. Ama portföylerindeki Hazine bonolarının yükünü TMSF taşıyor ve TMSF bono faizlerini ödediği için 13.7 katrilyon TL faiz ödüyor.
Bu ne biçim ticarettir?

- İştiraklerin TMSF’ye devir tarihindeki değerleri, bugünkü değerleri, TMSF’nin iştirak yönetiminden kârı, zararı nedir?

- Tasfiye işleri daha ne kadar sürecek ve TMSF daha ne kadar zarar edecek?



****



Ben birkaç gün bekledim; Güngör Uras’a cevap gelirse yazar, biz de aydınlanırız diye. Anlaşılan bir cevap gelmedi. Dolayısıyla ben de, aynı soruları bugün bir soru önergesi halinde TMSF’ye ilettim.



Bu arada size bilgi olarak söyleyeyim, önümüzdeki 3 ay TBMM kapalı olduğu için soru önergeleri de TBMM’de işleme konulmayacak. Onun için bu zaman zarfında sorularımı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde soracağım.



****

Dün, Ahmet Ertürk bütün gazetelere, hedefe Uzanlar’ı da koyarak dolaylı cevap vermiş. Bugün de Vatan Gazetesi, Güngör Uras’ın değindiği TMSF’nin 3 ayrı bankaya neden farklı uygulama yaptığını manşetinden sorguluyordu.



Ahmet Ertürk’ü ben göreve geldikten epey sonra tanıdım. Tanışmamız biraz da onun talebiyle oldu. Kendisi, dünyadaki en önemli Kur’an-ı Kerim meal ve tefsirlerinden biri olan Muhammed Essed’in eserini üç sene uğraşarak tercüme etmiş, çalışkan, iyi niyetli ve ahlaklı biri. Ahlakı ve dürüstlüğü konusunda etrafta da kimsenin bir tereddütü yok.



Ama, zaman içinde görüyorum ki, mantıki değil hissi, analitik değil önyargılı davranabiliyor, davranıyor. Teşkilatına da katiyen hakim değil. Çok önemli konularda hakim olamadığı muhakkak da, basit konular bile gözünden kaçıyor. Mesela, en yakınındaki bir yardımcısının, 10-15 bin dolarlık bir saati nasıl taktığını merak edip sorgulamıyor.



Dünkü gazetelerdeki beyanları daha ziyade Uzanlar’a yönelikti. Konuyu çok yakından bildiğim için Ahmet Ertürk’ün bu konuda doğruyu söylemediğini gördüm ve üzüldüm. Doğru konuşmamasının sebebi iktidarın siyasi baskısı mı, Kurul üyelerinin tavır ve önyargıları mı veya medya baskısı mı bilemem ama Ahmet Ertürk’ün beyan ve tavırları işgal ettiği göreve yakışmayacak kadar yanlış.



Güngör Uras Milliyet’te yazmış: “TMSF bankalara ve şirketlere el koyarak, başına dostu ahbabı getirerek çalıştıramaz. Sadece batırır. Uzanlar’ın 215 şirketine TMSF el koydu. 2003 Şubatından bu yana bu şirketler sürünüyor. Kimse bunların TMSF yönetiminde ne kadar zarar ettiğini, ne durumda olduğunu bilemiyor”.



Güngör Uras’ın bu yazısından hemen sonra, Ahmet Ertürk manşetlere çıktı ve Uzanlar hakkında şunları söyledi:



“Uzan Grubu şirketlerinin satışı için 10 güne kadar ihaleye çıkacağız. En az 2.8, en çok 5.6 milyar YTL gelir elde etmeyi planlıyoruz. Bu tahsilât da, İmar’dan doğan borcun 3’te 1’i ile 3’te 2’sine denk.

Satış sürecinin hızlanması üzerine Cem Uzan harekete geçti. Satışı engellemek için her şeyi yaptı. Bana mektup göndererek, "Anlaşalım, şirketleri birlikte satalım" teklifi getirdi. İçinde ödeme planı olmayan bir teklifi kabul etmemiz mümkün değil.

Hacizli Uzan şirketlerini "çöpsüz üzüm" şeklinde satacağız. Alıcılar, sadece şirketin varlığını alacak. Borçlar, TMSF’nin üzerinde kalacak.”



Ahmet Ertürk bu lafları hangi psikoloji ile etti bilemem. Ben işin hakikatini ortaya koyayım:



- Cem Uzan TMSF’ye bir seneyi aşkın bir sürede, onu aşkın ödeme planlı, yazılı teklif verdi, cevap alamadı.

- Ödeme planlı bir anlaşmaya TMSF’nin yanaşmaması üzerine Uzan, borçların ödenmesi için varlıkların 6 ay ile 3 sene içinde satılmasını ve değerin düşük olmaması için müşterek hareket edilmesini teklif etti. Altını çizerek söylüyorum, satışlarda müşterek hareket edilmesi talebi TMSF’den Cem Uzan’a gitti. Gazetelere beyanat veren Ahmet Ertürk, beyanatının tam tersine “biz ihale yolu ile satış yapar isek satış fiyatlarının düşük olacağı muhakkak. Sadece Telsim’de bile 1 milyar dolar fark edebilir, bu satışları beraber yapmalıyız” dedi.

- Bunun üzerine Cem Uzan, Ahmet Ertürk’ün bahsettiği mektupta “varlık satışlarında işbirliği yapılması” hususunu teklif etti.



Bu gelişmeler TMSF’nin talebi üzerine oldu. Ancak TMSF, bir müddet sonra bir tavır değişikliğine girdi, müzakerelerden vazgeçti ve cebri satış yolunu seçti. Seçer hakkıdır. Ama zannederim bu akıllı bir yol değil. Cem Uzan’la müşterek hareket edilmediği müddetçe TMSF kolay kolay netice alamayacak.



Uzan’ın da TMSF’ye itimadı olduğu söylenemez. Zira, Ahmet Ertürk’ün başbakanla yaptığı baş başa görüşmelerden sonra TMSF’de bir tavır değişikliği görülüyor, TMSF özerk hareket etmiyor, ayrıca silahlı baskın iddiaları, zırhlı arabaların kullanılması, Fethi Çalık’ın ısrarla üzerinde durduğu yat satışında işbirliği yapılmaması konuları zaten önyargılı olan iki tarafı daha da konuşamaz hale getiriyor.



Üstüne üstlük, TMSF’nin Uzan varlıklarını satış fiyatlarına baktığımızda, insanı delirtecek düşük fiyatlar ortaya çıkıyor. Önümüzdeki günlerde, mesela Star Yayın Grubu’nu satacaklar. Uzan’ın fiyat mutabakatı olmadan bakalım nasıl satacaklar? Bir örnek vereyim, Kanal D’nin yüzde 20’sinin Deutche Bank’a satılmasıyla, Kanal D için ortaya 750 milyon dolarlık bir fiyat çıktı. Star ve Kral TV, Kanal D ile aşağı yukarı aynı kıymette. Şimdi TMSF; Uzan’ın fiyat mutabakatı olmadan bu varlıkları daha düşük bir fiyata satarsa Uzan, dönüp hem TMSF’yi, hem çalışanlarını dava edecek, “aradaki farkı çalışanlarından tahsil edin ve borcumdan düşün” diyecek.



Bekleyip göreceğiz…



Haaa, bu arada Uzanlar deyince, “kim kastediliyor?” sorusunun cevabı da ortada yok. Cem Uzan bir taraftan bu teklifleri vererek müzakereleri yürütmeye çalışıyor, diğer taraftan baba Kemal Uzan ne yapılsa itiraz edip, dava üzerine dava açıyor. Baba ile oğul müşterek mi hareket ediyorlar, yoksa kavgalılar mı? TMSF’nin haklı olarak aklı karışıyor ve anlamıyorlar.



Bu arada TMSF’nin satış metodunun mesela Cem Uzan ve çalışma arkadaşları için ne kadar hakkaniyetten uzak bir durum yaratacağını da, ortaya koyalım. Burada da örneğin geçen gün Emin Çölaşan’ın yazısında bahsettiği Ufuk İlkiz’den örnek vererek anlatalım. (Emin Çölaşan’ın yazısı için tıklayınız)



Ufuk İlkiz. Telsim’in idare heyeti üyesi. Uzanlar ile hiçbir aile bağı yok. Kendisine 7.5 katrilyonluk ödeme emri yollanmış. Normal olarak Telsim, TMSF’nin yaptığı gibi “çöpsüz üzüm” formülü ile satılmayıp, yani satış bedeli sadece TMSF’ye kalmayıp, satış bedelinden sigorta ve vergi borçları da ödenecek olsa, Ufuk İlkiz bir ölçüde rahatlayacak. Telsim’deki SSK ve vergi borçlarından kurtulmuş olacak. Ama hayır öyle olmuyor. TMSF, Telsim’in aletini, edevatını, müşteri portföyünü ve lisansını şirketin borçlarına karşılık olacak şekilde değil de, kendi cebine girecek şekilde satıyor. Devletin tahsil etmeye çalıştığı borç Kemal Uzan’ın. Buna karşılık Cem Uzan ile Hakan Uzan’ın Telsim’i satılacak, Kemal Uzan’ın borçlarına sayılacak ama Telsim’in bütün borçları Cem Uzan’ın, Hakan Uzan’ın, yönetim kurullundaki Ufuk İlkiz gibilerinin üzerine kalacak.



İşte, AK Parti’nin hukuk anlayışı böyle. Eh, Adalet Bakanı, “ciğer sökmekten” milletvekilleri de “Taksim’de sallandırmaktan” bahsederlerse hukuk da böyle işler.



TMSF’nin de “kişiye göre” hareket ettiği, siyasi baskılara boyun eğdiği ve işini doğru dürüst yapamadığı muhakkak.



****



TMSF ve bankacılık sistemi ile ilgili bir başka konuya daha gelelim.



Güngör Uras gibi dikkatli kişilerin, Ahmet Ertürk gibi mesullerin özellikle düşünmeleri ve üzerinde konuşmaları gereken bir konu:



Bankacılık sistemindeki zararların aşağı yukarı 45-47 milyar doları TMSF’nin üzerinde. Ayrıca, çok global olarak Halk Bankası, Ziraat ve Emlak Bankası da 20 milyar doların üzerinde mal oldu. Toplam, faizleri ile beraber 70-80 milyar doları aşan bir bankacılık sektörü zararı var. Bu zararın içinde, astığımız, kestiğimiz, her suçu üstüne yıktığımız, Karamehmet, Uzan, Gariboğlu, Aksoy, Demirel, Bilgin gibi bütün hakim ortakların toplam borcu da 15 milyar doların altında. Geride bu isimler ile alakası olmayan, 50 milyar doların üzerinde bir para kalıyor. Pek tabii hakim ortaklardan bütün borçları kuruşuna kadar tahsil edilmeli. Ama geriye kalan asgari zararın sorumluları nerede? Niye kimse bunun üzerinde durmuyor? Bu zararın meydana gelmesinde IMF’nin, bazı bürokratların, bazı siyasilerin, maddi manevi, ama en önemlisi fiili mesuliyetleri yok mu? Kimse oturup bunun bir detaylı hikayesini ortaya çıkartıp hesap sormayacak mıdır?



Bu soruyu Tayyip Erdoğan’a sormuyorum, o zaten bankacılık sistemi doğru dürüst ıslah olsun diye uğraşmaz. Abdüllatif Şener’in de bu konuyu ciddiye aldığı yok. Ama belki konudan anlayan Güngör Uras, Yaman Törüner gibi uzmanlar bizi aydınlatırlar. Kimbilir belki Ahmet Ertürk de gereğini yapar. Zira, ben Ahmet Ertürk’ün Uzanlar’dan 5-6 milyar doları tahsil etmesi kadar, zarar yazacağını söylediği 35 milyar doların müsebbiplerini açıklamasını bekliyorum.”


Yayın Tarihi : 28 Haziran 2005 Salı 17:46:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?