Başıma pek böyle hadiseler gelmez ama bu seferki ciddi. Bu sabah, aşağı yukarı iki saat, hiç de bugüne kadar başıma gelmediği bir şekilde bir yazının üzerinde düşünüp duruyorum. Düşünmemin sebebi, bize ABDyi anlatan, Amerikanın görüşlerini intikal ettiren ve tavsiyelerde bulunan Yasemin Çongar Hanımefendinin yazısı.
Yazının beni düşündüren kısmını sizinle paylaşıyorum:
Bush yönetiminin şu ya da bu uygulamasını, bilgi ve belge ışığında tartışıp eleştirmek başka bir şey. Kendimizi fantezi, korku, ideolojik körlük ve basbayağı yalanlardan örülü küçük ve karanlık bir köşeye hapsedip orada besleyip büyüttüğümüz komplo teraneleriyle anti - Amerikancılık yapmak başka.
Ben, birincisinin (yani bilgiye dayalı eleştirinin) ABDye, bize ve bütün dünyaya yararlı, ikincisinin (bilgiyi reddeden paranoyanın) ise herkesten çok Türkiyeye zararlı olduğuna inanıyorum.
Doğruya doğru. Bush yönetiminde de, Washingtondaki ciddi analistler arasında da, diyelim ki Ebu Gıreyb skandalı ya da Iraktaki PKK varlığına karşı atıl kalınması nedeniyle ABDyi eleştiren Türk yetkili ve yorumcularına kızan birisine, ben bugüne dek rastlamadım. Esasen, Türkiyeden ABDye ulaşan, bilgiye, belgeye ve ("çuval" olayındaki gibi) haklı isyana dayalı eleştiriler çok da fazla değil.
Son dönemde Washingtondan yükselen tepkinin nedeni, Türkiyenin, Avrupanın genelinden ve (evet) Arap dünyasından farklı bir "anti - Amerikanizme" kaydığı inancı. Bu inancı besleyen, ABDlilerin Türkiyede gördükleri. Mesela: Kendisine karşı CIA komplosu düzenlendiğini, hatta zehirlenebileceğini ima eden, bir elişi ödevi titizliğindeki düzmece belgeleri buna kanıt sayabilen siyasi liderler.
11 Eylül saldırılarını CIA ve Mossadın gerçekleştirdiğine, aynı ekibin eski Lübnan Başbakanını da öldürdüğüne inanan, "Kimin işine yarıyor" mantığının muhteşem uzantılarını medyaya ve yetkililere fısıldamaktan çekinmeyen kadrolu danışmanlar.
Irak seçimlerinde kendi tabanından sınırlı destek gördüğü ortaya çıkan, bir ayağı Ankaradaki örgütün her dediğine hemen inanarak demeç veren ya da ciddi (ve Kerküke Kürt nufus kaydırması gibi) özünde haklı bazı kaygıları abartılı biçimde ortaya koyarken bu abartıyı, "Rakamları Internetten aldık" diye gerekçelendirebilen devlet yetkilileri.
Musuldaki beş şehidin cesetleri soğumadan suçu ABDye ve Kürtlere atabilen, soruşturma raporunun kendisini yalanlaması 24 saat bile almayan generaller.
Telaferde, Fellucede olanları "soykırım" diye dünyaya ilan edip bir düzine yetkiliyi özür dilemek zorunda bırakan parlamenterler.
İçlerindeki anti - Semitizmi, herhalde soyad tınısına ve burun profiline bakarak "Musevilikten dönme" olduğunu "saptadıkları" kişileri listeler halinde yayınlamakla tatmin eden hastalıklı ruhlar. ABDli yetkilileri, öncelikle (ve çoğu zaman sadece) ad, soyad ve Musevi olup olmadıkları ile tanıtmayı anlamlı sayan yorumcular.
Savaşa karşı çıkmış birçok Avrupalı ve Ortadoğulu lider ile BM Genel Sekreteri, seçimlerin işaretini verdiği dönüşüm umudu nedeniyle Irak halkını kutlarken, sandığın "gayrimeşruiyetini" peşinen ilan edebilen bir başbakan.
Bütün bu bombardımanın da etkisiyle, Amerikan karşıtı hissiyatı keskinleşen halka, ateşe körükle gidercesine popülist mesajlar vermeyi ve Washingtonı bilgiyle değil duyguyla eleştirmeyi adet edinen bir iktidar. Amerikan düşmanlığını günün "moda" kılıfı olarak kafasına geçirmiş izlenimi veren ve biraz da bu kılıf sayesinde, milliyetçi paranoyalarına tutsak düşmeye başlamış, bölgesindeki gelişmelerin ısrarla gerisinde (Haririnin cenaze törenine yetkili gönderemeyecek kadar acze düşmüş) bir başkent.
ABDli yetkililerin çizdiği tablo bu. Biz bu tabloyu görüyor muyuz? Ya da bu tablonun neresindeyiz?
****
Evet, aldığım kısım uzun ama her kelimesi önemli. Özellikle Yasemin Çongarın bilgiyi reddeden paranoya iddiası, üzerinde düşünmemiz gereken bir iddia.
Benim bu sütunlarda okuduğunuz bir evvelki yazım aynı konular ile ilgiliydi. Ama, Amerikadan seslenen Yasemin Hanımla çok değişik zaviyelerden bakıyoruz. Türkiyedeki ABD karşıtlığının tedavi edilebilmesi için üç tavsiyem olmuştu:
1- Lütfen empati yapın ve meydana gelen anti-Amerikan kamuoyunun, Türk Hükümetinin beceriksizliği ve ikiyüzlüğü (tabir benim değil Wall Street Journalın) kadar sizin kendi davranışlarınız ve tavırlarınız yüzünden meydana geldiğini idrak edin.
2- Türkiyeye empati yapabilecek, ukalalık etmeden insanlarla konuşacak, emirler yağdırmayacak ve tehditler savurmayacak elemanlarınızı yollayın.
3- Türkiyede mevcut iktidarın başındakiler gibi bazılarını kullanıyoruz, bunlarla anlaşıyoruz diye destekleyip, arkasından hayal kırıklığına uğrayacağınıza, edilgen olmayan, hizmet ruhundan ziyade, haysiyetli duruş ve işbirliği ruhuna sahip insanlarla çalışmayı tercih edin.
Şimdi, Sayın Çongarın düşündürücü yazısından sonra dördüncü bir teklifim daha var:
Durumdan şikayetçi olan ABDnin durumu tedavi etmek için iki çaresi var: Ya bu işi şimdi yaptığı gibi kovboyvari tehditlerle yürütecek ya da doğru dürüst bir halkla ilişkiler kampanyası yapacak. Eğer ikincisini tercih edecekse, böyle bir kampanya Edelmanın Boğazda birkaç gazeteci ile yemek yemesi ile olmaz.
Somut teklif:
Doğru dürüst bir gazeteci heyetini, Iraktaki ABD Komutanlığı Iraka davet etsin, beraber Telaferi, Felluceyi, Kerkükü, Irak seçimlerinin meşruiyetini tetkik etsinler. Ama şeffaf ve ciddi bir şekilde her tarafı dinleyerek tetkik etsinler ve bilgilensinler. Bu seyahate de sadece yatak arkadaşı gazetecileri değil, her gazetenin kendi tayin edeceği birer yetkili ile Parlamentodan 7 ila 8 kişiyi davet etsinler.
****
ABDnin empati eksikliği, kendini her şeyin üzerinde Romalı Sezar şeklinde görmesi ve tavır takınması sadece Türkiyeye karşı bir tavır değil. Aynı tavrı bütün Avrupaya karşı da takınıyor. Başkan Bush dün Brüksele geldi. Bir hafta kadar Avrupayı dolaşacak. Programında herhangi bir şekilde Türkiyeyi ziyaret olmadığı gibi, Brükselde Tayyip Erdoğan ile de görüşmeyecek, daha doğru Tayyip Erdoğanı kabul etmeyecek. Çünkü kızgın. Daha Başbakan olmadan Beyaz Sarayda kırmızı halılarla karşıladığı Tayyip Erdoğan, Bushun gözünde şımardı
Bushun Avrupa seyahatinin vücut dili çok önemli. Fransaya da gitmiyor. Chirac kendisiyle görüşebilmek için Brüksele gitmek durumunda.
Avrupa liderleri ile Brükselde yapılacak görüşme hakikaten entresan. ABnin 25 üyesinden 11 tanesi Başkan Bush ile görüşmek için seçildiler. Her birine de 5er dakika konuşma müddeti tanındı. Bushun tek başına konuşma süresi ise yarım saat
Konuşma konuları entresan: Tony Blair 5 dakikada Başkan Busha Ortadoğu barış sürecini anlatacak! Chirac yine 5 dakikada Avrupa Anayasasını ve Avrupanın bütünleşme sürecini izah edecek! Schröder, Avrupanın İran münasebetlerini izah edecek, (bakalım bu işi nasıl izah edecek!), Avusturya Başbakanı Schüssel, Balkanları, Bosna-Herseki, Sırbistanı, Kosovayı, Makedonyayı 5 dakikada anlatmaya memur. İlgiyle takip edeceğim Schröder konuşmasının yanı sıra, Macar Başbakanı Gyurcsany, Ukraynanın Avrupa Birliğine üye olma perspektifinin uzaklığı dikkate alınarak bu ülkenin nasıl ıslah edilmesi gerektiğini izah edecek! Önemli, Ukraynaya yapacaklarını bize yapacakları da muhakkak.
Bushun Avrupa liderlerine bile nasıl davrandığına bakınca, nedamet getirerek, aman dileyerek herhalde Amerikancı olmamızda büyük fayda var!...
****
Kıbrısta seçimler yapıldı. Seçim kampanyasının hareketsiz geçmesine rağmen katılım oranı gayet yüksek oldu.
Ve halk, Türkiyeyi reddeden, kendi ülkesinin de bağımsızlığını reddeden, kayıtsız şartsız Avrupaya ve Rumlara bağlanmak isteyen Mehmet Ali Talatı başa getirdi, lideri ve sözcüsü seçti.
Yani, Kıbrıs halkı için bağımsızlığın, problemleri bağımsızlık içinde halletmenin bir önemi yok. Kıbrıs halkı için mühim olan Avrupa Birliği
Bir hayal uğruna, maddi menfaat uğruna, Türklüğünden, ülkesinden vazgeçmek.
Bizim bundan çıkarmamız gereken ders, karşı tarafın maddi imkanlar, hazırlanıştaki profesyonalizm ve seçilen aktörler ile ortaya konulan psikolojik savaş ve siyasi oyunların nasıl başarılı olduğunu idrak etmek. Yakında aynı oyun Türkiyede de oynanır.
Şimdi Türkiyenin yapması gereken, lafı evelemeden gevelemeden Kıbrıslı Türklerin iradesini dikkate almak, sorumluluğu Mehmet Ali Talata bırakmak ve derhal, Mehmet Ali Talatın rahat hareket edebilmesini temin etmek için, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden evvel (tekrar ediyorum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden evvel) Kıbrıstan asker çekmek ve 35 bin askeri derhal, 15-17 bin seviyesine indirmektir. Bu adetteki asker güvenliği temin etmeye yeter. Ayrıca unutmayalım Kıbrıs, birkaç saat mesafede.
Mehmet Ali Talat da çalışsın bakalım; neyi, nasıl halledecek?
Türkiyeli Türklerden nefret eder hale gelen, suçlayıp duran Kıbrıslı Türkler buyursunlar istediklerini yapsınlar. Eğer, memnunlarsa mesele yok, ama eğer yollarının çıkmaz sokak olduğunu görürlerse biz buradayız.
Yayın Tarihi :
22 Şubat 2005 Salı 01:10:45