29 Mayıs, İstahbulun Fethi münasebetiyle Prof.Dr. Necmettin Erbakanın yaptığı bir konuşmada, Fetihle birlikte bizzat tapusu alınarak vakıf malı yapılan ve camiye çevrilen bir mabettir Ayasofya ifadesini kullandığını gördüm.
Sayın Erbakanın bu ifadesi hakikaten doğruydu. İyi de, Vakıf olan Ayasofya, vakıf şartları değiştirilemeyeceğine göre nasıl oldu da müze olmuştu?
Durumu tetkik etmeye başladım ve ortaya, doğrusu kanunlara aykırı, kanunların zorlandığı hukuk dışı bir durum ortaya çıktı. Ayasofya tereddütsüz Fatihin Vakıfnamesine göre bir Camii idi. Sonra, Abdülmecit döneminde Fossati tarafından yapılan bir restorasyon çalışmasında Ayasofyaya, hem Kilise, hem Camii, hem de tarihi anıt görüşü getirilmişti. 1931de, Amerikadaki Bizans Enstitüsü Ayasofyanın Müze yapılması konusunda talepte bulunmuştu. Rivayete göre, Bulgaristanda toplanan, Bizans Asarını İhya Kongresi Ayasofyanın müze yapılması talebinde bulunmuş. Amerikan Bizans Enstitüsünden Thomas Whittemore İstanbula gelmiş, Ayasofyada mozaik araştırmaları yapmış, yazdığı rapor Maarif Vekili Abidin Özmenin ilgisini çekmiş, Abidin Özmen Ayasofya Camiinin müzeye çevrilmesi için Bakanlar Kurulunda büyük bir gayret sarfetmiştir.
Kimbilir, Kurtuluş Savaşında ve Lozan Müzakereleri sırasında Türkiye ile didişen İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzonun 2 Ocak 1918de söylediği, İstanbul özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir sözleri de etkili oldu.
Bir başka görüş de, İsmet Bozdağdan. İsmet Bozdağ, 28-29 Mayıs 1994 günü Vakit Gazetesinde çıkan mülakatında şöyle diyor:
Atatürk ile arasında geçen gizli bir konuşmayı daha sonra ifşa eden Bayarın anlattıklarına göre; Yunan Başbakanının Atinada kendisini karşıladığı sırada Balkan Paktını kabul edebilmeleri için Ayasofya konusunu açtığını, Yunanlıların Kurtuluş Savaşı sırasında Anadoluda uğradıkları yenilgiyi unutmadıklarını üzgün bir halde ifade ederek, kamuoyunu memnun edecek bir ortam doğsa, belki bundan yararlanıp bir şeyler yapılabilir sözlerini nakletmesi üzerine Atatürk şu açıklamada bulunmuş:
Az önce Vakıflar Umum Müdürü buradaydı. Ayasofya Camiini tamir edecek para bulamıyorlar. Bugünkü hali ile de harap ve bakımsız! Hatta mezbelelik. Ayasofyayı müze yapsak, hem harabiyetten kurtarsak, hem Yunanlılara bir jest yapsak Balkan Paktını kurtarabilir miyiz? Öyleyse yapalım demiş. Böylece Ayasofya Müze olmuş.
Bu anlatılanların doğru olup olmadığını bilemem, onun için kaynağı özellikle gösterdim.
****
Yaptığım tetkikler Ayasofyanın Camii halinden Müzeye çevrilmesinin hukuki dayanaklarının sağlam olmadığını gösteriyor.
Siyasi, dini ve ideolojik hiçbir değerlendirmede bulunmadan (ki rahatlıkla bulunulabilir), tamamen hukuki sebeplerden Ayasofyanın müze haline getirilmesi gereken kararnamenin geçersiz olduğunu düşünüyorum ve Ayasofyanın Fatih Vakıfnamesine göre tekrar camii haline getirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bugün bu konuda bir soru önergesi verdim. Soru önergesini verme sebebim, tekrar ediyorum; hukuki
Bu soru önergesinden gerekli cevabı ve neticeyi alamazsam, Ayasofyayı müze haline getiren kararnamenin iptali için gerekli hukuki yollara başvuracağım ve dava açacağım.
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğana yönelttiğim soru önergesini aynen aşağıya alıyorum: Ekleyecek başka bir şey yok
****
Soru önergesi:
Halen Müze olarak kullanılan Ayasofya Camiinin, Müze haline getirilişi 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile olmuştur.
Kararnamenin güvenilirliliği konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmış olmasına rağmen, konuyla ilgili bir netice hasıl olmamış, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 03.01.1997 tarih ve 96/007 imza incelemesinde Kararnamede bulunan Mustafa Kemal Atatürkün imzasının, Mustafa Kemal Atatürke ait olup olmadığı konusunda, Mevcut şartlarda sıhhatli bir tetkikat yapılabilmesi mümkün olmamıştır denilmiştir.
Ayasofya, İstanbulun fethedildiği 1453 senesinde Vakıf haline getirilmiş, Fatih Sultan Mehmet, tanzim edilen Vakıfnamesinde Ayasofyayı Camii olarak vakfettiğini bildirmiş ve şu ifadeler kullanılmıştır:
Fetihten sonra Sultan-ı Azam, fethedilen beldede bulunan çok sayıda kiliseyi, tevabii ile birlikte şeri şerife uygun ve sahih bir tarzda vakıf yapmıştır. Bu hayra tahsis edilen yerlerden biri Constantiniye beldesinin içinde bulunan Ayasofya diye isimlendirilen nefis kilisedir ifadesinden sonra Ayasofyanın sınırları açıkça belirtilmiştir.
Aynı belgede, Ayasofya Camii ile alakalı vakfın şartları ve vakfın vazifeleri de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet aynı belgede, Bütün bu şerh ve tayin eylediğim şeyler, tespit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur; şartları değiştirilmez., kanunları tağyir edilemez, asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tespit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez, vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allahın diğer haramları gibi haramdır
ifadesini kullanmıştır.
Mart-2002de, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine, Ayasofyanın tekrar kilise yapılması için verilen teklif üzerine, dönemin Ak Parti Grup Başkan Vekili Mehmet Ali Şahin yaptığı açıklamada, Ayasofyanın şu an müze olarak kullanılması dahi yasalara aykırıdır. Çünkü, Vakıf Senedi tetkik edildiğinde ve Küçük Ayasofya Bölgesine ait, Eminönü Tapu Sicil Müdürlüğündeki kayıtlara bakıldığında buranın sadece camii olarak kullanılmaya tahsis edildiği görülecektir demiştir.
Ayasofya Camii, Medrese ve sair müştemilatı ile birlikte vakıftır. 19.02.1936 tarihli Tapu Senedine göre, Türkiye Cumhuriyeti tapu kayıtlarında bu gayrimenkul 57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmet Vakfı adına, türbe, akaret, muvakkithane ve medrese-i müştemil Ayasofyayı Kebir Cami-i Şerifi olarak tapuludur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Emlak Dairesi arşivindeki 1967 tarihli İstanbul Mazbut Hayrat Kütük Defterinde aynı şekilde Camii olarak kayıtlıdır.
05.06.1935 tarihli, 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 17. maddesi şu şekildedir:
Vazife ve şartlarının yerine getirilmesine maddeten imkan kalmıyan vakıflarda bu vazife ve şartları değiştirmede İdare Meclisinin kararı ile Umum Müdürlük selahiyetlidir.
Mülhak vakıflarda İdare Meclisi karar vermeden evvel mütevellilerin mütalaasını alır.
Ayasofyanın müzeye çevrilme kararnamesinin tarihi, 24.11.1934 olduğuna göre, bu kararnamenin, 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 17. maddesine dayandırılmış olması tarih itibariyle imkansızdır. Ayrıca, Fatihin vakıfnamesinin vazife ve şartlarının yerine getirilmesine maddeten imkan kalmadığını belirten herhangi bir emare ve delil de yoktur. Dolayısıyla vakfın şartlarının değiştirilmesi de bu kanuna dayandırılamaz.
Bu bilgi doğrultusunda aşağıdaki sorularıma cevap verilmesini arz ederim.
Sorular:
1- 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı kararname ile Ayasofyanın müzeye çevrilmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığına göre, bu Bakanlar Kurulu kararının, yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlükten kaldırılması ve Ayasofyanın Fatih Vakfı şartlarına uygun olarak tekrar camii şeklinde hizmete açılması gerekmez mi?
2- Sözü edilen kararnamede zamanın Maarif Vekaletinin, Bizans mozaiklerinin korunması ve teşhiri mütaalası, sözü edilen kararnamenin önemli bir mesnedini teşkil ettiğinden, Ayasofyanın cüzi bir kısmının mozaik teşhiri içinde müze olarak ayrılması, ancak esas merkezi kısımların Vakfın amacı çerçevesinde camiye çevrilmesi veya mozaiklerin uzmanlar tarafından başka bir mahale taşınması hukuken vakıf senedine daha uygun bir şekil olmayacak mıdır?
****
Not: Konuyu merak edenlere Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, Doç.Dr. Sait Öztürk ve Yaşar Başın hazırladıkları, Osmanlı Araştırmaları Vakfının bastığı, Üç Devirde Bir Mabet-Ayasofya adlı eseri hararetle tavsiye ederim.
Yayın Tarihi :
4 Haziran 2005 Cumartesi 04:26:16
Yorumlarınız
serkan seyrel IP: 85.107.85.xxx Tarih : 26.05.2007 20:36:14
sayın değeri bilinmeyen gerçekten nerden geldiğini unutmamış ve bununla gurur duyan bu tür bi davanın sonuna kadar davacısı olabilen DEĞERLİ takipçimiz bu yoldan yılmadan zafere dek ilerleyebilmen için canı gönülden çırpınmaya bu konuda faydalı bir yandaşınız olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya hazırım bu konuda bi imza kampanyası gibi bununla ilgili olduğuna inan dığımızbir kuruma bir dizi email gonderme kampanyası düzenleme çabası içersindeyiz görüş ve tav,siyeleri nize açık ve alakalarınızın beklentisi içersindeyiz... SERKAN SEYREL