22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Ayasofya, Ayasofya.... Cami-i Kebir Ayasofya...

29 Mayıs, İstahbul’un Fethi münasebetiyle Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın yaptığı bir konuşmada, “Fetihle birlikte bizzat tapusu alınarak vakıf malı yapılan ve camiye çevrilen bir mabettir Ayasofya” ifadesini kullandığını gördüm.



Sayın Erbakan’ın bu ifadesi hakikaten doğruydu. İyi de, Vakıf olan Ayasofya, vakıf şartları değiştirilemeyeceğine göre nasıl oldu da müze olmuştu?



Durumu tetkik etmeye başladım ve ortaya, doğrusu kanunlara aykırı, kanunların zorlandığı hukuk dışı bir durum ortaya çıktı. Ayasofya tereddütsüz Fatih’in Vakıfnamesine göre bir Camii idi. Sonra, Abdülmecit döneminde Fossati tarafından yapılan bir restorasyon çalışmasında Ayasofya’ya, hem Kilise, hem Camii, hem de tarihi anıt görüşü getirilmişti. 1931’de, Amerika’daki Bizans Enstitüsü Ayasofya’nın Müze yapılması konusunda talepte bulunmuştu. Rivayete göre, Bulgaristan’da toplanan, “Bizans Asarını İhya Kongresi” Ayasofya’nın müze yapılması talebinde bulunmuş. Amerikan Bizans Enstitüsü’nden Thomas Whittemore İstanbul’a gelmiş, Ayasofya’da mozaik araştırmaları yapmış, yazdığı rapor Maarif Vekili Abidin Özmen’in ilgisini çekmiş, Abidin Özmen Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi için Bakanlar Kurulu’nda büyük bir gayret sarfetmiştir.



Kimbilir, Kurtuluş Savaşı’nda ve Lozan Müzakereleri sırasında Türkiye ile didişen İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, “İstanbul özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir” sözleri de etkili oldu.



Bir başka görüş de, İsmet Bozdağ’dan. İsmet Bozdağ, 28-29 Mayıs 1994 günü Vakit Gazetesinde çıkan mülakatında şöyle diyor:



“Atatürk ile arasında geçen gizli bir konuşmayı daha sonra ifşa eden Bayar’ın anlattıklarına göre; Yunan Başbakanının Atina’da kendisini karşıladığı sırada Balkan Paktı’nı kabul edebilmeleri için Ayasofya konusunu açtığını, Yunanlılar’ın Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da uğradıkları yenilgiyi unutmadıklarını üzgün bir halde ifade ederek, “kamuoyunu memnun edecek bir ortam doğsa, belki bundan yararlanıp bir şeyler yapılabilir” sözlerini nakletmesi üzerine Atatürk şu açıklamada bulunmuş:



‘Az önce Vakıflar Umum Müdürü buradaydı. Ayasofya Camii’ni tamir edecek para bulamıyorlar. Bugünkü hali ile de harap ve bakımsız! Hatta mezbelelik. Ayasofya’yı müze yapsak, hem harabiyetten kurtarsak, hem Yunanlılar’a bir jest yapsak Balkan Paktı’nı kurtarabilir miyiz? Öyleyse yapalım’ demiş.” Böylece Ayasofya Müze olmuş.



Bu anlatılanların doğru olup olmadığını bilemem, onun için kaynağı özellikle gösterdim.



****



Yaptığım tetkikler Ayasofya’nın Camii halinden Müzeye çevrilmesinin hukuki dayanaklarının sağlam olmadığını gösteriyor.



Siyasi, dini ve ideolojik hiçbir değerlendirmede bulunmadan (ki rahatlıkla bulunulabilir), tamamen hukuki sebeplerden Ayasofya’nın müze haline getirilmesi gereken kararnamenin geçersiz olduğunu düşünüyorum ve Ayasofya’nın Fatih Vakıfnamesine göre tekrar camii haline getirilmesi gerektiği kanaatindeyim.



Bugün bu konuda bir soru önergesi verdim. Soru önergesini verme sebebim, tekrar ediyorum; hukuki… Bu soru önergesinden gerekli cevabı ve neticeyi alamazsam, Ayasofya’yı müze haline getiren kararnamenin iptali için gerekli hukuki yollara başvuracağım ve dava açacağım.



Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’a yönelttiğim soru önergesini aynen aşağıya alıyorum: Ekleyecek başka bir şey yok…



****

Soru önergesi:



Halen Müze olarak kullanılan Ayasofya Camii’nin, Müze haline getirilişi 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile olmuştur.

Kararnamenin güvenilirliliği konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmış olmasına rağmen, konuyla ilgili bir netice hasıl olmamış, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 03.01.1997 tarih ve 96/007 imza incelemesinde Kararnamede bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasının, Mustafa Kemal Atatürk’e ait olup olmadığı konusunda, “Mevcut şartlarda sıhhatli bir tetkikat yapılabilmesi mümkün olmamıştır” denilmiştir.

Ayasofya, İstanbul’un fethedildiği 1453 senesinde Vakıf haline getirilmiş, Fatih Sultan Mehmet, tanzim edilen Vakıfnamesinde Ayasofya’yı Camii olarak vakfettiğini bildirmiş ve şu ifadeler kullanılmıştır:

“Fetihten sonra Sultan-ı Azam, fethedilen beldede bulunan çok sayıda kiliseyi, tevabi’i ile birlikte şer’i şerife uygun ve sahih bir tarzda vakıf yapmıştır. Bu hayra tahsis edilen yerlerden biri Constantiniye beldesinin içinde bulunan Ayasofya diye isimlendirilen nefis kilisedir” ifadesinden sonra Ayasofya’nın sınırları açıkça belirtilmiştir.

Aynı belgede, Ayasofya Camii ile alakalı vakfın şartları ve vakfın vazifeleri de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet aynı belgede, “Bütün bu şerh ve tayin eylediğim şeyler, tespit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olmuştur; şartları değiştirilmez., kanunları tağyir edilemez, asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tespit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez, vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır”

ifadesini kullanmıştır.

Mart-2002’de, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne, Ayasofya’nın tekrar kilise yapılması için verilen teklif üzerine, dönemin Ak Parti Grup Başkan Vekili Mehmet Ali Şahin yaptığı açıklamada, “Ayasofya’nın şu an müze olarak kullanılması dahi yasalara aykırıdır. Çünkü, Vakıf Senedi tetkik edildiğinde ve Küçük Ayasofya Bölgesine ait, Eminönü Tapu Sicil Müdürlüğü’ndeki kayıtlara bakıldığında buranın sadece camii olarak kullanılmaya tahsis edildiği görülecektir” demiştir.

Ayasofya Camii, Medrese ve sair müştemilatı ile birlikte vakıftır. 19.02.1936 tarihli Tapu Senedine göre, Türkiye Cumhuriyeti tapu kayıtlarında bu gayrimenkul 57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmet Vakfı adına, “türbe, akaret, muvakkithane ve medrese-i müştemil Ayasofya’yı Kebir Cami-i Şerifi” olarak tapuludur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Emlak Dairesi arşivindeki 1967 tarihli İstanbul Mazbut Hayrat Kütük Defterinde aynı şekilde Camii olarak kayıtlıdır.



05.06.1935 tarihli, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesi şu şekildedir:

“Vazife ve şartlarının yerine getirilmesine maddeten imkan kalmıyan vakıflarda bu vazife ve şartları değiştirmede İdare Meclisinin kararı ile Umum Müdürlük selahiyetlidir.

Mülhak vakıflarda İdare Meclisi karar vermeden evvel mütevellilerin mütalaasını alır.”

Ayasofya’nın müzeye çevrilme kararnamesinin tarihi, 24.11.1934 olduğuna göre, bu kararnamenin, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesine dayandırılmış olması tarih itibariyle imkansızdır. Ayrıca, Fatih’in vakıfnamesinin vazife ve şartlarının yerine getirilmesine maddeten imkan kalmadığını belirten herhangi bir emare ve delil de yoktur. Dolayısıyla vakfın şartlarının değiştirilmesi de bu kanuna dayandırılamaz.

Bu bilgi doğrultusunda aşağıdaki sorularıma cevap verilmesini arz ederim.



Sorular:



1- 24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı kararname ile Ayasofya’nın müzeye çevrilmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığına göre, bu Bakanlar Kurulu kararının, yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlükten kaldırılması ve Ayasofya’nın Fatih Vakfı şartlarına uygun olarak tekrar camii şeklinde hizmete açılması gerekmez mi?

2- Sözü edilen kararnamede zamanın Maarif Vekaletinin, “Bizans mozaiklerinin korunması ve teşhiri” mütaalası, sözü edilen kararnamenin önemli bir mesnedini teşkil ettiğinden, Ayasofya’nın cüz’i bir kısmının mozaik teşhiri içinde müze olarak ayrılması, ancak esas merkezi kısımların Vakfın amacı çerçevesinde camiye çevrilmesi veya mozaiklerin uzmanlar tarafından başka bir mahale taşınması hukuken vakıf senedine daha uygun bir şekil olmayacak mıdır?



****

Not: Konuyu merak edenlere Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, Doç.Dr. Sait Öztürk ve Yaşar Baş’ın hazırladıkları, Osmanlı Araştırmaları Vakfı’nın bastığı, “Üç Devirde Bir Mabet-Ayasofya” adlı eseri hararetle tavsiye ederim.


Yayın Tarihi : 4 Haziran 2005 Cumartesi 04:26:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
serkan seyrel IP: 85.107.85.xxx Tarih : 26.05.2007 20:36:14
sayın değeri bilinmeyen gerçekten nerden geldiğini unutmamış ve bununla gurur duyan bu tür bi davanın sonuna kadar davacısı olabilen DEĞERLİ takipçimiz bu yoldan yılmadan zafere dek ilerleyebilmen için canı gönülden çırpınmaya bu konuda faydalı bir yandaşınız olabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya hazırım bu konuda bi imza kampanyası gibi bununla ilgili olduğuna inan dığımızbir kuruma bir dizi email gonderme kampanyası düzenleme çabası içersindeyiz görüş ve tav,siyeleri nize açık ve alakalarınızın beklentisi içersindeyiz... SERKAN SEYREL