17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Başörtülüler azınlık değil mi?!..

Baskın Oran’ın azınlık raporunun son paragrafına bir daha bakalım:

“Böylece, 80 yıldır durmadan gelişen toplumumuza artık çok dar gelen ve üstelik ülkemizde çatışma doğuran 1902 ve 30’ların modeli muasır medeniyet modeliyle değiştirilecektir. Eskiden özdeş sayılan “milliyet” (belli bir etnik kökene mensubiyet) ile “vatandaşlık” kavramları ayrı ve bağımsız kavramlar olarak ele alınacaktır. Sonuçta, tek kültürlü, ulus-devlet modelinin insan haklarını gözardı eden boyutu yerine, “Türkiyelilik” üst kimliği altında çok kültürlü yeni bir toplum modeli benimsenecektir. “Zorunlu” değil, “gönüllü” vatandaşlardan oluşan bu yeni toplumun, devletini çok daha büyük bir istekle benimseyeceğine kuşku yoktur.”

Hayır, Baskın Bey. Çok kültürlülük ve demokrasi adı altında, Türkiye’nin bütünlüğünü bozmayacağız, bozdurmayacağız. Sizin ortaya attığınız iç selfdeterminasyon gibi ancak belki AK Parti’de üç-beş kişi ile Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in hoşuna gidecek, kerameti kendinden menkul fikirlerin deneme tahtası da Türkiye olmayacak.

****

Gelelim Baskın Oran’ın Lozan’ın 39/4. maddesi ile ilgili söylediklerine:

“Örneğin Lozan 39/4 uygulansa örneğin Kürtçe yayın konusunun getirdiği ve Türkiye’yi boşu boşuna meşgul eden sıkıntılı tartışmalar kendiliğinden sona erecektir. Böyle bir durum Türkiye’nin çok işine yarayacaktır:

Baskın Oran’ın bu konudaki tespiti doğru. Hakikaten, ne şekilde okursanız okuyun Türkiye’de istenilen dilde neşriyat yapılacağı Lozan’da açıkça hükme bağlanmış. Ben bu konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığına bir soru sordum (metni aşağıda) bu kadar açık bir hüküm ortada iken biz bu hükmü niye uygulamamışız? Hadi biz uygulamayı ihmal ettik veya unuttuk, Lozan’ı imzalayan diğer ülkeler bu maddeyi bize neden hatırlatmamışlar veya neden hatırlattırılmamışlar?

****

Baskın Oran, azınlık hakları diye ortaya attığı TESEV’in finansmanıyla temmuz ayında çıkarttığı kitabın özeti ile ilgili olarak Radikal’de Neşe Düzel ile yapmış olduğu röportajda Aleviler ile ilgili şu sözleri sarfediyor:

“Dini uygulamaları baskı altına alınmış olan Aleviler var. Aleviler düne kadar cem ayini yapamıyordu. Bugün hâlâ cemevleri ibadet yeri kabul edilmiyor. ’Orası kültürevidir’ deniyor. Devlet olarak sana ne bundan? Adam ’Ben burada hem ibadetimi yapıyorum, hem semahımı hem kültürümü yaşıyorum’ diyorsa, bıraksana onu. Niçin sen adamın yerine geçip ibadethanesini tanımlıyorsun? Devlet her şeye karışmamalı. Ama devletin anlamadığı bu. Ondan sonra da Avrupa kalkıp Alevilere azınlık deyince, bizim devlet buna bozuluyor. Aleviye eşit davranmayarak, baskı yaparak onu sen azınlık yapıyorsun. O ’Ben azınlığım’ demiyor ki, reddediyor bunu.”

Bu konuda da Baskın Oran haklı. Baskın Oran’ın söyledikleri ile ülkenin bütünlüğü üzerine titreyen ancak, din ve vicdan özgürlüğü konusunda şikayetçi olan Alevilerin söyledikleri de aynı. Bu konu benim de üzerinde durduğum bir konuydu. Bu konuda 2003 yılının Aralık ayında yaptığım basın açıklamasını sizinle paylaşmak istiyorum.

“ Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu, Pazar günü Kanal 7 Televizyonu’nda yayınlanan “Ters Köşe” adlı programda yaptığı ve bugünkü gazetelerde de yayınlan “Alevilik bir ritüeldir, bir kültürdür; Alevilik Kültür Bakanlığı’na bağlansın” şeklindeki beyanlarını büyük bir üzüntü ve hatta ayırımcı bir tavır olarak görüyorum.

Ben Alevi değilim. Ancak, Aleviliği bir kültür kadar, bir inanç olarak gören insanlara Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı’nın çıkıp, “Senin inancın bir inanç değildir, bir ritüeldir” demesini çok sakıncalı, bir tavır olarak görüyorum. Bu görüşlere sahip bir Diyanet İşleri Başkanı’nın da hürriyetçi, demokratik bir toplumda, hatta anayasanın “laiklik” ilkesi çerçevesinde görev yapamayacağı kanaatindeyim.”

****

Baskın Oran’ın görüş zaviyesinden bakarsanız ( ki ben katiyen bakmıyorum) başörtülüler de azınlık değil mi?

********



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA



Aşağıdaki sorularımın Dışişleri Bakanı Sayın Doç.Dr. Abdullah GÜL tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 26.10.2004



Emin ŞİRİN

İstanbul MİLLETVEKİLİ



Lozan Antlaşması’nın 39/4. maddesi aşağıdaki gibidir:

“Herhangi Türkiye tebaasının gerek münasebatı hususiye veya tüccariyede, gerek din, matbuat veya her nevi neşriyat hususunda ve gerek içtimaatı umumiyede herhangi bir lisanı serbestçe istimal etmesine karşı hiçbir kayıt vaz edilmeyecektir”.

Soru:

Lozan Antlaşması’nın yukarıda bahsi geçen maddesi bugüne kadar uygulanmış mıdır? Uygulanmamışsa, Lozan Antlaşmasını imzalayan ülkeler tarafından, bu maddenin uygulanması konusunda Türkiye’den herhangi bir talepte bulunulmuş mudur?


Yayın Tarihi : 28 Ekim 2004 Perşembe 17:09:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?